Çakraların anlamlarıyla ilgili daha detaylı birkaç kısa bilgiyi alıntılıyorum.
KÖK ÇAKRA:
Kuyruk sokumunun tam ucundadır. Rengi kırmızı olup;iştiyak, arzu ve enerji ile ilişkilidir. Bu çakra maddi realitede kök bulur, bizi başarı için güce kavuşturur. Genelde kişide fiziki ve duygusal zafiyet veya dengesiz durumlar oluşabilir.Fakat sağlıklı bir kök çakraya sahip kişi elastiki olup, değişimlere uyum sağlar, dengelidir ve değişimler sırasında topraklanmış şekilde kalır. Kendi kaderinizi kontrol altında tutmak ve kendi seçiminizi kendiniz yapmak suretiyle “kök çakra”nızı iyi duruma getirebilirsiniz.
Hayata karşı olan haklarımızı her dile getirip, onayladığımızda “kök çakra”yı onarır, tedavi ederiz. Artık neşe, mutluluk, sağlık ve yaratıcı bir mevcudiyet hakkınızdır. Size mutluluk, güven ve neşe vadeden konularda bir başkasının onayına veya nedenlerine ihtiyacınız yoktur.
SAKRAL ÇAKRA:
Kasık kemiği ( Pubis ) bölgesinde yer alır. Turuncu renkte olup, neşe, mutluluk ve hoşsohbetle bağlantılıdır. Bu çakra mahremiyet, seks ve yaratıcı üretim merkezidir. Sakral çakranın fonksiyonu kendimize ne kadar iyi bakıp, özen göstermemize bağlıdır. Gerek günlük görevlerimizi yerine getirebilmek, gerekse stresli dönemlerde kendimizi koruyabilmek amacıyla bu enerjiyi kullanabilmek açısından sınırlarımızı ve kısıtlamalarımızı bilmek durumundayız.
İhtiyaç duyduğumuzda yararlanabilmemiz için bedenimizi bir anlamda sürekli “şarjlı “ tutmalıyız. Eğer sakral çakra şarjlı tutulmuyorsa, o zaman kendisini beslemek ve sonunda bedenin tüm enerjisini tüketmek üzere diğer çakralardan beslenir.
Enerjinizi insanlara ve pek de zevkli olmayan durumlara harcamak suretiyle tüketebilirsiniz. Enerjinizi başka yerlere nasıl aktardığınızı bilerek, zamanınızı nasıl harcamanız gerektiği konusunda daha iyi seçim yapabilirsiniz.
Cinsel frenlemeler veya mahremiyetle ilgili konuları yönetememek ya da yönlendirememek denge bozuklukları şeklinde ortaya çıkabilir. Bu durum gıda, seks ve zevk gibi hususlardaki iştahımızı kontrol altında tutar. Çok fazla hoşgörülü isek, bedenimizdeki diğer sistemlerin ihtiyaç duydukları enerjiyi yakarız, tüketiriz. Ayrıca çok fazla enerjiyi frenleyip, geri çektiğimizde de; yapamadıklarımız, sahip olamadıklarımız konulara zihnimizi yorarız. Kontrol altında tutmak ve salıverip, bırakmak gibi olgular arasında dengeyi bulabilmek “sakral çakra” ‘yı güçlü tutabilmenin anahtarıdır.
SOLAR-PLEKSUS - “ GÜÇ” ÇAKRASI :
Göbek deliğinin 3-4 parmak yukarısında yer alır. Rengi sarıdır ve zeka, mutluluk ve yaratıcılıkla ilişkilidir. Bu, kişisel gücünüzün çakrasıdır. Solar pleksus’da meydana gelen dengesizlikler, değersizlik hissi, cesaretsizlik, sürekli emin duygusu ve diğer insanları kontrol altında tutmak ihtiyacı şeklinde ortaya çıkar. Bu çakra kişisel kimliğin merkezidir.Solar pleksus; kendi kendine değer vermek, kendine saygı ve kişisel kimlik de dahil olmak üzere şahsiyet ve egonuzun tüm unsurlarını yönetir, yönlendirir.Kişisel güç, seçme hürriyetimizi etkiler.
