- 12 Temmuz 2006
- 2.779
- 184
Bahçe
Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışcasına
Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında
Kensington bahçelerinin,
Dokunsalar dağılıverecek sanki öylesine kurumuş ki içi.
Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!
Geçmiş ondan üremek de, üretmek de.
Güzel ama, ağır bir kokuya benziyor can sıkıntısı.
Biri gelsin yanına konuşsun istiyor han’fendi.
Hani korkmuyor da değil, belli,
ben işleyeceğim diye bu densizliği…
(Çev.:Can Yücel)
Aşka Övgü
Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;
Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin
Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,
Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca
Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,
Bir yanda sereserpe geceliği;
Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını,
Aralık ağzından duyuyorum “uyuşuk” dediğini,
Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız.
Kim bilir kaç defa birleşti dudaklarımız.
“Sakın dönmesin Venüs’ün aydınlığı karanlıklara,
Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa…
Helen’i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus’un
koynundan,
Endymion’un çıplak bedeni değil mi Diana’yı kafesleyen.”
- Ya işte böyle bu hikaye, başlayıp biten.
Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk
Gözlerimizi
Özlenen bir gece geliyordu üstümüze
Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin
Tanrılar zincire vursunlar ikimizi
Ki gün ışığı artık çözemesin.
Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara
Yağız atlar sürüp gidecek güneş,
Toprak buğday arpadan,
Sular yürüyecek çeşmelere
Balıklar kuru derelerde yüzecek
Yüceliği bilininceye değin aşkın.
Varken elinizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın.
Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer.
Ve saplarından sepet örerler,
Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların
Yarın bizi de kapatacak kader.
Gerçi bütün sevgini veriyorsan da
Gene de az veriyorsun sayılır.
Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil.
Onunla sona erecek ömrüm,
Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim
Yıllar boyunca uzar gider yaşamam.
Birçok geceler sürsem böyle
Tanrı olurum ben de zaman içinde.
(Çev: M.T. Karamustafaoğlu)
Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışcasına
Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında
Kensington bahçelerinin,
Dokunsalar dağılıverecek sanki öylesine kurumuş ki içi.
Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!
Geçmiş ondan üremek de, üretmek de.
Güzel ama, ağır bir kokuya benziyor can sıkıntısı.
Biri gelsin yanına konuşsun istiyor han’fendi.
Hani korkmuyor da değil, belli,
ben işleyeceğim diye bu densizliği…
(Çev.:Can Yücel)
Aşka Övgü
Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;
Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin
Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,
Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca
Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,
Bir yanda sereserpe geceliği;
Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını,
Aralık ağzından duyuyorum “uyuşuk” dediğini,
Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız.
Kim bilir kaç defa birleşti dudaklarımız.
“Sakın dönmesin Venüs’ün aydınlığı karanlıklara,
Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa…
Helen’i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus’un
koynundan,
Endymion’un çıplak bedeni değil mi Diana’yı kafesleyen.”
- Ya işte böyle bu hikaye, başlayıp biten.
Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk
Gözlerimizi
Özlenen bir gece geliyordu üstümüze
Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin
Tanrılar zincire vursunlar ikimizi
Ki gün ışığı artık çözemesin.
Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara
Yağız atlar sürüp gidecek güneş,
Toprak buğday arpadan,
Sular yürüyecek çeşmelere
Balıklar kuru derelerde yüzecek
Yüceliği bilininceye değin aşkın.
Varken elinizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın.
Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer.
Ve saplarından sepet örerler,
Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların
Yarın bizi de kapatacak kader.
Gerçi bütün sevgini veriyorsan da
Gene de az veriyorsun sayılır.
Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil.
Onunla sona erecek ömrüm,
Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim
Yıllar boyunca uzar gider yaşamam.
Birçok geceler sürsem böyle
Tanrı olurum ben de zaman içinde.
(Çev: M.T. Karamustafaoğlu)