- 11 Aralık 2015
- 6.602
- 8.284
- Konu Sahibi Yagmurun_kizi
- #1
Anne adayları 9 ay boyunca aynı sorunun yanıtını ararlar, ‘Doğumum nasıl olacak?’ İlk sezaryenin üzerinden tam 4 asır geçti. Geçen süre içinde ise doğum şekilleri alabildiğine çeşitlendi: Normal, sezaryen, ağrılı, ağrısız, acılı, acısız...
Tecrübeli annelere ‘Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren kafanızı en fazla meşgul eden konu neydi?’ diye sorsam, çoğunluk ‘doğumun nasıl gerçekleşeceği konusuydu’ yanıtını verir. Hele anne adayının karnı biraz büyümeye başlamışsa ve doğacak bebeğin cinsiyeti de belli olmuşsa en çok bu sorunun yanıtı için kafa yorulur.
Artık doğum yapılacak hastaneyi ve doktoru belirlemek bile doğum şekline göre değişiyor. Anne adayları arasında o kadar çeşitli rivayetler dolaşıyor ki, iki günde bir kararınızı değiştirebiliyorsunuz. Ben de 8 ay boyunca hep aynı soruyla yattım, aynı soruyla kalktım:
‘Doğumum nasıl olmalı?’
35 yaşını aşmış çoğunluk olarak, evde bir ebe yardımıyla doğmuş olduğumuzu unuturuz. Tam teşekküllü bir hastanede başımıza gelebilecek en kötü senaryonun kurgusunu yaparız.
Bir gün normal doğumda çocuğun nefes alamadığını düşünerek evham yaparız, başka bir gün sezaryende narkoz nedeniyle bir daha uyanamayacağımıza kendimizi inandırırız. Bu kuruntulara bir de hamilelik depresyonunu eklediğinizde evde şenlik var demektir.
Şiir gibi doğum
Hamileliğimin ilk 6 ayında normal doğumu düşünüyordum. Karnım büyüdükçe cesaretim de kırılıyordu. Normal mi, sezaryen mi derken 8 ayın sonuna geldik.
Bir kış günü, cuma sabahı doğum sancım başladı. Sanki daha önce üç beş tane doğum yapmış gibi bende bir sakinlik, sormayın gitsin. Kahvaltımı yapıp hastaneye gittim. Bir iki saat sonra artan sancılar inanılmazdı.
Hele son iki saati yeniden düşünmek bile hala bana korkunç geliyor. Normal doğum gerçekten zor bir süreç. Ağrı eşiği çok yüksek biri olmama rağmen son yarım saatte doktorumdan beni öldürmesini bile istedim.
Ben ölümü düşünürken, annemi gülme krizi tuttu. Çünkü o bana normal doğumun kolay olmadığını söylemişti. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Kızım Nehir, sancıların başlamasından dört saat sonra dünyaya geldi.Doktoruma göre ben ‘şiir gibi bir doğum’ yapmıştım. Bana göre ise bir daha asla yaşamak istemediğim ‘bir kabustu.’ Doğum anı ise inanılmazdı... Bebeğimin ağlama sesiyle birlikte benim için yeni bir yaşam başladı.
Doğumdan bir iki saat sonra ziyaretçileri karşıladım, oturabildim, bebeğimle ilgilendim. Yani hayatla bağım kopmadı. Bebeklerini sezaryenle dünyaya getiren arkadaşlarımın da yanındaydım. Narkozdan uyanma sürecinde sadece ağrılarını düşünüyorlardı.
Bebeklerini kucaklarına almaları, emzirmeleri daha uzun bir zamanda gerçekleşiyordu. İlk bir hafta yardım almaları kaçınılmazdı.
İlk sezeryan Amerika'da
Normal doğumda ağrıyı önce, sezaryende sonra yaşıyorsunuz. Son yıllarda sezaryenler randevulu yapıldığından büyük sürprizler yaşanmıyor. Bavulunuzu alıp, tatile gider gibi bebeğinizle kucaklaşmaya gidiyorsunuz.
Diğerinde gece ya da gündüz doğum kesesinin yırtılmasıyla, doğumun sıcak nefesini ensenizde hissediyorsunuz.
Hamileyseniz ve etrafınıza ‘hangi doğum şekli’ diye soruyorsanız, bu sorunun yanıtını yine kendiniz verebilirsiniz. Bugün bana soranlara normal doğumun zorluğunu anlatıyorum. Ama güzel taraflarını da söylüyorum.
Sezaryenle doğum yapan arkadaşlarım ise ‘Birkaç saatlik ağrıya dayanmayı, bebeğimi doğum anında görmeyi isterdim’ diyorlar. Yani normal doğum yapanlar sezaryeni, sezaryenle doğuranlar normal doğumun ne olduğunu merak ediyor.
Canlı bir hastada ilk sezaryen 1610 yılında yapılmış. İlk başarılı sezaryen ameliyatı ise 1794 yılında Amerika’da gerçekleştirilmiş. Son yıllarda sezaryen ile doğum sayısında büyük bir artış var.
Bunun nedeni anne adaylarının normal doğumdan korkmaları. Kadın-doğum uzmanları belki bana kızacaklar ama bazıları, gecenin bir yarısı doğumhanede birkaç saat geçirmemek için sezaryeni tercih ediyor.
Sezaryen sayısının yüksek olmasında bu etkenin de rolü olduğunu düşünüyorum.
Bir bebek bekliyorsanız şu cümleyi unutmayın; Doğum sancılarının belli bir amacı vardır. Her sancı sizi bebeğinize biraz daha yaklaştırır.
