• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Düş hekimi---> Yalçın Ergir

BenSergu

SATRAB
Kayıtlı Üye
3 Mart 2007
1.843
84
643
Ankara
Eski zaman sevdalisi, doga dostu, gezgin, sporcu, dis hekimi, düs hekimi,sokak kedisi onu anlatmak için gerekli sifatlari bulmakda zorlandim.. yazilarini okurken sanki zaman makinasina binipde kayboldugum insan.. bir çok yazisi internetde can yücel ,nazim hikmet, can dündar'in adi altinda dolasan yaptigi power point sunumlari mail kutularinda en çok paylasilan yazar ..Muayenehanesinin tamda ortasina salincak kurup ,vita yagi kutusunu ip filenin içine koyup dekor yapan ,muayenehaneden çok bir lunaparki yada bir müzeyi andiran bunu kendi elleriyle dekore eden yazar...
her ne kadar günümüz yazarlarindan olsada aslinda mazi'nin yazari.. akici ve sade dili ile sikilmadan ,yorulmadan düsler ülkesinde sonsuz yolculuklara çikaran yazar..

Renkli hayatiyla çocuklugunun etegine yapisip onun pesi sira dünyayi gezen insan..

Yasami:
1974 yilinda Ted Ankara Koleji’nden mezun oldu. 1980 yilinda Hacettepe Üniversitesi Dishekimligi Fakültesi’nden mezun olup ayni fakültenin Ortodonti Ana Bilim Dali’nda asistan oldu. 1981 ve 1985 senelerinde Fransa 'nin Mulhouse ve Rouffach Hastanelerinde çalismalarda bulundu. 1985’de doktorasini tamamlayarak Ortodontist oldu. Meslegini, konusmaci olarak katildigi yurt içi ve uluslararasi kongreler disinda, özgün tasarimci ve uygulayicisi oldugu muayenehanesinde sürdürmektedir.
vikipedia'dan alintidir..

Kitaplari:

Düs Hekimi 1-----------------çinar yayinlari -2000(ikinci baski Çinar Yayinlari 2004)
Düs Hekimi 2-'' Akarsu''----çinar yayinlari- 2002(ikinci baski “Akarsu” - Çinar Yayinlari 2005),
Düs Hekimi 3-----------------çinar yayinlari- 2002
Düs Hekimi 4-----------------çinar yayinlari- 2004
Düs Hekimi 5- “Yalniz Agaç”--çinar yayinlari-2005
Düs Hekimi 6- “O’na Gözyaslari” ------epsilon yayinlari-2007

Sporculuk ve gezginlik:

Ankara Tenis Kulübü'nde takim oyunculugu ve tenis okulu antrenörlügü. Hacettepe Üniversitesi Tenis Takimi kaptan oyunculugu ve antrenörlügü. Avrupa Veteran Tenis Sampiyonasi – Almanya,1999. Türkiye Milli Takim Oyuncusu 21. Dünya Saglik Oyunlari – Fransa, 2000. Tenis bransinda Türkiye’yi temsil edip üçüncü tura kadar çikisi. 12. Avrupa Balon Sampiyonasi - Türkiye Milli Ekibi – Lüksemburg– 2000 14. Avrupa Balon Sampiyonasi - Türkiye Milli Ekibi –Macaristan - 2005
Everest Ana Kampi’na Tirmanis – 2006

Ödülleri:
Çagdas Kent Yasamina Katki Ödülü – Kavakliderem – 2006
----------------------------------------------------------------------------------------------

MAHALLE
Bir varmis, bir yokmus. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok güzel bir ülkede, mahalleler varmis.

