- 13 Ağustos 2010
- 2.319
- 221
- 52
Ömrünüzün uzunluğu, ruh sağlığınız, hatta göz sağlığınız üzerinde doğduğunuz ayın etkisi olduğunu biliyor muydunuz?
Kışın doğan bebekler gıda alerjisine daha yatkın oluyor.
Ben Ekim'in ilk haftasında doğmuşum. Burcuma göre adil, dengeli, cesur, ama kararsız biri olmam gerekiyor. Hatta burcum fiziksel özelliklerimi bile tanımlıyor. 19. Yüzyıl astrologlarından Raphael’e göre “oldukça zarif, güzel, yuvarlak, al yanaklı, sade çizgileri olan fakat patlamaya meyilli olduğu için de yaşlandığında bozulacak bir yüze” sahip olmam gerekiyor. Zac Effron ve Gwen Stefani gibi ünlülerin de benzer özelliklere sahip olduklarının öngörüldüğünü bilmeseydim bu tanımlamaya gücenirdim doğrusu.
Bilimsel araştırmalar bu tür kehanetleri çoktan çürüttü elbette. 1970’lerde yapılan bir psikolojik araştırmada burçların belli kişilik özellikleriyle bağdaştırılabileceği sonucuna varılmış olmakla birlikte, bilim insanları daha sonra bunun beklentilerin gücüyle alakalı olduğunu ortaya koymuştu. Burcumuz bizim için adil, inatçı ya da hırslı olmayı öngörüyor ve sürekli bunu duyuyorsak onu uygulamaya başlarız. Bilim insanları, burcundan habersiz olan insanların öngörülere uymadığını gösteriyor.
Burçların kehanetleri yanlış olabilir, ama bir nebze gerçeği yansıttığı da söylenebilir; birkaç yıldır bilim insanları doğduğunuz ayın kaderinizi belirlemede etkili olabileceğini fark etmeye başladı.
'Sonbaharda doğanlar daha uzun yaşıyor'
Bu etkinin başında derslerdeki başarı oranı geliyor; ders yılının sonunda doğmuş olan çocukların ders yılı başında doğanlardan biraz daha başarısız olduğu, fakat aradaki farkın yıllar geçtikçe kapandığı görülmüştür. Ancak çok daha şaşırtıcı ve kolay açıklanamayan olgular da var.
Örneğin 1990’larda Chicago Üniversitesi’nden Leonid Gavrilov, sonbaharda doğanların daha uzun yaşadığını fark etmişti. Daha sonra yaptığı farklı araştırmalarda da bu bulgusunu teyit eden Gavrilov, sonbaharda doğanların 100 yaşına kadar yaşama ihtimalinin Mart’ta doğanlara kıyasla yüzde 40 daha fazla olduğunu belirtiyor.
Gavrilov’un bulgusu önce yanlış anlaşıldı ve direnişle karşılaştı. “Bu konudaki son araştırmalardan haberdar olmayanlar kuşkulu yaklaşıyor ve bu çalışmayı astrolojiyle ilişkilendiriyor,” diyor Gavrilov. “Ama bulgularımızı hakemli profesyonel dergilere ilettiğimizde uzmanlar artık çok iyi karşılıyor.” Oxford Üniversitesi’nden Sreeram Ramagopalan bu alandaki çalışmaların hız kazandığını belirtiyor.
Araştırma görevlisi, daha önceki çalışmaların az sayıda katılımcı üzerinde yapıldığını, bu nedenle sonuçların tesadüfi olmasından şüphelenildiğini ifade ediyor. Ramagopalan “Fakat son dört-beş yıldır bu konuların daha büyük çaplı araştırmalarda ele alındığını” söylüyor. Son bulgular on binlerce katılımcıya dayanarak ortaya çıkarılmış. Kendi araştırmasında da İngiltere’de 60 bin hastanın hastane kayıtları incelenerek kış ve ilkbaharda doğanlarda şizofreni, depresyon ve manik depresiflik riskinin daha fazla olduğu sonucuna varılmış.
