* Hürrem - Moskof Cariye - Osmanlı Hanedanı I. Kitap - Demet Altınyeleklioğlu
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henry’nin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlken’in Avrupa’yı din savaşlarına sürüklemesinde
başrolü oynayan karısı Isabella…
Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.
Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarı
Sultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyen
Hürrem’in macerası kadar masalsı değildi.
* Kazanan Yalnızdır - Paulo Coelho
Kazanan Yalnızdır’da Paulo Coelho, On Bir Dakika ve Zâhir’de öne çıkan temalara geri dönüyor. İçinde yaşadığımız dünyada, lükse ve ne pahasına olursa olsun başarıya olan bağımlılığımızın, yüreğimizin sesine kulak vermemizi engellediğini anlatıyor bize.
Coelho okuru bu defa, kendi de*yimiyle Sü*persınıf’ın –hayallerin gerçeğe dönüştüğü sinema ve moda dünyasına girebilenlerin– toplandığı Cannes Film Festivali’ne götürüyor. Bu ayrıcalıklı sınıfın bazı üyeleri zirveye ulaşmıştır ve konumlarını yitirmekten korkarlar: para, güç ve ün tehlikededir: çoğu insanın, bedeli ne olursa olsun, uğruna her şeyi yapmaya hazır olduğu değerler.
Kitabın kahramanları bu modern gösteriş dünyasında buluşur: Rus milyoner İgor, Ortadoğulu moda devi Hamid, başrol peşinde Amerikalı aktris Gabriela, hayatının vakasını çözmeyi uman dedektif Savoy ve başarılı bir mankenlik kariyerinin eşiğindeki Jasmine. Dayatılan türlü hayalin yarattığı kargaşada, kendi kişisel hayalini belirlemeyi ve gerçeğe dönüştürmeyi kim başaracak?
* Kuantum ve Kur'an - R. Şanal
Kuantum Fiziği'nin temel önermeleri, Kur'anda ulaştırılmaya çalışılan mesajla birebir örtüşüyor.
Gözlemciyle gözlenenin dinamik ilişkisi, "dolanıklık" prensibi ve evrenin enerji temelli akıllı yapısı...
Bütün bunlar bazı çarpıcı ayetlerde saklı sırla o kadar örtüşüyor ki!
Örneğin sadece Fatiha Suresi'nin anlamını çözmek, bütün dünyanın bir hafta bayram yapmasına neden olabilir.
Bu kitapta Kuantum ile Kur'an arasındaki ortak noktalardan hareketle değişim ve bütünleşme için meditasyon çalışmaları da bulacaksınız.
Bugün neden dünyanın en fakir ülkelerinin arasında otuz dört tanesi Müslüman ülkesi?
Bunun sebebi elbette Kur'an mesajı olamaz.
Belki de bu ruhu kaybettikçe ve kaybedildiği oranda yol dik, engebeli ve karanlık oluyor.
Vahyin özünde saklı ışığı fark ettiğimizde neler olacağını anlamak için tarihe bakmak yeterli değil mi?
* Tekinsiz - Chuck Palahniuk
Ortadan kaybolun. Sizi başyapıtınızı yaratmaktan alıkoyan her şeyi geride bırakın. İşinizi, ailenizi ve evinizi; tüm bu sorumluluklarınızı ve dikkatitizi dağıtan şeyleri üç aylığına askıya alın. İşinize tam anlamıyla odaklanmanızı sağlayacak bir ortamda, kafadar insanlarla birlikte yaşayın. Katılmaya hak kazananlar için kalacak yer ve ye*mek bedavadır. Profesyonel bir şair, romancı veya senarist olarak yeni bir gelecek kurma şansını yakalamak için hayatınızın küçük bir bölümüyle kumar oynayın. Çok geç* olmadan, hayalini kurduğunuz hayatı yaşayın. Yer çok sınırlıdır.
Her şey yukarıdaki ilanla başladı. Bunun yazarların inzivası olması gerekiyordu. Güvenli ve huzurlu bir yer olacaktı. Meğer öyle değilmiş. Birbirimize isimler verdik. Leydi Çöpçü, Ajan Fitneci, Aziz Bağırsaksız gibi. Hatalarımıza, suçlarımıza, günahlarımıza istinaden uydurduğumuz isimlerdi bunlar. Anlatacak birbirinden korkunç, kafa karıştıran, mide bulandırıcı hikayelerimiz vardı. Ancak en korkunç hikaye, bizi bir araya toplayan adamın birer kurbanı olduğumuzda yazılmaya başladı. Ve biz “şöhretler” dünyasına kapağı atıp kamera ışıklarını üzerimize çekmek adına tırnak sökmeyi, penis kesmeyi, insan pişirip yemeyi bile göze aldık; ama artık çok geçti…
* Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı - Mustafa Armağan
Mustafa Armağan, Osmanlı tarihi ve yakın tarih üzerine kaleme aldığı bir düzine kitaptan sonra bu defa projektörünü Avrupa tarihinin karanlık bölgelerine tutuyor. Bu çalışmayla yalnız Avrupa tarihinin bilinmeyenleri ortaya çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi yüzümüzün de bir kısmının aydınlandığını fark ediyorsunuz.
