• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Erdoğan'ı Başbuğ'la vurdu

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.868
40.718
698
19 Mart 2014 Çarşamba 08:28

Erdoğan'ı Başbuğ'la vurdu

Zaman Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Fethullah Gülen: Bize kapalı kapılar arkasında diyordu ki...


erdogani_basbugla_vurdu_h9721.jpg



Fethullah Gülen, topluma sağduyu çağrısı yaptığı röportajının üçüncü gününde ‘AK Parti-Cemaat kavgası’ iddialarına açıklık getirdi. Öncelikle bu yaklaşımın doğru bir teşhis olmadığını belirten Hocaefendi, Türkiye’de son yıllarda temel hak ve hürriyetler konusunda ciddi bir daralma yaşandığını söyledi. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dilinin her kitleyi ötekileştirdiğini, toplumu kutuplaştırdığını vurguladı. Bu sebeple Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ denmesine itiraz ettiğini hatırlattı. Bir siyasî parti olmadıklarını ve hiçbir zaman da olmayacaklarını ifade ederken “Hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit mesafedeyiz. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.” dedi.
Gülen, Hizmet Hareketi’nin örgüt olarak gösterilmesine itirazını ise “Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir.” sözleriyle özetledi. Camia’nın durduğu yer konusunda da çarpıcı ifadeler kullandı: “Biz dün nerede duruyorsak bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim ona bakmak lazım.”

Uzun bir zamandan beri hükümet kaynakları yurtiçinde ve yurtdışında bütün olumsuz gördükleri şeyleri Cemaat’e, demokratik ve olumlu gördükleri her şeyi kendilerine mal etmekteydi. Şimdi Ergenekon sanıkları serbest bırakılırken yine benzer bir metotla faturayı “Cemaat”e kesiyorlar. Bu propaganda zaman zaman etkili de oluyor… Ne dersiniz?

Bu iftiralarla toplumun önemli kesimlerini iğfal etmeyi denediler. Mesela bazı medya gruplarına, “Bizim sizinle bir problemimiz yok ama Cemaat sizinle uğraşıyor.” dediler. Şimdi internetlere düşen o kayıtlar gösteriyor ki ülkeyi yöneten insanlar işi gücü bırakıp bu insanların mahkûm olması için uğraşmış. İş dünyasından ihalelere girip hakkıyla kazanan insanları bile doğrudan müdahale ederek saf dışı bırakmışlar. Burada en üzücü şey, bu tür yanlışları masum bir kitlenin üzerine yıkarak korkunç bir vebale girmeleridir. Bu konuda yapılan gıybetler, atılan iftiralar o kadar çok ki, mahzun olmamak elde değil.

KAPALI KAPILAR ARKASINDA DİZ ÇÖKTÜRDÜK DİYORLAR AMA..

En üzücü kısmı da ordu ile ilgili. Kapalı kapılar ardında “Askere diz çöktürdük, karşımızda topuk selamı verdirdik, askerî vesayeti sona erdirdik...” gibi cümleler kuranlar, askerî yetkililere de, “Bu işi biz çözeriz ama cemaat mani oluyor.” dediler. Halbuki birkaç günde MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan için yasa çıkardılar. İsteselerdi ve samimi olsalardı eski Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ ve diğerleri için, bir gecede kanun çıkarırlardı.

Kaldı ki ben size bir hissiyatımı söyleyeyim. Arkadaşlarım defalarca şahittir ki o emekli askerlerin derdest edilmesi karşısında yüreğim burkulmuş, gözlerim dolmuştur. “Ah keşke bu şerefli üniformayı üzerinde taşıyan insanlar, bu durumla hiç karşı karşıya gelmeseydi...” demişimdir. Ne var ki benim mer’i hukuka müdahale etmem ya da bu konuda herhangi bir telkinde bulunmam mümkün değil. Darbe, ağır bir suçlamadır ve hukuk kendi kuralları içinde bunun hesabını sormak zorundadır. Ona bir şey demem. Ancak keşke yaşını başını almış, uzun yıllar hep saygı görmüş insanların yaşları, sağlık durumları dikkate alınarak hukuk içinde bir yol bulunsaydı...

