Doğalgaz Vurgunu!

kolibrii

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
2 Haziran 2012
439
128
Doğalgaz Vurgunu -1

Başbakan ülke gündeminin başını örtmeye çalışırken, doğalgaz piyasasında kurulu vurgun düzeninin üzerini açmaya ve sizlere bu düzeni iki haftada/iki yazıda anlatmaya çalışacağım. Bu değerlendirmede kullanılacak tüm bilgi ve belgeler resmi yazışma ve raporlara dayanıyor. Şimdi doğalgaz faturalarımızı ikiye katlayan sürece birlikte mercek tutalım.

Doğalgazda Kırk Katır Kırk Satır Anlaşmaları

Doğalgazın yer altından çıkarılması, borularla nakledilmesi ve depolanması önemli yatırımlar gerektiriyor. Dolayısıyla ihracatçı ülkeler satış garantisi almadan bu büyük ve pahalı yatırımlara girmek istemiyorlar. Bu nedenle doğalgaz piyasasında “al ya da öde” şartını içeren 25-30 yıllık anlaşmalar yapılıyor. Bu anlaşmalara göre ithalatçı ülke, ihracatçı ülkelere her yıl belirli miktarda gaz alım garantisi veriyor. Yani ithalatçı ülke anlaşmaya göre garanti ettiği miktardaki doğalgazı alamasa bile parasını ödemek zorunda kalıyor.
Türkiye 1986 yılından başlamak üzere doğalgaz alım anlaşmaları yaptı. Bu anlaşmalara göre %90’lar civarında asgari gaz alım taahhütleri verildi. Bu anlaşmalar yapılırken her yıl Türkiye ekonomisinin ortalama %7 büyüyeceği varsayılıyordu. Ancak Türkiye’nin her yıl %7 büyüyemeyeceği dolayısıyla bu anlaşmalarda taahhüt edilen gazı alamayacağı, bu yüzden “al ya da öde” kapsamında milyarlarca dolar ödeneceği itirazlarını dile getirenler oldu. Bilindiği gibi, itiraz edenlerin sesleri kısıldı ve anlaşmalar yapıldı.

Alınamayan Gaza Milyarlarca Dolar Ödendi

1986–2001 yılları arasında yapılan doğalgaz anlaşmaları yürürlüğe girdiğinde, yapılan yanlışların ağır faturası da ortaya çıkmaya başladı. Sayıştay Raporlarındaki tespite göre, başta Rusya olmak üzere, İran, Azerbaycan gibi ihracatçı ülkelere alınmayan doğalgazın bedeli olarak 2011 yılı itibarı ile yaklaşık 4 milyar TL ödendi.

AKP’nin 7 Büyük Günahı

1- Hesap şaştı Türkiye %7 değil %5 büyüdü
Türkiye’nin alamadığı gaza milyarlarca dolar ödemesinin temel sebeplerinden biri büyümeyle ilgili olarak yapılan iyimser varsayımlar. Ortalama %7 büyüyen ekonomide gaz talebi de bu büyümeyle orantılı olarak artacak. Ancak 2002–2012 yılları arasında Türkiye ekonomisi ortalama %7 değil, %5 büyüdü ve beklenen gaz talebi gerçekleşmedi.

2- Gaz Ülke İçinde Nakledilemedi

Boru hatlarıyla taşınan gazın yurt içinde hızla konut ve sanayi bölgelerine aktarılması için yapılması gereken kompresör ve şebeke yatırımları yine öngörüsüzlük ve yolsuzluklar yüzünden tamamlanamadı. Doğalgaz alınarak, ihtiyaç olan bölgelere aktarılamadı. Talep olmasına rağmen, doğalgaz tüketilemedi. Bu süreçte doğalgaz dağıtım tesislerinin yapımındaki ihale yolsuzluklarıyla ilgili yargılama tamamlandı. Birçok sanık bu davalardan hüküm giydi, rüşvet ve yolsuzluktan hükümlü bu şahıslar, suçun görmezden gelinmesi, af için yasa değişikliği yapmak dahil, korunarak ve kollanarak “saygın iş adamlığına-kamu müteahhitliğine” hiçbir şey olmamış gibi devam etti.

