- 14 Aralık 2013
- 8.314
- 6.284
- Konu Sahibi vargasabreu
- #1
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mercedes dışında bir de uçak tahsis edeceklerini açıkladığı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez için "yalnız Türkiye'nin değil İslam coğrafyasının saygın bir dini lideridir, Vatikan'daki gibi dini liderdir" diyerek laikliğe dönük büyük bir saldırıya imza attı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün NTV'de sarf ettiği sözler, Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar laikliğe karşı yapılmış en büyük saldırılardan biri olarak tarihe geçti. Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez için "yalnız Türkiye'nin değil İslam coğrafyasının saygın bir dini lideridir" ifadelerini kullandı ve Papa ile eş bir konumda olduğunu vurguladı.
Dün NTV kanalında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtlayan Erdoğan, program boyunca bir hayli gergin görünüyordu. Haksever'in HDP ve Diyanet ile ilgili sorularını sert bir üslupla yanıtlayan Erdoğan, bu haliyle, Gezi Direnişi'nin ilk günlerinde Habertürk kanalında Fatih Altaylı'yla yaptığı görüşmedekine benzer bir ruh halini yansıtıyordu.
Erdoğan'ın dünkü programda söylediği sözlerden en çok öne çıkanı, Diyanet İşleri Başkanı'nın makam aracıyla ilgili tartışmalara verdiği yanıt oldu. Cumhurbaşkanı'nın Mehmet Görmez'e uçak tahsis edileceğini duyurduğu sözleri, programına ardından en çok konuşulan konulardan biri oldu.
Öte yandan, programda sarf edilen şu sözler, laikliğe ve Diyanet İşleri Başkanı'nın görev ve yetkilerinin kapsamına ilişkin çok ciddi bir çıkış anlamına geliyordu:
"Mehmet Görmez Bey sadece Türkiye'nin dini lideri değildir, öyle de ele alamayız. Adeta İslam coğrafyası içerisinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir.
Bu beyefendiler niçin şöyle bir bakmazlar Hristiyan coğrafyasına? Vatikan'a niye bakmazlar? Vatikan'da dini lider, özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyoruz?"
Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı, Osmanlı padişahının sahip olduğu halifelik yetkisinin kaldırılmasının ardından, laiklik esasına göre kurulmuş bir idari organ olma niteliği taşıyor.
Halifelik, Erdoğan'ın Diyanet için söylediklerine benzer şekilde, yalnız Türkiye toprakları için değil, İslam coğrafyası için de bir dini liderlik anlamına geliyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nde ise dini liderlik vasfı, herhangi bir kişi ya da kurum için ortadan kaldırıldı, devletin din işlerine müdahalesinin bir aracı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevlerini bildiren 633 sayılı kanuna göre, "Başkanlığın en üst amiri olan Diyanet İşleri Başkanı, Başkanlığı temsil eder. Başkan din hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması için gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla; kaynakların etkin kullanımını sağlar; hizmetlerin düzenlenmesi, yürütülmesi, koordinasyonu ve denetlenmesi görevlerini yerine getirir; strateji, hedef ve performans kriterlerini belirleyip uygulanmasını temin eder; din hizmetleri ile ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapar."
Anayasa'nın 136. maddesi ise bu kurumu ve başkanını şöyle tanımlar: "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir."
Görüldüğü gibi, Diyanet İşleri Başkanı, devletin İslam dini ile ilgili konularda görev verdiği bir memur olmanın dışında bir değer taşımıyor.
Tarih boyunca özellikle de Türkiye topraklarında dinin siyasetle hep içli dışlı olduğu, siyasi kararların, savaşların ya da işgallerin dinle gerekçelendirildiği, dinin siyasetin içinde olduğu göz önüne alındığında, Diyanet İşleri Başkanı'nın dini lider olarak tanımlanması, hilafetin yeniden Türkiye'nin gündemine sokulması, halifeliğe benzer bir mevkinin yeniden tarif edilmesi anlamına geliyor.
Bu durum, Erdoğan'ın Vatikan benzetmesiyle iyiden iyiye pekişiyor. Vatikan, yani papalık, bilindiği gibi, Hristiyanlığın Katolik mezhebinin dini liderliğini tanımlıyor. Vatikan'ın devlet başkanı da olan Papa, hem dünyadaki tüm Katolik kiliselerinin, mali, idari ve dini liderliğini yaparken, bir yandan da siyasi bir titre sahip. Vatikan Devleti'nin başkanı olan ve bu bakımdan siyasi bir misyonu olan Papa, bir yandan da devletin dini olarak Katolikliği benimsemiş tüm ülkelerin iç-dış politikasını müdahale ediyor. Papalık bu bakımdan da siyasi bir misyona sahip. Bu noktada Erdoğan'ın, Mehmet Görmez'in Vatikan'a benzer şekilde, Türkiye sınırlarını aşan misyonuna gönderme yapması, AKP Türkiyesi'nin bölgeye dönük müdahaleci siyasi hedeflerinde Diyanet'e yüklenen rolü de yansıtıyor.
Evet, Erdoğan dün büyük suçlarından birini daha işledi.
Diyanet İşleri Başkanı dini lider olarak tanımlandı.
Vatikan'la özdeşleştirildi.
Bu kişinin yalnız Türkiye'ye ilişkin değil tüm İslam coğrafyasına dair misyonlarından söz edildi.