Bu çakra olaylar ve insanlarla ilgili tahammül duygularımızı düzenler. Kişisel gücümüzü geliştirmek, aslında kim olduğumuz duygusundan kaynaklanır. Bu güç herhangi bir durumda ortaya çıkabilir ve hayatın büyümemiz ve olgunlaşmamıza yardımcı olan badirelerini atlatabilmemiz için bize yol gösterir. Biz topraklandıkça, o güç taçlanır. Hayatın cilveleri ve başkalarının muhalefet ve dayatmaları olmaksızın iç azmimiz gelişip, güçlenemez. Bu aslında bizim kişisel gücümüzü arttırır.
Gerçek kimliğimiz bizim daima komple ve bölünmemiş kişiliğimizin bir bölümüdür. Kendi kimliğimizi doğru dürüst tanıdığımız takdirde gerçek kimlik, acı, kayıp ve travma gibi unsurlardan olumsuz bir şekilde etkilenmez. Kendi değerimiz, saygınlığımız ve gerçek gücümüzün idrakinde oluşumuz bizi hayatta ışıldayan ve enerji yayan bir durumda tutar.
KALP ÇAKRASI:
Göğsümüzün orta kısmında, göğüs kemiğinin hemen altında, kalbimizin yanında yer alır. Rengi yeşil olup; sağlığa kavuşmak, denge, ahenk ve düzgün beslenme gibi unsurlarla ilişkilidir.
Çakra sisteminin merkezini oluşturur ve denge sağlamak hususunda hayati önemi vardır.Kalp merkezinde oluşacak bir dengesizlik sevgi alışverişinde yeteneksizlik, olumsuz çalışan ilişkiler ve depresyona meyilli olma hali gibi durumlarla kendini gösterir. Kalp çakrası neşe ve huzur kaynaklarıyla beslenir, açık kalplilik, paylaşım, temas ve ilişkilerle taçlanır. Acı, kayıp, travma gibi etkenlere tepki verir. Kalp çakrasının verdiği mesaj, insanları olduğu gibi kabul etmek ve bu hayatta hepimiz yek-vücut olduğumuz için insanları sevmektir. Sağlıklı sınırlar çizmek ve bizim en üst düzey iyiliğimiz için olan kişi ve olayların bilincinde olmak suretiyle kendimiz için güçlü bir sevgi oluşturup, sağlam ve kudretli bir kalp koruyucusu meydana getirir. Kalplerimiz için böyle güçlü bir koruyucu oluşturduğumuz zaman, kalbin kendisi için saf ve masum olgular meydana getiririz.Böylelikle hayat bahşedilmiş olan her bireyin içindeki safiyet ve güzelliği algılayabilir duruma geliriz.
BOĞAZ ÇAKRASI :
Boğazımızın göğsümüzle birleştiği bölgede yer alır. Rengi gök mavisi, turkuaz olup; dostluk, sadakat, açık ve dürüst iletişimle ilgilidir. Boğaz çakrası bize kendimizi her düzeyde ifade edebilme gücü verir. Bize lütfedilmiş olan imkanı onore edebilmek için kendimizi bilinçli bir şekilde doğrularımızı ve kişiliğimizi açık ve dürüst bir şekilde ifade etmek hedefine yöneltmeliyiz.
Boğaz çakrası daha üst düzey ruhani diyarlara çıkış kapımızı oluşturur. Ezoterik öğretilerde bu çakra daha üst ruhani enerjilerin bedenimize giriş yeri olarak bilinir. Enerjinin içimize akması, zihnin rahat ve ruhun açık olmasıyla mümkündür. Bu çakra elem, ifade edilmemiş kızgınlık, korku, duygusal ve fiziksel istismar gibi oluşumlarda tıkanır.
