- 8 Haziran 2012
- 5.378
- 1.425
- 248
- Konu Sahibi AngryPenguin
- #1
Baba soyunun Kızıl Oğuzlarına, anne soyunun Konyarlar Türkmenlerine dayandığından; iki kuruşundan birini kitaba yatırdığına; kendisini olağanüstü görenlere verdiği yanıttan; tek varlığını ona hediye eden çocuğa kadar bir dizi bilinmeyen yer alıyor Atatürk ve Çocuk kitabında.
Anıtkabir Komutanlığı tarafından hazırlatılan ve yaklaşık 250 bin adet basılan kitabın, yarısı Anıtkabirde diğer yarısı ise Türkiye genelinde askeri birliklerde çocuklara dağıtılacak. Öğretmen Binbaşı K.Mehmet Teke tarafından kaleme alınan, tasarımını Bora Öncünün yaptığı kitap, 5 bölümden oluşuyor. 'Atatürk de Çocuktu' isimli birinci bölümde, ailesi, çocukluğu , Harbiyedeki gençlik yılları anlatılıyor.
SOYU KIZIL OĞUZ YÖRÜKLERİNE DAYANIYOR
Baba tarafından dedesinin Kızıl Hafız Ahmet Efendinin 14-15. yüzyıllarda Karamandan Makedonyaya, Kocacıka yerleşmiş Kızıl Oğuz (Kocacık) Yörüklerinden olduğu bilgisi veriliyor. Annesi Zübeyde Hanımın ise Selanik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş köklü bir Türk ailesinin kızı olduğu, onların ailesinin de Karamandan gelen ve Rumelide Konyarlar diye bilinen Türkmenlerden olduğu ifade ediliyor.
''DOĞUŞUMDAKİ TEK İNSANÜSTÜLÜK ''
Çocukluk hayatı resimlerle anlatılan kitapta, Atatürkün özelliklerine de yer veriliyor. Kendisine olağanüstü bir varlıkmış gibi davranılmasından hoşlanmadığı ise şu anıyla anlatılıyor:
Atatürkü yakından tanıyanlardan Münir Hayri Egeli bir anısında şöyle anlatır:
Çocukluk arkadaşı Nuri Conkerin sert çıkışlarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı.
Bir gün sofradaki bir kişi:
- Paşam, demişti.
- Kim bilir, çocukluğunuzda ne farklı bir insandınız, kim bilir ne gibi olağanüstü anılarınız vardır?
Atütürk güldü ve Nuri Conkere döndü:
- Nuri anlatsın, dedi.
Nuri CONKER her zamanki alaylı ifadesiyle:
- Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi, cevabını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sözün bu yola dökülmesinden fena hâlde ürktü, soruyu ortaya attığına bin kere pişman oldu.
- Aman efendim, diyecek oldu. Atütürk hemen sözünü kesti:
- Beni insanüstü olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek insanüstülük sizler gibi Türk olarak dünyaya gelmemdir
İKİ KURUŞTAN BİRİ KİTABA
Atatürkün kitap sevgisine ise şu sözleriyle dikkat çekiliyor:
Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.
İkinci Bölümde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının Doğuşu, Üçüncü Bölümde Atatürk ve Çocuklar başlığını taşıyor. 23 Nisanın ülke genelinde kutlanmasına, yine Atatürk tarafından kurulan Çocuk Esirgeme Kurumunun öncülük yaptığına dikkat çekiliyor.
DÖRT BİN ÇOCUK MECLİSTEN NE İSTEDİ?
DİLENMEYİ ÖNLEYİN, DÖVMEYİN, İŞKENCE ETMEYİN, ÇOCUK HAMALLIĞI YASAKLAYIN, SOKAKTA YATAN ÇOCUKLARA ÇATI YAPIN
23 Nisan 1929da İstanbullu çocukların TBMMden şu isteklerde bulundu:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA, Büyük Türk milletinin muhterem vekilleri, biz Çocuk Bayramını kutlayan dört bin çocuk, aşağıdaki ihtiyaçlarımızı kabul için milletin büyük vekillerine müracaat ediyoruz.
1. Her çocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat isteriz.
2. Çocukların dilenmesini yasaklayan kanunların şiddetle tatbik edilmesini isteriz.
3.Çocukları evlerde, okullarda, sokaklarda, her yerde dövenlere karşı tarafsız davranmanızı, çocuklara işkenceyi yasaklayacak ve cezalandıracak bir kanun çıkarmanızı isteriz.