Eşitsiz olarak, adeta bir ast-üst ilişkisi içinde kurgulanan Osmanlı ve Avrupa tarihleri, olmaları gereken eşit konuma yerleştiriliyor.
Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu 'Avrupa mucizesi' yalanı, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre edilip ortaya konuluyor. İlginizi çekeceğine inandığımız başlıklardan bir kısmını tadımlık olarak şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz?
- Florence Nightingale'in İngiltere'de ölüm meleği olarak tanındığını,
- Galile'nin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığını,
- Magna Carta'nın Avrupa tarihinde ileri değil, geri bir adım olduğunu,
- Hitler'in aslında Avrupa'yı işgal planı olmadığını,
- Einstein'ın son yıllarında beyninin yavaşladığını,
- İlk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenlediklerini,
- Don Kişot'ta Endülüslü Müslümanlarla ilgili şifreler bulunduğunu,
- Kopernik ve Kepler'in güneşe tapanlar tarikatından olduklarını,
- Rönesans insanlarının Ortaçağ'daki atalarından daha pis yaşadıklarını,
- Haritaların emperyalizmin sözcülüğünü yaptığını, biliyor muydunuz?
Bunlar ve bunlardan başka Avrupa'nın büyük yalanlarını, Mustafa Armağan'ın hakikaten büyük emek mahsulü Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı'ndan okuyacak ve her satırında eminiz ki, şaşıracaksınız. Yazarın amacı da bu zaten: Düşünmek, şaşırmakla başlar ona göre.
Mustafa Armağan'a göre Osmanlı tarihini de hakkıyla anlayabilmek için Avrupa tarihinin gerçeklerini bilmek gerekir.
Osmanlı ve yakın tarih üzerine yazdığı ufuk açıcı kitaplarından sonra Armağan'la Avrupa tarihinin bilinmeyenlerine doğru nefes nefese bir yolculuğa hoş geldiniz.
* Makalat - Şems-i Tebrizi
Makalat kitabı, Şems-i Tebrizi'nin bazı meclislerdeki sohbetlerdeki sırasında, Mevlana ile konuşurken aralarında geçen bahislerin, müritler ve inkarcılar tarafından sorulan sorulara verdiği cevapların derlenmesiyle oluşmuştur. Eser aynı zamanda bize Mevlana'nın özel yaşantısını, onun hayat hikayesini kapsayan bir çok gizli hataları da gün ışığına çıkarmaktadır. Mevlana'nın, Şems-i Tebrizi ile nasıl buluştuğunu anlatan ve o buluşmanın efsaneleşmiş yönlerini, iyi bilinemeyen, sebepleri anlaşılamayan taraflarını aydınlatmak gayreti gösteren birçok eski ve yeni menakıb yazarları, bu hikayeleri ancak romantik bir kılıkta uzun uzadıya nakletmeye özenmişlerdir. Makalat kitabı bu gizli kalmış konular üzerindeki perdeyi kaldırdığı gibi, Mevlana'nın, Şems'e nasıl tabi olduğuna da bir dereceye kadar ışık tutmakta ve açıklık getirmektedir. Kitap, herkesçe bilinen halin aksine olarak Şems-i Tebrizi'nin çok keskin görüşlü bir bilgin ve bir hakikat aşığı, mürşitlik mertebesine ermiş arif bir yol gösterici olduğunu öğretmektedir. İşte sadece bu nokta bile eserin önemini belirtmeye yeter.
* Mezarlık Kitabı - Neil Gaiman
Arkadaşlarının Bod diye hitap ettiği Nobody Owens normal bir çocuktur.
Eğer bir mezarlıkta yaşamasaydı, hayaletler tarafından büyütülüp yetiştirilmeseydi ve yanında ne canlıların ne de ölülerin dünyasına ait olan sadık bir koruyucusu olmasaydı, Bod tamamıyla normal olurdu.
Bir çocuk için mezarlıkta tehlikeler ve maceralar vardır –tepenin altındaki çok yaşlı Çivit Renkli Adam, gulyabanilerin terk edilmiş şehrinin bulunduğu çöle açılan bir geçit, korkunç bir tehdit saçan tuhaf Bekçi...
Ama Bod mezarlıktan ayrılırsa, ailesini de öldürmüş olan Jack denen adamın saldırısına uğrayacaktır...
“Sınırlar her zaman vardır –mezarlık ile onun ötesindeki dünya arasında, hayat ile ölüm arasında ve onların kesiştiği yerde.”
Neil Gaiman
“Bir çocuğu büyütmek için koca bir mezarlık gerekir. Bu kitapta en keyif aldığım şey, Bod’un kendi güzel ve harap mezarlığında ölü ve canlı arkadaşlarıyla büyümesini görmekti. Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın bir başka şaşırtıcı ve harika eseri...”
— Audrey Niffenegger, Zaman Yolcusunun Karısı’nın yazarı.
