Denizli///Pamukkale

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
35.047
30.491
61
Denizli’nin dünyaya açılan penceresi Pamukkale, travertenlerin sunduğu görsel zenginlikle, yılda 1 milyonun üzerinde yerli ve yabancı turisti misafir ediyor.


- Doğa ile tarihin buluştuğu, UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesi”nde bulunan Pamukkale, Türkiye’de deniz turizmine alternatif merkezlerden biri konumunda bulunuyor.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Denizli’nin kuzeyinde yer alan ve antik kent Hierapolis ile iç içe olan Pamukkale, kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta. Bergama Kralı II. Eumenes tarafından M.Ö. 197 yılında kurulan, adını da Amazonlar Kraliçesi Hiera’dan alan Hierapolis, aynı zamanda “kutsal kent” olarak anılıyor. Hz. İsa’nın havarilerinden St. Philip’in burada öldürülmesi ve onun adına anıt mezar yaptırılması, Hierapolis’in inanç turizmi açısından da öne çıkmasını sağlıyor.

Apollon Tapınağı, St. Philip Martyriumu, Antik Tiyatro, Roma Kapısı, Kuzey Bizans Kapısı, Agora, bugün müze olarak kullanılan Roma Hamamı, su kanalları, Direkli Kilise ve nekropoller, Hiearapolis’teki başlıca tarihi yapılar. Bu yapıların bir bölümü İtalyanlar tarafından 1957 yılından bu yana sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılmış durumda. Yine kazılarda bulunan tarihi eserler, Hierapolis Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Pamukkale’nin batısında yer alan ve 3 yıldır kazı çalışmaları yapılan Eskihisar Köyü yakınlarındaki Laodikya, Buldan İlçesi’ne bağlıYenicekent yakınlarındaki Tripolis, Honaz İlçesi yakınlarındaki Colossea, Lycus Vadisi olarak anılan bölgedeki diğer antik kentler.


TERMAL KAYNAKLAR

Pamukkale’nin binlerce yıldır yerleşim merkezi olmasını sağlayan şifalı termal su, beyaz travertenlerin de hayat kaynağı. Uzmanlar, yüksek miktarda kalsiyum hidrokarbonat içeren suyun, havadaki oksijenle teması sonucu karbondioksit ve karbonmonoksitin uçtuğunu, kalsiyum karbonatın çökerek Pamukkale’ye adını veren travertenleri oluşturduğunu belirtiyorlar.

Pamukkale’nin, hemen yakınındaki Karahayıt ve Gölemezli’deki termal kaynakların romatizma, kalp, damar sertliği, tansiyon ve deri rahatsızlıklarına iyi geldiği ifade ediliyor. Su ılık içildiğinde spazmlı mideleri rahatlattığı, idrar yolu iltihaplarında etkili olduğu, banyoyla birlikte deri altına yapılan gaz şırıngalarıyla damar iltihaplarına karşı kullanıldığı ifade ediliyor. Bölgedeki bazı oteller, termal tedavi konusunda eğitim almış uzmanpersoneliyle sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini sürdürüyor. Ayrıca bazı tesisler ve pansiyonlar, kaplıca tedavisi için gelenlere hizmet sunuyor. Pamukkale’deki termal havuz ise yaz-kış ısısı değişmeyen 35 derecelik suyuyla bölgeye gelen turistlerin keyifle zaman geçirdiği yerler arasında bulunuyor.


ODUNCU GÜZELİ EFSANESİPamukkale’ye hayat veren termal suyun mitolojik çağlardan günümüzeöyküsünde anlatılanlara göre, beyaz cennetin yaslandığı Çökelez Dağı’nın eteklerinde yaşayan bir oduncu ve onun kızı varmış. Kızın her yeri çıban ve sivilceliymiş. Bu nedenle de aynaya bile bakamaz, durgun sularda kendini seyredemez, utandığından kimselere görünmezmiş. Ona rastlayanlar da yolunu değiştirirlermiş. Oğlan anaları, “Aman çirkin kız, Allah oğlumu senden esirgesin” diye dua edermiş. Altın kalpli kız ise çirkinliğine, bu nedenle insanların ona reva gördüğü haksızlıklara hiç alışamamış.

Bir gün Denizli Beyi’nin oğlu, Çökelez Dağı’nda keklik avlarken su birikintisinin içinde sırma saçlı, güzel yüzlü bir kız olduğunu fark eder. Hemen onu alıp bir ağacın gölgesine yatırır. Bir süre sonra kendine gelen oduncunun kızı “Ben ölmedim mi” diye ağlamaya başlar. Neden ölmek istediği sorulduğunda çirkin olduğunu, bu nedenle herkesin kendisiyle alay ettiğini anlatır.