Dürüst olmama durumları, yalan-dolan, dedikodu ve her türlü istismar boğazın zedelenmesine yol açar.Alkol, sigara, dinlendirici-canlandırcı ilaçlar ve aşırı beslenme de zedeleyici unsurlardandır.İşte bu unsurlar daha alttaki çakralardan “üçüncü göz” ve “taç” çakraya yönelen enerji akımını olumsuz etkiler.
ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI:
Alnın ortası ile, iki kaşın ortası arasındadır. Rengi indigo olup; derin meditasyon, üst düzey sezgiler ve insanın kendisinin idrakinde olması gibi hususlarla ilişkilidir. Bu çakra berrak fikirler oluşturmamız için gereken enerjiyi sağlar. Psikolojik olgunluk, etik ve filozofik prensiplerimizin köküdür. Tam kapasite ile çalıştığında beynin her iki bölümünü de faaliyete geçirir. Beynin sağ yarısı sezgilerimizi ve yaratıcı faaliyetlerimizi kontrol eder. Sol yarısı da rasyonel ve analitik düşüncelerimizi yönlendirir.
Her iki yarı da birlikte çalıştığı zaman ahenkli bir realite imajı doğar ve bu imaj oturmuş bir düşünüş düzeyi, sezgiler ve hayallerimize dayalı deneyimlerden oluşan bir yumaktır. Üçüncü göz fiziki, zihinsel ve duygusal düzeylerde kendi realitemizi yaratmamız yolunda aklımızın gücünü oluşturur. Aklımızın, beynimizin bu bölümü hayatlarımıza kalıp değiştirttiğimiz, rüyalarımızı gerçekleştirip, idame ettirdiğimiz kısımdır.
Üçüncü göz çakrası zihnimizin uyanmasına,bize öğretilenlerin doğru mu, yanlış mı olduklarını sorgulamamıza yardımcı olur. Bizim için çok az değer ifade eden ve kendimizi kısıtlamamıza sebep olan fikirlerimizi süzgeçten geçirebilmemiz için bu çakranın tam kapasite ile çalışması gerekir.
Bu çakranın manevi amacı bize zeka, basiret, hayal gücü, sezgi ve bilgi kazandırmaktır. Hayattaki deneyimlerimizden yararlanıp, doğruları buldukça bu çakramız gelişecek ve ruhumuzu güçlendirecektir.
TAÇ ÇAKRA:
Kafatasının tam tepesinde, bir başka deyişle bebeklerin bıngıldak bölgesinde yer alır. Bu çakra için en çok konu edilen renk menekşe rengidir. (Beyaz-altın sarısı renkler de bu çakranın renklerindendir.)
Bu çakra ruhsal olgunluk, bilgelik, ebedi gerçek ve kendi benliğimizin en üst düzeyi gibi hususlarla ilişkilidir. Taç çakra bize manevi bir iç görüş yeteneğini, neler yapıp yapamayacağımız bilincini ve daha üst düzey amaçlarımızın neler olabileceği fikrini verir. Bazıları için bunlar bir “Hayatın ortasına geldik” buhranı olarak algılanabilir. Çünkü aydınlanmak ve bilinçlenmek olgusu bizleri şimdiye kadar ne olduğumuzu redde ve ne olmayı istediğimiz düşüncesine yönlendirir. Taç çakranın tam kapasite ile çalışabilmesi için dünyayı ve onun maddi cazibelerini reddetmemiz gerekir. Amacımız hayatın tümündeki manevi unsurları görebilmek ve dünyaya mutlu olmak ve ruhumuzun sevgi, barış ve mutluluğa olan desteğini tatmin etmek için geldiğimizi hatırlamak olmalıdır.Taç çakrayı tam kapasite ile çalışır hale getirirken, ilahi dünyanın mucizeleri ve gizemlerini zihnimizin sügecinden geçirebilmek için huzur, sükunet ve barışa ihtiyacımız vardır. Dünya faaliyetlerini manevi isteklerimizle dengeleyebilmek için hayatta ayağımız yere basar kalmalı ve yakın çevremize etkin bir şekilde değişim ve onarım imkanları vermeliyiz.