“Açıkçası, Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın şimdiye kadar yazdığı en iyi kitap. Kendisinin, büyüleyiciliği, cana yakınlığı, korkutuculuğu ve dehşeti tek bir fantezide toplamayı nasıl başardığını asla öğrenemeyeceğim, ama ihtişam dolu bir iş çıkardığı kesin...”
— Diana Wynne Jones, Howl’s Moving Castle’ın yazarı.
2009 Newberry Medal Ödülü
2009 Hugo Ödülü – En İyi Roman Adayı
* Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam Ebu Hanife - Yaşar Nuri Öztürk
İslam dünyasının 'fıkıh yaratan mezheb'inin kurucusu olan, bugünkü Türkiye'de 'dokunulmaz, tartışılmaz kabul edilen İmamı Azam (ölm. 150/767), yaşadığı günlerde, 'dindışılık, 'dini tahrip etmek', 'Peygamber'in sözlerine ve sünnetine kafa tutmak', 'Mürcie, Cehmiyye gibi sapık mezheplere mensup olmak', 'kafir' olmakla itham edilmiş hatta 'Yahudilik', 'müşriklik' ve 'deccallık'la suçlanmıştır.
Kilise babaları, Hz. Muhammed'e ilk günden beri deccal (antichrist) gözüyle bakmışlar, onu zındık, dinini de zındıklık olarak damgalamışlardır. Batı'nın en büyük şairlerinden biri sayılan İtalyan Dante, ünlü eseri İlahi Komedya'da, Hz. Muhammed'i, cehennemin en alt tabakalarında azap gören zındıklar arasında gösterir. Ünlü fizikçi Newton'a göre, Muhammed kelimesinin ebced hesabıyla rakam değeri 666'dır ve bu rakam, deccal kelimesinin rakamsal tutarının aynıdır.
Öte yandan, İslam'ı, hortlattığı Cahiliye şirk şuuraltıyla yozlaştıran Emeviler, İmamı Azam'a yönelttikleri ithamlar arasına 'deccal' ithamını da koydular. Bu ithamı öne çıkarırken yandaşları ulemayı kullandılar. Batılılar ve onlarla işbirliği yapan "müslüman" yaftalı hainler de Hz. Peygamber'in kader savaşı Bedir'e benzeyen savaşlarıyla Kelimei Şehadet'in esir edilmesini engelleyen Gazi Mustafa Kemal'e deccal dediler. Bugün, bu üç deccal ithamının üç temsilcisi, adeta bir teslis sistemiyle bir araya gelmiş, 'deccallerin ilki' saydıkları Hz. Muhammed'le sonuncusu saydıkları Mustafa Kemal'e savaş açmışlardır.
Tarihin diyalektiği 'Hz. Muhammed-İmamı Azam-Mustafa Kemal üçlüsü'nden, zulme karşı bir birlik çıkarmıştı. Kelimei Şehadet düşmanlarıyla 'müslüman' kimlikli hainler bu birliği, emperyalizme destek veren bir teslise dönüştürdüler.
Bugünkü İslam dünyasının ve Türkiye'nin kaderi bu teslisin yarattığı savaş mihverinde belirleniyor. Ya Kelimei Şehadet Düşmanlarının emperyalist teslisi kazanacak yahut da Hazret-i Muhammed-İmamı Azam-Mustafa Kemal üçlüsünün antiemperyalist birliği.
* Gizlidir Bütün Aşklar - Maeve Binchy
1950’lerin küçük bir sahil kasabasında yetişen Clare O’Brien ve David Power, kalplerindeki arzuyu Yankı Mağarası’na haykırırlar. İkisinin de tek bir dileği vardır: Kasvetli ve dedikoducu Castlebay kasabasından bir an önce kurtulmak.Tıp öğrenimi gören David ile üniversitede burslu okuyan Clare’in yolları yıllar sonra Dublin’de kesişir. Ancak küçük bir kasabanın tek doktorunun oğlu ile mütevazı bir dükkân sahibinin kızının birlikte olmaları sosyal açıdan pek de mümkün değildir. Aşklarının yankısını duyabilmeleri için önlerinde aşmaları gereken pek çok engel vardır.
Kader bir gün ikisini de Castlebay’e çağırır. Fonda gri bir gökyüzünün, dalgalı bir denizin ve rüzgârın olduğu; sırlarla, hüsranla, tutkuyla, ihanet ve aşkla örülmüş bir dramın içinde bulurlar kendilerini. Aşklarının yankısı tüm engelleri aşarak onlara ulaşabilecek midir? Maeve Binchy, küçük bir sahil kasabasındaki sıradan insanları anlatırken, âdeta dünyanın dönerken çıkardığı sesi yankılıyor.
* Çivisi Çıkmış Dünya - Amin Maalouf
Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez “medeniyetler çatışması” adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor.
Yazar, yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ediyor insanlığı...
Çivisi Çıkmış Dünya bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.
Maalouf’un bu eseri, her şeye rağmen birbirimize saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula.