3- Yazın Çok, Kışın Yok
Doğalgaza soğuk kış aylarında talep artarken, sıcak yaz aylarında bu talep düşüyor. Mevsim değişikliğine bağlı talep dalgalanmalarını telafi etmek için doğalgaz depolama tesislerinin yapılması gerekiyor. Bu amaçla Tuz Gölü’nün altında yeraltı depolama tesisi yapılması planlanıyor. Ancak ihale yolsuzlukları yüzünden bir türlü yapılamıyor. Hatta bu yolsuzlukları yapanlar iddianameye yansıyan telefon dinleme tutanaklarına göre kendilerini Tuz Gölü Çetesi olarak tanıtıyor.

4- Parasını Ödüyorsun Kullansana
Bir başka kötü yönetim örneği, bir kamu kuruluşu olan Hamitabat Doğalgaz Çevrim Santralı’nın bu süreçte (2001-2008) kapasitesinin çok altında çalıştırılması. Akıl almaz bir tutumla, bir yandan alamadığımız gazın parasını ödüyoruz, diğer yandan doğalgaz çevrim santralini çalıştırmıyoruz.

5- Doğalgazı Halk Kullanmıyor Çünkü Pahalı
Doğalgaz talebi, öncelikle gazın satış fiyatına bağlı. Fiyatı Hükümet belirliyor. Hükümet doğalgaza her yıl özellikle soğuk kış ayları başlamadan zam yapıyor. Halk pahalı doğalgazı kullanmaktan kaçınıyor ve yerine kömür kullanıyor. Bu durumda alamadığımız, ancak parasını düzenli olarak ödediğimiz gaz miktarı artıyor. Vatandaş donuyor, hava kirleniyor, devlet yok yere para ödüyor. Oysa gazın fiyatı düşürülse, daha çok kullanılacak ve alamadığımız halde parasını ödemek zorunda kalmayacağız.

6- Bedava Kömür Yerine Bedava Gaz Dağıtmadı
Bu arada AKP fakir ailelere kömür dağıtıyor. Hükumete yapılan “…fakir ailelere kömür dağıtacağınıza doğalgaz dağıtım şebekelerinin olduğu il ve ilçe merkezlerinde kömür yerine doğalgaz dağıtın..” önerilerine kulak tıkanıyor. “… Bu sayede hem kömür dağıtımı için harcadığını 3 Milyar liradan tasarruf edersiniz, hem alamadığınız 4 Milyar lira tutarındaki doğalgazın bedelini ödemezsiniz…” deniyor, ancak dinlenmiyor bile. Çünkü yandaş işadamlarının hem kömür, hem de doğalgazda kurdukları vurgun düzeni bozulmak istenmiyor.

7- Üstüne LNG İthalatı İzni
LNG, yani sıvılaştırılmış doğalgaz, boru gazı gibi kullanılabilmektedir. Ancak -165 derecede depolanması ve gazlaştırılması ilave giderler gerektirdiğinden boru gazına göre daha pahalıdır. BOTAŞ mevcut anlaşmalar gereğince almak durumunda olduğu doğalgazını satamıyor ve “al ya da öde” cezasına giriyor; üstüne üstlük 2008 yılında özel sektöre de LNG ithalatı hakkı veriyor. Özel sektör yazın ucuza LNG alıp depoluyor, kışın yüksek fiyattan hem BOTAŞ’a, hem de özel sektör kuruluşlarına satıyor. Özel sektör eliyle LNG satışı, BOTAŞ’ın satışlarını düşürüyor. Böylece alamadığımız, ancak parasını ödediğimiz gazın faturası yükseliyor.
Sayıştay tehlikeyi zamanında fark edip Hükümeti uyarıyor ve özel sektöre tanınan LNG ithal hakkının kaldırılmasını istiyor. Doğalgaz lobisi devreye giriyor ve Hükümet bu öneriyi dikkate almıyor. Yetmiyor. 5784 Kanunla BOTAŞ’ın LNG alımları Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına da çıkarılıyor. Bu durum LNG alımlarını kolaylaştırılıyor, hızlandırıyor.