Bu mahallelerin çocuklari birbirlerini çok severlermis. Disaridan gelen parolali bir isliga uçarak asagi iner, beraber olacaklari anlari iple çekerlermis. Kavga da etseler kin tutmaz, her gün yeniden dünyalar kurarlarmis. Herkeste sevgi, paylasma ve arkadaslarini kollama duygusu yavas yavas gelisirmis.
O zamanlar, çocuklar evden okula servis ile degil, bulusarak giderlermis.
Onlarin yolunu gözlemezmis; evdeki bilgisayar, sehrin en iyi dershanesi, hazirlik kurslari.
Bilmezlermis; hamburgeri, MTV'yi, internet'i, cep telefonunu,Tetris'i.
Bilirlermis duvarlarin üzerinde sohbeti, anket defterleri doldurup, sevgileri kesfetmeyi
Horoz sekercisini, elleri les gibi macuncunun, tornavida ile koydugu rengarenk macunu
Eve gitmeyi unutmayi, hava kararinca dayak yemeyi, sonra da bir islikla tekrar asagiya, kukali saklambaça kaçmayi
O hakkinda türlü seyler söylenen evdeki garip adamdan korkmayi
Küsmeyi, ayni kiza asilmayi, torbalarla misket toplamayi, gicir köstek ayirmayi, degis tokusu, kaybedince kapisi (o muhtesem "kapis"i)
Teksas'i, Tommiks'i, Konyakçi'nin dislerini
Paramparça Red Kid'leri
Iç içe konan naylon toplari, tastan kale direklerini
Üç korner bir penaltiyi
Üzerine apartman yapilan top sahalarini, sonra o apartmana tasinan yeni dostlari ve onlari kapma yarisini
Tasinanlarin kirmizi kamyonlarini
Ilk ergenligi, boylarin ölçülmesini
Hey dergisini
Otobüsteki biletçinin lastik sarili kalemini
Yogurtçuyu, kalayciyi, hallaci
Evlerin arkasindaki odun kömür depolarini
Yakan topun yakisini
Adam alirken, adim hesabini, iki çocugu en iyi arkadasla takasi
Mantarli gazoz kapaklarini, yaldiz kazimayi
Yandaki mahalle ile alinan kavgayi, her kavganin çikarttigi kahramani – ödlegi
Kan kardesligini
Ip atlama, lastige basma, topaç virtüözlügünü
Çelik çomagi, kirilan camlari - toplanan paralari
Açik hava sinemalarini, frigo buzu
Silik seksek çizgilerini...

Sonra zamanla, bu güzel ülkede durumlar degismeye baslamis. Yaslar ilerledikçe, bu birliktelik, kollama, koruma duygulari, bu mahallelerin çocuklarinin baslarina çok isler açmis.
Daha sonra issizlik, enflasyon, köseyi dönme, adamini bulma, mali götürme falan derken, herkes yüzünde soluk bir bakis, içinde hayatin yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile basbasa kalmis.
Çocuklari mi? Çocuklari simdi koca koca apartmalarin arasinda, nefes alinmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dünyada, emniyet içerisinde yalniz yasiyorlar.
Anneleri-babalari onlari çok seviyor. Beta kapmasin diye kalabalik ortamlara hiç sokmuyor.
Hafta sonlari hep beraber "Karum" ya da "Akmerkez"deler.
Okul servisi çocuklari neredeyse yataklarindan aliyor.
Çocuklar, trafik kaygisiyla, kösedeki markete dahi gönderilmiyor.
Babalar sirketlerin bilançolarini, çocuklar da dershane reytinglerini izliyorlar.
Hepsi birer test uzmani, sayisal-sözel yuvarlanip gidiyorlar.
Seksek oynamayi degil ama taban puanlari çok iyi biliyorlar.
Hayata açilan pencereleri "Windows", onlar ekrana-ekran onlara bakiyor ve koca bir hayat disarida akip gidiyor.
Ve sehrin disinda agaçlar, tirmanacak, salincak kuracak, kalp kaziyacak mahalle çocuklarini bekliyor.
Paylasmayan,yalniz, bencil, kafesler içerisinde, gürbüz, güvenlikteki çocuklari.
Hiç sopa yememis, agaçtan düsmemis, topu yandaki bahçeye kaçmamis,
dizlerinde bir metrekare kabuklar olmamis çocuklari...

(düs hekimi-1 kitabindan)

düs hekimi -Yalçin Ergir​

 


BASIT YASAMAK



Basit yasayacaksin.



Mesela susayinca su içecek kadar basit.

Dört çikacak, ikiyi ikiyle çarptiginda.



Tek dügmesi olacak elindeki cihazin;

tek bir dügme, tek bir cümle gibi;

sevince lafi dolandirmadan söyledigin

“seni seviyorum” gibi.



Basit bir öpücük yetecek sana;

basit sicak bir öpücük

ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düslerin.

O öpücük için yapacaksin hayatinin kavgasini,

o öpücük için yiyeceksin hayatinin dayagini.



Kabak çekirdegi verecek sana

rakamlarin veremedigi mutlulugu.



El yazisiyla yazilmis egri bügrü bir mektup olacak

en degerli kagidin;

hep yaninda tasidigin,

atmaya kiyamadigin.