* Yükselen Güneşin Ülkesinde - Chimamanda Ngozi Adichie
Pek çok betimsel zaferi olan aşkın bir roman...”
Publishers Weekly
Canlı yazım tarzıyla, yaşamın enerjisini hissettirmesiyle, Chimamanda Ngozi Adichie’nin Yükselen Güneşin Ülkesinde adlı kitabı olağanüstü bir roman. Hem derin betimleme gücü hem de şefkat ile zekâyı birleştirmesi açısından, Chinua Achebe’nin Things Fall Apart’ı ve V. S. Naipaul’un A Bend in the River’ı gibi yirminci yüzyıl klasiklerinin halefi olmaya yakışan bir roman.”
Joyce Carol Oates
Hem tarihsel hem de tüyler ürpertici bir şekilde güncel... Nadine Gordimer gibi Adichie de karakterlerini ulusal ve kişisel bağlılıkların çarpışma tehlikesinin olduğu kavşaklara yerleştirmeyi seviyor... Yükselen Güneşin Ülkesinde, savaşın eziyet ettiği çağımıza tarihten sesleniyor.”
The New York Times Book Review
Chimamanda Ngozi Adichie, Afrika tarihinin yeni gelişmelere yol açan bir evresini, 1960’ların sonlarında Biafra’nın bağımsız bir cumhuriyet kurma mücadelesini doğal bir zarafetle anlatıyor.
Bu çalkantılı on yıla unutulmaz beş karakter aracılığıyla tanıklık ediyoruz:
On üç yaşında bir uşak olan Ugwu; yanında çalıştığı, coşkulu devrimci profesör Odenigbo; profesörün genç ve güzel sevgilisi Olanna; ve onun çelik iradeli ikizi Kainene’ye tutkun olan utangaç İngiliz genci Richard.
Yükselen Güneşin Ülkesinde, geleceğe dair beklentileri, umutları ve savaşın yarattığı hayal kırıklığını son derece etkileyici bir tarzda bir kez daha düşündüren bir roman.
* Aşk ( Pembe Kapak ) - Elif Şafak
"Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman. "
* Binbir Çiçekli Bahçe - Yaşar Kemal
Demokrasiden barışa, Orhan Kemal’den Abidin Dino’ya, gazetecilikten yazarlığa… Binbir Çiçekli Bahçe, Türkiye’nin evrensel yazarı Yaşar Kemal’in yazılarını, konuşmalarını ve söyleşilerini bir araya getiriyor.
Yaşar Kemal, Binbir Çiçekli Bahçe’de, Türkiye'nin geleceğinin önünde duran sorunların kökenlerine dair saptamalarda bulunuyor, çözüm önerileri sunuyor.
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, Yaşar Kemal’in 2007’de Ankara’da gerçekleştirilen “Türkiye Barışını Arıyor” konferansında yaptığı konuşmayla açılıyor. “Kimlikler” başlıklı ikinci bölüm, Orhan Kemal’den Mehmed Uzun’a, yazarın yakın dostu olmuş pek çok ismi ağırlıyor. Dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser’in Yaşar Kemal’le yaptığı söyleşiyi de içeren “Konuşmalar” ise Binbir Çiçekli Bahçe’nin üçüncü bölümünü oluşturuyor.
* Koloni - Jean-Christophe Grange
Grangé'nin uzun zamandır beklenen romanı...
Soluğunuzu kesen tempo, heyecan ve gerilim hiç bitmeyecek!
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Paris'te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok…
Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu'nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve 'siyah bölgeler'… Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir.
Fransa'nın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi?
Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu?
Burada neler yapılmaktadır?
Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir?
İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir?
Yoksa…
* Boleyn Mirası - Philippa Gregory
Tudor Sarayı’nda hayat mücadelesi veren üç genç kadının hikayesi...
Cleves'li Anne
Katherine Howard
Jane Rochford
Boleyn Mirası, konumları, servet, beğeni ve gücün yanı sıra yalan, ihanet ve terör getiren üç kadına odaklanıyor. Darağaçları tarafından yönetilen bir sarayın etrafına gerilmiş ipekten bir ip gibi ince ince dokunmuş bir roman bu. Philippa Gregory, bir kez daha çoktan tarihe karışmış bir dünyaya hayat veriyor. Taş basamakların üzerinde hışırdayan ipek eteklerin fısıltısı, alelacele yazılan bir notun satırlarını aydınlatan mum ışığının sarı gölgesi, yeni inşa edilmiş darağacı sehpasının altındaki Yeşil Avlu'da toplanan kalabalığın sesleri.
Hanedan romanlarının kraliçesi nefis bir destan yaratmış.”
- USA Today
“Büyüleyici. Hüzünlü. Keşke, tarih kitapları da böylesine canlı yazılabilseydi.”
- Entertainment Weekly
“Ne roman ama! Hayat dolu bir okuma şöleni!”
-New York Post
“Tarihi kurgu ustası Gregory, VIII. Henry'nin kadınlarına hayat veriyor…
Entrika ve ironiyle dolu!”
