- 16 Ağustos 2010
- 293.104
- 603.052
- 43
Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mîmârî zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.
YÖRESEL YEMEKLER:
Meftune, çiğ köfte, duvaklı pilav, lebeni ve nariye tatlısıdır. Yemekler bol etli, çok yağlı, baharatlı ve acı olur. Diyarbakır'ın masal ve efsâneleri, mânileri, halk edebiyâtı, ağıtları, türkü ve uzun havaları ve halk oyunları çok zengindir. Ünlü halk şâirleri yetişmiştir. Meşhur oyunları: Keşev, delile, halay, harrani, meyremo, poppori, tehayat, dunik, çaçan ve çapiktir.
YÖRESEL GİYİM:
Elbiseler çok renklidir. Atlas, canfes ve diba gibi kumaşlardan yapılır. Entari üstüne işlemeli hırka giyilir. Başlıklarda kullanılan gümüş tepelikler köyden köye değişir. Erkekler entari, şalvar, kuşak, şal, işlik ve yelek giyerler. Başa külah giyilir veya puşu sarılır.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Folklor sözcüğü, folk (=halk) ve lore (=bilim) kelimelerinden oluşup, halk bilimi anlamına gelmektedir. Folklor, uluslar arası kültürün yaratıcı bilimsel bir koludur. Tarih sürecinde bölgelere göre özelleşmiş, bölgelerle özdeşleşmiş, bu durumuyla kendisini bilimsel, teknik ve ori jinal bir şekilde ortaya koymuştur. Folklorun temelini; toplumların ekonomik yaşam şartları oluşturur. Dolayısıyla ortaya çıkması, gelişmesi halkların maddi ve manevi değerleriyle ilintilidir. Folklor ile halk oyunları kavramları özdeşleştirilerek, halk oyunları yerine folklor kavramı kullanıla gelmektedir. Oysa folklor genel bir kavram olup, toplumların maddi ve manevi değerlerini barındırır. Ömeğin, herhangi bir ülkenin, toplumun veya yörenin yemekleri, kıyafetleri, gelenek görenekleri, töreleri, halk oyunları, bayramları, eğlenceleri vb.. gibi değerlerin tümü folkloru oluşturmaktadır. Halk oyunları folklorun bir parçası olup, günlük yaşamdan kesitler, kahramanlık, birliktelik, nefret, aşk, sevgi, hayal, umut gibi insan yaşamını etkileyen değerleri sergiler. Zevkler ve dertler halaylarla, türkülerle, düğünlerle, müzikle, sanatçılarla dile getir ilir. Her ne kadar halk oyunlarında zevk ve eğlence görülüyorsa da, toplumların kanunu, ilişkileri, kültürü, kimliği öncelikli olarak dile getirilir. Onun için denilebilir ki folklor (halk oyunları) insanların eğitiminde rol oynar. Müzik eşliğinde oynanan oyunlar daki ahenk fark edildiği zaman, insan yaşamını ve sevgisini canlı kılar. Bir yan dan insanı üzer, dertlendirir, bir yandan da neşelendirir. Her ritim ve oyun insanlann gönlünde ayrı değişiklikler yaratır. Böylece halk oyunlan insanları manevi yönden etkiler. Halk oyunları, insanlık tarihi kadar eskidir. Halklar tarihinde insanlar, toplumlarını, örgütlüklerini, geri kalmışlığını halk oyunlarından ayırmamışlardır. Halkımız, bazen istemlerini, beklentilerini halk oyunlarıyla dile getirmiştir. Her ne kadar yazılamamışsa da, halkın yaşamında varlığını sürdürmüştür. Bazen de yurtseverlik, savaş, kavga, aşk, sevda gibi konular dile getirilmiştir. Halk oyunlarımız rengini kendi güzel coğrafyasından almıştır. Doğa ile bütünleşmiştir. Bu yüz den halk oyunlanmız çok zengindir. Bu yönüyle manevi bir güç olup, yaşantımızın bir aynasıdır. Halkımız, folkloru ile özellikle halk oyunlan kendisini Ortadoğu halklarına tanıtmıştır. Öte yandan kültürümüz yaşamımızın temelini oluşturmuştur. Halk şarkı, türkü ve oyunlarıyla kendini tanıtmıştır. Kültürel ilişkilerdeki zenginlik, ulusal ilişkileri de geliştirerek zenginleştirmiştir. Bölgemizde her yörenin kendine has oyunları vardır. Bu, yöreler arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine neden olmuştur. Her yörenin oyunları, o yöredeki insanların yaşantılarını sergiler.
Ömeğin, Hakkari'de oynanan ''Xelef'' oyunu, kimi ağaların ve aşiret reislerinin kahramanlıklarını, kiminin de zorbalıklarını dile getirir. Adıyaman'da oynanan ''Qimil'' oyununda ise toprağa bağlılık, üretim ilişkileri, kadın erkek ilişkileri (kolektivizm) dile getirilir. Bölgemizde oynanan oyunlarda dikkati çeken başka bir nokta da ekip başıdır. Ekip başı figürleriyle müzikle olan ahengini gösterir. Böylece yaratıcılığını serbest bir şekilde ortaya koyarak oyunun güzelliğini ve estetik yönünü tamamlar. Sonuç olarak, özelde halk oyunlarımızı genelde kültürümüzü kendimizde yaşatmak için bilimsel bir tarzda araştırmalı, tanımalı ve geliştirmeliyiz. Bunu yaparken de farklı kültürlere de saygı göstermeyi, değer ver meyi ve onlarla ilişki geliştirmeyi göz ardı etmemeliyiz
GELENEKSEL HALK OYUNLARİ
Diyarbakır ve çevresinin geleneksel oyunları .çok çeşitli canlı ve renklidir. Yöreye özgü nitelikleri vardır. Bölgemizde devki ve el vuruşturma figürlü oyunlar yaygındır. Oyunların çoğu halay türündedir. Çepik, lorke, çaçan, esmer, gırani, halayları en yaygınlarıdır. Halaylarda bir fasıl sırası bulunur. Ayrıca makamlara göre de sıra oluşturmaktadır.
KEŞEYO:
Bu oyunun sadece erkeklerce oynanması ve ilimize has olması en temel özelliğidir. Bu oyun delilo oynayan sarhoş bir Hıristiyan din adamının taklit edilişidir. Bu oyun delilo oyunun ayak vuruşlarının aynısı olup, ağır bir tempoda oynanmak tadır. İleri giderken sağ ayakla başlanır el ele serçe parmak teması ile kollar baş seviyesinin üzerinde havaya kaldırılarak oynanır. Önce sağ sonra sol tekrar sağ ve son olarak sol ayak öne vurulup tekrar sol ayak geriye doğru çekilir. Ellerin durumu değişir. Eller yere doğru indirilir. Her adım atılışında öne doğru birleşik olarak çıkarılır. Ayak hareketleri öne gidişin aksine geriye doğru önce sol sonra sağ, yine sol ve son olarak sağ ayak yere ve dize vurularak öne doğru adım atılır. Oyun böyle devam eder.
