En Romantik yerli ve yabancı film ve dizilerden seçmeler...

Emma (Anne Hathaway) ve Dexter (Jim Sturgess) birbirlerine tamamen zıt sosyal yapılardan gelen iki genç insandır. Emma işçi sınıfı bir aileden yetişmiş, hayata dair devrimci ruhu olan bir genç kızdır. Dexter ise baba parası ile okuyan, çapkın ve eğlenceden başka bir şeyi umursamayan biridir. İkilinin yolları üniversiteden mezun oldukları gün kesişecek ve 15 Temmuz tarihi uzun yıllar sürecek bir arkadaşlığın başladığı gün olacaktır.

Onların hayatları bazen beraber bazen uzak diyarlarda akıp giderken, her yıl 15 Temmuz'da
aralarındaki ilişkinin seyrine de tanık oluruz. Mutlulukları, hüzünleri, umutlarıyla geçen 20 yılın ardından tanıştıkları mezuniyet gününün gerçek anlamını da anlayacaklardır..





 
Kefaret (Ìngilizce: Atonement) Joe Wright'ın yönettiği 2007 yapımı İngiliz filmi.Ian McEwan'ın aynı adlı Kefaret romanından sinemaya uyarlanmıştır. BaşroldeKeira Knightley ve James McAvoy vardır. 2007 Venedik Film Festivali'nin açılış filmi seçilmiştir. Film İngiltere ve İrlanda'da 14 Eylül 2007'de, ABD'de ise 7 Aralık 2007'de gösterime girmiştir.
13 Aralık, 2007 tarihi itibari ile Rotten Tomatoes isimli film eleştiri sitesinde yapılan 119 yorumdan %84'ü film hakkında olumlu yorum içermektedir[SUP][2][/SUP]Metacritic'de ise yapılan 32 yorumda ortalama 100 üzerinden 83 üle değerlendirilmiştir. [SUP][3][/SUP]
Film 7 dalda Altın Küre'ye aday gösterilmiş ve En İyi Müzik ve En İyi Film-Drama kategorilerinde ödül almıştır.[SUP][4][/SUP] Film ayrıca 14 dalda BAFTA'ya 7 dalda Oscar'a (Akademi Ödülleri) aday gösterilmiştir.

1935 yazının en sıcak günlerinden birinde, On üç yaşındaki Briony Tallis, yanlış zamanda yanlış yerde bulunarak görmemesi gereken bir şeyi aklına kazır: Ablası Cecilia ve hizmetçilerinin oğlu Robbie’nin gizli bir şekilde cilveleşmelerine tanık olmuştur. Çocuk aklı ile gördüklerini yanlış yorumlaması yıllarca sürecek büyük bir trajedinin yaşanmasına neden olacaktır. Bir daha hiç düzelmeyecek kadar trajik bir şekilde kaderleri birbirlerine bağlanan bu üç insan da, hak etmedikleri bir kefaretin farklı şekillerde kurbanı olacaklardır. Dört dalda Oscar adayı olan Aşk ve Gurur’un yönetmeni Joe Wright, bir başka kitap uyarlaması olan Kefaret ile yeniden romantizmin ve dramın etrafında dolaşıyor. Başrolde ise yine Aşk ve Gurur’da birlikte çalıştığı gizemli yıldız Keira Knightley var. Çatışkılı ve zorlu kadın karakterleri hakkıyla beyazperde'de canlandıran Knightley, yine büyüleyici bir performans sergiliyor.





 
[h=3]Julien ve Sophie arasında özel bir bağ vardır. Bu bağ oynadıkları cesaret oyununun yardımıyla güçlenmektedir. Zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. Bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarınada engel olmaktadır.[/h]
“Hiç sormadın ama pişman olduğum üç şey vardı. Ben hazırdım, seni seviyordum ve herkese meydan okuyabilirdim, önüme çıkan herkese!”



 

Konusu yeşilçam filmlerini anımsatsa da izleyenleri içine alan, hüngür hüngür ağlatan ender dizilerden.








l
 
Son düzenleme:
Reytingleri düşük diye alelacele bir finalle ekranlara veda etsede, akılda kalıcı replikleri ile unutulmayacak romantik dizilerden.

''Ruhumu nasıl tutsamda seninkine değmese.''







 
Ali, yaşamında oldukça zor bir dönemden geçmektedir. Nasıl başa çıkacağını düşündüğü bir sırada, sessiz sakin bir hayat sürmekte olan Hazal ile tanışır. Hazal, Ali'nin ketum ve durgun ruhuna büyük heyecan katacak, kalbi onun için çarpmaya başlayacaktır. Birbirlerini tanıdıkça Ali'nin Hazal hakkında öğrendikleri, ona geçmişte kendi yaptığı hataları hatırlatacaktır. Ali her ne kadar boksörlük mesleğini bırakmış olsa da Hazal'a olan aşkı için son bir kez dövüşmesi gerekecektir...

