Denzel Washington, yankı yaratan biyografilerden heyecanlı polisiyelere uzanan geniş filmografisine bir çentik daha atıyor. Onu bu hafta 'Deja Vu'da izleyeceğiz
Hollywood'un gerçekten vazgeçilmez aktörlerinden biri Denzel Washington. Öyle farklı açılardan öylesine etkili ki, Amerikan sinema endüstrisinin alışageldiği birçok farklı etiketi sorunsuzca taşıyabiliyor. Dahası o etiketlere tutunmayıp, başka başka filmler arasında gezinebiliyor. Sinema anlayışları birbirininkine hiç de benzemeyen yönetmenlerin gözde oyuncuları arasına girebiliyor. Ailenin gurur duyacağı çocuk misali: Yakışıklı, yetenekli, sorumluluk hissine ve sağlam bir çalışma disiplinine sahip... Hem stüdyolar, hem yönetmenler, hem meslektaşları, hem de seyirciler tarafından sevilen bir yıldız. 80'li yıllardan bu yana rol aldığı filmleri ve o filmlerdeki performanslarını şöyle bir düşündüğünüzde, bunun sebebini net bir şekilde görebiliyorsunuz.
ılk rolü komediydi
Denzel Washington deyince aklımıza ilk gelen film türünün komedi olmayacağı kesin. Ancak ilginç bir şekilde, sinemadaki ilk önemli rolü bir komedideydi: 1981 tarihli 'Carbon Copy'de, hali vakti yerinde beyaz işadamının varlığından 'sürpriz' siyah oğlunu oynuyordu. Çok popüler bir komedi olmasa da, Denzel Washington'ı endüstriye ve seyircilere takdim eden film işlevini görmüştü 'Carbon Copy'. Washington, oynadığı her yeni filmle giderek daha çok saygı gördü. 80'lerin sonu geldiğinde hem yakışıklı bir jön, hem de 'ciddi meseleler' üzerine filmler için ideal, karizmatik bir oyuncu olarak algılanmaya başlamıştı. Bu dönemde onu ilk olarak 'A Soldier's Story'de bir asker olarak izledik ki aktörün kariyerinde hatırı sayılır bir yere sahip olacak 'asker rolleri'nin ilkiydi bu: Daha sonra Kuzey-Güney Savaşında geçen 'Glory', unutulmaz denizaltı filmlerinden 'Crimson Tide', 'Courage Under Fire' ve 'Mançuryalı Aday'ın 2000'lerdeki yeniden yapımı gibi birçok filmde Washington yine bir asker rolünde karşımıza çıkacaktı. Bu bakımdan, aslında 'üniformalı yıldız' olarak zihinlere kazınması işten değildi. Ancak Denzel Washington'ın öyle tek bir etikete hapsolup kalması pek kolay değildi... Mesela en basitinden, kariyerinin neredeyse 'üniformalılar' kadar baskın ve popüler bir kolu daha vardı: Biyografiler.
Washington yine 80'lerde çekilen 'Cry Freedom'da biyografik bir rol üstlenmişti ilk olarak: Güney Afrika'da siyahların hakları için mücadele veren, Siyah Bilinç hareketinin başkanı Steve Biko'yu oynamıştı bu filmde. 90'ların başında Denzel Washington, onu tam anlamıyla büyük bir yıldız haline getiren rolde, Malcolm X'i canlandırmıştı. Spike Lee'nin filmi ona beklenen Oscar'ı getirmedi ama kariyeri için çok önemli bir adım teşkil etmişti. 90'ların sonunda ise, 'The Hurricane'de bir başka biyografik filmle, haksız yere hapse atılan boksör Rubin Carter rolüyle yine Oscar'a aday olmuş ve yine alamamıştı.
ıki Oscar'lı yegâne siyah
Tabii bu demek değil ki Denzel Washington herkesin 'mutlaka kazanmıştır' diye düşünmesine rağmen Oscar'dan mahrum kalmışlar kulübünün bir üyesi. Kendisinin 1989'da 'Glory' ile En ıyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında, 2001'de ise 'Training Day' ile En ıyi Erkek Oyuncu dalında iki Akademi Ödülü bulunuyor. Hatta, bu başarısıyla bugüne dek iki Oscar almış yegane siyah oyuncu.
25 yıla ulaşan başarılı sinema kariyerinde Washington, aksiyondan siyasi biyografilere, polisiyeden komediye uzanan filmografisinde çok yönlü bir oyuncu olarak kendini kabul ettirmekle kalmadı, farklı yönetmenlerle çalışma fırsatını da buldu. 'Denzel Washington'ın yönetmenleri' denince muhtemelen çoğu kişinin aklına ilk gelecek isim, onu 'Mo Better Blues', 'Malcolm X', 'He Got Game' ve 'Inside Man' gibi filmlerde yöneten Spike Lee'dir. Öte yandan, yönetmenlerce beğenilen ve tekrar tekrar tercih edilen bir aktör olduğundan, birçok yönetmenle bir defadan fazla çalıştı: Edward Zwick, Carl Franklin, Tony Scott... Nitekim son filmi 'Deja Vu'da da, daha önce 'Crimson Tide' ve 'Man on Fire'da onu yöneten Tony Scott ile yeniden bir araya geliyor.
kaynak:radikal/kutlukhan kutlu