DELİLO:
Bu oyun üretimde birlik, dayanışma 46 içinde harcanan emeğin karşılığının alınmasından doğan sevinci yansıtır. Davul, zurna eşliğinde oynanır. Ezgisi 4/4'lüktür. Tempolu ve ritimlidir. Oyun süresince zur nadan değişik ezgiler çalınabilir. Serçe par maklardan tutuşulur. Kollar yere paraleldir. Oyun süresince içten dışa doğru yaylandırılır ya da sert biçimde sallandırılır. Oyuna sağ ayakla başlanır. Sağsol sağsol olmak şartı ile dört adım öne ve hafif sağa doğru atıİır. Son sol ayak vurulduktan sonra aynı ayak tekrar geri çekilir. Serçe parmakların tutulmasıyla dirsekler yarım açık, yanındaki oyuncuyla dirsekler bitişik ve her oyuncunun dirseği de kendi vücuduna bitişik olarak yalnız kadın ve erkeklerce oynandığı gibi karışık olarak da oynanır. Oyunda yöre türkü ve manileri (Delilo, Selimo, Tırlıanne, Ayvanda Yatan Oğlan vb. ) okunur.
HALAY:
Bu oyun en az üç kişi ile oynanır . oyunculara davul zurna eşlik eder. lzleyi ciye göre sahne uygulaması ve düzen yok tur. Oyun, başı çekenin yönetiminde oynanır. Halay başı elindeki puşuyla düzeni ve ritmi sağlar. Halaylarda neşe ve canlılık egemendir. Ölçülü devinimlerle oynanır. Halay müziği çeşitlidir. Ritm canlıdır. Ezgisi 2/4'lüktür. Kadın ve erkekler birlikte oynuyorlarsa; sol kol sağ kol üzerine gelir, içten parmaklar birbirine geçilir. Kollar ger gin, arkada kalacak biçimde kenetlenir. Bakışlar, dik ve serttir. Oyuncular omuz omuza verdikten sonra halay başlar. Sadece kadınlar oynuyorsa; el tutuşları değişir. Kollar çapraz olarak yanındakinin belinin üst ve alt tarafına atılır. Arkadan bakıldığında çapraz olduğu görülür. Halay iki bölümde oynanır. Birincisi sallanmadır. Diz kırılarak, dört uzun, iki kısa diz devinimi yapılır. Bu devinime beden ve omuzların ritmik biçimde eşlik etmesi gerekir. Omuz titretme erkekler içindir, kızlar düz oynar. Diyarbakır'da veya ilçelerinde, kırsal alanda halay oyununu kadınerkek beraber oynadıkları gibi sade erkek ve sade kadın türünde de oynarlar. Yalnız kadın vuruşları (öne çıkmak ) değişir. Bu kadınlara özgü olup kadınların fiziki yapılarına uygun olarak oluştuğu sanılmaktadır. Hafif öne eğilirler, sağsol sağsol olarak iki ayaklarını kullanıp, son ayak olan sol ayağı ön tarafa vurup geri çekerler. Kırsal alandaki erkek halayında ise kadınlarınkine benzer vuruşlar yapılmaktadır. Ancak ayaklar daha serbest ve daha ileri çıkarılarak yapılır. Merkez halayında ise vuruşlar küçük hafif öne eğilmiş olarak kırsal alandakinin aksine her iki ayak eşit olarak kullanılmaz. Sağ ayak üç defa sol ayak ise bir defa öne vurulup ileri gidilir. Vuruş noktasına geldiğinde ise ayak hareketleri aynı fakat sol ayak öne vurulup geri çekilir, son vuruş vurulup geri gelinir. Geri gelişte önce sol sonra sağ ayak lar hafif havaya kaldırılıp başlama nok tasına gelinir ve tekrar yerinde oynanmaya başlanır. Geri gelirken beklenmeden tekrar ileri çıkılabilir.
ESMER:
Sevinin vurgulandığı bir halk oyunudur. Figürlerde incelik, yumuşaklık vardır. Ezgisi 4/4'lüktür. Ara müziği her rani, türkü bölümü esmerim olan iki müzik li bir oyundur. Erkekler ve kadınlar tarafından oynanır. Tutuşları, halay oyunun daki gibi omuzlar kenetlene,cek şekilde olmalıdır. Oynama şekline ise sağ ayakla başlanır. Şehir merkezinde üçüncü ayakta diz kırılarak doğrulur ve akabinde sol ayak öne çıkarılır. Kırsalda ise üçüncü ayaktan sonra diz kırılmadan vücut yukarıdan hafif öne eğilerek arkaya doğru hafif olarak çıkılarak oynanır. Bu oyunda öne çıkışlarda birincide düz öne çıkılır. Öne çıkışların geri gelişleri de vardır. Oyun genellikle duy güzel olduğu için türkü söylenerekte oynanır .
TEK AYAK:
Halay türündendir. Tek grup ya da karşılıklı iki grupla oynanır. Bu oyunda ayak Vuruşları, halay müziğinden yarım ses aksaktır. Bu, ileriye çıkış figürlerinde ve dik oyunda özellik olarak belirir. Müzik ezgisi 2/4'lüktür. Karşılıklı oynamada belir gin özellik, atak devinimleridir. Bu oyunda ki tutuşlar da halay ve esmerde olduğu gibidir. Üç defa sağ ve sol ayaklar yerinde kaldırılıp indirilir. Sol ayakla birlikte vücut hafif öne çıkarılır ve eğilinir. Sol ayak öne Vurulup geri çekilir. Öne çıkma halayda olduğu gibidir. Geri gelişler de vardır. Davul Vuruşu halaydaki gibi seri olmayıp kesik kesik olur.
ÇiFT AYAK:
Bu oyunda da tutuşlar, tek ayak oyununda olduğu gibidir. Sol ayaklarını iki kez vurup çekerek oynadıkları bir oyundur. Öne çıkma ve geri gelişler de vardır. Davulun vuruşu ke------. Öne çıkma halayda olduğu gibidir. Ancak, sol ayak savurması iki defa olur. çapraz olması ve sağ ayağın hareketidrL Öne çıkmak beklemeden olduğu gibi, geri gelişte vardır Davulun vuruşlan da ritme göredir.