Güney Kore yapımı ''Only You'' filminden uyarlamadır.




 
Tyler, kaderin bir oyunu sonucu Ally ile tanıştığı güne kadar kendisini kimsenin anlayamadığını düşünmektedir. Aşk aklına gelen en son şey olmasına rağmen, Ally’nin beklenmedik şekilde kendine çok iyi gelmesi ve ondan ilham alıyor olmasıyla ona yavaş yavaş aşık olmaya başlar. Bu aşkla beraber mutluluğu ve hayatındaki anlamı da keşfeder.




 
30'lu yaşlardaki Metin, televizyon showları için skeç yazarak hayatını sürdürmektedir. En büyük hayali senaryosunu yazdığı bir filmin çekilmesiyken yazdığı senaryolar hep reddedilmektedir. Her gün gittiği barda birgün Duygu isimli bir kızla tanışır. Ayakta duramayacak kadar sarhoş olan Duygu'yu evine alır, kendisi kanepede yatarken ona yatağını verir sabah uyandığında ise Duygu'nun küçük bir not bırakarak gittiğini görür. Sonraları tekrar karşılaşırlar, Duygu yine Metin'in evinde kalır ancak hep aynı şekilde Duygu sabah erkenden küçük bir not bırakarak evden ayrılır. Metin aşık olduğu ancak sadece adını bildiği bu kızın neden bu şekilde davrandığını merak eder, nedenini öğrendiğindeyse ölümsüz bir metropol aşkı doğar.

- Sana dokunmak,tüm kelimeleri yakmak gibi…
+ Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi…








 
Zeki, kendine güvenen, yakışıklı Danny (Chris Pine), kör olmasına rağmen hayatı dolu dolu yaşayan bir gençtir. Özrünün yapmak istediklerini engellemesine izin vermez.Tam da bu nedenle limuzin şoförü çapkın kardeşi Larry (Eddie Kaye Thomas) onun karşı cinsten hala çekindiğini öğrenince şok geçirir.Ona birbirinden farklı kızlar ayarlayarak bu eksikliği gidermeye çalışır.Oysa Danny umulmadık şekilde Hintli bir kıza âşık olur. Kültürel farklılıklar da ortaya çıkınca işler iyice karışır.








 
Baran yakın arkadaşı Berfo’ nun ihanetine uğrayarak hapse düşmüş eski bir eşkıyadır. Hapisten çıktıktan sonra köyüne döndüğünde hiçbir şeyi yerinde bulamamıştır. Kendisini ihbar eden Berfo’ nun sevdiği kadın Keje’ yi alarak İstanbul’ a gittiğini öğrendikten sonra İstanbul’ a gelir. İstanbul’ da Cumali ile tanışır. Cumali ile birlikte Keje’ yi ararlarken Cumali’ nin mafya ile olan ilişkileri yüzünden başları derde girer.



''baran: beni hapiste vurdular keje ölmedim, hastalandım bi ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim. çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim.yaşadım seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. şimdi bana dediler ki kimse sesini duyamıyormuş susmuşsun. benimle de konuşmayacak mısın keje? sesini duyamıyacak mıyım?''







 
Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın yaptığı 2010 Türk aşk filmidir. Film 4 Şubat 2011 tarihinde gösterime girmiştir. Filmin soundtrack albümü de filmin yayınlandığı tarihte yayınlanmıştır.Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da kesişen ve 2010 yılında İstanbul’da tanışan Özgür (Mehmet Günsür) ve Deniz (Belçim Bilgin), kendilerini engellerle dolu aşk macerasının içinde bulurlar. Bir yandan da geri dönüşlerle onların geçmişlerini izlerken, diğer yandan da Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarında gezerek, dönemin unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğeleri, müzikleri, yaşam biçimleri Aşk Tesadüfleri Sever’in nostaljik yönünü tamamlıyor.






 
aşkın kitabını izledim senin sayende aklıma geldi.

bir filmin konusunu hatırlıyorum yarım yamalak biliyor musundur ki .

yine o dönemleri anlatan bir film kadın erkek ismiyle yazıyor kitaplarını yine aşk falan var ama hatırlayamıyorum bi türlü
 

bu filmin kore yapımı çok daha güzel tavsiye ederim izlemeyenlere..
 


Hatırlayamadım canım ya, aklında kalan başka ayrıntı yok mu acaba?
 