Iki harekette giyiniverecek,

iki harekette soyunuvereceksin.

Kisacik olacak uyanman

ve yola çikman arasinda geçen süre;

kisacik olacak

sicacik kollara dolanman

ve yolculuklara çikman arasinda geçen süre.



Kendin bile anlayabileceksin yazdiklarini;

bakislarin bile anlatabilecek kendini.



Beklentilerin de basit olacak.

Kaf Dagi’nin önünde bekleyecek mutluluklar.

Bir islikta bulabileceksin en uzun dostluk romanini;

ya da bir damla gözyasi yasatacak sana

en ucuz ask romanini.



Pankreasinin sagligina dua edeceksin kapatirken gözlerini.

Zafer isareti yapacaksin tuvaletten çikarken.



Bir kasarli tost olacak aradigin

nasil oturacagini bilemedigin sofrada;

parmaklarin olacak en kiymetli çatalin.

Yine, ayni parmaklar çözecek en karmasik denklemleri.

Iskender’in kilici duracak avukat rehberinin yaninda.



Bir filarmoni orkestrasi veremeyecek sana

kontrplak bir gitarda, dogru basilmis bir

“fa diyez”in mutlulugunu.



Makyajin ilk “a” sina kadar bilmen yetecek.

Temizlik kokacak en pahali parfümün



“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediginde

ve çok normal olacak onu da bilmeyisin.

Tek dereden su getirmen yetecek,

bir “istemiyorum” diyebilmeye.



Ne durdugu farketmeyecek abanin altinda.



Saatin, sadece saati gösterecek;

Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksin.

Küçük bir not defteri olacak bilgini en hizli sayan.



Basit yasayacaksin, basit.

Sanki yasamin bir gün sona erecekmis gibi



basit...



düs hekimi/ yalçin ergir
 

ERKEK KOKUSU

Por Una *Cabeza;

yani “bir kafa için”.

At Yarışı’nı burun farkıyla kaybedenin,

yine aşık olsa, yine ders almayacağın tangosudur Por Una Cabeza.



Kadın Kokusu filmini seyretmiş olup da, gözleri görmeyen Frank ile Donna’nın, "Por Una Cabeza" eşliğindeki tangosunu unutan var mıdır?


Ve sinemadan çıkarken ilk fırsatta tango öğrenmenin düşlerini kurmuş kaç kişi, günlük yaşamın girdabına girdikten sonra düşünü gerçekleştirip, günün ya da gecenin birinde Por Una Cabeza çalarken sarıldığı belden, bu dansta “kendine güvenmesini” isteyebilmiştir?

Bir erkek kokusudur bu satırlar,

bir kadın tarafından elbette daha farklı yazılacaktır bu duygular.

** ** **

Her insanın kendisine ait bir duvarı vardır

ve ömür, bu duvar boyunca yolculuğundur.

Duvarının uzunluğu herkesinkinden farklıdır ve değiştiremezsin;

ne tek bir tuğla ekleyebilir, ne de sıvasını eksiltebilirsin.

Sadece duvarının rengini, yolculuğun şeklini ve yol boyunca asacağın fotoğrafları seçebilirsin.

Duramaz, hep devam edersin;

ya emek ve yürek ürünü astığın o fotoğrafların,

ya da başkalarının röprodüksiyonları önünde ilerlersin.

Kimi zaman yer kalmazken sana sunulmuş duvarda,

kimi zaman bir parmak izi bile bırakamadan iade edersin.

Oya gibi işlendikçe parlar, parladıkça gölgeni göremezsin.

O duvarın dibinde aşı olur, o duvarın dibinde aşık olur, o duvarın dibinde kovulur, o duvarın dibinde konuşur, o duvarın dibinde sevdalanır, o duvara yaslanıp hüngür hüngür ağlarsın.

Zenginlik, duvarının uzunluğunda değil,

duvarına astıkların ve paylaştıklarındadır.

Kimi zaman Çin Seddi gibi bir duvarı kullanamaz,

kimi zaman bir milimetrekareye evreni sığdırırsın.

Kimi zaman kaldırımda düşer, duvarın sonuna varır,

kimi zaman otoyolda asfalta çakılır, kalan yolu alırsın.

Ne olursa olsun değişmez özelliklerinle,

yine kendi fotoğraflarını çekmeye devam eder;

ne yaparsan yap değişmez uzunlukta,

sunduğu her tuğla için Allah’a şükredersin.