ÇEPİK:
Adını el çırpmadan alır, Savaş, kavga ve çekişmeyi simgeler. Oyun gruplara ayrılarak ya da teke tek vuruşarak oynanır. Çepik üç bölümdüL Kabadayı, hücum ve çarpışmadan oluşuL Yürüyüşler saldırı ve çağn biçimindedir. Oyunun en belirgin özelliği oynayışta eşitliğe önem verilmesidir. Erkek erkeğe, k1z kıza karşı oynaL Ezgisi 214'lüktüL Sağ ayakla başlanır. Sağsolsağ adımlar atılır Sağ ayakta sekilir. Sol ayak sağın yanına yere vurulur ve sol atılarak sürdürülür. Sekme sonrası tüm vuruşlarda el çırpılır Karşı karşıya gelinip eller birbirine vurulur. Vuruşlar yapıldıktan sonra dönme oluL Oyunun seyri serbesttir.
PAPURE:
Oyun sağ ayakla başlar. Dairenin oluşumunu sağlamak için ileri doğru iki adım atılır. Sağ yere vurulup sol ayak sağa doğru savrularak çift düşülür. Bundan sonra oyunun Diki oynanır. Oyunun diki halay oyununun diki gibidir. Komut geldikten sonra sağ ayak yere vurulur, sol ileri çıkanlır geri yerine gelirken sağ ayakla bir Ükte çift düşülerek oyunda üçüncü figür olan çapraz oynanır Oyunun çaprazı sağ solsağ yapılarak oyun devam eder. Oyunun tutuş şekli baş parmaklar açık, önündeki oyuncunun omuz kemiklerini kavrayacak şekilde dairesel olarak oynanan oyundur.
MERYEMO:
Oyun sağ ayakla başlar sağ ayak ileri, yana doğru atılarak sağsol sağsol,
ÇAÇAN:
Tutuşlar, halay esmer tekayak çiftayakta olduğu gibidir. Halaya çok benzer. Farklılık ise çıkışlardan sonraki figürlerin
SEYİRLİK HALK OYUNLARI :
Diyarbakır yöresinin yaşam biçimlerinden kaynaklanan köy seyirlik oyunları vardır. Bunlardan bazılan; Teşiberi, Gur u Pez, Şur u Mertal vb. dır.
TEŞİBERİ:
Müziksiz ya da müzik eşliğinde oynanabilir. Oyunun temeli öykünmeye dayanır. Oyunculann mimikleri önem taşır. Öykündükleri eylemlerle özdeşleşirler. TeşiBeri oyununun konulan çok çeşitlidir. Bunlar günlük işlerden, yaşayıştan kay naklanır. Oyun, adını yün eğirme eyleminden almıştır. Teşi, yün eğirmeye yarayan bir araçtır. Beri, köy kadınları ve kızlarının süt sağmak için toplandıklan yerdir. Köy kızları buraya hayvan sağmak için gelirken eğirecekleri yünleri de getirirler. Kızların beriye gelişi köy delikanlılannın beklediği bir olaydır. Buluşmaya olanak sağlar. Kızlardan sonra köy delikanlıları da alana toplanır. Hayvanların sağılması bitince oyunlar oynanır. Oyunda, delikanlılar kızların yaptıklarına öykünürler. Gösteri, müziksiz ya da davul zuma eşliğinde olur. Bu oyun günlük yaşamın çeşitli eylemlerine öykünerek de oynanabilir.
GUR U PEZ:
Yörenin kırsal kesiminin günlük yaşamından kaynaklanan bir oyundur. Köylerde hayvanlar, nöbetleşe ya da tek bir çoban tutularak otlatılır. Akşam da otlakta kalınır. Oyunda yaylada toplanan sürüye kurdun saldırması anlatılır. Bu saldırıda çobanın sürüyü özveriyle savunması ve saldırıyı savuşturması sergilenir. Oyunda; bir çoban, bir köpek, bir kurt, koyunlar vardır. Koyunlar halka olur. Bağdaş kurup, sağ elle sol ayağın baş parmağını ve sol elle sağ ayağın baş parmağını (ayaktan çapraz) tutarlar. Çoban, koyunların çevresinde koşarak elini her birinin başına koyar. Bu arada köpekte çobanın ve koyunların etrafında gezinip, sürünün dağılmasını engeller. Çoban, bir çeşit yoklama yaparken yöreye özgü ağızla tekerlemeler söyler. Koyunlar söz aralarında rüzgara öykünerek sesler çıkarır. Çoban, tekerlemesi bitince başını bir koyunun sırtına dayar ve uyur. Köpek ise sürünün etrafında dolandıktan sonra uyumaya başlar. Onu ve çobanı gözetlemekte olan kurt yavaşça sürüye sokulur. Birden saldırarak koyunlardan birini kapıp kaçırır. Koyun bağırarak yardım İster. Çoban uyanır ardından koşar, ama kurtaramaz. Ancak kurt başka bir koyun kaçıramadan öldürülür. Koyunlar ölen kurdun çevresinde kızgınlıklarını anlatır biçimde dönerler. Çobanla kurt arsındaki kovalamacanın nereye kadar olacağını oyuncular belirler. Bu sınır bir çizgi, bir tepelik, bir ağaç arkası, masa veya sandalye gibi nesneler olabilir.
GELENEK ve GÖRENEKLER...
Bölgenin tüm kesimlerinde devam eden gelenek ve görenekler geçerliliğini sürdürmektedir.
Halk arasında yaygın olan inanışa göre ;
*Geceleyin tırnak kesilmez.
*Oda ve evin içi geceleyin süpürülmez.
*Cuma günü dikiş ve yama yapılmaz.
*Akşam üzeri kapı eşiğinde durmak uğursuzluk getirir.
*Her cuma akşamı her evden ölülerin sevabına yemek verilir.
ESKİ DİYARBAKIR DÜĞÜNLERİ
Çok önemli olan iki gelenek manevi değerlere verilen önemi göstermeleri açısından çok önemlidir.
YAS
Bir kişi öldüğünde üç gün süre ile yas tutulur. Herkes başsağlığına gider ve Fatiha suresi okunur. Yedinci gün ise yalnız kadınlar ölü evine giderler. Ağlanır ve Ağıtlar söylenir. İlk günün sabahı kadınlar ve yakınları erkenden mezar yerine giderler. Ölüsü olan evde yedi gün süre ile yemek pişmez. Komşu, akraba ve sevenler yemek pişirerek yas evine gönderirler. Fazla yemekler fakirlere dağıtılır. Kırkıncı günü mevlit okutulur. Helva yapılır ve ekmekle birlikte dağıtılır. İlk dini bayramda "Kara Bayram" denilerek bayram kutlamasına gidilmez. Herkes tekrar yas evine gider ve başsağlığı dileyerek Fatiha suresi okunur.