Mevsimlerle miyopluk ve alerji ilişkisi
Doğduğunuz mevsimin etkilediği diğer özellikler arasında görme duyusu ve alerji riski de var. Kışın doğanlarda sonradan yüksek dereceli miyop olma (uzağı görememe) ihtimali en az. Aynı şekilde yaz bebeklerinde de alerji riskinin daha az olduğuna inanılıyor.
Bu eğilimlerin ardındaki mekanizmanın biraz daha bulanık olduğunu kabul etmek gerekir. Beslenmedeki değişiklikler ile her yıl yaşanan enfeksiyon dalgaları bebeğin gelişimini etkileyerek daha sonraki yaşamı üzerinde de kalıcı etkilerde bulunabilir. Hatta beyzbol oynama yeteneği üzerinde bile… (Profesyonel beyzbol oyuncularının çoğu ilkbahardan ziyade sonbaharda doğmuş oluyor, yani muhtemelen hayata daha sağlıklı başlıyorlar.)
Farklı mevsimlerde farklı alerjenler devrede olur. Ya da günün uzunluğu gibi basit bir nedene de bağlı olabilir. Görme duyusuna gelince, bazı araştırmalar karanlık dönemlerin göz küresinin büyümesini düzenlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Yani uzun yaz günleri bebeğin gözünün yanlış şekillenmesine ve odağın kaymasına neden olabilirken kışın doğan bebeklerin göz bozukluğu ihtimali azalabilir.
D vitamini faktörü
Bir de D vitamini sorunu var tabii. Vücudumuz bu vitamini güneşin deriyle etkileşimi yoluyla üretiyor. D vitamini eksikliğinin kemikleri zayıflatarak raşitizme neden olduğu uzun zamandır biliniyor. Bu vitaminin ayrıca bağışıklık sisteminin gelişmesinde, ki bu da alerji riskini etkiliyor, ve sinir sistemi üzerinde hayati öneme sahip olduğu da ortaya kondu. Araştırma görevlisi Ramagopalan “Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, gebelik döneminde D vitamini sınırlandığında doğan bebekte ciddi nörolojik anormalliklere rastlandığı görüldü” diyor.
Bu nedenle D vitamini eksikliği beyindeki sinir bağlantılarında farklılıklara yol açıyor olabilir; kışın doğan kişilerde şizofreni ve depresyon gibi ruhsal sorunlara daha fazla rastlanmasının nedeni de bu olabilir. Danimarka’da tesadüfi bazı bulgulara ulaşılmış olmakla birlikte, bu görüş bugün hala hipotez aşamasında.
Danimarka’da her bebek doğar doğmaz topuklarından alınan az miktarda kan kurutularak sağlık kayıtlarının başlangıcını oluşturacak şekilde saklanıyor. Araştırmacılar 1980’lerin ve 90’ların başlarında doğan kişilerin kayıtlarını incelediğinde, doğdukları anda en az D vitaminine sahip olanların daha sonra şizofreni olma riskinin daha fazla olduğunu fark etti.
Ebeveyn adayları bu tarihlere göre gebe kalma planları yapmak isteyebilir; ancak mevsimlerin etkisinin çok küçük olduğunu unutmamak gerekir. Ramagopalan’a göre, öyle bile olsa, bazı basit müdahalelerle mevsim farklılıkları giderilebilir. Örneğin kış bebeklerine ekstra D vitamini vermek gibi.
En azından bu bulgular geleceğimizi etkileyen çok sayıdaki unsur konusunda ufkumuzu açıyor. Elbette genlerimiz ve yetiştirilme tarzımız asıl belirleyici olan faktörler; ama doğduğumuz ay gibi tesadüfi bir şey ruh sağlığımızı ve ömrümüzün uzunluğunu etkiliyorsa başka hangi faktörler kaderimizi etkiliyor acaba? Geleceğimiz yıldızlarda yazılı olmayabilir; ama anne rahmine düştüğümüz andan itibaren yaşamımızı belirleyecek olan birçok görünmez etkeni anlamaya daha yeni başlıyoruz.
