EHEC virüsü Nedir,Zararları,Hakkında Bilgi
ALMANYA’da EHEC virüsü (E. Escherichia coli) 3 kişinin ölümüne yol açtı. Ülkenin kuzeyindeki eyaletlerde etkili olan virüs nedeniyle 400 kişi hastaneye kaldırıldı. 40 hastanın ise hayati tehlikesi olan “HUS sendromu” yaşadığı belirtildi.
Doktorlar çok sayıda kişinin ölebileceğini açıkladı. Hastaneler hastalarla dolup taşmaya devam ediyor.
BÖBREĞİ VURUYOR
EHEC virüsü, özellikle böbreği işlevsiz hale getirirken,HUS sendromunu tetikliyor. Enfeksiyon, hayvanlara direkt temastan, bakterili yiyeceklerden ve pastorize edilmemiş süt ile bulaşıyor. Aşağı Saksonya’nın Diepholz bölgesinde 83 yaşındaki bir kadının EHEC virüsünden öldüğü açıklandı. Virüsün bağışıklık sistemi düşük olan yaşlı ve çocuklarla birlikte kadınları etkilediği söyleniyor.
Yaşlı bir kadının mayıs ortasından beri “kanlı ishal”den dolayı tedavi gördüğü ifade edildi.
Açıklamada, laboratuvar incelemelerinde kadında EHEC virüsünün tespit edildiği kaydedildi. Bremen’de de bir başka kadının, henüz kesin olarak belirlenmemekle birlikte EHEC virüsünden öldüğü tahmin ediliyor.Almanya Sağlık Bakanlığı’nın bir sözcüsü, EHEC virüsünün yayılmasıyla ilgili gelişmelerin izlendiğini belirtirken, Schleswig-Holstein Eyaleti Sağlık Bakanlığı’nca, EHEC virüsüne yakalandığından şüphe duyulan hastaların sayısının bir gün içinde iki katına çıktığı ifade edildi.
ÇOĞUNLUĞU KADIN
Hastalığın böbrek yetmezliğine yol açarak ağır bir şekilde seyretmesinden dolayı virüsün yayılmasının endişe verici olduğu kaydedilen açıklamada, uzmanların, virüsün neden kaynaklandığını araştırdığı bildirildi. Hastalığın Almanya’nın başkenti Berlin’e de ulaştığı, 2 kişinin Benjamin Franklin Hastanesi’nde EHEC şüphesi ile muayene edildiği ifade edildi. Hastalığa yakalananların çoğunun kadın olduğu ifade edilen açıklamada, ishale yakalananların hijyenik kurallara uyması ve derhal doktora gitmesi gerektiği belirtildi. Uzmanlar sebze ve meyvelerin çok iyi bir şekilde yıkanarak tüketilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu.
escherichia coli nedir ? ehec nedir ? EHEC virüsü Nedir ? Zararları, Hakkında Bilgi
Aşağıdaki gerçek öykü, durmayan ishal, bulantı ve karın bölgesinde şiddetli kramp şikayetleriyle acil servise başvuran bir hastadan yola çıkarak, bağırsaklarla ilgili hastalıkların teşhis ve tedavisinde karşılaşılan sorunları dile getiriyor.“Çaresizlikten altını bağlamak zorunda kaldık.” Sedyedeki oğlunu göstererek, durumun aciliyetini açıklamaya çalışan anne, son 2 gündür hiç durmayan bir ishal durumu ile karşı karşıya kaldıklarını anlatıyordu.
Hastanın dosyasına bir göz attım: Tansiyonu normaldi -120/76-. Ateşi yoktu. Ancak nabzı 150 civarındaydı. Dudakları çatlamış, gözleri içine kaçmış, derisi kuruluktan buruşmuştu. Hasta bir çöl insanı kadar kurumuştu. “Ne zaman başladı?” diye sordum. Hasta soluk soluğa sorumu yanıtladı:”İki gün önce”.
“Bulantı var mı?”
“Bazen.”
“Son günlerde seyahate çıktınız mı?”
“Hayır.”
“Evinizde hasta biri var mı? Ev hayvanları filan?”
“Hayır.”
“Ağrınız var mı?”
“Her tarafım ağrıyor.”
Karnına dokundum. Sıcak bir nokta veya duyarlılık tespit etmedim. Yalnızca genel bir ağrı hissinin olduğunu anladım. “Hangisi daha erken başladı?” diye sorgulamaya devam ettim: “Bulantı mı yoksa kramplar mı?”