KİRVELİK
Erkek çocuğu olan kişi daha önceden sevdiği, saydığı birine teklif eder. Sünnet düğününde bu kişinin kucağına çocuklarını oturtarak sünnet ederler. İşte bu kişiye kirve denir. Kirve olacak kişi bütçesine göre çocuğa hediyeler alır. Yapılan törenlerde bulunur. Sünnetten sonra kirve ve ailesi baklavalar açar sünnet yapan ailenin bütün fertlerine hediyeler alıp ziyarete gider. Bu ziyaretten birkaç gün sonra sünnet yapan aile aynı şekilde kirve evine giderler. Böylece iki aile birbirini yakın akraba olarak kabul ederler. Birbirinden kız alıp vermezler. Kirve aileden biri sayılır ve sevilir.
Kültürün bir parçası olan Foklor zengin ve çeşitliliğe sahiptir. Halk oyunlarında genellikle ürünün bolluğu, hayvanların verimliliği, aşiretler arası kavga ve barışlar, düğün ve bayramlarda insanın mutluluğu coşkusu ve düşüncesi işlenmiştir. Ayak ve El vuruşturma figürlü oyunlar yaygındır. Oyunlar Davul Zurna eşliğinde oynanmakta olup başlıca oyunlar ; Delilo, Lorke, Halay, Harani, Esmer, Çaçan, İki ayak ve çepiktir. Diyarbakır'ın kendine özgü rengarenk folklorik giysileri geçmişini gelenek ve göreneklerini yansıtmaktadır. Erkek giysileri ; Şalvar, Kırkdüğme, Yelek, Fes, İşlik konçlu ayakkabıdır. Kadın giysileri : Kofi (Kadın Başlığı), Fistan, Dari, Leçek (Tülbent) Puşu ve Kuşaktır. (Detaylı Bilgiler Halkoyunları bölümünde yer almaktadır.)
Halk arasında her zaman kullanılan atasözü, deyim, dua olduğu gibi beddualar da vardır.
ATASÖZÜ ve DEYİM
Apar : Götür
Kastal : Çeşme
Degenek : Sopa
Küçe : Sokak
Zumzuk : Yumruk
Gel Ölüme Gelem Ölüne
Akan sudan değil durgun sudan kork.
Deli deliyi görünce degnegini saklar.
DUALAR - BEDDUALAR
Kara gün görmiyesen, dırnağın daşa değmiye, paşa olasan inşallah.
Kara yere giresen, o boyda kalasan, gün yüzi görmiyesen.Kadan başıma gele.
Eski Diyarbakır düğünleri, o zaman zevk eğlence, yaşayış ve refah bakımından durumlarını göstermesi itibarı ile çok önemlidir. Bu düğünler bir kaç safha gösterir ki bu safhaların hepsi ayrı ayrı özellik taşırlar.
Kız İstenmesi ve Şerbet: Eski dönemlerde kadınlarda örtünme mecburiyeti olduğundan genelde delikanlılar kızları göremezlerdi. Bundan dolayı evlenecek delikanlılar, kendileri görmeden anne ve babalarının beğeneceği kızı alırlardı. Aile beğendiği kızın ailesinden evet cevabı alınca, kızı istemeye giderdi. Burada Kesi-biçi yapılır; yani verilecek başlıkta anlaşılır, dua edilirdi. Bundan sonra kız evine, özel olarak hazırlanmış şeker ve şerbetler pazartesi veya perşembe günü kız evine eğlence tertiplenerek ve törenle gönderilirdi. Giden kafilenin önünde biri ilahi okurken beraberindekiler de amin diye bağırırlardı. Bu arada bir kadın da arada bir Tili-li diye bağırırdı. Bu durum kız evine kadar devam ederdi. Bundan üç gün sonra kız tarafına şerbete gidilirdi. Sonraki günlerde karşılıklı yemek davetleri yapılırdı. Ancak bu süre zarfında kız, oğlan tarafına gözükmezdi.
Başlık, Nişan ve Çeyiz Hazırlığı: Oğlan tarafından biri başlıkla beraber nişan hediyeleri ve mücevherleri götürürdü. Başlık altın para olabileceği gibi; arazi, ev ve dükkan da olabilirdi. Çeyiz hazırlığı müddeti, kısa veya uzun sürebilirdi. Çeyiz eşyaları genelde; atlas yataklar, allı-mavili yorganlar, renkli ve işlemeli yastıklar, gümüş çekmece, gümüş kupa, el aynası, gümüş nalın, hamam tası, büyük endam aynaları, fildişi çekmece, mücevherat için kafes, avizeler, içecek takımları, 40-50 adet çit, rahle, ceviz sandık, tepsilerden oluşmaktaydı.
Mum ve Kına: Düğünden bir hafta önce oğlan evi, kıza kına ve mum hazırlar. Kına bir leğene konur üstüne şeker serpilir, telli ve ipekli bir bohçaya sarılırdı. Özel olarak hazırlanmış mumla kına düğüne bir hafta önceki perşembe günü törenle kız evine gönderilirdi. Bu tören sırasında ilahi okunur, ti l ili sesleri ile ihtişamlı bir şekilde kız evine gidilirdi.
Çeyizin Serilmesi ve Kına Gecesi: Bundan sonra kız evi büyük bir oda ayırıp çeyizi özenle sererdi. Serilen çeyiz üç gün boyunca herkese gösterilirdi. Çeyiz eşyaları bir deftere kaydedilirdi. Üç gün sonra damat tarafı defterde yazılı olan çeyizi kontrol ettikten sonra muntazam bir şekilde topladıktan sonra aynı şekilde törenle götürülür ve gelin ile güveyin odasına yerleştirilirdi. Çeyizin oğlan evine gidişinden sonra, düğün törenine geçilirdi. Gelinin el ve ayakları kınalanır. Çalgılar çalınır, maniler ve şarkılar söylenirdi. Düğün töreninden sonra oğlan evine götürülen gelin, kapıdan içeri girmeden içi su dolu bir testiyi yere çalıp kırarak içeri girerdi. Ayağına koyun postu serilirdi. Bu şekilde düğün yapılmış olurdu.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Diyarbakır Karpuzu, Malabadi Köprüsü, Diyarbakır Surları, Ergani Bakırı, Behrampaşa Camii, Delilo Halkoyunu, Deliller Hanı, Diyarbakır Sokakları, ( Küçeler ) Hilar Kayalıkları, Çermik Kaplıcası, Meryem Ana Kilisesi, Sarı Saltık Türbesi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir'dir. Bekir'in memleketi anlamına gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va'il adlı Arap göçebe boyunun buraya yerleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed'dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid de denilmiştir.