** ** **

Geçen hafta otoyolda motosikletimle, elinde tırpanla bekletilen mavi bir varile çarpmış ve son sürat asfalta çakılmıştım. Yüce bir kuvvet tarafından şefkatle kucaklanmış, ayağa kalkıp arkamdan gelen araçlardan kaçabilmiştim.


Şimdi bir elimde kamera, bir elimde raptiye, duvarımın kalan milimetrelerini tamamlıyor

ve üşenmeyip, ertelememem gerektiğini yine çok iyi biliyorum.

Örneğin, ilk fırsatta tango öğrenmeliyim;

günün ya da gecenin birinde Por Una Cabeza çalarken sarılacağım belden,

bu dansta “bana güvenmesini” isteyebilmeli,

bir yandan da herkesin yolunun açık olması;

duvarlarının sımsıkı dolması için dua etmeliyim…

düş hekimi yalçın ergir / 22 Ağustos 20** /(yedinci armağan gün)

http://www.ergir.com


(*cabeza: ispanyolca'da "kafa" - burada "burun farkı")
 
günümüz yazarlarından olup eskiyi hatırlatan ender yazarlardan biri. çok fazla yazısını okuma fırsatım olmadı ama okuduğum kadarıyla çok anlamlı bi anlatımı vara.s
 
Onun yazılarını okurken bir anda onunla everestin tepesinde , bazen ankaranın siyah beyaz yıllarında, bazen bir türkünün ezgileri arasında, bazen bir köy yolunda bulursunuz kendinizi..
asıl mesleği olan diş hekimliğinden düş hekimliğine geçiş yapmış, sıcacık yazılarıyla içmizi ısıtan gerçek hayattada o sıcaklığını her fırsatta yansıtan bir farklı kişilik..
bazen onun bu dünyadan olmadığı hissine kapılıyorum, en son yazısını sıcağı sıcağına dumanı üstünde tatlı bir tesadüf sonucu hemde tam doğum günümde eposta kutusumda görünce artık iyice emin olduğum o başka diyarların başka dünyaların insanı..
artık böyle insanlar o kadar az ki keşke kıymeti bilinse ,daha çok insana ulaşsa duyguları ve yazıları.
 
Kibrit Çöpü Tarpan

Tarpan güler yüzlü, incecik bir kibrit çöpüydü, otuz dokuz arkadaşıyla bir kutunun içine tıkılmış bekliyordu.
O, çok özel bir kibrit çöpüydü; arkadaşlarının neşesiydi. Tarpan ismini de sallanan tahta bir ata özenip kendi kendine koymuştu. Hiçbir kibrit çöpünde olmayan bir marifeti vardı – sallanabiliyor, hatta kutusunda dans bile edebiliyordu.

Öyle uyduruk bir sigara için başını yakmaya, sonra bir fiske ile atılmaya hiç niyeti yoktu. Tek yanımlık hakkını muhteşem kullanacaktı. Belki karlı bir gecede kibrit satan küçük bir kızın ellerinde, belki de arp çalınan bir şehirde bir yanacak - pir yanacak;

asla unutulamayacaktı.
Bunu da karanlık kutunun tüm çöplerine anlatıyor, ardından da dans ediyordu.

Kocaman parmaklar açıp kutuyu, bir çöp seçerken, sağa sola kaçıyor, asla ona denk gelmiyordu. Bu arada arkadaşları birer birer; kimi bir ocağın altını yakarken, kimi elektrik kesildiğinde bir mumu yakarken dandik bir şekilde yanıp gidiyordu. Hatta bir keresinde bir mektup ucunu yakması için seçilmiş, iki harekette parmaklardan kurtulmuş, yerine başka bir çöp “coss” diye yanıp tutuşmuş, mis gibi de kokmuştu.

tarpan_azalmis33.jpg


O,

öyle bir yanacaktı kiii;

ama o büyük gün daha gelmemişti.

