- 10 Ağustos 2009
- 26.096
- 18.285
haber.sol.org.tr/toplum/dinsellesen-toplumda-cinsel-suclar-neden-artiyor-1-143977
Dinselleşen toplumda cinsel suçlar
neden artıyor? - 1
"Dinselleşen ve kamusal alanın
dinsel referanslarla düzenlendiği bir
toplumda cinsel suçlardaki artış
neyle açıklanabilir?" sorusunu
Psikiyatrist Eren Ezgi Gevher'e
sorduk. Gevher, "Cinsel suçlardaki
artışın nedenlerini insan ruhundaki
patolojilerde aramaya çalışırken,
sosyolojik çerçeveyi ıskalamamak
lazım" dedi. Gevher, "İslâmiyeti de
kapsayan erkek egemen
yaklaşımlar, erkeğin tahrik olmasını
'doğal', kadınını rızasına
bakmaksızın eyleme geçmesini de
'meşru' sayıyor" diye konuştu.
Ahmet Çınar
Çarşamba, 27 Ocak 2016 14:07
Son zamanlarda okuduğumuz,
izlediğimiz haberlerde kimi din
dersi öğretmenlerinin, Kuran kursu
hocalarının, ilahiyat
akademisyenlerinin ya da yaşamını
dinsel referanslarla kuran, siyasal
İslâmın temsilcileri diyebileceğimiz
kimlikteki kişilerin, bazı cinsel
suçların faili olduğunu
gözlemliyoruz. Taciz, tecavüz,
pedofili gibi cinsel suçları işleyen
kişiler, dindar ya da muhafazakâr
kesimden olunca, her nedense bu
vakalar kamuoyunda daha çok
tartışılıyor, basın yayın
organlarında daha çok yer buluyor.
Cinsel istismarda bulunan din dersi
öğretmeni, tecavüz eden Kuran
kursu hocası, çocuk pornosuyla
yakalanan İlahiyat profesörü... Buna
paralel olarak siyasal İslâmcı, dinci
kesimde sürekli cinselliğe yönelik
fetvalar... Diyanet'in pedofiliye
adeta hoşgörülü yaklaşımı... Tüm
bu yaşananlar, ister istemez
insanlara “neler oluyor?” sorusunu
sordurtuyor.
Yaşamını dinsel referanslara göre
düzenleyen, giderek toplumu da
dinselleştirme çabası içinde olan
kesimlerdeki cinsel suç artışı her
açıdan dikkat çekiyor. Belki bu
vakalar eskiden de yaşanıyordu,
şimdi daha görünür hale geldi...
Hayatını dinsel referanslarla kuran,
dinsel kimliğini kamuya açık hale
getiren, dahası toplumun
dinselleşmesinde payı olan ya da
dinselleşmenin propagandasını
yapan kesimde, bu tür cinsel
suçların artmasının altında yatan
dinamikler nelerdir? Bunun
psikolojik kökenleri neler olabilir?
Bunun nedeni ikiyüzlü bir ahlak
anlayışı mıdır? Kadınlar ve
erkeklerin sosyal yaşamı
paylaşmasını eleştiren kesim, diğer
yanda kapalı kapılar ardında neden
bu tür suçlara yöneliyor olabilir?
Sevgililerin yolda el ele
yürümesinden, öpüşmesinden
rahatsız olan kesim, niçin gizli-
kapaklı cinsel suçların faili haline
gelir?
Toplumda dinselleşme ve buna
bağlı olarak dinsel baskı arttıkça,
cinsel suçlar da mı artıyor? Tövbe
mekanizması, affedilme beklentisi
bu durumu artırıyor olabilir mi?
Tüm bunları Psikiyatrist Eren Ezgi
Gevher’e sorduk.
Bu konudaki değerlendirmelerini
soL’a anlatan Psikiyatrist Eren Ezgi
Gevher, tespit ve gözlemlerini
bizimle paylaştı.
Eren Ezgi Gevher’in
değerlendirmeleri şöyle:
Son dönemlerde artan bu olgular
tek başına “insan doğası” veya
psikiyatrik temellerle açıklanamaz.
Bu, toplumsal iktidar ilişkileri ve
birey toplum ilişkilenmesi
bağlamında değerlendirmedikçe
bütün söylenenler eksik kalacaktır.
Çünkü “birey” ve bireyin neredeyse
bütün tercihleri topluma içkindir.