Ve tüm bunları, Cumhuriyet'in Cumhurbaşkanı yaptı.
http://ilerihaber.org/diyanet-baskani-vatikandaki-gibi-dini-liderdir/15963/
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün NTV'de sarf ettiği sözler, Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar laikliğe karşı yapılmış en büyük saldırılardan biri olarak tarihe geçti. Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez için "yalnız Türkiye'nin değil İslam coğrafyasının saygın bir dini lideridir" ifadelerini kullandı ve Papa ile eş bir konumda olduğunu vurguladı.
Dün NTV kanalında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtlayan Erdoğan, program boyunca bir hayli gergin görünüyordu. Haksever'in HDP ve Diyanet ile ilgili sorularını sert bir üslupla yanıtlayan Erdoğan, bu haliyle, Gezi Direnişi'nin ilk günlerinde Habertürk kanalında Fatih Altaylı'yla yaptığı görüşmedekine benzer bir ruh halini yansıtıyordu.
Erdoğan'ın dünkü programda söylediği sözlerden en çok öne çıkanı, Diyanet İşleri Başkanı'nın makam aracıyla ilgili tartışmalara verdiği yanıt oldu. Cumhurbaşkanı'nın Mehmet Görmez'e uçak tahsis edileceğini duyurduğu sözleri, programına ardından en çok konuşulan konulardan biri oldu.
Öte yandan, programda sarf edilen şu sözler, laikliğe ve Diyanet İşleri Başkanı'nın görev ve yetkilerinin kapsamına ilişkin çok ciddi bir çıkış anlamına geliyordu:
"Mehmet Görmez Bey sadece Türkiye'nin dini lideri değildir, öyle de ele alamayız. Adeta İslam coğrafyası içerisinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir.
Bu beyefendiler niçin şöyle bir bakmazlar Hristiyan coğrafyasına? Vatikan'a niye bakmazlar? Vatikan'da dini lider, özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyoruz?"
Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı, Osmanlı padişahının sahip olduğu halifelik yetkisinin kaldırılmasının ardından, laiklik esasına göre kurulmuş bir idari organ olma niteliği taşıyor.
Halifelik, Erdoğan'ın Diyanet için söylediklerine benzer şekilde, yalnız Türkiye toprakları için değil, İslam coğrafyası için de bir dini liderlik anlamına geliyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nde ise dini liderlik vasfı, herhangi bir kişi ya da kurum için ortadan kaldırıldı, devletin din işlerine müdahalesinin bir aracı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevlerini bildiren 633 sayılı kanuna göre, "Başkanlığın en üst amiri olan Diyanet İşleri Başkanı, Başkanlığı temsil eder. Başkan din hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması için gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla; kaynakların etkin kullanımını sağlar; hizmetlerin düzenlenmesi, yürütülmesi, koordinasyonu ve denetlenmesi görevlerini yerine getirir; strateji, hedef ve performans kriterlerini belirleyip uygulanmasını temin eder; din hizmetleri ile ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapar."
Anayasa'nın 136. maddesi ise bu kurumu ve başkanını şöyle tanımlar: "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir."
Görüldüğü gibi, Diyanet İşleri Başkanı, devletin İslam dini ile ilgili konularda görev verdiği bir memur olmanın dışında bir değer taşımıyor.
Tarih boyunca özellikle de Türkiye topraklarında dinin siyasetle hep içli dışlı olduğu, siyasi kararların, savaşların ya da işgallerin dinle gerekçelendirildiği, dinin siyasetin içinde olduğu göz önüne alındığında, Diyanet İşleri Başkanı'nın dini lider olarak tanımlanması, hilafetin yeniden Türkiye'nin gündemine sokulması, halifeliğe benzer bir mevkinin yeniden tarif edilmesi anlamına geliyor.
Bu durum, Erdoğan'ın Vatikan benzetmesiyle iyiden iyiye pekişiyor. Vatikan, yani papalık, bilindiği gibi, Hristiyanlığın Katolik mezhebinin dini liderliğini tanımlıyor. Vatikan'ın devlet başkanı da olan Papa, hem dünyadaki tüm Katolik kiliselerinin, mali, idari ve dini liderliğini yaparken, bir yandan da siyasi bir titre sahip. Vatikan Devleti'nin başkanı olan ve bu bakımdan siyasi bir misyonu olan Papa, bir yandan da devletin dini olarak Katolikliği benimsemiş tüm ülkelerin iç-dış politikasını müdahale ediyor. Papalık bu bakımdan da siyasi bir misyona sahip. Bu noktada Erdoğan'ın, Mehmet Görmez'in Vatikan'a benzer şekilde, Türkiye sınırlarını aşan misyonuna gönderme yapması, AKP Türkiyesi'nin bölgeye dönük müdahaleci siyasi hedeflerinde Diyanet'e yüklenen rolü de yansıtıyor.
Evet, Erdoğan dün büyük suçlarından birini daha işledi.
Diyanet İşleri Başkanı dini lider olarak tanımlandı.
Vatikan'la özdeşleştirildi.
Bu kişinin yalnız Türkiye'ye ilişkin değil tüm İslam coğrafyasına dair misyonlarından söz edildi.
Ve tüm bunları, Cumhuriyet'in Cumhurbaşkanı yaptı.
http://ilerihaber.org/diyanet-baskani-vatikandaki-gibi-dini-liderdir/15963/