Batıyoruz Doğalgaza Yüklenin

2011 yılında önüne 4 milyar liralık “al ya da öde” faturası çıkınca, 8 yıl boyunca Ağustos böceği gibi yaşayan AKP’nin aklı başına geldi. Paniğe kapıldılar ve buldukları ilk ve en ilkel çözüm elektrik üretiminde doğalgaza yüklenmek oldu. Ancak üretilen elektrik yapısı gereği depolanamıyor. Bu sebeple doğalgaz ile elektrik üretimine yüklenildiğinde, kömür ya da su kullanılarak yapılan elektrik üretimi düşüyor. Doğalgaz ithal bir kaynak. Buna karşılık, su ve kömür yerli kaynaklar. 2011 ve 2012 yılındaki yoğun yağışlarla barajlar dolu. Sudan elektrik üretmek oldukça ucuz. Böyle bu durumda AKP’nin enerji kurmayları yerli kömürle çalışan kamuya ait termik santrallerinin çoğunun şalterini indirdi. İthal doğalgazla çalışan ve elektrik alım garantisi olan özel sektör santrallerinin tam kapasite çalışmasını sağladı. Al ya da ödenin faturası, ancak böyle gizlenebildi. Türkiye, milyarlarca lira kaynak kaybına uğratıldı. Enerji baronları ve yabancı ülkeler zengin edildi.

http://birgun.net/yazi-goster/aykut-erdogdu/11-11-2013/dogalgaz-vurgunu--1-1091.html
 
Doğalgaz Vurgunu - 2

FORMÜL VURGUNU

15 Aralık 1997’de Ruslarla Mavi Akım Anlaşması imzalandı. Mavi Akım'dan alınan gaza ilişkin Rusların gönderdiği ilk faturada, anlaşmada belirlenen formülün uygulanmadığı anlaşıldı. Fatura, olması gerekenden çok yüksekti. Bu fatura kabul edilmedi ve uzmanlardan görüş soruldu. Ruslar anlaşma sırasında “hata” yapıldığını belirtip ve düzeltilmesini istedi. Milyarlarca dolarlık bir uluslararası anlaşmada “hata” iddiası makul karşılanamazdı.

Buna rağmen 2003 yılında dönemin Enerji Bakanı M. Hilmi Güler doğalgaz fiyat formülüyle ilgili olarak Ruslarla görüşmeye başladı. 19.11.2003 tarihinde Enerji Bakanı, bazı bürokratların karşı çıkmasına rağmen, Ruslarla yapılan tüm anlaşmaları tek fiyat formülüne bağladı. Bu anlaşmayla BOTAŞ tahkim hakkından vazgeçti.

M. Hilmi Güler formül değişikliğini büyük bir başarı olarak kamuoyuna sundu. Ancak, yeni formül nedeniyle Türkiye’nin uğradığı zarar 2007 yılı Sayıştay Raporuyla ortaya çıktı. Başlangıç zararı tam olarak 526.443.968 ABD Dolarıydı.
CHP konunun takipçisi oldu ve Hazine'nin zarara uğratıldığı gerekçesiyle yargıya başvurdu. Hilmi Güler’in soruşturma izni vermediği BOTAŞ yönetiminin sorumluluğuna gidilemedi. Ancak EPDK için yürüyen yargılamada yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda Mavi Akım Anlaşmasının sonuçlanmasına kadar Hazinenin 15 Milyar ABD Dolar zarar edeceği ortaya çıktı. Yani aile başı 1.000 dolar sadece bu formül değişikliği sebebiyle ödedik. Bütün belgelere ve bilirkişi raporlarına rağmen diğer yolsuzluk dosyalarının başına gelen bu dosyanın da başına geldi. Dava kapatıldı.

Bu defa 2005 yılında BOTAŞ yönetimi oluşan haksız durumu düzeltmek amacıyla Ruslara başvurdu. Fakat Ruslar bu talebi kabul etmedi. Tahkim hakkı da kalmadığı için Türkiye çaresiz kaldı.

AZERİ GAZINA GELİNCE
Türkiye ile Azerbaycan arasında 12 Mart 2001 tarihinde doğalgaz alım anlaşması yapıldı. Anlaşmaya göre kontrat dönemi boyunca gazın metre küp fiyatı 70 ABD Dolarının altına inmeyecek ve 120 ABD Dolarının da üstüne çıkamayacaktı. Bu anlaşmaya göre Türkiye’nin aldığı doğalgazı diğer ülkelere ihraç etme hakkı da vardı.
2007 yılında Azerbaycan’dan gaz alınmaya başlandı. Aynı yıl doğalgazın metre küp fiyatı 300 ABD Dolarının üstüne çıktı. Azerbaycan doğalgazında üst fiyatın 120 Dolar olması yapılan anlaşmayı Türkiye için çok avantajlı hale getirdi.
Alınan gazın ilk faturası 120 Dolar/m3 üzerinden ödendi. Azerbaycan 2008 yılında fiyat konusunda revizyon istedi. 4 Haziran 2010 tarihinde Azerbaycan ile Türkiye arasında yeni bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma ile Türkiye lehine olan 70-120 Dolar fiyat bandı ve ihracat hakkı maddeleri yürürlükten kaldırıldı. Üstelik 2010’da yapılan bu yeni anlaşmanın geriye yönelik olarak 15 Nisan 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesine karar verildi.