HANGİ OPERASYONU YAPTIYSAK BAŞBAKAN'IN BİLGİSİ VARDI

Hissiyatımız budur. Hep de böyleydi. Şimdi sanki onları zor duruma düşüren “Cemaat”miş gibi davranılması gerçeklere münafidir. Geçenlerde üst düzey emekli bir emniyet istihbarat görevlisi, bir gazeteciye konuşmuş. Arkadaşlar bana internetten okudu. Diyor ki: “Hangi operasyonu yaptıysak operasyon öncesinde Sayın Başbakan’ın bilgisi vardı.” Sanırım bir köşe yazısına konu edilen bu beyanat hiçbir makam tarafından yalanlanmadı. Şunu sormaya hakkımız yok mu: Madem bütün operasyonları biliyor ve bu icraatlar sizin bilginiz dahilinde yapılıyorsa bugün ‘kumpas’tan bahsedip insanları zan altında bırakmak büyük bir vebal almak değil mi? Öyle bir kumpas varsa neden o zaman müdahale etmediniz? Şayet biliyor ve müdahale etmediyseniz ‘kumpas’a ortak olmuş sayılmaz mısınız?

GEZİ OLAYLARI VE ALEVİLERE YAKLAŞIM

Dıştan bakıldığında bir hükümet-Cemaat kavgası var gibi görünüyor. Öyle yazılar yazıldı, analizler yapıldı. Bazıları da “Beğenmediğimiz partiyi sandıkta değiştiririz ama Cemaat’i nasıl değiştireceğiz?” diyorlar, ne dersiniz?

Evvelen şunu ifade etmek isterim ki mesele AK Parti-Cemaat kavgası değil. Temel hak ve hürriyetler konusunda son birkaç senedir ciddi bir daralma yaşanıyor. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dili her kitleyi ayrı ayrı ötekileştiriyor, toplumu kutuplaştırıyor. Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ demesine acizane itiraz ettim, ‘öyle dememek lazım’ dedim. Aleviler için de aynı şey geçerli. En tabii haklarına demokratik çözümler bulunamıyor. Belki de bulunmak istenmiyor. Cami-cemevi projesine destek verdik, beklenmedik yerlerden mevzua huşûnetle yaklaşanlar oldu.


http://www.haberartibir.com.tr/gundem/erdogani-basbugla-vurdu-h9721.html

 
Herşey arapşaçi gibi .:19:
kim kime ne demiş kim kimi içeri attırmış kim çıkarmış ,mış mış ..:ssz: dün düşman gördügün bugün dostun olmuş vs. vs.
biliyorumki siyaset masum deyil . her türlü şey dönüyor .

.....AMA demezlermi hoca senin ne işin var bu meselelerle diye :ssz:
 
Herşey arapşaçi gibi .:19:
kim kime ne demiş kim kimi içeri attırmış kim çıkarmış ,mış mış ..:ssz: dün düşman gördügün bugün dostun olmuş vs. vs.
biliyorumki siyaset masum deyil . her türlü şey dönüyor .

.....AMA demezlermi hoca senin ne işin var bu meselelerle diye :ssz:

Maalesef öle.siyaset masum değil:)
 
Ali Fuat Yılmazer: İlker Başbuğ’un tutuklanmasını Başbakan istedi

Ali Fuat Yılmazer, iki hafta önce Silivri Cezaevi’nden tahliye olan Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasını Başbakan Tayyip Erdoğan’ın istediğini ileri sürdü.






19 Mart 2014 Çarşamba - 08:35



ERGENEKON, Balyoz, odatv ve KCK gibi önemli soruşturmalar sırasında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu olan eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer, iki hafta önce Silivri Cezaevi’nden tahliye olan Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasını Başbakan Tayyip Erdoğan’ın istediğini ileri sürdü.

İstanbul’da 2007-2011 yılları arasında İstihbarat Şube’den sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı yapan Ali Fuat Yılmazer dün Bugün TV’de şok açıklamalarda bulundu. Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının kilit ismi olan emekli polis müdürü Yılmazer, operasyonlarla ilgili her detaydan ve tutuklamalardan Başbakan Erdoğan’ın haberi olduğunu söyledi.