4. Küçük çocukların hamallığına, yük taşımasına mani olmanızı isteriz.
5. Çocuk sinemaları isteriz.
6. Fakir, zengin her çocuk için izci teşkilatı isteriz.
7. Her çocuğa okul isteriz.
8. Sokaklarda yatan çocuklara çatı isteriz.
9. Fakir çocukları koruma için Çocuk Esirgeme Kurumunun her tarafa yayılmasını ve kuvvetlenmesini isteriz.
Türk çocuklarının bu isteklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptığımız bu ilk müracaatımızın geri çevrilmemesini rica eder, hepinize hürmetlerimizi bildiririz.
Dört bin Çocuk Adına
DİNLENMEMEK ÜZERE YÜRÜYENLER ASLA YORULMAZLAR
Atatürkün anıları ve yurt gezilerinden fotoğraflarla sözlerine de yer veriliyor:
Sizler, yeni Türkiyenin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir
TÜRK ULUSUNU KİM KURTARDI?
Atatürkün bir başka anısı ise şöyle aktarılıyor:
ATATÜRK bir ilkokula gitmişti. Sınıflardan birine girdi, o sırada tarih dersi vardı. Bir öğrenci İstiklal Savaşını anlatıyordu. ATATÜRK, öğrenciyi sonuna kadar dinledi ve şu soruyu sordu:
Çocuğum, bir şey söylemeyi unuttun, Türk ulusunu kim kurtardı?
Böyle bir sorunun karşılığını kim bilmez, öğrenci hemen atıldı:
ATATÜRK kurtardı, siz kurtardınız.
Başöğretmen ATATÜRK, bu karşılığı şöyle düzeltti:
Hayır, çocuğum, Türk ulusunu kendi kanı kurtardı.
YEGANE MALIMI SİZE ARMAĞAN EDİYORUM
Kitapta, küçük bir çocuğun Gaziye mektubu da yer alıyor:
Mektup
Bir yurt gezisi dönüşünde, Çankaya Köşküne gelen yüzlerce mektup arasından bir mektubu genel sekreter, ATATÜRKe okumuştu. Mektup, Samsundan İnönü İlkokulu 5. sınıf öğrencisi Bahriden geliyordu. Mektup aynen şöyleydi:
Çok Sevgili Gazi Babama;
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan büyük kumandanının mübarek yüzünü görmek için bütün yavrularının kalbinin çarptığını çok yakından bilirsiniz değil mi? İşte bu küçük yavrunuz olan ben de bir gün olur elbette sizi görürüm diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim gün geçtikçe artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu. Bir gün vücudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gün hastalandım. Ümidim kesilmişti. Bir gün Samsuna geleceğinizi haber verdiler, dünyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi babamı göreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar üzülüyordum ki Samsuna geldiğinizi öğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hâl gördüm. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak Allahım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dünyada yegâne malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim dedim. Ve günden güne iyileşerek büsbütün ayağa kalktım. Okuluma devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bu küçük yavrunuzun candan kopan, gönlünden gelen bu hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden öperim sevgili Gazi Babam...
Samsun İnönü İlkokulu 5. sınıf talebelerinden 23 numaralı Bahri.
ATATÜRKün gözleri dolmuş, o tebessüm etmişti, genel sekreterine şu emri verdi:
Samsun valisine bir yazı gönderin. Çocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkür ettiğimi, bu değerli hediyesini kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, çocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.
ZEHRA, TRENDE
Kitapta, Atatürkün çocuk sevgisinden söz edilirken, evlat edindiği çocuklara da yer veriliyor. Afet, Sabiha, Afife, Zehra, Rukiye, Nebile, Ülkü, Abdurrahim ve Mustafayı evlat edinen Atatürk, sonraki yıllarda da bir çok çocuğu himayesine alıp, bakım ve eğitimlerini üstlendiğinden söz ediliyor.
Sabiha (Gökçen) Dünyanın İlk Kadın Savaş Pilotu olurken, Zehranın onun kadar şanslı olmaz. Zehra okuması için Londraya gönderilir. Ancak Londradan Parise trenle geçerken hava almak için Amiens istasyonuna yaklaşıldığında koridora çıkar. Pencereden sarkarken baş aşağı düşüp can verir.