Yapılan yeni anlaşma sonucunda Türkiye Azerbaycan’a geçmiş 2 yıl için 1,4 Milyar Dolar fiyat farkı ödedi. Bu rakam aynı ibareyle Sayıştay Raporunda yer alıyor. Toplam zararın 15 Milyar Doları geçmesi bekleniyor.

Ayrıca yeni anlaşmaya göre BOTAŞ’ın Azerbaycan doğalgazını ihraç hakkı ortadan kaldırıldı. Ayrıca BOTAŞ’ın Yunanistan’a (DEPA’ya) satacağı doğalgazın 2 milyar m3’lük kısmının Azerbaycan doğalgaz şirketi SOCAR’a devredileceği kararlaştırıldı. Azerbaycan’dan ucuza alarak piyasa fiyatından Yunanistan ve Bulgaristan’a ihraç edeceğimiz 2 milyar m3 doğalgaz hakkımızdan vazgeçilmesiyle milyonlarca dolar kârdan mahrum kaldık.

PUTİN'E 'NOEL' HEDİYESİ

Dünya doğal gaz rezervinin büyük bölümü Rusya, İran, Katar ve Suudi Arabistan’ın topraklarında bulunuyor. Ancak doğalgaza sahip olmak yeterli değil. Bu gazın başta Avrupa olmak üzere ithalatçı ülkelere en ucuz ve en güvenilir yoldan ulaştırılması hayati öneme sahip. Türkiye coğrafi konumu sebebiyle doğalgaz ve petrol taşımacılığı konusunda kilit ülke konumunda.
Avrupa ülkeleri doğalgaz konusunda Rusya’ya bağımlı. Hazar kaynaklarından ucuza doğalgaz alan Rusya, Avrupa ülkelerine bu gazı yüksek fiyatlarla satıyor. Rusya ayrıca doğalgazdaki tekel gücünü Avrupa ülkeleri üzerinde stratejik bir silah olarak da kullanıyor. Avrupa ülkeleri bu bağımlılıktan kurtulmak ve enerji arz kaynaklarını çeşitlendirmek istiyor.
Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya arasında 3.825 km uzunluğunda bir hat olarak planlanan Nabucco Projesi dünya enerji dengelerini etkileyecek ve Türkiye’yi bu dengenin merkezine yerleştirilecek bir proje. Ruslar Nabucco projesinden rahatsız. Nabucco projesini bertaraf etmek için Karadeniz’de Bulgaristan üzerinden doğrudan Avrupa’ya uzanan Güney Akım Projesini yapmak istiyor. Bu sayede kuzeyden, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya gaz veren Rusya, Karadeniz üzerinden yapacağı Güney Hattıyla da Avrupa’daki tekel konumunu güçlendirmek istiyor. Ancak Rusya uluslararası hukuk gereği Karadeniz’den geçişi sağlayacak güney hattını Türkiye’nin onayı olmadan yapamıyor.
Türkiye’nin kilit ülke konumunda olduğu Nabucco’ya alternatif olan Karadeniz geçişli Güney Hattına Türkiye’nin izin vereceğini düşünülmüyordu.

Ancak 28 Aralık 2011 tarihinde akıl almaz bir gelişme oldu. Türkiye Güney Akım hattının yapılması konusunda Rusya’ya izin verdi. Bu izin Nabucco Projesinin öldürülmesi, Türkiye’nin uzun vadede milyarlarca dolar gelirden mahrum kalması ve stratejik avantajının yok olması anlamına geliyordu.

Enerji Bakanı Taner Yıldız doğalgazın fiyatında indirim sağlanması “al ya da öde” yükümlülüğünün azaltılması karşılığında bu anlaşmanın yapıldığını söyledi. Ancak anlaşmanın detayını açıklamadı. Sorulan hiçbir soruya cevap vermedi. Ama Putin “… bu anlaşmanın aldığı en güzel noel hediyesi…” olduğunu söyledi. Bu arada Gazprom’un alıcı ülkeler uyguladığı fiyatlar uluslararası basına sızdırıldı. Türkiye’nin gazı en yüksek fiyattan alan ikinci ülke olduğu anlaşıldı.