-Publishers Weekly.
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henry’nin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlken’in Avrupa’yı din savaşlarına sürüklemesinde
başrolü oynayan karısı Isabella…
Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.
Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarı
Sultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyen
Hürrem’in macerası kadar masalsı değildi.
* Kazanan Yalnızdır - Paulo Coelho
Kazanan Yalnızdır’da Paulo Coelho, On Bir Dakika ve Zâhir’de öne çıkan temalara geri dönüyor. İçinde yaşadığımız dünyada, lükse ve ne pahasına olursa olsun başarıya olan bağımlılığımızın, yüreğimizin sesine kulak vermemizi engellediğini anlatıyor bize.
Coelho okuru bu defa, kendi de*yimiyle Sü*persınıf’ın –hayallerin gerçeğe dönüştüğü sinema ve moda dünyasına girebilenlerin– toplandığı Cannes Film Festivali’ne götürüyor. Bu ayrıcalıklı sınıfın bazı üyeleri zirveye ulaşmıştır ve konumlarını yitirmekten korkarlar: para, güç ve ün tehlikededir: çoğu insanın, bedeli ne olursa olsun, uğruna her şeyi yapmaya hazır olduğu değerler.
Kitabın kahramanları bu modern gösteriş dünyasında buluşur: Rus milyoner İgor, Ortadoğulu moda devi Hamid, başrol peşinde Amerikalı aktris Gabriela, hayatının vakasını çözmeyi uman dedektif Savoy ve başarılı bir mankenlik kariyerinin eşiğindeki Jasmine. Dayatılan türlü hayalin yarattığı kargaşada, kendi kişisel hayalini belirlemeyi ve gerçeğe dönüştürmeyi kim başaracak?
* Kuantum ve Kur'an - R. Şanal
Kuantum Fiziği'nin temel önermeleri, Kur'anda ulaştırılmaya çalışılan mesajla birebir örtüşüyor.
Gözlemciyle gözlenenin dinamik ilişkisi, "dolanıklık" prensibi ve evrenin enerji temelli akıllı yapısı...
Bütün bunlar bazı çarpıcı ayetlerde saklı sırla o kadar örtüşüyor ki!
Örneğin sadece Fatiha Suresi'nin anlamını çözmek, bütün dünyanın bir hafta bayram yapmasına neden olabilir.
Bu kitapta Kuantum ile Kur'an arasındaki ortak noktalardan hareketle değişim ve bütünleşme için meditasyon çalışmaları da bulacaksınız.
Bugün neden dünyanın en fakir ülkelerinin arasında otuz dört tanesi Müslüman ülkesi?
Bunun sebebi elbette Kur'an mesajı olamaz.
Belki de bu ruhu kaybettikçe ve kaybedildiği oranda yol dik, engebeli ve karanlık oluyor.
Vahyin özünde saklı ışığı fark ettiğimizde neler olacağını anlamak için tarihe bakmak yeterli değil mi?
* Tekinsiz - Chuck Palahniuk
Ortadan kaybolun. Sizi başyapıtınızı yaratmaktan alıkoyan her şeyi geride bırakın. İşinizi, ailenizi ve evinizi; tüm bu sorumluluklarınızı ve dikkatitizi dağıtan şeyleri üç aylığına askıya alın. İşinize tam anlamıyla odaklanmanızı sağlayacak bir ortamda, kafadar insanlarla birlikte yaşayın. Katılmaya hak kazananlar için kalacak yer ve ye*mek bedavadır. Profesyonel bir şair, romancı veya senarist olarak yeni bir gelecek kurma şansını yakalamak için hayatınızın küçük bir bölümüyle kumar oynayın. Çok geç* olmadan, hayalini kurduğunuz hayatı yaşayın. Yer çok sınırlıdır.
Her şey yukarıdaki ilanla başladı. Bunun yazarların inzivası olması gerekiyordu. Güvenli ve huzurlu bir yer olacaktı. Meğer öyle değilmiş. Birbirimize isimler verdik. Leydi Çöpçü, Ajan Fitneci, Aziz Bağırsaksız gibi. Hatalarımıza, suçlarımıza, günahlarımıza istinaden uydurduğumuz isimlerdi bunlar. Anlatacak birbirinden korkunç, kafa karıştıran, mide bulandırıcı hikayelerimiz vardı. Ancak en korkunç hikaye, bizi bir araya toplayan adamın birer kurbanı olduğumuzda yazılmaya başladı. Ve biz “şöhretler” dünyasına kapağı atıp kamera ışıklarını üzerimize çekmek adına tırnak sökmeyi, penis kesmeyi, insan pişirip yemeyi bile göze aldık; ama artık çok geçti…
* Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı - Mustafa Armağan
Mustafa Armağan, Osmanlı tarihi ve yakın tarih üzerine kaleme aldığı bir düzine kitaptan sonra bu defa projektörünü Avrupa tarihinin karanlık bölgelerine tutuyor. Bu çalışmayla yalnız Avrupa tarihinin bilinmeyenleri ortaya çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi yüzümüzün de bir kısmının aydınlandığını fark ediyorsunuz.