ALINTIDIR...
YÖRESEL YEMEKLER:
Meftune, çiğ köfte, duvaklı pilav, lebeni ve nariye tatlısıdır. Yemekler bol etli, çok yağlı, baharatlı ve acı olur. Diyarbakır'ın masal ve efsâneleri, mânileri, halk edebiyâtı, ağıtları, türkü ve uzun havaları ve halk oyunları çok zengindir. Ünlü halk şâirleri yetişmiştir. Meşhur oyunları: Keşev, delile, halay, harrani, meyremo, poppori, tehayat, dunik, çaçan ve çapiktir.
YÖRESEL GİYİM:
Elbiseler çok renklidir. Atlas, canfes ve diba gibi kumaşlardan yapılır. Entari üstüne işlemeli hırka giyilir. Başlıklarda kullanılan gümüş tepelikler köyden köye değişir. Erkekler entari, şalvar, kuşak, şal, işlik ve yelek giyerler. Başa külah giyilir veya puşu sarılır.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Folklor sözcüğü, folk (=halk) ve lore (=bilim) kelimelerinden oluşup, halk bilimi anlamına gelmektedir. Folklor, uluslar arası kültürün yaratıcı bilimsel bir koludur. Tarih sürecinde bölgelere göre özelleşmiş, bölgelerle özdeşleşmiş, bu durumuyla kendisini bilimsel, teknik ve ori jinal bir şekilde ortaya koymuştur. Folklorun temelini; toplumların ekonomik yaşam şartları oluşturur. Dolayısıyla ortaya çıkması, gelişmesi halkların maddi ve manevi değerleriyle ilintilidir. Folklor ile halk oyunları kavramları özdeşleştirilerek, halk oyunları yerine folklor kavramı kullanıla gelmektedir. Oysa folklor genel bir kavram olup, toplumların maddi ve manevi değerlerini barındırır. Ömeğin, herhangi bir ülkenin, toplumun veya yörenin yemekleri, kıyafetleri, gelenek görenekleri, töreleri, halk oyunları, bayramları, eğlenceleri vb.. gibi değerlerin tümü folkloru oluşturmaktadır. Halk oyunları folklorun bir parçası olup, günlük yaşamdan kesitler, kahramanlık, birliktelik, nefret, aşk, sevgi, hayal, umut gibi insan yaşamını etkileyen değerleri sergiler. Zevkler ve dertler halaylarla, türkülerle, düğünlerle, müzikle, sanatçılarla dile getir ilir. Her ne kadar halk oyunlarında zevk ve eğlence görülüyorsa da, toplumların kanunu, ilişkileri, kültürü, kimliği öncelikli olarak dile getirilir. Onun için denilebilir ki folklor (halk oyunları) insanların eğitiminde rol oynar. Müzik eşliğinde oynanan oyunlar daki ahenk fark edildiği zaman, insan yaşamını ve sevgisini canlı kılar. Bir yan dan insanı üzer, dertlendirir, bir yandan da neşelendirir. Her ritim ve oyun insanlann gönlünde ayrı değişiklikler yaratır. Böylece halk oyunlan insanları manevi yönden etkiler. Halk oyunları, insanlık tarihi kadar eskidir. Halklar tarihinde insanlar, toplumlarını, örgütlüklerini, geri kalmışlığını halk oyunlarından ayırmamışlardır. Halkımız, bazen istemlerini, beklentilerini halk oyunlarıyla dile getirmiştir. Her ne kadar yazılamamışsa da, halkın yaşamında varlığını sürdürmüştür. Bazen de yurtseverlik, savaş, kavga, aşk, sevda gibi konular dile getirilmiştir. Halk oyunlarımız rengini kendi güzel coğrafyasından almıştır. Doğa ile bütünleşmiştir. Bu yüz den halk oyunlanmız çok zengindir. Bu yönüyle manevi bir güç olup, yaşantımızın bir aynasıdır. Halkımız, folkloru ile özellikle halk oyunlan kendisini Ortadoğu halklarına tanıtmıştır. Öte yandan kültürümüz yaşamımızın temelini oluşturmuştur. Halk şarkı, türkü ve oyunlarıyla kendini tanıtmıştır. Kültürel ilişkilerdeki zenginlik, ulusal ilişkileri de geliştirerek zenginleştirmiştir. Bölgemizde her yörenin kendine has oyunları vardır. Bu, yöreler arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine neden olmuştur. Her yörenin oyunları, o yöredeki insanların yaşantılarını sergiler.
Ömeğin, Hakkari'de oynanan ''Xelef'' oyunu, kimi ağaların ve aşiret reislerinin kahramanlıklarını, kiminin de zorbalıklarını dile getirir. Adıyaman'da oynanan ''Qimil'' oyununda ise toprağa bağlılık, üretim ilişkileri, kadın erkek ilişkileri (kolektivizm) dile getirilir. Bölgemizde oynanan oyunlarda dikkati çeken başka bir nokta da ekip başıdır. Ekip başı figürleriyle müzikle olan ahengini gösterir. Böylece yaratıcılığını serbest bir şekilde ortaya koyarak oyunun güzelliğini ve estetik yönünü tamamlar. Sonuç olarak, özelde halk oyunlarımızı genelde kültürümüzü kendimizde yaşatmak için bilimsel bir tarzda araştırmalı, tanımalı ve geliştirmeliyiz. Bunu yaparken de farklı kültürlere de saygı göstermeyi, değer ver meyi ve onlarla ilişki geliştirmeyi göz ardı etmemeliyiz
GELENEKSEL HALK OYUNLARİ
Diyarbakır ve çevresinin geleneksel oyunları .çok çeşitli canlı ve renklidir. Yöreye özgü nitelikleri vardır. Bölgemizde devki ve el vuruşturma figürlü oyunlar yaygındır. Oyunların çoğu halay türündedir. Çepik, lorke, çaçan, esmer, gırani, halayları en yaygınlarıdır. Halaylarda bir fasıl sırası bulunur. Ayrıca makamlara göre de sıra oluşturmaktadır.
KEŞEYO:
Bu oyunun sadece erkeklerce oynanması ve ilimize has olması en temel özelliğidir. Bu oyun delilo oynayan sarhoş bir Hıristiyan din adamının taklit edilişidir. Bu oyun delilo oyunun ayak vuruşlarının aynısı olup, ağır bir tempoda oynanmak tadır. İleri giderken sağ ayakla başlanır el ele serçe parmak teması ile kollar baş seviyesinin üzerinde havaya kaldırılarak oynanır. Önce sağ sonra sol tekrar sağ ve son olarak sol ayak öne vurulup tekrar sol ayak geriye doğru çekilir. Ellerin durumu değişir. Eller yere doğru indirilir. Her adım atılışında öne doğru birleşik olarak çıkarılır. Ayak hareketleri öne gidişin aksine geriye doğru önce sol sonra sağ, yine sol ve son olarak sağ ayak yere ve dize vurularak öne doğru adım atılır. Oyun böyle devam eder.