Noel hediyesi veriyoruz. topraklarımızı kullandırıyoruz. Üstüne en pahalı gazı alıyoruz. Helal olsun.

“İstikrar sürsün Türkiye büyüsün”

Aykut Erdoğdu


http://birgun.net/yazi-goster/aykut-erdogdu/18-11-2013/dogalgaz-vurgunu--2-1162.html
 
Doğalgaz Vurgunu -3

Bundan önceki iki yazımda doğalgazı alırken nasıl milyarlarca lira dolandırıldığımızı anlatmıştım. Bu yazımda doğalgazı yurt içinde dağıtırken kurulu vurgun düzenini anlatıp doğalgaz üzerine yazılarımı tamamlayacağım. Ben tekrar söyleyeyim yazdıklarımın hepsi belgeli.

MAVİ AKIM'DAN DENİZ FENERİ'NE


11 Nisan 2006 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “re’sen” (kendi kararıyla) başlattığı bir soruşturma Türkiye’de kurulu yolsuzluk düzenini bütün delilleriyle ortaya çıkardı. Soruşturmayı dönemin Emniyet Müdürü Hanifi Avcı ve Ankara Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz yürütmüş. Mehmet Tamöz aynı zamanda Deniz Feneri yolsuzluğunu soruşturan savcı. Hani AKP’ nin Deniz Feneri sanıklarını bırakıp yolsuzluğun üzerine gidiyor diye yargıladığı Savcılardan. Hanifi Avcı’ nın durumunu biliyorsunuz. Sağcı Hanifi Avcı Devrimci Karargah örgütü üyeliğinden hapiste.

İHALELERDE RANT MEKANİZMASI


Mavi Akım Soruşturması kamu ihalelerinde bildik yolsuzluk yöntemlerini tüm açıklığıyla ortaya koydu. Bu ihalelerde öncelikle ihale yapılacak konu belirleniyor. İhaleye girecek şirketler ayarlanıyor. İhalenin maliyeti ve organizasyona katılan şirketlerin ve bürokratların payı belirleniyor. İhaleye katılacak şirketlere ve bürokratlara verilecek bedele “çıkma” adı veriliyor. Şirketler ve bürokratlar kendi aralarında anlaşıyor. İhaleyi önceden belirlenmiş şirket kazanıyor. İhale maliyetiyle ihale bedeli arasındaki “rant” ihale çetesi arasında bölüşüyor.

GÜL, SUÇ VAR DİYOR


Mavi akım soruşturmasında Fernas, Aksa, Limak, Peker, Öztaş gibi Türkiye’nin en büyük şirketlerinin adı geçiyor. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 58. ve 59. maddelerine göre ihale yolsuzluklarıyla ilgili dava açıldığında bu şahısların ve bazı hallerde şirketlerinin ihalelere katılmaktan yasaklanması gerekiyor. Yasaklanma kararı alınsa dava açılan bu şahıslar bir daha ihaleye giremeyecek. Sizce bu karar alınmış mıdır?
Tahmin edeceğiniz üzere bu yasaklama kararı alınmıyor. Bu sırada devreye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül giriyor. Kamu İhale Kurumunu kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu’na incelettiriyor. Tespit çok önemli. Kamu İhale Kurumu yasaklılar listesinde “üç kağıt” yapmış. Yasaklıları sicile koymamış, saklamış. Bu sayede yasaklılar ihaleye girmiş. Gül, “soruşturulsun” diyor.

Bu konuyla ilgili olarak CHP, Enerji Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru veriyor. Gensoru üzerine ben konuşmacıyım. Bütün bu olayları TBMM kürsüsünde belgeleriyle anlatıyorum. Enerji Bakanı kürsüye geliyor. Yalan, iftira diyor. Gensoru kabul edilmiyor. İhaleye katılması yasak olması gereken şahıslar büyük özelleştirmelerden, altyapı işlerine, mega projelerden, TOKİ ihalelerine kadar yaklaşık 100 Milyar TL’ lik kamu ihalelerine katılıyorlar. Birçoğunu alıyorlar.

RÜŞVET CENNETİ TÜRKİYE


Avrupa ve Amerika’da kurulu şirketlerin sadece kendi ülkelerinde değil başka ülkelerde de rüşvet vermeleri ve yolsuzluk yapmaları yasak. Bu amaçla çıkarılmış “FCPA” (Foreign Corrupt Practices Act - Yabancı Ülkelerde Yolsuzlukla Mücadele Yasası) yasaları var. FCPA, kapsamında şimdiye kadar Türkiye’de rüşvet verdiğini kabul eden ve kendi ülkelerinde ağır ceza ödeyen “Daimler Benz, Delta Pine, 3M ve Siemens” gibi şirketler var.