Eşitsiz olarak, adeta bir ast-üst ilişkisi içinde kurgulanan Osmanlı ve Avrupa tarihleri, olmaları gereken eşit konuma yerleştiriliyor.
Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu 'Avrupa mucizesi' yalanı, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre edilip ortaya konuluyor. İlginizi çekeceğine inandığımız başlıklardan bir kısmını tadımlık olarak şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz?
- Florence Nightingale'in İngiltere'de ölüm meleği olarak tanındığını,
- Galile'nin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığını,
- Magna Carta'nın Avrupa tarihinde ileri değil, geri bir adım olduğunu,
- Hitler'in aslında Avrupa'yı işgal planı olmadığını,
- Einstein'ın son yıllarında beyninin yavaşladığını,
- İlk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenlediklerini,
- Don Kişot'ta Endülüslü Müslümanlarla ilgili şifreler bulunduğunu,
- Kopernik ve Kepler'in güneşe tapanlar tarikatından olduklarını,
- Rönesans insanlarının Ortaçağ'daki atalarından daha pis yaşadıklarını,
- Haritaların emperyalizmin sözcülüğünü yaptığını, biliyor muydunuz?
Bunlar ve bunlardan başka Avrupa'nın büyük yalanlarını, Mustafa Armağan'ın hakikaten büyük emek mahsulü Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı'ndan okuyacak ve her satırında eminiz ki, şaşıracaksınız. Yazarın amacı da bu zaten: Düşünmek, şaşırmakla başlar ona göre.
Mustafa Armağan'a göre Osmanlı tarihini de hakkıyla anlayabilmek için Avrupa tarihinin gerçeklerini bilmek gerekir.
Osmanlı ve yakın tarih üzerine yazdığı ufuk açıcı kitaplarından sonra Armağan'la Avrupa tarihinin bilinmeyenlerine doğru nefes nefese bir yolculuğa hoş geldiniz.
* Makalat - Şems-i Tebrizi
Makalat kitabı, Şems-i Tebrizi'nin bazı meclislerdeki sohbetlerdeki sırasında, Mevlana ile konuşurken aralarında geçen bahislerin, müritler ve inkarcılar tarafından sorulan sorulara verdiği cevapların derlenmesiyle oluşmuştur. Eser aynı zamanda bize Mevlana'nın özel yaşantısını, onun hayat hikayesini kapsayan bir çok gizli hataları da gün ışığına çıkarmaktadır. Mevlana'nın, Şems-i Tebrizi ile nasıl buluştuğunu anlatan ve o buluşmanın efsaneleşmiş yönlerini, iyi bilinemeyen, sebepleri anlaşılamayan taraflarını aydınlatmak gayreti gösteren birçok eski ve yeni menakıb yazarları, bu hikayeleri ancak romantik bir kılıkta uzun uzadıya nakletmeye özenmişlerdir. Makalat kitabı bu gizli kalmış konular üzerindeki perdeyi kaldırdığı gibi, Mevlana'nın, Şems'e nasıl tabi olduğuna da bir dereceye kadar ışık tutmakta ve açıklık getirmektedir. Kitap, herkesçe bilinen halin aksine olarak Şems-i Tebrizi'nin çok keskin görüşlü bir bilgin ve bir hakikat aşığı, mürşitlik mertebesine ermiş arif bir yol gösterici olduğunu öğretmektedir. İşte sadece bu nokta bile eserin önemini belirtmeye yeter.
* Mezarlık Kitabı - Neil Gaiman
Arkadaşlarının Bod diye hitap ettiği Nobody Owens normal bir çocuktur.
Eğer bir mezarlıkta yaşamasaydı, hayaletler tarafından büyütülüp yetiştirilmeseydi ve yanında ne canlıların ne de ölülerin dünyasına ait olan sadık bir koruyucusu olmasaydı, Bod tamamıyla normal olurdu.
Bir çocuk için mezarlıkta tehlikeler ve maceralar vardır –tepenin altındaki çok yaşlı Çivit Renkli Adam, gulyabanilerin terk edilmiş şehrinin bulunduğu çöle açılan bir geçit, korkunç bir tehdit saçan tuhaf Bekçi...
Ama Bod mezarlıktan ayrılırsa, ailesini de öldürmüş olan Jack denen adamın saldırısına uğrayacaktır...
“Sınırlar her zaman vardır –mezarlık ile onun ötesindeki dünya arasında, hayat ile ölüm arasında ve onların kesiştiği yerde.”
Neil Gaiman
“Bir çocuğu büyütmek için koca bir mezarlık gerekir. Bu kitapta en keyif aldığım şey, Bod’un kendi güzel ve harap mezarlığında ölü ve canlı arkadaşlarıyla büyümesini görmekti. Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın bir başka şaşırtıcı ve harika eseri...”
— Audrey Niffenegger, Zaman Yolcusunun Karısı’nın yazarı.
