Ya da bana mı öyle geliyor. Bakıyorum farkındalıklarla dünya nimetlerine yönelmek yerine kendi içimizde öyle bir yolculuğa çıkmışız ki,
aynayı nereye koyarsak feng sui’ye uyar bize de iyi gelir, derken, gölge yapıyor, eve böcek gelir, diye penceremizin önünden göğe yükselmeye çalışan fidanları kesiyoruz.
Dayanıklı ampullerin ne denli zararlı olduğunu araştırmak yerine uzun ömürlü diye her yerde bunlarla aydınlanmayı yeğliyoruz.
Farkındalık denince benim ilk aklıma gelen şey, bilgilenmek oluyor. BU toprakların geçmişini öğrendikçe büyülenmemek mümkün değil.
Nerden aklıma geldi…
Bir adam tanıyorum. Dost ve bir bakıma da birçok konuda bana örnek ve rehber oldu… Bir iş adamı, patron, girişimci... Ekonomik krizi o da yaşıyor. Bu adama olan hayranlığım başarılı bir iş adamı olmasıyla ilgili değil, elbette ondan öğrendiğim çok şey var ama asıl önemli olan, yaşamayı bilmesi ve güzelleştirmesi…
İş adamı kimliği yanında o iyi bir bir seyyah, bir gurme ve estetiysen. Lüks yaşamın en doğru ve iyi adreslerini ondan öğrendim. Farkındalık denince o aklıma geldi. Bir gün bana dedi ki:
“Bu topraklarda yaşayıp da geçmişini bilmemek ayıptır!”
Anadolu’dan bahsediyorduk. Yavaş yavaş Sümerler’den başlayarak Hititleri, Troya’yı, Babil’i okuduğumda gerçekten hayata farklı baktım.
Anadolu’nun her karış toprağında geçmiş medeniyetleri izleri var, artık onları görmezlikten gelmemeliyiz, çünkü bize o kadar çok şey anlatıyor ki bu geçmiş yaşamlar.
Beton yığınları arasında yaşarken bazı değerleri nasıl unuttuğumuzu anladım.
Beyoğlu’nda yürürken hala bir ağacın gölgesini özlüyorum. Mavi Yolculuk yaparken de disko müziğinin gürültüsü içinde ben denizin, rüzgarın sesini duymayı özlüyorum.
Sevdiklerim, duyarlı insanlar isyanlarını bastırmak için kendi dünyalarına çekilirken ben onlarla paylaşmayı özlüyorum.
Bir gece penceremin önündeki hışırtıyla irkildim. Buna benim kedim dikkati çekmişti, gözleri faltaşı gibi dışarıya, karanlığa bakıyordu. El feneri ile penceremin önündeki otları aydınlattım. Ve şaşırdım…
Bir kirpi…
Zavallı yolunu kaybetmiş olmalı. Bilmez ki benden ona zarar gelmez.. Yuvarlanıp tostoparlak oldu ve durdu.
Bir zamanlar bütün geçmiş kuşaklarıyla buralarda yaşayan ve kentin acımasızlığı ile giderek nesli tükenen canlıları düşündüm. Bu dünyayı onlarla paylaşmalıyız… Onların da farkına varmalıyız.
Ne var ki ben de hiçbir şey yapamamanın sancısıyla giderek kendi dünyama çekiliyorum.
nil otova'dan alıntıdıra.s.