“Önce bulantı, daha sonra sular gelmeye başladı. En sonunda ağrı başladı.”
Teşhis için önce belirtileri sıraladım: Bulantı (apandisitte önce ağrı başlar) artı yumuşak karın, artı ishal artı ateşin olmaması. Yanıt: Gastroenteritis (Gastro=mide, enter=bağırsak, itis= enflamasyon, iltihaplanma)
Acil servis hemşiresi başka kan testleri isteyip istemediğimi sordu. Tam istemediğimi söyleyecektim ki hastanın nabzının 150 civarında olduğu ve altının bağlandığı aklıma geldi. “Evet, lütfen” dedim.
Mide bağırsak hastalıklarında bakterilerin rolüGastroenterit, mide reflüsü, gıda zehirlenmesi. Bütün bunların suçlusu büyükten küçüğe doğru- virüs, bakteri ve protozoa olabilir. Sözgelimi viral enfeksiyon 2002 yılında epey can yakmıştı. 1993’te ise birn kentet su filtreleme sistemine yayılan bir protozoan 400.000 kişinin kent nüfusunun yaklaşık üçte ikisi- hastalanmasına neden olmuştu.
Bakteriler ise ürettikleri toksinler veya doğrudan istila yolu ile mide ve bağırsak hastalıklarına yol açabilir. Sözgelimi Staphylococcus (stafilokok) insanların ciltlerinde bol miktarda bulunur. Oda sıcaklığında bakterinin bir türü olan Staphylococcus aureus yiyeceklere geçerse çoğalır ve ısıya dayanıklı, bulantı yapan toksinler üretebilir.
Koleraya yol açan Vibro cholerae ve Escherichia coli gibi diğer patojenler, zarar vermeden önce bağırsaklara yerleşmek zorundadır. V.cholerae bağırsaklara girer girmez toksin üretmeye başlar. Bu toksin bağırsakların saat başı bir litre sıvı kaybına zemin hazırlar. Böylece patojenin başka konakçılara yayılması kolaylaşmış olur.
24000 hastalık yaparİstilacı E.coli ise farklı bir yol izler. Bağırsaklardaki hücrelere yapışır ve salgıladığı toksin kramp ve ishale neden olur. Enfeksiyona karşı bağışıklığın tepkisi, bakterileri öldürmek için vücut sıcaklığını yükseltmek, yani ateştir. Yaygın enflamasyon tepkisinin bir işareti de dışkıda akyuvar hücrelerinin bulunmasıdır.
Suların yeterince temiz olmadığı bölgelerde özellikle gelişmekte olan ülkelerde- bu bakteriyel enfeksiyonlar çok yaygındır. Ne var ki ABD de bu tehlikeden muaf değildir. Salmonella familyasında tek başına (2.400 hastalık yapıcı türü bulunur) geçen yıl ABD’de 2 milyon bakteriyel gastroenterit vakasına neden oldu.
Enfeksiyon, nadiren olmakla birlikte, küçük çocuk, çok yaşlı veya hastalar gibi bağışıklığı zayıf insanlarda ölümcül olabilir.
İshal nedeniyle vücudun kurumasıİki saat sonra genç hastamın laboratuvar sonuçları geldi. Sonuçlar çok şaşırtıcıydı. Bir kez daha mikropların zekásına hayran oldum. Kanındaki akyuvar sayımı normaldi, Ancak üre nitrojen susuzluk belirtisi- çok yüksekti. Daha da kaygı verici olan kreatinin düzeyinin böbrek fonksiyonlarının ölçümü- olması gereken değerin iki katı olmasıydı.
Hemşireye “Beklediğimden daha fazla kurumuş” dedim. Hemşire “Ateşini yeniden ölçtüm. 38.8 çıktı” dedi. “Daha dışkıdaki akyuvar ölçümü sonuçlarını almadım. Ancak antibiyotiğe başlamakta fayda görüyorum. Bu saldırgan bir enterit olabilir” diyerek tedaviye başlama işaretini verdim. 500 miligramlık Ciro başlamasını istedim. Ciprofloxacin geniş spektrumlu bir antibiyotiktir.
Hastayı yeniden görmeye gittiğimde nabzı 105’lere inmişti, ama kolunu kıpırdatacak hali yoktu. “Çok halsizim doktor” dedi. Kolundaki serumu işaret ederek, “Bu seni düzeltecek” dedim. Sonra annesine dönerek, “Hastanedede kalması gerek. Vücudunun sıvı ihtiyacını dengeleyeceğiz ve antibiyotiğe başlayacağız” diyerek endişelerini gidermeye çalıştım.