DELİLO:
Bu oyun üretimde birlik, dayanışma 46 içinde harcanan emeğin karşılığının alınmasından doğan sevinci yansıtır. Davul, zurna eşliğinde oynanır. Ezgisi 4/4'lüktür. Tempolu ve ritimlidir. Oyun süresince zur nadan değişik ezgiler çalınabilir. Serçe par maklardan tutuşulur. Kollar yere paraleldir. Oyun süresince içten dışa doğru yaylandırılır ya da sert biçimde sallandırılır. Oyuna sağ ayakla başlanır. Sağsol sağsol olmak şartı ile dört adım öne ve hafif sağa doğru atıİır. Son sol ayak vurulduktan sonra aynı ayak tekrar geri çekilir. Serçe parmakların tutulmasıyla dirsekler yarım açık, yanındaki oyuncuyla dirsekler bitişik ve her oyuncunun dirseği de kendi vücuduna bitişik olarak yalnız kadın ve erkeklerce oynandığı gibi karışık olarak da oynanır. Oyunda yöre türkü ve manileri (Delilo, Selimo, Tırlıanne, Ayvanda Yatan Oğlan vb. ) okunur.
HALAY:
Bu oyun en az üç kişi ile oynanır . oyunculara davul zurna eşlik eder. lzleyi ciye göre sahne uygulaması ve düzen yok tur. Oyun, başı çekenin yönetiminde oynanır. Halay başı elindeki puşuyla düzeni ve ritmi sağlar. Halaylarda neşe ve canlılık egemendir. Ölçülü devinimlerle oynanır. Halay müziği çeşitlidir. Ritm canlıdır. Ezgisi 2/4'lüktür. Kadın ve erkekler birlikte oynuyorlarsa; sol kol sağ kol üzerine gelir, içten parmaklar birbirine geçilir. Kollar ger gin, arkada kalacak biçimde kenetlenir. Bakışlar, dik ve serttir. Oyuncular omuz omuza verdikten sonra halay başlar. Sadece kadınlar oynuyorsa; el tutuşları değişir. Kollar çapraz olarak yanındakinin belinin üst ve alt tarafına atılır. Arkadan bakıldığında çapraz olduğu görülür. Halay iki bölümde oynanır. Birincisi sallanmadır. Diz kırılarak, dört uzun, iki kısa diz devinimi yapılır. Bu devinime beden ve omuzların ritmik biçimde eşlik etmesi gerekir. Omuz titretme erkekler içindir, kızlar düz oynar. Diyarbakır'da veya ilçelerinde, kırsal alanda halay oyununu kadınerkek beraber oynadıkları gibi sade erkek ve sade kadın türünde de oynarlar. Yalnız kadın vuruşları (öne çıkmak ) değişir. Bu kadınlara özgü olup kadınların fiziki yapılarına uygun olarak oluştuğu sanılmaktadır. Hafif öne eğilirler, sağsol sağsol olarak iki ayaklarını kullanıp, son ayak olan sol ayağı ön tarafa vurup geri çekerler. Kırsal alandaki erkek halayında ise kadınlarınkine benzer vuruşlar yapılmaktadır. Ancak ayaklar daha serbest ve daha ileri çıkarılarak yapılır. Merkez halayında ise vuruşlar küçük hafif öne eğilmiş olarak kırsal alandakinin aksine her iki ayak eşit olarak kullanılmaz. Sağ ayak üç defa sol ayak ise bir defa öne vurulup ileri gidilir. Vuruş noktasına geldiğinde ise ayak hareketleri aynı fakat sol ayak öne vurulup geri çekilir, son vuruş vurulup geri gelinir. Geri gelişte önce sol sonra sağ ayak lar hafif havaya kaldırılıp başlama nok tasına gelinir ve tekrar yerinde oynanmaya başlanır. Geri gelirken beklenmeden tekrar ileri çıkılabilir.
ESMER:
Sevinin vurgulandığı bir halk oyunudur. Figürlerde incelik, yumuşaklık vardır. Ezgisi 4/4'lüktür. Ara müziği her rani, türkü bölümü esmerim olan iki müzik li bir oyundur. Erkekler ve kadınlar tarafından oynanır. Tutuşları, halay oyunun daki gibi omuzlar kenetlene,cek şekilde olmalıdır. Oynama şekline ise sağ ayakla başlanır. Şehir merkezinde üçüncü ayakta diz kırılarak doğrulur ve akabinde sol ayak öne çıkarılır. Kırsalda ise üçüncü ayaktan sonra diz kırılmadan vücut yukarıdan hafif öne eğilerek arkaya doğru hafif olarak çıkılarak oynanır. Bu oyunda öne çıkışlarda birincide düz öne çıkılır. Öne çıkışların geri gelişleri de vardır. Oyun genellikle duy güzel olduğu için türkü söylenerekte oynanır .
TEK AYAK:
Halay türündendir. Tek grup ya da karşılıklı iki grupla oynanır. Bu oyunda ayak Vuruşları, halay müziğinden yarım ses aksaktır. Bu, ileriye çıkış figürlerinde ve dik oyunda özellik olarak belirir. Müzik ezgisi 2/4'lüktür. Karşılıklı oynamada belir gin özellik, atak devinimleridir. Bu oyunda ki tutuşlar da halay ve esmerde olduğu gibidir. Üç defa sağ ve sol ayaklar yerinde kaldırılıp indirilir. Sol ayakla birlikte vücut hafif öne çıkarılır ve eğilinir. Sol ayak öne Vurulup geri çekilir. Öne çıkma halayda olduğu gibidir. Geri gelişler de vardır. Davul Vuruşu halaydaki gibi seri olmayıp kesik kesik olur.
ÇiFT AYAK:
Bu oyunda da tutuşlar, tek ayak oyununda olduğu gibidir. Sol ayaklarını iki kez vurup çekerek oynadıkları bir oyundur. Öne çıkma ve geri gelişler de vardır. Davulun vuruşu ke------. Öne çıkma halayda olduğu gibidir. Ancak, sol ayak savurması iki defa olur. çapraz olması ve sağ ayağın hareketidrL Öne çıkmak beklemeden olduğu gibi, geri gelişte vardır Davulun vuruşlan da ritme göredir.