TEKERLEKLERİ YAĞLAMAK


Bu şirketlerden Siemens Türkiye’de 57 Milyon Avro rüşvet verdiğini itiraf etti. Siemens CEO’ su sorular üzerine “rüşvet Türkiye’de iş yapma alışkanlığının bir parçası. Rüşvet vermeden işleriniz yapılmıyor. Tekerlekleri yağlamak zorundaydık” dedi. Siemens “Türkiye’de tekerlekleri yağlamanın” cezası olarak Almanya ve ABD’de yaklaşık 1 Milyar Avro ceza ödedi.

SWOBODA'NIN GENSORU İNTİKAMI

CHP bu konuda bir gensoru verdi. Gensoru üzerine dönemin CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu konuştu. AKP’ den Cemil Çiçek ve Nurettin Canikli her zamanki gibi “yalan ve iftira” diyerek konuyu kapattı. Ancak AKP’ nin yalan ve iftira dediği konular Mavi Akım soruşturmasında Savcı Mehmet Tamöz tarafından belgelendi.

Siemens soruşturmasıyla ilgili diğer bürokratlar hakkında yargılama yapabilmek için gereken izin dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler tarafında verilmedi. Siemens “tekerlekleri yağladığıyla” rüşvetçi siyasiler ve bürokratlar yedikleriyle kaldı. Siemens’in Türkiye’den sorumlu yönetim kurulu üyesi Brigitte Ederer, Brüksel’de Kılıçdaroğlu’na “tuzak kuran” Hannes Swobada’nın eşi. Böylece gensorunun hesabı Brüksel’de görülmüş oldu.

BU DAHA BAŞLANGIÇ

Doğalgazla ilgili yolsuzluklar üç haftadır yazdığım üç yazıyla sınırlı değil. Doğalgaz iletim hatları inşaatları yapımında yapılan yolsuzluklar, BOTAŞ’ın borç batağı, doğalgaz dağıtım şirketi özelleştirmelerinde ihale sonrası değiştirilen şartlar gibi birçok konu daha var.

Sonuç olarak bütün bu yolsuzluk, kötü yönetim ve beceriksizlik düzeni doğalgaz faturamızı ikiye katlıyor. Gariban insanlar kışın soğuk havalarda doğalgaz faturası korkusuyla kombisini yakmıyor. Doğalgaz kullanan sanayicinin ürünlerinin maliyeti artıyor, rekabet edemiyor. Ancak birileri “tekerlekleri yağlıyor”. “Muhafazakar bürokratlara” lüks otellerde “kadın bedeni” rüşvet olarak veriliyor. Hamdolsun istikrar sürüyor, Türkiye büyüyor.

BU FİLMİ İZLEMİŞTİK


Tam bu yazıyı yazarken, yolsuzluk dosyalarında birlikte çalıştığımız, benim de yardımcısı olduğum CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil aradı. “Mavi Hat davasında karar açıklandı, bazı sanıklar hüküm giydi, bazıları beraat etti” dedi. Şimdi olacakları tahmin edeyim. Yargıtay usulden bir sebep bulup kararı bozacak. Mahkeme tekrar karar verecek. Tekrar bozacak. Tekrar karar verecek. Derken ya af çıkacak ya da zamanaşımına girecek. Şimdiye kadar böyle olmadı mı?

Aykut Erdoğdu

http://birgun.net/yazi-goster/aykut-erdogdu/25-11-2013/dogalgaz-vurgunu--3-1229.html
 
deli gibi enerji üretecek olan, durdurulamaz,önü alınamaz bir şekilde hızla ilerleyen ortadoğu ve dünya devi olacak Türkiye'min yolunu kesmek isteyen dış mihrakların oyunu komplo teorileri bunlar arkadaşım inanmayınız....herkesin gözü Türkiyenin üzerinde çekemiyorlar hatta gıcık oluyorlar

geyik bir yana da tüm bu gerçekler tüm açıklığı ile gözümüzün önündeyken abuk subuk komple teorileri ile uyutmuyorlar mı insanları deli oluyorum....

Aaahhh Aziz Nesin büyüksün vesselam...çok gülerek eğlenerek okurdum çocukken, gençken sonra büyüdüm anladım ki o, eğlenelim diye değil yaşadıklarını yazmış...
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…