TUTUKLAYIN TALİMATI

Yılmazer, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklandığı süreci şöyle anlattı: “Benim açımdan asıl kırılmanın başladığı nokta Genelkurmay Başkanı’nın tutuklandığı noktadır. İlker Başbuğ tutuklanması süreci çok enteresan. İlker Başbuğ dosyası Başbakan’a arz edildi. Başbakan, Adalet Bakanı ve Başsavcı vekili ile görüştü. Başsavcı vekilinin benle paylaştığı bir nokta var. Başbakanı-mızın talimatı şu olmuştur: Mutlaka tutuklansın... Genelkurmay Başkanı için yapacağız ama başsavcı vekili telaşa düştü. Başbakanımız bizzat tutuklanması talimatıyla dönemin başsavcı vekilini gönderiyor ve başsavcı vekili benim yanıma gelmiştir. Benim söylediğim şu olmuştur dosyanın gereği neyse siz onu yapın. Bakın yarın öbür gün ben bu dosyaları en başından beri hassasiyetle yaptım. Bunlar yarın öbür gün elli sefer dövülür dövülür hesabı bize sorulur, nitekim de öyle olmuştur. O diğer dosyalarımız gibi değil her seferinde hesabını veriyoruz. Lütfen dosyanın hakkı neyse onu yapın. Dosyanın hakkı o mudur ondan dolayı mı tutuklama çıkmıştır yoksa Başbakan’dan gelmiş bir talimatın baskıyla mı böyle olmuştur bilmiyorum.”
Başbuğ’un tutuklanmasının ardından Başbakan Erdoğan’ın yaptığı “tutuksuz yargılanmalıydı” açıklamasının kendilerini şoke ettiğini söyleyen Ali Fuat Yılmazer şöyle devam etti:

BAŞBAKAN ŞOKE ETTİ

“Başbakan hemen tutuklanmanın akabinde öyle bir açıklama yaptı ki ordaki bütün kadrolar şok oldu altüst olduk. Ben dahil orda bir kırılma yaşandı. Hem bir talimat veriyorsunuz hem de çıkıyorsunuz Türk toplumuna bambaşka bir perspektif sunuyorsunuz yazık günah değil mi bu operasyonel sürece kolay mıdır?”

KENDİM ARZ ETTİM

Ben ergenekon soruşturmalarının başladığı dönemde o dönem Başbakan’la görüşüyordum. Tüm gelişmeleri Başbakan’a aktarıyordum bizzat kendim arz ediyordum. Cemaat’ten aldığım perspektifle bu işler yürüyor olsa niye Başbakan’la görüşeyim, niye Başbakan benimle görüşsün. Nerede bu içişleri bakanı, emniyet müdürü nerede vali nerede? Ergenekon’la ilgili ele çarpıcı bilgileri Başbakan’a veriyorduk. Kendisinden aldığımız destekle bu operasyonları yapıyorduk. Ergenekon sanıkları hakkında Başbakan’ın şeyleri genelde tutuklama perspektifimizden haberi olmuştur. Bana tembihatları “Aman ha bunlar tutuklansın” şeklinde olmuştur. Biz Başbakan’a rağmen hiçbir tutuklama yapmadık. Başbakan destekleyeci oldu. Operasyon öncesi bütün listeler kendisine verilmiştir.”

Oda TV’yi Başbakan başlattı

Yılmazer Oda TV soruşturması konusunda da şu bilgileri verdi: “Oda TV bizim gündemimizde değildi. İlk olarak Başbakan’ın bana talimat vermesi üzerine başlattığım bir çalışmadır. “Şuna da bir bakar mısınız” dedi, baktık. Bana bizzat verdiği talimat üzerine başlatılan bir soruşturmadır. Tutuklanması safhasında talimatı yok ama daha sonra adli safhada kimler gözaltına alınacaklar bilgisi Başbakan’a arz edilmiştir. Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın olduğu liste operasyon sonrası yine kendisine arz edilmiştir.

KCK içindeki MiT’çileri anlatınca Başbakan şaşırıyordu

Yılmazer KCK operasyonlarıyla ilgili şunları söyledi: KCK’nın ilk deşifresini İstanbul İstihbaratı yaptı. Diyarbakır Emniyeti de operasyonları yaptı. KCK eylemlerinde bazı kişilerin MİT ile iltisaklı olduğunu tespit ettik. Bu kişiler Abdullah Öcalan’ın elyazılı emirlerini Kandil’e götürerek, karakol baskınlarına neden oluyor. Bunu Başbakan’a arz ettim. Metropollerdeki bir takım eylemlerin arkasında MİT ile iltisaklı eleman tespit ettik. Bu iltisaklı elemanları MİT’e söylediğimizde bize örgütün içine nüfuz ettiklerini söylüyorlardı. MİT örgütün içine nüfuz etmiş haber alma kaynakları var. Ancak hücreler eylem yapmak isteyince önleyici gayret yoktu. Başbakan bu tespitlerime şaşırıyordu. Biz Başbakan’dan perspektif almadan KCK operasyonları yapmadık. Bize “MİT’i deşifre ettiniz” diyorlar. Hayır yapmadık. İstihbaratı Başbakan’a verdim. Aldığımız perspektif ile KCK operasyonu yaptık.