ÇEPİK:
Adını el çırpmadan alır, Savaş, kavga ve çekişmeyi simgeler. Oyun gruplara ayrılarak ya da teke tek vuruşarak oynanır. Çepik üç bölümdüL Kabadayı, hücum ve çarpışmadan oluşuL Yürüyüşler saldırı ve çağn biçimindedir. Oyunun en belirgin özelliği oynayışta eşitliğe önem verilmesidir. Erkek erkeğe, k1z kıza karşı oynaL Ezgisi 214'lüktüL Sağ ayakla başlanır. Sağsolsağ adımlar atılır Sağ ayakta sekilir. Sol ayak sağın yanına yere vurulur ve sol atılarak sürdürülür. Sekme sonrası tüm vuruşlarda el çırpılır Karşı karşıya gelinip eller birbirine vurulur. Vuruşlar yapıldıktan sonra dönme oluL Oyunun seyri serbesttir.
PAPURE:
Oyun sağ ayakla başlar. Dairenin oluşumunu sağlamak için ileri doğru iki adım atılır. Sağ yere vurulup sol ayak sağa doğru savrularak çift düşülür. Bundan sonra oyunun Diki oynanır. Oyunun diki halay oyununun diki gibidir. Komut geldikten sonra sağ ayak yere vurulur, sol ileri çıkanlır geri yerine gelirken sağ ayakla bir Ükte çift düşülerek oyunda üçüncü figür olan çapraz oynanır Oyunun çaprazı sağ solsağ yapılarak oyun devam eder. Oyunun tutuş şekli baş parmaklar açık, önündeki oyuncunun omuz kemiklerini kavrayacak şekilde dairesel olarak oynanan oyundur.
MERYEMO:
Oyun sağ ayakla başlar sağ ayak ileri, yana doğru atılarak sağsol sağsol,
ÇAÇAN:
Tutuşlar, halay esmer tekayak çiftayakta olduğu gibidir. Halaya çok benzer. Farklılık ise çıkışlardan sonraki figürlerin
SEYİRLİK HALK OYUNLARI :
Diyarbakır yöresinin yaşam biçimlerinden kaynaklanan köy seyirlik oyunları vardır. Bunlardan bazılan; Teşiberi, Gur u Pez, Şur u Mertal vb. dır.
TEŞİBERİ:
Müziksiz ya da müzik eşliğinde oynanabilir. Oyunun temeli öykünmeye dayanır. Oyunculann mimikleri önem taşır. Öykündükleri eylemlerle özdeşleşirler. TeşiBeri oyununun konulan çok çeşitlidir. Bunlar günlük işlerden, yaşayıştan kay naklanır. Oyun, adını yün eğirme eyleminden almıştır. Teşi, yün eğirmeye yarayan bir araçtır. Beri, köy kadınları ve kızlarının süt sağmak için toplandıklan yerdir. Köy kızları buraya hayvan sağmak için gelirken eğirecekleri yünleri de getirirler. Kızların beriye gelişi köy delikanlılannın beklediği bir olaydır. Buluşmaya olanak sağlar. Kızlardan sonra köy delikanlıları da alana toplanır. Hayvanların sağılması bitince oyunlar oynanır. Oyunda, delikanlılar kızların yaptıklarına öykünürler. Gösteri, müziksiz ya da davul zuma eşliğinde olur. Bu oyun günlük yaşamın çeşitli eylemlerine öykünerek de oynanabilir.
GUR U PEZ:
Yörenin kırsal kesiminin günlük yaşamından kaynaklanan bir oyundur. Köylerde hayvanlar, nöbetleşe ya da tek bir çoban tutularak otlatılır. Akşam da otlakta kalınır. Oyunda yaylada toplanan sürüye kurdun saldırması anlatılır. Bu saldırıda çobanın sürüyü özveriyle savunması ve saldırıyı savuşturması sergilenir. Oyunda; bir çoban, bir köpek, bir kurt, koyunlar vardır. Koyunlar halka olur. Bağdaş kurup, sağ elle sol ayağın baş parmağını ve sol elle sağ ayağın baş parmağını (ayaktan çapraz) tutarlar. Çoban, koyunların çevresinde koşarak elini her birinin başına koyar. Bu arada köpekte çobanın ve koyunların etrafında gezinip, sürünün dağılmasını engeller. Çoban, bir çeşit yoklama yaparken yöreye özgü ağızla tekerlemeler söyler. Koyunlar söz aralarında rüzgara öykünerek sesler çıkarır. Çoban, tekerlemesi bitince başını bir koyunun sırtına dayar ve uyur. Köpek ise sürünün etrafında dolandıktan sonra uyumaya başlar. Onu ve çobanı gözetlemekte olan kurt yavaşça sürüye sokulur. Birden saldırarak koyunlardan birini kapıp kaçırır. Koyun bağırarak yardım İster. Çoban uyanır ardından koşar, ama kurtaramaz. Ancak kurt başka bir koyun kaçıramadan öldürülür. Koyunlar ölen kurdun çevresinde kızgınlıklarını anlatır biçimde dönerler. Çobanla kurt arsındaki kovalamacanın nereye kadar olacağını oyuncular belirler. Bu sınır bir çizgi, bir tepelik, bir ağaç arkası, masa veya sandalye gibi nesneler olabilir.
GELENEK ve GÖRENEKLER...
Bölgenin tüm kesimlerinde devam eden gelenek ve görenekler geçerliliğini sürdürmektedir.
Halk arasında yaygın olan inanışa göre ;
*Geceleyin tırnak kesilmez.
*Oda ve evin içi geceleyin süpürülmez.
*Cuma günü dikiş ve yama yapılmaz.
*Akşam üzeri kapı eşiğinde durmak uğursuzluk getirir.
*Her cuma akşamı her evden ölülerin sevabına yemek verilir.
ESKİ DİYARBAKIR DÜĞÜNLERİ
Çok önemli olan iki gelenek manevi değerlere verilen önemi göstermeleri açısından çok önemlidir.
YAS
Bir kişi öldüğünde üç gün süre ile yas tutulur. Herkes başsağlığına gider ve Fatiha suresi okunur. Yedinci gün ise yalnız kadınlar ölü evine giderler. Ağlanır ve Ağıtlar söylenir. İlk günün sabahı kadınlar ve yakınları erkenden mezar yerine giderler. Ölüsü olan evde yedi gün süre ile yemek pişmez. Komşu, akraba ve sevenler yemek pişirerek yas evine gönderirler. Fazla yemekler fakirlere dağıtılır. Kırkıncı günü mevlit okutulur. Helva yapılır ve ekmekle birlikte dağıtılır. İlk dini bayramda "Kara Bayram" denilerek bayram kutlamasına gidilmez. Herkes tekrar yas evine gider ve başsağlığı dileyerek Fatiha suresi okunur.
