- 17 Ekim 2007
- 791
- 9
Aynı yatakta olup ulaşılmaz olmak aşkı kamçılıyor.
Çocuğumuz ateşlendi.
Karımın böyle zamanlarda ayrı bir çekiciliği oluyor.
Çocuğumuzu yatağımıza alıp onu seyrederken sanki havamız daha da yumuşuyor.
Yanyanayız, aynı yataktayız, birbirimize değiyoruz; ama birbirimize yasaklıyız.
Aramızda sansür var.
Havada da bize inat edermişçesine bir çekim. Dayanılması zor bir çekim.
Karımdan da bu elektriği alıyorum. Açıkça dile getirdim "Ne zaman bu yatağa çocuğumuz girse, inanılmaz çekici oluyorsun, avuçlarımın içindesin; ama ben sana dokunamıyorum" dedim.
Çok kızdı.
Ben aslında "Aramıza hastalık, ustalık, çocuk vs. girmeden de keşke hep böyle bir çekim olsa" demek istemiştim.
Arada sansür olmayınca olanlar olurdu nasıl olsa...
Karımdan "Haklısın" demesini beklerdim.
Onun yerine karım bana sözlü dayak attı!
Benimle sevişmekle çocuğumuzla ilgilenmek arasında kaldığını, benimle beraber olduğu zamanlarda çocuğumuzdan vakit çaldığı hissiyle çektiği aralıksız vicdan azabını anlattı!!!
Benimle olsa aklı onda, onunla olsa aklı bende kalıyormuş.
Beynimden vurulmuşa döndüm!
Bu konuya hiç böyle bakmamıştım.
Bir kadın, bir anne, kocası ile çocuğunu nasıl kıyas konusu yapabilir?
İkisinin yerleri apayrı.
Kendini bana karşı eksikli hissediyormuş!!!
BAK SEN!
Karı koca İLİŞKİSİ alacaklı borçlu ilişkisi değil hanımlar!
İstiyorsan sevişirsin kardeşim. Borcunu ödemek için sevişmezsin! Onun adı başkadır.
Bir de iyi bir anne olduğunu kendi bilmiyorsa kim anlatsın?
Daha ne yapacak?
Evde otursa kuş mu konduracak çocuğun kafasına?
Otur madem evde. Bitsin bu azap!
Bunu da istemez. Yapamaz.
Hırslı.
Her konuda hırslı; işi, evi, çocuğumuz...
Kendi sidiğiyle yarışıyor.
Üstelik beni harcayınca da vicdan azabı çekiyormuş.
Demek harcanıyormuşum!
Kabul da ediyor.
Hadi beni geçelim anasını satayım, esas kendini harcıyor!
Keşke daha sık anlatsa içindekileri.
Bizden sonra sıra annesine geldi. En hasta olduğum konu.
O da ayrı bir vicdan azabı sebebiymiş. Annesinin yanlışlarını görüyor, HAYIR diyemiyormuş. Annesine hayır derse kendini suçlu hissediyormuş.
Benim de aklım bunu almıyor kardeşim.
Ben babamın yanlış yaptığını gördüm. Karıma olan saygısızlığı bana olan saygısızlıktır dedim, kestirip attım.
Babama HAYIR dedim.
Bize bulaşmaya kalkarsa beni bulur karşısında.
Bu kadar.
Herkes haddini bilecek.
Çocuğumuz ateşlendi.
Karımın böyle zamanlarda ayrı bir çekiciliği oluyor.
Çocuğumuzu yatağımıza alıp onu seyrederken sanki havamız daha da yumuşuyor.
Yanyanayız, aynı yataktayız, birbirimize değiyoruz; ama birbirimize yasaklıyız.
Aramızda sansür var.
Havada da bize inat edermişçesine bir çekim. Dayanılması zor bir çekim.
Karımdan da bu elektriği alıyorum. Açıkça dile getirdim "Ne zaman bu yatağa çocuğumuz girse, inanılmaz çekici oluyorsun, avuçlarımın içindesin; ama ben sana dokunamıyorum" dedim.
Çok kızdı.
Ben aslında "Aramıza hastalık, ustalık, çocuk vs. girmeden de keşke hep böyle bir çekim olsa" demek istemiştim.
Arada sansür olmayınca olanlar olurdu nasıl olsa...
Karımdan "Haklısın" demesini beklerdim.
Onun yerine karım bana sözlü dayak attı!
Benimle sevişmekle çocuğumuzla ilgilenmek arasında kaldığını, benimle beraber olduğu zamanlarda çocuğumuzdan vakit çaldığı hissiyle çektiği aralıksız vicdan azabını anlattı!!!
Benimle olsa aklı onda, onunla olsa aklı bende kalıyormuş.
Beynimden vurulmuşa döndüm!
Bu konuya hiç böyle bakmamıştım.
Bir kadın, bir anne, kocası ile çocuğunu nasıl kıyas konusu yapabilir?
İkisinin yerleri apayrı.
Kendini bana karşı eksikli hissediyormuş!!!
BAK SEN!
Karı koca İLİŞKİSİ alacaklı borçlu ilişkisi değil hanımlar!
İstiyorsan sevişirsin kardeşim. Borcunu ödemek için sevişmezsin! Onun adı başkadır.
Bir de iyi bir anne olduğunu kendi bilmiyorsa kim anlatsın?
Daha ne yapacak?
Evde otursa kuş mu konduracak çocuğun kafasına?
Otur madem evde. Bitsin bu azap!
Bunu da istemez. Yapamaz.
Hırslı.
Her konuda hırslı; işi, evi, çocuğumuz...
Kendi sidiğiyle yarışıyor.
Üstelik beni harcayınca da vicdan azabı çekiyormuş.
Demek harcanıyormuşum!
Kabul da ediyor.
Hadi beni geçelim anasını satayım, esas kendini harcıyor!
Keşke daha sık anlatsa içindekileri.
Bizden sonra sıra annesine geldi. En hasta olduğum konu.
O da ayrı bir vicdan azabı sebebiymiş. Annesinin yanlışlarını görüyor, HAYIR diyemiyormuş. Annesine hayır derse kendini suçlu hissediyormuş.
Benim de aklım bunu almıyor kardeşim.
Ben babamın yanlış yaptığını gördüm. Karıma olan saygısızlığı bana olan saygısızlıktır dedim, kestirip attım.
Babama HAYIR dedim.
Bize bulaşmaya kalkarsa beni bulur karşısında.
Bu kadar.
Herkes haddini bilecek.
Adam