Cinselliğin net bir doğası mevcut
değildir. Biyolojik olarak
doğamızda cinsellik dürtüsü ve
yaşama dürtüsü gibi temel
dürtülerin varlığından söz edebiliriz
ancak insanın ideal bir cinsellik
yaşama patterni olduğunu
söylemek mümkün değildir.
Toplumsal ilişkiler cinsel haz alma
isteğini ve cinsel dürtüleri çok
çeşitli mekanizmalarla birlikte bir
cinsellik patternine dönüştürür.
Dolayısıyla bizim cinsel ilişkileri
yaşama biçimindeki tercihlerimiz
de toplumun ihtiyaçlarıyla
ilişkilenir.
“İKTİDAR ÜREME DIŞI CİNSELLİĞİ
SİSTEM DIŞI GÖRÜYOR”
Egemen ideolojinin cinsellik alanına
olan baskıcı müdahalesini az ya da
çok her dönemde görebilmek
mümkündür. Ancak AKP dönemiyle
birlikte bu baskıların ivmelendiğini
görmekteyiz. İktidarın bu konuda
yaptığı açıklamalar, çoğu zaman bir
gaf olarak değerlendirildi, ancak ne
yazık ki bu meseleyi basit bir dil
sürçmesi olarak değerlendirmek
pek mümkün görünmüyor. Kızlı
erkekli aynı evde yaşayanların
ihbarı, kadınlara ve LGBTTİ'lere
yönelik yapılan açıklamalar,
evliliklerdeki çocuk sayısı, tecavüze
uğrayan kadın ve çocuklara
uygulanması planlanan kürtaj
yasağı gibi girişimlerin ortak
özelliği, iktidarın üreme ile
neticelenmeyen sevişmeyi işlevsiz
görmeleri ile oldukça ilişkili
görünüyor. Cinsellik üreme faaliyeti
ile sınırlandırıldığında üreme amacı
gütmeyen bütün ilişkilenme
biçimleri de (evlilik dışı seks,
LGBTTİ'lerin cinsellikleri gibi)
dolayısıyla sistem dışı olarak
görülmektedir. İktidarın benzer
müdahaleleri sayesinde dinsel
referanslar üzerinden gelişen
söylem dili, AKP'nin kitle
konsolidasyonunu sağlamasının
yanı sıra,
Dinselleşen toplumda cinsel suçlar
neden artıyor? - 1
"Dinselleşen ve kamusal alanın
dinsel referanslarla düzenlendiği bir
toplumda cinsel suçlardaki artış
neyle açıklanabilir?" sorusunu
Psikiyatrist Eren Ezgi Gevher'e
sorduk. Gevher, "Cinsel suçlardaki
artışın nedenlerini insan ruhundaki
patolojilerde aramaya çalışırken,
sosyolojik çerçeveyi ıskalamamak
lazım" dedi. Gevher, "İslâmiyeti de
kapsayan erkek egemen
yaklaşımlar, erkeğin tahrik olmasını
'doğal', kadınını rızasına
bakmaksızın eyleme geçmesini de
'meşru' sayıyor" diye konuştu.
Ahmet Çınar
Çarşamba, 27 Ocak 2016 14:07
Son zamanlarda okuduğumuz,
izlediğimiz haberlerde kimi din
dersi öğretmenlerinin, Kuran kursu
hocalarının, ilahiyat
akademisyenlerinin ya da yaşamını
dinsel referanslarla kuran, siyasal
İslâmın temsilcileri diyebileceğimiz
kimlikteki kişilerin, bazı cinsel
suçların faili olduğunu
gözlemliyoruz. Taciz, tecavüz,
pedofili gibi cinsel suçları işleyen
kişiler, dindar ya da muhafazakâr
kesimden olunca, her nedense bu
vakalar kamuoyunda daha çok
tartışılıyor, basın yayın
organlarında daha çok yer buluyor.
Cinsel istismarda bulunan din dersi
öğretmeni, tecavüz eden Kuran
kursu hocası, çocuk pornosuyla
yakalanan İlahiyat profesörü... Buna
paralel olarak siyasal İslâmcı, dinci
kesimde sürekli cinselliğe yönelik
fetvalar... Diyanet'in pedofiliye
adeta hoşgörülü yaklaşımı... Tüm
bu yaşananlar, ister istemez
insanlara “neler oluyor?” sorusunu
sordurtuyor.
