Zaman, yumağını elinde tutan bir büyücü karıdır. Canı ister salıverir ipi, çabuk çabuk yaşarsınız, yaşadığınızın farkında bile olmadan. Canı ister gıdım gıdım bırakır, her dakika değil, her saniye ta iliklerinizde duyarsınız.
Bu seferde ağır ağır açtı yumağı. Şuurum yerine gelmişti, acıların en beterini yaşadım. Küçücük bodrum odasında, on onbeş kadın, kız vardık! Hepsini dövmüşler ancak Nikolay’ın koca tekmelerine hedef olup sürüklenen benmişim; kafam hep taşlara çarpmış.
Aldırdığım yok bunlara. Toprak zemin üstünde dümdüz yatmaktan olsa gerek, kaburgalarım iyileşmeye yüz tuttu. Günde bir kez verilen o pis çorbayı içmeye, hamur gibi ekmek parçasını yemeye çalışıyorum.
“Her şeye rağmen yaşamamız lazım, cesetlerimiz onları rahatsız etmez.”
Kadınlara bakıyorum, hiçbirinin bizim teşkilattan olduğunu bilmezdim. Zeliha abla, en güzelleri. Güçlü kuvvetliydi, severek çalışırdı toprakta. Onu seyrederken, canlı olduğunu hissederdim. “Bu kız, asla bir ot olmaz, şuurludur” derdim, yanılmamışım… Ve öbürleri…
Emine IŞINSU
Bence mutlaka okunması gereken bır kıtap tavsıye ederm