** ** **
ıki çöp kalmışlardı koca kutuda. Bütün arkadaşları gitmişti kapkara kafalarıyla

tarpan_arkadasiyla33.jpg


Hazırdı; artık seçilmeli, nasıl muhteşem yanacağını biricik dostuna göstermeliydi.
Ama dostunu seçti dolma parmaklar. Kıvılcımlar çıkarken bir düğün pastasının tepesindeki maytaptan;
ağlıyordu Tarpan.

tarpan_tek_mutsuz33.jpg


Yapayalnızdı; bir başına korkuyor, üşüyordu. Yanamamıştı ama en azından sırası gelmişti; kutu ilk açıldığında mutlaka o seçilecekti. Cayır cayır yanmanın, kavrulmanın, hatta parmak uçlarını yakmanın tadını çıkartacak, dibine kadar sönmeyecekti.
Bir gıcırtı duydu, sanki deprem oluyordu;
birisi kutuyu avucuna almış, buruşturuyordu.

burusuk33.gif


Atılıverdi;
buruşturulmuş kutusunun içinde kendisini çöpte bulmuştu.
“Muhteşem yanacağım” derken bir tek o yanamamış,
mavi çöp poşetlerinin, kırık kırmızı pipetlerin, ezilmiş tenekelerin arasında, sokağın çöp bidonunda duruyordu...

tarpan_copte33.jpg


(Tarpan’ın masalı “kiminiz” için burada bitti; güneşli günler dileklerimle...) Yalçın Ergir.

** ** **



(Bundan sonrası ise, o “diğer kiminiz” için):



Gece olmuş, belediyenin çöp kamyonu alıp bütün çöpleri, şehrin çöplüğüne boşaltmıştı.
Gözlerine inanamamıştı; kutudaki arkadaşları, daha önce yanmış bütün kibrit çöpleri de oradaydı. Alay ve acıyla karışık, kavruk kafalarıyla yanamadan gelmiş Tarpan’a bakıyorlardı.

yanmislar.gif


Gece soğuk, karanlık
ve çok acımasızdı.
Tarpan farklıydı;
oynayabilen tek kibrit çöpüydü
ve Tarpan yanmalıydı.

Kutusundan çıktı, tek hamle hakkı vardı;
gerindi, gerindi...
Çöplükteki bütün kuşlar konup onu seyretti.
Kapatıp gözlerini son ve tüm gücüyle,
bacaktan bile küçük boyu, incecik bedeniyle
buruşuk kutunun yanına sürttü tepesini.

Bir kıvılcım çaktı, cılız bir alev çıktı.
Önce tekmelenerek çöpe atılmış bir battal poşet alev aldı,
ardından da kırmızı pipet tutuştu.
Cayır cayır yanıyordu işi bitince fırlatılıp atılmış plastik bardaklar,
çocuk bezleri, kağıt havlular, kırık oyuncaklar, yırtık fotoğraflar.

Şehrin çöplüğünde büyük bir yangın çıkmıştı;
elektrik direkleri, rüzgar, hepsi bu yangındaki,
bu son fırsattaki yerlerini almıştı.
Her şey ama her şey yandı;

bütün şehir,

bütün ülke,

bütün kıtalar,

bütün okyanuslar yandı.

** ** **

ışte;
başınızı kaldırıp baktığınızda tepenizde gördüğünüz sımsıcak güneş,
“eski dünya”da hala devam eden o yangındır.
Gezegenler ondan kopmuş, sonradan soğumuş,
saygıyla etrafında dönüp durmaktadır.

Gözlerinizi kısıp baksanız göremezsiniz ama,
“yeni dünya”mızı aydınlatan da,
güneşten bize el sallayan da,

yanik.gif


hala bir,

ama

pir yanan Tarpan’dır...
------------------------------------------

Düş hekimi Yalçın Ergir.

ergir.com alıntıdır..
 
Son düzenleme:
heyoooooooo:sm_cool::sm_cool::sm_cool:

az önce sevgili Yalçın Ergir bey buradaydı ve ona ithafen açtığım bu köşeyi ziyaret ederek, yazıları okudu ve beni mutlulukdan havalara uçurdu:utangac: .

Teşekkür ederim Düş Hekimim hep var olun hep sağoluna.s..
yine yeniden kucak dolusu sevgi ve saygılarımı gönderiyorum kabul buyrun :asigim:.........
 
Son düzenleme:
Çok iyi bir Ortodontisttir. Kendisi benimde Dişlerimi düzeltmişti zamanında :) 3 yıl tedavi gördüm. Hayatımda hiç bu kadar renkli bir insan..renkli bir hayat ve şahane bir muayene görmedim :)

Onu Seviyorum.. Güzel düzgün dişlerim için de ayrıça çok teşekkürler :)
 
Back