Kışın doğan bebekler gıda alerjisine daha yatkın oluyor.
Ben Ekim'in ilk haftasında doğmuşum. Burcuma göre adil, dengeli, cesur, ama kararsız biri olmam gerekiyor. Hatta burcum fiziksel özelliklerimi bile tanımlıyor. 19. Yüzyıl astrologlarından Raphael’e göre “oldukça zarif, güzel, yuvarlak, al yanaklı, sade çizgileri olan fakat patlamaya meyilli olduğu için de yaşlandığında bozulacak bir yüze” sahip olmam gerekiyor. Zac Effron ve Gwen Stefani gibi ünlülerin de benzer özelliklere sahip olduklarının öngörüldüğünü bilmeseydim bu tanımlamaya gücenirdim doğrusu.
Bilimsel araştırmalar bu tür kehanetleri çoktan çürüttü elbette. 1970’lerde yapılan bir psikolojik araştırmada burçların belli kişilik özellikleriyle bağdaştırılabileceği sonucuna varılmış olmakla birlikte, bilim insanları daha sonra bunun beklentilerin gücüyle alakalı olduğunu ortaya koymuştu. Burcumuz bizim için adil, inatçı ya da hırslı olmayı öngörüyor ve sürekli bunu duyuyorsak onu uygulamaya başlarız. Bilim insanları, burcundan habersiz olan insanların öngörülere uymadığını gösteriyor.
Burçların kehanetleri yanlış olabilir, ama bir nebze gerçeği yansıttığı da söylenebilir; birkaç yıldır bilim insanları doğduğunuz ayın kaderinizi belirlemede etkili olabileceğini fark etmeye başladı.
'Sonbaharda doğanlar daha uzun yaşıyor'
Bu etkinin başında derslerdeki başarı oranı geliyor; ders yılının sonunda doğmuş olan çocukların ders yılı başında doğanlardan biraz daha başarısız olduğu, fakat aradaki farkın yıllar geçtikçe kapandığı görülmüştür. Ancak çok daha şaşırtıcı ve kolay açıklanamayan olgular da var.
Örneğin 1990’larda Chicago Üniversitesi’nden Leonid Gavrilov, sonbaharda doğanların daha uzun yaşadığını fark etmişti. Daha sonra yaptığı farklı araştırmalarda da bu bulgusunu teyit eden Gavrilov, sonbaharda doğanların 100 yaşına kadar yaşama ihtimalinin Mart’ta doğanlara kıyasla yüzde 40 daha fazla olduğunu belirtiyor.
Gavrilov’un bulgusu önce yanlış anlaşıldı ve direnişle karşılaştı. “Bu konudaki son araştırmalardan haberdar olmayanlar kuşkulu yaklaşıyor ve bu çalışmayı astrolojiyle ilişkilendiriyor,” diyor Gavrilov. “Ama bulgularımızı hakemli profesyonel dergilere ilettiğimizde uzmanlar artık çok iyi karşılıyor.” Oxford Üniversitesi’nden Sreeram Ramagopalan bu alandaki çalışmaların hız kazandığını belirtiyor.
Araştırma görevlisi, daha önceki çalışmaların az sayıda katılımcı üzerinde yapıldığını, bu nedenle sonuçların tesadüfi olmasından şüphelenildiğini ifade ediyor. Ramagopalan “Fakat son dört-beş yıldır bu konuların daha büyük çaplı araştırmalarda ele alındığını” söylüyor. Son bulgular on binlerce katılımcıya dayanarak ortaya çıkarılmış. Kendi araştırmasında da İngiltere’de 60 bin hastanın hastane kayıtları incelenerek kış ve ilkbaharda doğanlarda şizofreni, depresyon ve manik depresiflik riskinin daha fazla olduğu sonucuna varılmış.