Kararı siz vermelisiniz
Etrafınızdan duyduklarınız gözünüzü korkutmasın. Her doğumun kendine göre olumlu ve olumsuz yönleri var. Doktorunuzla konuşup, durumunuza en uygun yöntemi içinize sinerek seçmeyi deneyin.
Tecrübeli annelere ‘Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren kafanızı en fazla meşgul eden konu neydi?’ diye sorsam, çoğunluk ‘doğumun nasıl gerçekleşeceği konusuydu’ yanıtını verir. Hele anne adayının karnı biraz büyümeye başlamışsa ve doğacak bebeğin cinsiyeti de belli olmuşsa en çok bu sorunun yanıtı için kafa yorulur.
Artık doğum yapılacak hastaneyi ve doktoru belirlemek bile doğum şekline göre değişiyor. Anne adayları arasında o kadar çeşitli rivayetler dolaşıyor ki, iki günde bir kararınızı değiştirebiliyorsunuz. Ben de 8 ay boyunca hep aynı soruyla yattım, aynı soruyla kalktım:
‘Doğumum nasıl olmalı?’
35 yaşını aşmış çoğunluk olarak, evde bir ebe yardımıyla doğmuş olduğumuzu unuturuz. Tam teşekküllü bir hastanede başımıza gelebilecek en kötü senaryonun kurgusunu yaparız.
Bir gün normal doğumda çocuğun nefes alamadığını düşünerek evham yaparız, başka bir gün sezaryende narkoz nedeniyle bir daha uyanamayacağımıza kendimizi inandırırız. Bu kuruntulara bir de hamilelik depresyonunu eklediğinizde evde şenlik var demektir.
Şiir gibi doğum
Hamileliğimin ilk 6 ayında normal doğumu düşünüyordum. Karnım büyüdükçe cesaretim de kırılıyordu. Normal mi, sezaryen mi derken 8 ayın sonuna geldik.
Bir kış günü, cuma sabahı doğum sancım başladı. Sanki daha önce üç beş tane doğum yapmış gibi bende bir sakinlik, sormayın gitsin. Kahvaltımı yapıp hastaneye gittim. Bir iki saat sonra artan sancılar inanılmazdı.
Hele son iki saati yeniden düşünmek bile hala bana korkunç geliyor. Normal doğum gerçekten zor bir süreç. Ağrı eşiği çok yüksek biri olmama rağmen son yarım saatte doktorumdan beni öldürmesini bile istedim.
Ben ölümü düşünürken, annemi gülme krizi tuttu. Çünkü o bana normal doğumun kolay olmadığını söylemişti. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Kızım Nehir, sancıların başlamasından dört saat sonra dünyaya geldi.Doktoruma göre ben ‘şiir gibi bir doğum’ yapmıştım. Bana göre ise bir daha asla yaşamak istemediğim ‘bir kabustu.’ Doğum anı ise inanılmazdı... Bebeğimin ağlama sesiyle birlikte benim için yeni bir yaşam başladı.
Doğumdan bir iki saat sonra ziyaretçileri karşıladım, oturabildim, bebeğimle ilgilendim. Yani hayatla bağım kopmadı. Bebeklerini sezaryenle dünyaya getiren arkadaşlarımın da yanındaydım. Narkozdan uyanma sürecinde sadece ağrılarını düşünüyorlardı.
Bebeklerini kucaklarına almaları, emzirmeleri daha uzun bir zamanda gerçekleşiyordu. İlk bir hafta yardım almaları kaçınılmazdı.
İlk sezeryan Amerika'da
Normal doğumda ağrıyı önce, sezaryende sonra yaşıyorsunuz. Son yıllarda sezaryenler randevulu yapıldığından büyük sürprizler yaşanmıyor. Bavulunuzu alıp, tatile gider gibi bebeğinizle kucaklaşmaya gidiyorsunuz.
Diğerinde gece ya da gündüz doğum kesesinin yırtılmasıyla, doğumun sıcak nefesini ensenizde hissediyorsunuz.
Hamileyseniz ve etrafınıza ‘hangi doğum şekli’ diye soruyorsanız, bu sorunun yanıtını yine kendiniz verebilirsiniz. Bugün bana soranlara normal doğumun zorluğunu anlatıyorum. Ama güzel taraflarını da söylüyorum.
Sezaryenle doğum yapan arkadaşlarım ise ‘Birkaç saatlik ağrıya dayanmayı, bebeğimi doğum anında görmeyi isterdim’ diyorlar. Yani normal doğum yapanlar sezaryeni, sezaryenle doğuranlar normal doğumun ne olduğunu merak ediyor.
Canlı bir hastada ilk sezaryen 1610 yılında yapılmış. İlk başarılı sezaryen ameliyatı ise 1794 yılında Amerika’da gerçekleştirilmiş. Son yıllarda sezaryen ile doğum sayısında büyük bir artış var.
Bunun nedeni anne adaylarının normal doğumdan korkmaları. Kadın-doğum uzmanları belki bana kızacaklar ama bazıları, gecenin bir yarısı doğumhanede birkaç saat geçirmemek için sezaryeni tercih ediyor.
Sezaryen sayısının yüksek olmasında bu etkenin de rolü olduğunu düşünüyorum.
Bir bebek bekliyorsanız şu cümleyi unutmayın; Doğum sancılarının belli bir amacı vardır. Her sancı sizi bebeğinize biraz daha yaklaştırır.
Kararı siz vermelisiniz
Etrafınızdan duyduklarınız gözünüzü korkutmasın. Her doğumun kendine göre olumlu ve olumsuz yönleri var. Doktorunuzla konuşup, durumunuza en uygun yöntemi içinize sinerek seçmeyi deneyin.