Kuşaklar öncesinden gelen bir lanetin etkisi altında bir domuz burnuyla doğan Penelope, asil ailesinin ev hapsinde büyümüştür.Lanetin bozulması için Penelope'nin birisiyle evlenmesi gerekmektedir.Bu görevi asiller için çöpçatanlık yapan bir şirket üstlense de,Penelope'nin adayların karşısına çıkması hiç de kolay olmayacaktır.Gelen her aday Penelope'yi görünce kaçmaktadır.Bu süreç yıllar boyunca böyle devam etse de, Penelope'nin resmini çekmek isteyen bir dedektifin kumarbaz Johnny'i bu iş için Penelope'nin yanına göndermesiyle herşey değişmeye başlar.





 
Hatırlayamadım canım ya, aklında kalan başka ayrıntı yok mu acaba?

maalesef yok. o dönemde kadınların yazar olması yasak falan o da başka bi isimle yazıyor bi adama aşık oluyor birlikte bişeyler başarıyorlar ama ne oyuncu var aklımda ne başka bişey. çok az ayrıntı var.
 
On yaşında öksüz kalan, babasını da öldü bilen Jane Eyre, kendisine köle gibi davranan halası tarafından yoksul kızların gittiği katı disiplinli bir yatılı okula gönderilir. On yıl kadar kaldığı bu okula sonunda öğretmen olur. Bir süre sonra da Edward Rochester’ın malikânesinde mürebbiyelik yapmaya başlar. Jane, giderek hayal bile edemeyeceği zorluklar ve acılar yaşayacak, beş parasız ve evsiz barksız kalacak, erkeklerin egemenliğindeki bir dünyada bir kadının tek başına ayakta kalabileceğini kanıtlamak için savaşacaktır...





 
19.yüzyılın sonlarında Kolombiya'nın Cartagena kentinde genç bir telgraf memuru olan romantik ve şair ruhlu Florentino Ariza (Javier Bardem) zengin bir katır tüccarının kızı olan Fermina Daza’ya (Giovanna Mezzogiorno) ilk görüşte aşık olur. Aralarında gizliden gizliye devam eden bir mektup trafiği başlar. Ancak genç kızın babası Lorenzo Daza (John Leguizamo) bu ilişkiyi öğrenince çılgına döner ve onların evlenmelerine asla izin vermeyeceğine yemin eder. Ayrıca kızını da alarak bir süreliğine şehirden uzaklara giderler. Fermina aradan zaman geçip de tekrar şehre döndüğünde Florentino'ya olan naif aşkının küllenmiş olduğunu anlar ve ondan uzaklaşır. Bir süre sonra Fermina bölgede patlak veren kolera salgını ile mücadele eden ve aynı zamanda seçkin bir aristokrat olan Dr. Juvenal Urbino (Benjamin Bratt) ile evlenir ve birlikte Paris'e giderler. Uzun yıllar Paris'te kaldıktan sonra Cartagena’ya döndüklerinde Fermina ilk aşkını unutmuş gibi görünür. Bu arada artık varlıklı bir iş adamı olan Florentino ilk aşkını hiç unutmamıştır. Büyük bir sabırla ilk aşkı ile tekrar bir araya gelebilmek için yarım asırdan fazla sürecek bir bekleyiş içine girecektir.




 
Lucy bekar bir kadındır. Güzel görünümlü Peter ile her sabah metroda göz göze gelmektedir ve ona hayranlığını beslemektedir. Bir gün Peter raylara düşer. Lucy onu kurtarmak için devreye girer. Peter komaya girmiştir ve yanındaki tek kişi Lucy'dir. Peter'ı ziyaret eden ailesi Lucy ile tanışırlar ve Lucy onlara Peter'ın nişanlısı olduğunu söyler. Bir gün Peter'ın kardeşi olan Jack çıkageldiğinde asıl problem baş gösterir. Lucy ve Jack birbirlerine karşı koyulmaz bir biçimde aşık olmuşlardır.

‘Peter, bana Jack’e ne zaman aşık olduğumu sordu. Ben de ona sen uyurken dedim.‘






 
Harry ve Sally birlikte Chicago Üniversitesi'nde okudukları halde ancak mezuniyetten sonra aynı arabayla New York'a giderken tanışır. Yolda uzun uzun sohbet ederler ve 'Kadın ile erkek sadece arkadaş olamaz' kanısına varırlar. New York'a varınca ikili kendi hayatlarını yaşar ancak arada görüşüp birbirlerine olan bitenden bahsederler. Bir gün Harry eşinden, Sally de sevgilisinden ayrılır ve karşılaştıklarında, aralarında iyi bir dostluk başlar. İkili artık birbirine aşık olmamak için büyük çabalar sarf edecektir.






 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…