--------------------------------------------------------------------------------
Menekşe gözler 70 yaşında 27/02/2002
Beyazperdeyle 10 yaşında tanışan Taylor, ilk Oscar'ını 1960'da 'Butterfield 8' ile aldı. 'Kim Korkar Hain Kurttan?' ile ikinci Oscar'ını aldığında 34 yaşındaydı.
Elizabeth Taylor, 1940'lardan beri bir Hollywood yıldızı. Oscar'ları, kazandığı paralar, kocaları ve dostları ile her zaman gündemde kalmayı bildi. Sinema dünyası bugün onun 70. yaşını kutluyor
ıSTANBUL - Sinema tarihinin unutulmaz yıldızlarından Elizabeth Taylor, bugün 70'inci yaşgününü kutluyor. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, o hâlâ herkesin gözünde 'menekşe gözlü genç kadın'. Zaman ondan bir şeyler götürmek yerine ona hep bir şeyler kazandırmış olmalı ki 50'li yılların kraliçesi tahtını hâlâ koruyor.
Amerikalı bir ailenin çocuğu olmasına rağmen Londra'da doğan Elizabeth Taylor, eğitimini tamamladığı ve çocukluk yıllarını geçirdiği bu şehirden ıkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, ailesiyle Amerika'ya gitmek üzere ayrılmış. Kendisiyle birlikte götürdüğü ıngiliz aksanı ve ıngiliz eğitiminin etkisi ise geride kalan ıngilizlerin gurur kaynağı olmuş. Ünlü oyuncunun beyazperdeyle ilk tanışması 10 yaşında rol aldığı 'There's One Born Every Minute' (Her Dakika Bir Doğum Olur) sayesinde oldu.
Nazik, esprili ve gerçekçi
Sinema dünyasına küçük yaşlarında adım atan hemen hemen bütün oyuncuların ilerleyen yıllarla beraber uyuşturucunun ve alkolün pençesine düştüğü ve de özel yaşamlarında bir türlü mutluluğu yakalayamadığına dair bir Hollywood gerçeği vardır. Oysa ki, hayranlarının ve arkadaşlarının, oyunculuk kariyerine çok küçük yaşlarda başlayan Taylor hakkında söyledikleri bu yaygın kanıyı adeta yalanlıyor. Çünkü onlara göre 'Liz, her zaman arkadaş canlısı, nazik, esprili ve gerçekçi bir insan'.
1944 yılında 'Jane Eyre' filminde büyüleyici güzelliğiyle karşımıza çıkan Taylor, oyunculuk yeteneğini yine 1944'te çevirdiği 'National Velvet' (Büyük Yarış) filmi ile kanıtladı. Sonraki yıllarda
'Father of the Bride' (Gelinin Babası) ve 'Father's Little Dividend' gibi gençlik filmlerinde rol aldı. Taylor'ın Hollywood perdesindeki asıl parlayışı ise kendisine ilk Oscar'ını kazandıran 'Butterfield 8' filmiyle gerçekleşti. Daha sonra film çekimlerine üç yıl ara veren Taylor, 1963 yılında karşı konulamaz bir teklif üzerine beyaz perdeye döndü. 'Cleopatra' filmindeki başrolü için güzel yıldıza o dönem için rekor sayılabilecek bir rakam önerildi; bir milyon dolar...
Taylor'ın 'haklı' ünü, bütçesi ve pırıltılı sahneleriyle bir başyapıt olmasına kesin gözüyle bakılan 'Cleopatra', her ne kadar eleştirmenler tarafından pek beğenilmese de güzel oyuncunun hızını kesmedi. Taylor, kısa sürede Holywood'un efsane isimleri arasında yerini aldı. 'Who's Afraid of Virginia Woolf?'daki (Kim Korkar Hain Kurttan?) Martha rolüyle ikinci Oscar'ını aldığında henüz 34 yaşındaydı.
Oyunculuğuyla izleyiciyi büyüleyen Taylor, güzelliğiyle de birçok erkeğin başını döndürdü. Boşanmanın hiç de hoş karşılanmadığı bir dönemde, yirmi yedi yaşına gelinceye kadar üç evliliği geride bırakmıştı bile. Dördüncü kocasını bir uçak kazasında kaybetti. Ardından Richard Burton'la hâlâ unutulmayan çalkantılı evliliğini yaptı. Kocalarının sayısı sonunda yediyi bulacak, Elizabeth Taylor, güzelliği ve oyunculuğu kadar evlilikleri ve aşklarıyla da meşhur olacaktı. Trajik bir aşk hikâyesinin anlatıldığı 'A Place in the Sun' (Güneşte Bir Yer) filminin çekimleri sırasında tanıştığı kendinden 11 yaş büyük Montgomery Cliff'le yaşadığı aşkı da anmadan geçmemek gerek.
Filmlerini üç kuşak izledi
Son 20 yıldır sinemayı neredeyse bıraktı Elizabeth Taylor. Daha çok ödül törenlerinde, AIDS için düzenlenen yardım balolarında ya da 50'sinden sonra kadim dostları arasına kattığı Michael Jackson'la birlikte çıktığı medyanın karşısına. Neredeyse üç kuşak onun filmlerini izledi ve Elizabeth Taylor efsanesiyle büyüdü. Sinemaseverler onunla birlikte büyüdüler, yaşlandılar. Liz Taylor'la birlikte seyrettiğimiz, bir zamanların büyük yıldızlarından birçoğu artık hayatta değil. Ama o, hep hayata tutunmanın bir yolunu bulduğu, hiçbir zaman köşesine çekilip ölümü beklemediği için hâlâ hayat dolu. Belki sinemadan uzakta, ama hâlâ menekşe gözlü kraliçe olarak hayatın içinde; üstelik kenara çekilmeye de hiç niyeti yok. (Kültür Sanat)