Suçlu Salmonella mı?Büyük bir olasılıkla bütün bunlara Salmonella yol açmıştı. Modern gıda sanayi bu mikrobun gelişmesi için uygun koşulları yaratıyor. Yiyeceklerden geçen hastalık bakterilerinin pek çoğu spesifik bir yiyeceği tutar.
Sözgelimi
Campylobacter daha çok tavuk etlerini tercih eder;
Aeromonas sütte barınır;
Schigella kirli sulardan ve tuvaletlerden geçer;
Yersinia enterocolitica domuzları sever;
Vibrio parahaemolyticus istiridye gibi pişmemiş kabuklu deniz ürünlerinde gelişir.
Oysa Salmonella, özel bir tercihinin olmamasıyla tanınır. Tavuk, ördek, hindi, köpek ve pastorize edilmemiş sütlerde barınır. Öyle ki kaplumbağa, iguana ve háttá çıngıraklı yılan bile bu mikrobun yayılmasına uygun bir zemin oluşturabilir.
Bazı tahminlere göre Salmonella enfeksiyonunun yüzde 80’i çiğ veya az pişmiş yumurtadan kaynaklanır. Tavuklar bu bakteriyi yalnızca birbirlerine bulaştırmakla kalmaz, kemirgenlerin dışkılarına ve çiftlik artıklarına temas ettiklerine de enfekte olabilirler.
1994’deki 224.000 vaka, daha önce pastörize edilmemiş yumurta taşıyan kamyon depolarında dondurma yapımında kullanılan karışımın taşınması sonucu ortaya çıkmıştı.
Bir iyi bir de kötü haberİyi haber, Salmonella’nın ölümsüz olmaması. Yiyeceklerin çiğ yeri kalmayıncaya kadar pişirilmesi yumurtanın sarısı katılaşıncaya kadar pişirilmeli- veya kesintisiz dondurulma bakteriyi yok eder.
Ancak kötü haber, köpeğinizi pişirme şansınızın olmaması. Ayrıca çiftliklerde aşırı antibiyotik kullanımı ve antibiyotiklerin olur olmaz nedenlerle kullanılması bakterinin direnç kazanmasına yol açar.
Salmonella’ya karşı antibiyotik kullanımı bazı riskler içerir, çünkü ilaçlar sindirim sisteminden bakteriyel atımı uzatır ve enfeksiyonun yayılma şansını artırır.
Hafif seyreden bir vakaya genellikle müdahale edilmez, ancak ciddi durumlarda tedavi gerekebilir. Burada sorun, dışkı kültürünün 48 saatlik bir sürede çıkmasıdır.
Teşhis karmaşasıİki saat sonra hemşire telaşla odama geldi: “Doktor, hastanın karın ağrıları şiddetlendi.” Hemen hastanın yanına gittim. Çocuk ağrıdan neredeyse ikiye katlanmıştı. “Neresi ağrıyor” diye sordum. Alt karın bölgesini göstererek “Burası” dedi.
Karnının her noktasına bastırdım. En fazla sağ tarafa duyarlıydı. Bu da ağrının apandisitten kaynaklanabileceği olasılığını güçlendiriyordu. Hemşireye seslendim: “Bilgisayarlı tomografi (CT) çektirmemiz gerek.”
Bu arada Y.enterocolitica, apandisite o kadar çok benzer ki, bazı salgınlar bu benzerlik nedeniyle geç teşhis edilmiştir. 100 yıl önce William Osler adında bir doktor, doktorları en fazla yanıltan hastalığın tifo ateşi (Salmonella typhi adlı bir bakteri yol açar) olduğuna inanıyordu ve öğrencilerinin gerçek bir doktor olabilmesi için bu hastalığı teşhis edebilecek uzmanlığa erişmiş olmalarını şart koşardı.
CT taraması biraz zaman alır. İlk bir saatte hasta kontrast maddeyi içer. Bu maddenin vücutta süzülmesi yaklaşık bir saat sürer. Taramanın yapılması da yarım saati bulur.
Şaka mı bu?Sonsuzluk kadar uzun gelen bir süre sonra radyolog sonucu bildirdi: Bir kısım bağırsağın başka bir kısmın içine girmesi (intussusception).