CEMAAT MESELESİ DEĞİL

7 Şubat AK Parti ve cemaatin arasındaki ilişkilerin kırılma noktası değildir. Ergenekon ve KCK operasyonundan yakından şahitlik yaptım. Soruşturmaları başlatan kişiydim. Bu iş cemaat meselesi değil. Cemaat işi karartma işidir. 3 yıl Başbakan’la görüşen adamım bugüne kadar 30 soruşturma geçirdim. Şimdi MİT’in adının karıştığı böyle olaylar söz konusu. Hakan Fidan’ın ifadesini almadan nasıl çözeceksin? O gün savcı 4 MİT’çinin telefonunu istedi. Durumu Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a arzettik. Bilgi Başbakan’a iletildi. Ancak 5. ismi bilmiyoruz. Bilsek arzedeceğiz. İl Emniyet Müdürü, Başbakan’a bu bilgiyi verdi. Başbakan “Bu nereden çıktı” demedi.

İllegal dinleyecek cihazlar MİT'te

Görev yaptığım 2007-2011’de bir tane kanunsuz dinlemem yoktur. İki yıldır istihbarat şubede denetim var. Emniyette kaybolan cihazlar diyorlar. Havadan dinleme yapan cihazlar var deniyor. Öyle bir cihaz ki bunlar TİB’e müracaat etmeden dinleme yapılıyor. Bu cihazlar İstanbul Emniyeti’nde olduğu söyleniyor. Varsa ben görmedim. Dönemimde olmayan cihaz da kaybolmaz. Kaybolduysa denetim sürüyor bulunurdu. Bu teknolojinin jandarmada olduğunu Sabri Uzun açıkladı. MİT’in ve askerin aldığını Uzun açıkladı. Emniyet alamadı. Çünkü yasal olarak alamayacağı bilgisi verilmişti. Uzun TBMM Araştırma ifadelerinde askeri makamlarca alındığını kaydetti. GES kapatılınca cihazlar MİT’e verildi. Şu an MİT’te var. İllegeal dinleme kapasitesine sahip cihazlar MİT’e devredilmiştir.

Başbakan'ı Taksim'de 1 Mayıs için ikna ettik

2002 Türkiyesi’nde ilk kez Nevruz Şanlıurfa’da izinli kutlanmıştır. Toplumsal olaylardan sorumlu Güvenlik Şube Müdürü olarak bende bunun teşvikçisi oldum. Bu bir partinin siyasi etkinliği değildir. Herkesin çoşku ile kutladığı bayramdır Nevruz. Ancak yasaktır. Ben Güvenlik Şube Müdürü olunca vicdanım bunu kaldırmadı. HADEP İl Başkanı Musa Bey’in Valiliğe vereceği dilekçeyi ben hazırladım. Yine İstanbul’da 2010’da 1 Mayıs izinli kutlandı. 1 Mayıs 2010’un Taksim Meydanı’nda kutlanmasına katkı sağladım. Emniyet Müdürümüz Hüseyin Çapkın geldi. Onlar teşviklerimi nazara aldılar. Başbakan’a gidip zar zor ikna ettik.

Başbakan şike dosyasının sağlam çalışılmasını istedi

Ali Fuat Yılmazer, şike soruşturması hakkında şunları söyledi: Şike operasyonu cemaatten bir perspektif gelmiş de oradaki polisler ‘Böyle bir şey yapalım’ demiş diye bir şey yok. Seçimden sonraya kalsın diye talimatını Başbakan verdi. Arkadaşlar hazırlık safahatına ait dosyayı vermişti. Seçim sonrasına tehir edildişini ve dosyadan çok memnun olduğunu, sağlam çalışılmasını istediğini biliyorum. Cemaatle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Aziz Yıldırım’ın o gün yaptığı açıklamaları hayretle izledim. Aziz Yıldırım’ın buna nasıl ikna edilmiş olduğunu nasıl inandırıldığını kabullenmekte güçlük çekiyorum.
 
Back