“Açıkçası, Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın şimdiye kadar yazdığı en iyi kitap. Kendisinin, büyüleyiciliği, cana yakınlığı, korkutuculuğu ve dehşeti tek bir fantezide toplamayı nasıl başardığını asla öğrenemeyeceğim, ama ihtişam dolu bir iş çıkardığı kesin...”
— Diana Wynne Jones, Howl’s Moving Castle’ın yazarı.
2009 Newberry Medal Ödülü
2009 Hugo Ödülü – En İyi Roman Adayı
* Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam Ebu Hanife - Yaşar Nuri Öztürk
İslam dünyasının 'fıkıh yaratan mezheb'inin kurucusu olan, bugünkü Türkiye'de 'dokunulmaz, tartışılmaz kabul edilen İmamı Azam (ölm. 150/767), yaşadığı günlerde, 'dindışılık, 'dini tahrip etmek', 'Peygamber'in sözlerine ve sünnetine kafa tutmak', 'Mürcie, Cehmiyye gibi sapık mezheplere mensup olmak', 'kafir' olmakla itham edilmiş hatta 'Yahudilik', 'müşriklik' ve 'deccallık'la suçlanmıştır.
Kilise babaları, Hz. Muhammed'e ilk günden beri deccal (antichrist) gözüyle bakmışlar, onu zındık, dinini de zındıklık olarak damgalamışlardır. Batı'nın en büyük şairlerinden biri sayılan İtalyan Dante, ünlü eseri İlahi Komedya'da, Hz. Muhammed'i, cehennemin en alt tabakalarında azap gören zındıklar arasında gösterir. Ünlü fizikçi Newton'a göre, Muhammed kelimesinin ebced hesabıyla rakam değeri 666'dır ve bu rakam, deccal kelimesinin rakamsal tutarının aynıdır.
Öte yandan, İslam'ı, hortlattığı Cahiliye şirk şuuraltıyla yozlaştıran Emeviler, İmamı Azam'a yönelttikleri ithamlar arasına 'deccal' ithamını da koydular. Bu ithamı öne çıkarırken yandaşları ulemayı kullandılar. Batılılar ve onlarla işbirliği yapan "müslüman" yaftalı hainler de Hz. Peygamber'in kader savaşı Bedir'e benzeyen savaşlarıyla Kelimei Şehadet'in esir edilmesini engelleyen Gazi Mustafa Kemal'e deccal dediler. Bugün, bu üç deccal ithamının üç temsilcisi, adeta bir teslis sistemiyle bir araya gelmiş, 'deccallerin ilki' saydıkları Hz. Muhammed'le sonuncusu saydıkları Mustafa Kemal'e savaş açmışlardır.
Tarihin diyalektiği 'Hz. Muhammed-İmamı Azam-Mustafa Kemal üçlüsü'nden, zulme karşı bir birlik çıkarmıştı. Kelimei Şehadet düşmanlarıyla 'müslüman' kimlikli hainler bu birliği, emperyalizme destek veren bir teslise dönüştürdüler.
Bugünkü İslam dünyasının ve Türkiye'nin kaderi bu teslisin yarattığı savaş mihverinde belirleniyor. Ya Kelimei Şehadet Düşmanlarının emperyalist teslisi kazanacak yahut da Hazret-i Muhammed-İmamı Azam-Mustafa Kemal üçlüsünün antiemperyalist birliği.
* Gizlidir Bütün Aşklar - Maeve Binchy
1950’lerin küçük bir sahil kasabasında yetişen Clare O’Brien ve David Power, kalplerindeki arzuyu Yankı Mağarası’na haykırırlar. İkisinin de tek bir dileği vardır: Kasvetli ve dedikoducu Castlebay kasabasından bir an önce kurtulmak.Tıp öğrenimi gören David ile üniversitede burslu okuyan Clare’in yolları yıllar sonra Dublin’de kesişir. Ancak küçük bir kasabanın tek doktorunun oğlu ile mütevazı bir dükkân sahibinin kızının birlikte olmaları sosyal açıdan pek de mümkün değildir. Aşklarının yankısını duyabilmeleri için önlerinde aşmaları gereken pek çok engel vardır.
Kader bir gün ikisini de Castlebay’e çağırır. Fonda gri bir gökyüzünün, dalgalı bir denizin ve rüzgârın olduğu; sırlarla, hüsranla, tutkuyla, ihanet ve aşkla örülmüş bir dramın içinde bulurlar kendilerini. Aşklarının yankısı tüm engelleri aşarak onlara ulaşabilecek midir? Maeve Binchy, küçük bir sahil kasabasındaki sıradan insanları anlatırken, âdeta dünyanın dönerken çıkardığı sesi yankılıyor.
* Çivisi Çıkmış Dünya - Amin Maalouf
Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez “medeniyetler çatışması” adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor.
Yazar, yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ediyor insanlığı...
Çivisi Çıkmış Dünya bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.
Maalouf’un bu eseri, her şeye rağmen birbirimize saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula.