KİRVELİK
Erkek çocuğu olan kişi daha önceden sevdiği, saydığı birine teklif eder. Sünnet düğününde bu kişinin kucağına çocuklarını oturtarak sünnet ederler. İşte bu kişiye kirve denir. Kirve olacak kişi bütçesine göre çocuğa hediyeler alır. Yapılan törenlerde bulunur. Sünnetten sonra kirve ve ailesi baklavalar açar sünnet yapan ailenin bütün fertlerine hediyeler alıp ziyarete gider. Bu ziyaretten birkaç gün sonra sünnet yapan aile aynı şekilde kirve evine giderler. Böylece iki aile birbirini yakın akraba olarak kabul ederler. Birbirinden kız alıp vermezler. Kirve aileden biri sayılır ve sevilir.
Kültürün bir parçası olan Foklor zengin ve çeşitliliğe sahiptir. Halk oyunlarında genellikle ürünün bolluğu, hayvanların verimliliği, aşiretler arası kavga ve barışlar, düğün ve bayramlarda insanın mutluluğu coşkusu ve düşüncesi işlenmiştir. Ayak ve El vuruşturma figürlü oyunlar yaygındır. Oyunlar Davul Zurna eşliğinde oynanmakta olup başlıca oyunlar ; Delilo, Lorke, Halay, Harani, Esmer, Çaçan, İki ayak ve çepiktir. Diyarbakır'ın kendine özgü rengarenk folklorik giysileri geçmişini gelenek ve göreneklerini yansıtmaktadır. Erkek giysileri ; Şalvar, Kırkdüğme, Yelek, Fes, İşlik konçlu ayakkabıdır. Kadın giysileri : Kofi (Kadın Başlığı), Fistan, Dari, Leçek (Tülbent) Puşu ve Kuşaktır. (Detaylı Bilgiler Halkoyunları bölümünde yer almaktadır.)
Halk arasında her zaman kullanılan atasözü, deyim, dua olduğu gibi beddualar da vardır.
ATASÖZÜ ve DEYİM
Apar : Götür
Kastal : Çeşme
Degenek : Sopa
Küçe : Sokak
Zumzuk : Yumruk
Gel Ölüme Gelem Ölüne
Akan sudan değil durgun sudan kork.
Deli deliyi görünce degnegini saklar.
DUALAR - BEDDUALAR
Kara gün görmiyesen, dırnağın daşa değmiye, paşa olasan inşallah.
Kara yere giresen, o boyda kalasan, gün yüzi görmiyesen.Kadan başıma gele.
Eski Diyarbakır düğünleri, o zaman zevk eğlence, yaşayış ve refah bakımından durumlarını göstermesi itibarı ile çok önemlidir. Bu düğünler bir kaç safha gösterir ki bu safhaların hepsi ayrı ayrı özellik taşırlar.
Kız İstenmesi ve Şerbet: Eski dönemlerde kadınlarda örtünme mecburiyeti olduğundan genelde delikanlılar kızları göremezlerdi. Bundan dolayı evlenecek delikanlılar, kendileri görmeden anne ve babalarının beğeneceği kızı alırlardı. Aile beğendiği kızın ailesinden evet cevabı alınca, kızı istemeye giderdi. Burada Kesi-biçi yapılır; yani verilecek başlıkta anlaşılır, dua edilirdi. Bundan sonra kız evine, özel olarak hazırlanmış şeker ve şerbetler pazartesi veya perşembe günü kız evine eğlence tertiplenerek ve törenle gönderilirdi. Giden kafilenin önünde biri ilahi okurken beraberindekiler de amin diye bağırırlardı. Bu arada bir kadın da arada bir Tili-li diye bağırırdı. Bu durum kız evine kadar devam ederdi. Bundan üç gün sonra kız tarafına şerbete gidilirdi. Sonraki günlerde karşılıklı yemek davetleri yapılırdı. Ancak bu süre zarfında kız, oğlan tarafına gözükmezdi.
Başlık, Nişan ve Çeyiz Hazırlığı: Oğlan tarafından biri başlıkla beraber nişan hediyeleri ve mücevherleri götürürdü. Başlık altın para olabileceği gibi; arazi, ev ve dükkan da olabilirdi. Çeyiz hazırlığı müddeti, kısa veya uzun sürebilirdi. Çeyiz eşyaları genelde; atlas yataklar, allı-mavili yorganlar, renkli ve işlemeli yastıklar, gümüş çekmece, gümüş kupa, el aynası, gümüş nalın, hamam tası, büyük endam aynaları, fildişi çekmece, mücevherat için kafes, avizeler, içecek takımları, 40-50 adet çit, rahle, ceviz sandık, tepsilerden oluşmaktaydı.
Mum ve Kına: Düğünden bir hafta önce oğlan evi, kıza kına ve mum hazırlar. Kına bir leğene konur üstüne şeker serpilir, telli ve ipekli bir bohçaya sarılırdı. Özel olarak hazırlanmış mumla kına düğüne bir hafta önceki perşembe günü törenle kız evine gönderilirdi. Bu tören sırasında ilahi okunur, ti l ili sesleri ile ihtişamlı bir şekilde kız evine gidilirdi.
Çeyizin Serilmesi ve Kına Gecesi: Bundan sonra kız evi büyük bir oda ayırıp çeyizi özenle sererdi. Serilen çeyiz üç gün boyunca herkese gösterilirdi. Çeyiz eşyaları bir deftere kaydedilirdi. Üç gün sonra damat tarafı defterde yazılı olan çeyizi kontrol ettikten sonra muntazam bir şekilde topladıktan sonra aynı şekilde törenle götürülür ve gelin ile güveyin odasına yerleştirilirdi. Çeyizin oğlan evine gidişinden sonra, düğün törenine geçilirdi. Gelinin el ve ayakları kınalanır. Çalgılar çalınır, maniler ve şarkılar söylenirdi. Düğün töreninden sonra oğlan evine götürülen gelin, kapıdan içeri girmeden içi su dolu bir testiyi yere çalıp kırarak içeri girerdi. Ayağına koyun postu serilirdi. Bu şekilde düğün yapılmış olurdu.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Diyarbakır Karpuzu, Malabadi Köprüsü, Diyarbakır Surları, Ergani Bakırı, Behrampaşa Camii, Delilo Halkoyunu, Deliller Hanı, Diyarbakır Sokakları, ( Küçeler ) Hilar Kayalıkları, Çermik Kaplıcası, Meryem Ana Kilisesi, Sarı Saltık Türbesi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir'dir. Bekir'in memleketi anlamına gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va'il adlı Arap göçebe boyunun buraya yerleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed'dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid de denilmiştir.
ALINTIDIR...