Abdurrahim, elektrik mühendisi; Sığırtmaç Mustafa ise Kara Harp Okulunu bitirip teğmen olur.
Kitabın son bölümünde ise çocukların Gazi Mustafa Kemal Atatürke yazdığı mektuplara yer veriliyor.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26272034.asp
Anıtkabir Komutanlığı tarafından hazırlatılan ve yaklaşık 250 bin adet basılan kitabın, yarısı Anıtkabirde diğer yarısı ise Türkiye genelinde askeri birliklerde çocuklara dağıtılacak. Öğretmen Binbaşı K.Mehmet Teke tarafından kaleme alınan, tasarımını Bora Öncünün yaptığı kitap, 5 bölümden oluşuyor. 'Atatürk de Çocuktu' isimli birinci bölümde, ailesi, çocukluğu , Harbiyedeki gençlik yılları anlatılıyor.
SOYU KIZIL OĞUZ YÖRÜKLERİNE DAYANIYOR
Baba tarafından dedesinin Kızıl Hafız Ahmet Efendinin 14-15. yüzyıllarda Karamandan Makedonyaya, Kocacıka yerleşmiş Kızıl Oğuz (Kocacık) Yörüklerinden olduğu bilgisi veriliyor. Annesi Zübeyde Hanımın ise Selanik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş köklü bir Türk ailesinin kızı olduğu, onların ailesinin de Karamandan gelen ve Rumelide Konyarlar diye bilinen Türkmenlerden olduğu ifade ediliyor.
''DOĞUŞUMDAKİ TEK İNSANÜSTÜLÜK ''
Çocukluk hayatı resimlerle anlatılan kitapta, Atatürkün özelliklerine de yer veriliyor. Kendisine olağanüstü bir varlıkmış gibi davranılmasından hoşlanmadığı ise şu anıyla anlatılıyor:
Atatürkü yakından tanıyanlardan Münir Hayri Egeli bir anısında şöyle anlatır:
Çocukluk arkadaşı Nuri Conkerin sert çıkışlarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı.
Bir gün sofradaki bir kişi:
- Paşam, demişti.
- Kim bilir, çocukluğunuzda ne farklı bir insandınız, kim bilir ne gibi olağanüstü anılarınız vardır?
Atütürk güldü ve Nuri Conkere döndü:
- Nuri anlatsın, dedi.
Nuri CONKER her zamanki alaylı ifadesiyle:
- Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi, cevabını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sözün bu yola dökülmesinden fena hâlde ürktü, soruyu ortaya attığına bin kere pişman oldu.
- Aman efendim, diyecek oldu. Atütürk hemen sözünü kesti:
- Beni insanüstü olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek insanüstülük sizler gibi Türk olarak dünyaya gelmemdir
İKİ KURUŞTAN BİRİ KİTABA
Atatürkün kitap sevgisine ise şu sözleriyle dikkat çekiliyor:
Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.
İkinci Bölümde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının Doğuşu, Üçüncü Bölümde Atatürk ve Çocuklar başlığını taşıyor. 23 Nisanın ülke genelinde kutlanmasına, yine Atatürk tarafından kurulan Çocuk Esirgeme Kurumunun öncülük yaptığına dikkat çekiliyor.
DÖRT BİN ÇOCUK MECLİSTEN NE İSTEDİ?
DİLENMEYİ ÖNLEYİN, DÖVMEYİN, İŞKENCE ETMEYİN, ÇOCUK HAMALLIĞI YASAKLAYIN, SOKAKTA YATAN ÇOCUKLARA ÇATI YAPIN
23 Nisan 1929da İstanbullu çocukların TBMMden şu isteklerde bulundu:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA, Büyük Türk milletinin muhterem vekilleri, biz Çocuk Bayramını kutlayan dört bin çocuk, aşağıdaki ihtiyaçlarımızı kabul için milletin büyük vekillerine müracaat ediyoruz.
1. Her çocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat isteriz.
2. Çocukların dilenmesini yasaklayan kanunların şiddetle tatbik edilmesini isteriz.
3.Çocukları evlerde, okullarda, sokaklarda, her yerde dövenlere karşı tarafsız davranmanızı, çocuklara işkenceyi yasaklayacak ve cezalandıracak bir kanun çıkarmanızı isteriz.
4. Küçük çocukların hamallığına, yük taşımasına mani olmanızı isteriz.
5. Çocuk sinemaları isteriz.