Mevsimlerle miyopluk ve alerji ilişkisi
Doğduğunuz mevsimin etkilediği diğer özellikler arasında görme duyusu ve alerji riski de var. Kışın doğanlarda sonradan yüksek dereceli miyop olma (uzağı görememe) ihtimali en az. Aynı şekilde yaz bebeklerinde de alerji riskinin daha az olduğuna inanılıyor.
Bu eğilimlerin ardındaki mekanizmanın biraz daha bulanık olduğunu kabul etmek gerekir. Beslenmedeki değişiklikler ile her yıl yaşanan enfeksiyon dalgaları bebeğin gelişimini etkileyerek daha sonraki yaşamı üzerinde de kalıcı etkilerde bulunabilir. Hatta beyzbol oynama yeteneği üzerinde bile… (Profesyonel beyzbol oyuncularının çoğu ilkbahardan ziyade sonbaharda doğmuş oluyor, yani muhtemelen hayata daha sağlıklı başlıyorlar.)
Farklı mevsimlerde farklı alerjenler devrede olur. Ya da günün uzunluğu gibi basit bir nedene de bağlı olabilir. Görme duyusuna gelince, bazı araştırmalar karanlık dönemlerin göz küresinin büyümesini düzenlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Yani uzun yaz günleri bebeğin gözünün yanlış şekillenmesine ve odağın kaymasına neden olabilirken kışın doğan bebeklerin göz bozukluğu ihtimali azalabilir.
D vitamini faktörü
Bir de D vitamini sorunu var tabii. Vücudumuz bu vitamini güneşin deriyle etkileşimi yoluyla üretiyor. D vitamini eksikliğinin kemikleri zayıflatarak raşitizme neden olduğu uzun zamandır biliniyor. Bu vitaminin ayrıca bağışıklık sisteminin gelişmesinde, ki bu da alerji riskini etkiliyor, ve sinir sistemi üzerinde hayati öneme sahip olduğu da ortaya kondu. Araştırma görevlisi Ramagopalan “Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, gebelik döneminde D vitamini sınırlandığında doğan bebekte ciddi nörolojik anormalliklere rastlandığı görüldü” diyor.
Bu nedenle D vitamini eksikliği beyindeki sinir bağlantılarında farklılıklara yol açıyor olabilir; kışın doğan kişilerde şizofreni ve depresyon gibi ruhsal sorunlara daha fazla rastlanmasının nedeni de bu olabilir. Danimarka’da tesadüfi bazı bulgulara ulaşılmış olmakla birlikte, bu görüş bugün hala hipotez aşamasında.
Danimarka’da her bebek doğar doğmaz topuklarından alınan az miktarda kan kurutularak sağlık kayıtlarının başlangıcını oluşturacak şekilde saklanıyor. Araştırmacılar 1980’lerin ve 90’ların başlarında doğan kişilerin kayıtlarını incelediğinde, doğdukları anda en az D vitaminine sahip olanların daha sonra şizofreni olma riskinin daha fazla olduğunu fark etti.
Ebeveyn adayları bu tarihlere göre gebe kalma planları yapmak isteyebilir; ancak mevsimlerin etkisinin çok küçük olduğunu unutmamak gerekir. Ramagopalan’a göre, öyle bile olsa, bazı basit müdahalelerle mevsim farklılıkları giderilebilir. Örneğin kış bebeklerine ekstra D vitamini vermek gibi.
En azından bu bulgular geleceğimizi etkileyen çok sayıdaki unsur konusunda ufkumuzu açıyor. Elbette genlerimiz ve yetiştirilme tarzımız asıl belirleyici olan faktörler; ama doğduğumuz ay gibi tesadüfi bir şey ruh sağlığımızı ve ömrümüzün uzunluğunu etkiliyorsa başka hangi faktörler kaderimizi etkiliyor acaba? Geleceğimiz yıldızlarda yazılı olmayabilir; ama anne rahmine düştüğümüz andan itibaren yaşamımızı belirleyecek olan birçok görünmez etkeni anlamaya daha yeni başlıyoruz.