Yaşamını dinsel referanslara göre
düzenleyen, giderek toplumu da
dinselleştirme çabası içinde olan
kesimlerdeki cinsel suç artışı her
açıdan dikkat çekiyor. Belki bu
vakalar eskiden de yaşanıyordu,
şimdi daha görünür hale geldi...
Hayatını dinsel referanslarla kuran,
dinsel kimliğini kamuya açık hale
getiren, dahası toplumun
dinselleşmesinde payı olan ya da
dinselleşmenin propagandasını
yapan kesimde, bu tür cinsel
suçların artmasının altında yatan
dinamikler nelerdir? Bunun
psikolojik kökenleri neler olabilir?
Bunun nedeni ikiyüzlü bir ahlak
anlayışı mıdır? Kadınlar ve
erkeklerin sosyal yaşamı
paylaşmasını eleştiren kesim, diğer
yanda kapalı kapılar ardında neden
bu tür suçlara yöneliyor olabilir?
Sevgililerin yolda el ele
yürümesinden, öpüşmesinden
rahatsız olan kesim, niçin gizli-
kapaklı cinsel suçların faili haline
gelir?
Toplumda dinselleşme ve buna
bağlı olarak dinsel baskı arttıkça,
cinsel suçlar da mı artıyor? Tövbe
mekanizması, affedilme beklentisi
bu durumu artırıyor olabilir mi?
Tüm bunları Psikiyatrist Eren Ezgi
Gevher’e sorduk.
Bu konudaki değerlendirmelerini
soL’a anlatan Psikiyatrist Eren Ezgi
Gevher, tespit ve gözlemlerini
bizimle paylaştı.
Eren Ezgi Gevher’in
değerlendirmeleri şöyle:
Son dönemlerde artan bu olgular
tek başına “insan doğası” veya
psikiyatrik temellerle açıklanamaz.
Bu, toplumsal iktidar ilişkileri ve
birey toplum ilişkilenmesi
bağlamında değerlendirmedikçe
bütün söylenenler eksik kalacaktır.
Çünkü “birey” ve bireyin neredeyse
bütün tercihleri topluma içkindir.
Cinselliğin net bir doğası mevcut
değildir. Biyolojik olarak
doğamızda cinsellik dürtüsü ve
yaşama dürtüsü gibi temel
dürtülerin varlığından söz edebiliriz
ancak insanın ideal bir cinsellik
yaşama patterni olduğunu
söylemek mümkün değildir.
Toplumsal ilişkiler cinsel haz alma
isteğini ve cinsel dürtüleri çok
çeşitli mekanizmalarla birlikte bir
cinsellik patternine dönüştürür.
Dolayısıyla bizim cinsel ilişkileri
yaşama biçimindeki tercihlerimiz
de toplumun ihtiyaçlarıyla
ilişkilenir.
“İKTİDAR ÜREME DIŞI CİNSELLİĞİ
SİSTEM DIŞI GÖRÜYOR”
Egemen ideolojinin cinsellik alanına
olan baskıcı müdahalesini az ya da
çok her dönemde görebilmek
mümkündür. Ancak AKP dönemiyle
birlikte bu baskıların ivmelendiğini
görmekteyiz. İktidarın bu konuda
yaptığı açıklamalar, çoğu zaman bir
gaf olarak değerlendirildi, ancak ne
yazık ki bu meseleyi basit bir dil
sürçmesi olarak değerlendirmek
pek mümkün görünmüyor. Kızlı
erkekli aynı evde yaşayanların
ihbarı, kadınlara ve LGBTTİ'lere
yönelik yapılan açıklamalar,
evliliklerdeki çocuk sayısı, tecavüze
uğrayan kadın ve çocuklara
uygulanması planlanan kürtaj
yasağı gibi girişimlerin ortak
özelliği, iktidarın üreme ile
neticelenmeyen sevişmeyi işlevsiz
görmeleri ile oldukça ilişkili
görünüyor. Cinsellik üreme faaliyeti
ile sınırlandırıldığında üreme amacı
gütmeyen bütün ilişkilenme
biçimleri de (evlilik dışı seks,
LGBTTİ'lerin cinsellikleri gibi)
dolayısıyla sistem dışı olarak
görülmektedir. İktidarın benzer
müdahaleleri sayesinde dinsel
referanslar üzerinden gelişen
söylem dili, AKP'nin kitle
konsolidasyonunu sağlamasının
yanı sıra,