6. Fakir, zengin her çocuk için izci teşkilatı isteriz.
7. Her çocuğa okul isteriz.
8. Sokaklarda yatan çocuklara çatı isteriz.
9. Fakir çocukları koruma için Çocuk Esirgeme Kurumunun her tarafa yayılmasını ve kuvvetlenmesini isteriz.
Türk çocuklarının bu isteklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptığımız bu ilk müracaatımızın geri çevrilmemesini rica eder, hepinize hürmetlerimizi bildiririz.
Dört bin Çocuk Adına
DİNLENMEMEK ÜZERE YÜRÜYENLER ASLA YORULMAZLAR
Atatürkün anıları ve yurt gezilerinden fotoğraflarla sözlerine de yer veriliyor:
Sizler, yeni Türkiyenin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir
TÜRK ULUSUNU KİM KURTARDI?
Atatürkün bir başka anısı ise şöyle aktarılıyor:
ATATÜRK bir ilkokula gitmişti. Sınıflardan birine girdi, o sırada tarih dersi vardı. Bir öğrenci İstiklal Savaşını anlatıyordu. ATATÜRK, öğrenciyi sonuna kadar dinledi ve şu soruyu sordu:
Çocuğum, bir şey söylemeyi unuttun, Türk ulusunu kim kurtardı?
Böyle bir sorunun karşılığını kim bilmez, öğrenci hemen atıldı:
ATATÜRK kurtardı, siz kurtardınız.
Başöğretmen ATATÜRK, bu karşılığı şöyle düzeltti:
Hayır, çocuğum, Türk ulusunu kendi kanı kurtardı.
YEGANE MALIMI SİZE ARMAĞAN EDİYORUM
Kitapta, küçük bir çocuğun Gaziye mektubu da yer alıyor:
Mektup
Bir yurt gezisi dönüşünde, Çankaya Köşküne gelen yüzlerce mektup arasından bir mektubu genel sekreter, ATATÜRKe okumuştu. Mektup, Samsundan İnönü İlkokulu 5. sınıf öğrencisi Bahriden geliyordu. Mektup aynen şöyleydi:
Çok Sevgili Gazi Babama;
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan büyük kumandanının mübarek yüzünü görmek için bütün yavrularının kalbinin çarptığını çok yakından bilirsiniz değil mi? İşte bu küçük yavrunuz olan ben de bir gün olur elbette sizi görürüm diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim gün geçtikçe artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu. Bir gün vücudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gün hastalandım. Ümidim kesilmişti. Bir gün Samsuna geleceğinizi haber verdiler, dünyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi babamı göreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar üzülüyordum ki Samsuna geldiğinizi öğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hâl gördüm. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak Allahım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dünyada yegâne malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim dedim. Ve günden güne iyileşerek büsbütün ayağa kalktım. Okuluma devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bu küçük yavrunuzun candan kopan, gönlünden gelen bu hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden öperim sevgili Gazi Babam...
Samsun İnönü İlkokulu 5. sınıf talebelerinden 23 numaralı Bahri.
ATATÜRKün gözleri dolmuş, o tebessüm etmişti, genel sekreterine şu emri verdi:
Samsun valisine bir yazı gönderin. Çocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkür ettiğimi, bu değerli hediyesini kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, çocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.
ZEHRA, TRENDE
Kitapta, Atatürkün çocuk sevgisinden söz edilirken, evlat edindiği çocuklara da yer veriliyor. Afet, Sabiha, Afife, Zehra, Rukiye, Nebile, Ülkü, Abdurrahim ve Mustafayı evlat edinen Atatürk, sonraki yıllarda da bir çok çocuğu himayesine alıp, bakım ve eğitimlerini üstlendiğinden söz ediliyor.
Sabiha (Gökçen) Dünyanın İlk Kadın Savaş Pilotu olurken, Zehranın onun kadar şanslı olmaz. Zehra okuması için Londraya gönderilir. Ancak Londradan Parise trenle geçerken hava almak için Amiens istasyonuna yaklaşıldığında koridora çıkar. Pencereden sarkarken baş aşağı düşüp can verir.
Abdurrahim, elektrik mühendisi; Sığırtmaç Mustafa ise Kara Harp Okulunu bitirip teğmen olur.
Kitabın son bölümünde ise çocukların Gazi Mustafa Kemal Atatürke yazdığı mektuplara yer veriliyor.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26272034.asp