* Yükselen Güneşin Ülkesinde - Chimamanda Ngozi Adichie
Pek çok betimsel zaferi olan aşkın bir roman...”
Publishers Weekly
Canlı yazım tarzıyla, yaşamın enerjisini hissettirmesiyle, Chimamanda Ngozi Adichie’nin Yükselen Güneşin Ülkesinde adlı kitabı olağanüstü bir roman. Hem derin betimleme gücü hem de şefkat ile zekâyı birleştirmesi açısından, Chinua Achebe’nin Things Fall Apart’ı ve V. S. Naipaul’un A Bend in the River’ı gibi yirminci yüzyıl klasiklerinin halefi olmaya yakışan bir roman.”
Joyce Carol Oates
Hem tarihsel hem de tüyler ürpertici bir şekilde güncel... Nadine Gordimer gibi Adichie de karakterlerini ulusal ve kişisel bağlılıkların çarpışma tehlikesinin olduğu kavşaklara yerleştirmeyi seviyor... Yükselen Güneşin Ülkesinde, savaşın eziyet ettiği çağımıza tarihten sesleniyor.”
The New York Times Book Review
Chimamanda Ngozi Adichie, Afrika tarihinin yeni gelişmelere yol açan bir evresini, 1960’ların sonlarında Biafra’nın bağımsız bir cumhuriyet kurma mücadelesini doğal bir zarafetle anlatıyor.
Bu çalkantılı on yıla unutulmaz beş karakter aracılığıyla tanıklık ediyoruz:
On üç yaşında bir uşak olan Ugwu; yanında çalıştığı, coşkulu devrimci profesör Odenigbo; profesörün genç ve güzel sevgilisi Olanna; ve onun çelik iradeli ikizi Kainene’ye tutkun olan utangaç İngiliz genci Richard.
Yükselen Güneşin Ülkesinde, geleceğe dair beklentileri, umutları ve savaşın yarattığı hayal kırıklığını son derece etkileyici bir tarzda bir kez daha düşündüren bir roman.
* Aşk ( Pembe Kapak ) - Elif Şafak
"Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman. "
* Binbir Çiçekli Bahçe - Yaşar Kemal
Demokrasiden barışa, Orhan Kemal’den Abidin Dino’ya, gazetecilikten yazarlığa… Binbir Çiçekli Bahçe, Türkiye’nin evrensel yazarı Yaşar Kemal’in yazılarını, konuşmalarını ve söyleşilerini bir araya getiriyor.
Yaşar Kemal, Binbir Çiçekli Bahçe’de, Türkiye'nin geleceğinin önünde duran sorunların kökenlerine dair saptamalarda bulunuyor, çözüm önerileri sunuyor.
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, Yaşar Kemal’in 2007’de Ankara’da gerçekleştirilen “Türkiye Barışını Arıyor” konferansında yaptığı konuşmayla açılıyor. “Kimlikler” başlıklı ikinci bölüm, Orhan Kemal’den Mehmed Uzun’a, yazarın yakın dostu olmuş pek çok ismi ağırlıyor. Dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser’in Yaşar Kemal’le yaptığı söyleşiyi de içeren “Konuşmalar” ise Binbir Çiçekli Bahçe’nin üçüncü bölümünü oluşturuyor.
* Koloni - Jean-Christophe Grange
Grangé'nin uzun zamandır beklenen romanı...
Soluğunuzu kesen tempo, heyecan ve gerilim hiç bitmeyecek!
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Paris'te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok…
Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu'nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve 'siyah bölgeler'… Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir.
Fransa'nın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi?
Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu?
Burada neler yapılmaktadır?
Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir?
İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir?
Yoksa…
* Boleyn Mirası - Philippa Gregory
Tudor Sarayı’nda hayat mücadelesi veren üç genç kadının hikayesi...
Cleves'li Anne
Katherine Howard
Jane Rochford
Boleyn Mirası, konumları, servet, beğeni ve gücün yanı sıra yalan, ihanet ve terör getiren üç kadına odaklanıyor. Darağaçları tarafından yönetilen bir sarayın etrafına gerilmiş ipekten bir ip gibi ince ince dokunmuş bir roman bu. Philippa Gregory, bir kez daha çoktan tarihe karışmış bir dünyaya hayat veriyor. Taş basamakların üzerinde hışırdayan ipek eteklerin fısıltısı, alelacele yazılan bir notun satırlarını aydınlatan mum ışığının sarı gölgesi, yeni inşa edilmiş darağacı sehpasının altındaki Yeşil Avlu'da toplanan kalabalığın sesleri.
Hanedan romanlarının kraliçesi nefis bir destan yaratmış.”
- USA Today
“Büyüleyici. Hüzünlü. Keşke, tarih kitapları da böylesine canlı yazılabilseydi.”
- Entertainment Weekly
“Ne roman ama! Hayat dolu bir okuma şöleni!”
-New York Post
“Tarihi kurgu ustası Gregory, VIII. Henry'nin kadınlarına hayat veriyor…
Entrika ve ironiyle dolu!”
-Publishers Weekly.