- 22 Nisan 2008
- 1.024
- 4
Efes Antik Kenti
Eski İyon kenti. Küçük Menderes’in Ege Denizi’ne döküldüğü yerde kurulmuş eski bir liman kentidir. Bugün deniz dolmuş, kent öreni içerilerde kalmıştır. Fakat kent kalıntıları arasında Efes limanı ve iskele babaları hâlâ seçilmektedir. Efes’in kıyısında kurulduğu körfez, çağında Ege’nin en elverişli körfezi, bu yüzden de en işlek limanıydı. Sardes’ten geçerek Babil ve Mısır’a dek ulaşan ünlü “Kral Yolu” Efes’ten başlıyordu. Büyük Menderes (Maiandros) ve Gediz (Hermos) ırmakları vadilerinden Anadolu içlerine uzanan yolların da ortasındaydı. Ayrıca çağının Milet (Milas), İzmir, Foça, Bergama vb. gibi önemli kültür ve ticaret merkezleriyle doğrudan bağlantılıydı. Bu stratejik konumu, Efes’in önemini her yönden artırdı. En eski çağlardan beri batıda Girit’ten, doğuda Babil ülkesi ve Mısır’a kadar bütün uygarlık dünyasının zenginlikleri, yenilikleri, bilim, kültür ve sanatı, Efes’i bütün İlk Çağ uygarlıklarının karışıp kucaklaştığı bir merkez durumuna getirdi. Ayrıca dünyaca ünlü Artemis Tapınağı’nın da burada bulunması nedeniyle İlk Çağ boyunca en kutsal din merkezlerinden biri olarak kabul edildi. Hristiyanlık döneminde de Meryem Ana’nın mezarı ile bu niteliğini korudu. Kenti, İsa’dan iki-üç bin yıl önce Fenikelilerin ya da Strabon’a göre Amazonların kurduğu tahmin edilmektedir. Tarih boyunca İyonyalıların, Akaların, Hititlerin, Lidyalıların, Kimmerlerin, Med ve Perslerin egemenliklerini yaşamış, sayısız ırk, din ve uygarlığa kucak açan kent, birçok kez yıkıldı, yer değiştirdi, söndü, parladı, fakat her zaman önemli bir uygarlık merkezi olarak kaldı. 7. yüzyıldan sonra Bizans gericiliği ve Arap yağmacılığı sonucu tamamen ortadan kalktı. 14. yüzyıl başlarında Türk egemenliğine geçti. Efes kalıntılarının yanıbaşında bugünkü Selçuk kasabası kuruldu. Efes kenti ile birlikte bir büyük uygarlık dünyası, toprak altında kaldı. Efes öreninde ilk arkeolojik kazı ve araştırmaları 19. yüzyıl sonlarına doğru İngilizler (British Museum) başlattı, Avusturyalılar sürdürdü. Kazı ve araştırmalar Efes’in tarihî önemi yanı sıra yapı değerlerini, kültür ve sanat tarihinin değerli belgelerini ortaya çıkardı. Bugün Artemis tapınağı, açık hava tiyatrosu, jimnazyum, mermer yol ve alan, kitaplık, aşkevleri, anıt mezarlar vb. göz kamaştırıcı kalıntılar, hayranlıkla izlenmektedir. Antik Efes, Türkiye turizminin vazgeçilmez bir ögesidir. İlk Çağda bilim ve felsefenin en büyük adlarından biri olan, ırmakta aynı suyla iki kez yıkanılamayacağını söyleyen, nice yüzyıllar sonra Hegel ve Marx’ın yasalaştıracağı diyalektiği ilk haber veren Heraklitos da Efeslidir.
Meryem Ana
Eski İyon kenti. Küçük Menderes’in Ege Denizi’ne döküldüğü yerde kurulmuş eski bir liman kentidir. Bugün deniz dolmuş, kent öreni içerilerde kalmıştır. Fakat kent kalıntıları arasında Efes limanı ve iskele babaları hâlâ seçilmektedir. Efes’in kıyısında kurulduğu körfez, çağında Ege’nin en elverişli körfezi, bu yüzden de en işlek limanıydı. Sardes’ten geçerek Babil ve Mısır’a dek ulaşan ünlü “Kral Yolu” Efes’ten başlıyordu. Büyük Menderes (Maiandros) ve Gediz (Hermos) ırmakları vadilerinden Anadolu içlerine uzanan yolların da ortasındaydı. Ayrıca çağının Milet (Milas), İzmir, Foça, Bergama vb. gibi önemli kültür ve ticaret merkezleriyle doğrudan bağlantılıydı. Bu stratejik konumu, Efes’in önemini her yönden artırdı. En eski çağlardan beri batıda Girit’ten, doğuda Babil ülkesi ve Mısır’a kadar bütün uygarlık dünyasının zenginlikleri, yenilikleri, bilim, kültür ve sanatı, Efes’i bütün İlk Çağ uygarlıklarının karışıp kucaklaştığı bir merkez durumuna getirdi. Ayrıca dünyaca ünlü Artemis Tapınağı’nın da burada bulunması nedeniyle İlk Çağ boyunca en kutsal din merkezlerinden biri olarak kabul edildi. Hristiyanlık döneminde de Meryem Ana’nın mezarı ile bu niteliğini korudu. Kenti, İsa’dan iki-üç bin yıl önce Fenikelilerin ya da Strabon’a göre Amazonların kurduğu tahmin edilmektedir. Tarih boyunca İyonyalıların, Akaların, Hititlerin, Lidyalıların, Kimmerlerin, Med ve Perslerin egemenliklerini yaşamış, sayısız ırk, din ve uygarlığa kucak açan kent, birçok kez yıkıldı, yer değiştirdi, söndü, parladı, fakat her zaman önemli bir uygarlık merkezi olarak kaldı. 7. yüzyıldan sonra Bizans gericiliği ve Arap yağmacılığı sonucu tamamen ortadan kalktı. 14. yüzyıl başlarında Türk egemenliğine geçti. Efes kalıntılarının yanıbaşında bugünkü Selçuk kasabası kuruldu. Efes kenti ile birlikte bir büyük uygarlık dünyası, toprak altında kaldı. Efes öreninde ilk arkeolojik kazı ve araştırmaları 19. yüzyıl sonlarına doğru İngilizler (British Museum) başlattı, Avusturyalılar sürdürdü. Kazı ve araştırmalar Efes’in tarihî önemi yanı sıra yapı değerlerini, kültür ve sanat tarihinin değerli belgelerini ortaya çıkardı. Bugün Artemis tapınağı, açık hava tiyatrosu, jimnazyum, mermer yol ve alan, kitaplık, aşkevleri, anıt mezarlar vb. göz kamaştırıcı kalıntılar, hayranlıkla izlenmektedir. Antik Efes, Türkiye turizminin vazgeçilmez bir ögesidir. İlk Çağda bilim ve felsefenin en büyük adlarından biri olan, ırmakta aynı suyla iki kez yıkanılamayacağını söyleyen, nice yüzyıllar sonra Hegel ve Marx’ın yasalaştıracağı diyalektiği ilk haber veren Heraklitos da Efeslidir.