“Şaka yapıyorsun herhalde” dediğimi hatırlıyorum. Bu, acil ameliyat gerektiren bir durum olduğu için çok değerli zamanımı CT nedeni ile ziyan ettiğim için kendi kendime kızdım.
Bu sonuca ameliyathane nöbetçisi olan cerrah arkadaşım en az benim kadar şaşırdı. Hastayı bir de kendi muayene ettikten sonra “Olamaz” diyerek radyolog ile konuşmaya gitti.
20 dakika sonra geri geldiğinde teşhis yeniden değişmişti. “Teşhis kolit” dedi. “Tam olarak söylemek gerekirse pankolit. Kolon tamamen iltihaplı. CT’ye dikkatli bakarsan görürsün.”
Ellerini yıka!Gecenin ilerleyen saatlerinde, dışkı tahlili sonuçları geldi: “Bol miktarda beyaz hücre kümeleri”. Beyaz kan hücrelerinin, ülseratif kolit gibi enfekte olmayan bir durumu gösterme olasılığı olsa da, yaygın bir enfeksiyonu işaret etmeleri daha büyük bir olasılıktır.
İki gün sonra hastayı gördüğüm zaman çok daha iyiydi. Koridorda rastladığım cerrah arkadaşım, “Senin hastanın dışkı kültüründe Salmonella üredi. Ancak hangi türü olduğunu henüz bilmiyorum” dedi.
“Sence hasta bu bakteriyi nereden almış olabilir? Çünkü ev hayvanı beslemiyor, seyahate çıkmamış veya bir kaplumbağa ile teması olmamış”. “Bu beni aşar” diyen arkadaşım, “Ancak ellerini sık sık yıkamasını, yiyeceklerini buzdolabında muhafaza etmesini ve yumurtayı iyice pişirmesini tembih ettim” dedi.
* * *
Bu öyküyü Disvover temmuz sayısından aldık. Hastanın bakımını üstlenen New York Üniversitesi’ne bağlı DownTown Hastanesi’nin acil servis departmanı yönetici yardımcısı Tony Dajer idi.
Ülkemizden ilginç klinik öyküleri yazmaları için klinisyenlerimize çağrıda bulunuyoruz..
Yiyeceklerden geçen hastalık bakterilerinin pek çoğu özel bir yiyeceği tutar:
Campylobacter daha çok tavuk etlerini tercih eder;
Aeromonas sütte barınır;
Schigella kirli sulardan ve tuvaletlerden geçer;
Yersinia enterocolitica domuzları sever;
Vibrio parahaemolyticus istiridye gibi pişmemiş kabuklu deniz ürünlerinde gelişir.
Oysa Salmonella, özel bir tercihinin olmamasıyla tanınır. Tavuk, ördek, hindi, köpek ve pastorize edilmemiş sütlerde barınır.
Cilt üzerindeki antibiyotik, mikropları yaşatmıyorAlman bilim adamları cilt üzerinde, Escherichia coli bakterisini öldüren doğal bir antibiyotik saptadılar. Psoriasin olarak adlandırılan protein, mikroplarla temas eden sağlıklı cilt hücreleri tarafından üretilmekte ve önemli bir koruyucu proteini zayıflatarak bakterileri öldürüyor. Söz konusu biyolojik antibiyotik, ellerde, ayaklarda, saç derisinde, koltuk altlarında ve yüz derisinde daha fazla bulunmakta. Cildimiz her gün çok sayıda mikroorganizmayla temas halinde olmasına rağmen bunlar cildin üzerine çok ender durumlarda yerleşip enfeksiyona neden olabiliyorlar.
Kiel Cilt Üniversitesi bilim adamı Michael Schröder, Nature Immunology dergisinde bunun nedenini şu şekilde açıklıyor: Cildimiz mikroplarla mücadele edebilecek çok sayıda savunma aracına sahip. Bu araçlardan bazıları sürekli cildin en üst tabakasında hazır bulunurken, etkin olmayan diğer biçimleri cildin mikroorganizmalarla temas etmesi halinde etkinleştiriliyorlar. İnsan bağırsağında milyarlarca E.coli bakterisi bulunduğu için de cildimiz en çok bu bakterilerle temas halindedir.
Schröder, Psoriasin proteinin özellikle de bağırsak bakterilerine karşı uzmanlaşmış olduklarını saptamış. Sadece cildin E.coli bulaşmış maddelerle temas etmesiyle üretilen protein, bağırsak bakterilerini öldürmek için ilginç bir taktikten yararlanmakta.