Bey oğlu, “Sen mi çirkinsin oduncu güzeli? Eğil suda kendine bir bak, senden güzeli var mı?” deyince, korkarak sudaki siluetine bakar.Bir de ne görsün... Sivilceli, her tarafı yaralardan geçilmeyen kız gitmiş, onun yerine dünya güzeli biri gelmiş. Meğer, Çökelez’in taşlarını Pamukkale yapan sırlı sular, oduncunun kızını da eşi bulunmaz bir güzele çevirmiş.


GEZİLECEK DİĞER YERLER
Güney İlçesi’ndeki Güney Şelalesi, Honaz’ın Kaklık Beldesi’nde bulunan ve “yeraltındaki Pamukkale” olarak anılan Kaklık Mağarası, Acıpayam İlçesi’ndeki Keloğlan Mağarası, Çardak İlçesi yakınlarındaki Acıgöl Kuş Gözlem Yeri, Beyağaç İlçesi’ndeki Anıt Orman ve Kartal Gölü, Denizli’de doğal güzellikleriyle dikkat çeken yerlerden bazıları.

Bir tekstil kenti olan Denizli, birçok ilden alışveriş yapmaya gelenlere Bayramyeri, Kaleiçi Çarşısı ve çevresindeki mağazalarla, ürün seçenekleri sunuyor.

NEREDE YENİLİR?
Denizli’de, Pamukkale ve Karahayıt’taki tesislerde yemek yenilebilecek yerler mevcut olduğu gibi, farklı damak tadı arayanlar için de gidilebilecek yerler bulunuyor.

Açık havada mangal yapmak isteyenler merkeze bağlı Goncalı Köyü’nü, değişik lezzetleri tatmak isteyenler Mantar Restoran’ı, yüksek ağaçlarla çevreli bir yerde alabalık yemek isteyenler merkeze bağlı Kayhan Beldesi’ndeki Değirmende Alabalık Tesisleri’ni tercih edebilirler.
 
*PAMUKKALE'NİN KISA TARİHÇESİ
*

*Eski çağlarda Pamukkale, Hierapolis adında bir kaplıcaydı. Bu
kaynakların
sağlığı iyileştirdiği o günlerde de bilindiğinden, bu sular o
zamanda en az
bugünkü kadar ünlüydü. Hierapolis kutsal bir kentti. Eski
tarihçilerin bize
anlattıklarına göre, burası putperestlerin tapınma merkeziydi ve
Hıristiyanlar gelerek buraya kendi tanrısı için manevi binalar
yapıncaya
kadar da öyle kaldı. Çevre 1334'deki bir zelzelede harap oldu.
Bugüne dek
yapılan kazılarda, dini yapılardan yalnızca Apollo Tapınağı
ortaya
çıkarılabilmiştir. Bölge çok erken dönemlerde ( ca.1900)Batı
Anadolu'nun en
eski sakinlerinden olan Luviler de dahil olmak üzere pek çok
uygarlık
tarafından iskan edilmiştir. Eski toplumlar buranın kutsallığına
inanmışlardı. Bunun nedeni yalnızca Pamukkale'ninşifalı suları
değil aynı
zamanda aşağıda anlatılan kutsal bir mağaranın burada bulunması
idi. M.Ö 500
yılından sonra komşu Idrara(Kydrara) şehri önemini yitirmeye
başlayınca
İnsanlar bu kutsal mağaranın etrafında toplanmaya başladılar. *

*
*

*M.Ö 2yy'da Bergama Kralı II. Attalos burada yeni bir şehir kurdurdu
ve ona
karısının ismi olan Hiera'nın adına atfen Hierapolis ismini verdi.
Onun
halefi III. Attalos İ.S 133de şehri bir vasiyetle Roma
hükümranlığına
devredince Hierapolis artık bir Roma şehri olmuştu. İ.S. 40
yıllarından
sonra bölgede Hıristiyanlık yayılmaya başladı. İ.S. 96 ve 192
yılları
arasında Roma Devleti güçlenince Şehir baştan başa yenilendi ve
Antonius
Pius (138-161),Septimius Severus (193-198) ve onun oğlu Caracalla'nın
(211-217) tahtta bulunduğu dönemlerde tarihin en parlak dönemini
yaşadı. Bu
dönemde nüfus 60000'i aşmıştı. İ.S. 397'de Roma İmparatorluğu
ikiye
bölününce Hierapolis Bizans'a verildi ve bu dönemde şehir bir
Piskoposluk
oldu. Şehrin önemi gittikçe azaldı ve yeni hiç bir bina eklenmedi
ve
eskileri de korunmadı. 1071 Malazgirt zaferinden sonra batı Anadolu
yavaş
yavaş Türk egemenliğine girdi. *



*Kuzey Nekropolis-Kuzey Mezarlığı: Şehrin Mezarlığı Büyük bir
alanı
kaplar. Burada 10,000'den fazla mezar bulunur. Mezarların tamamı
antik
çağdan günümüze kadar mezar soyguncuları tarafından
soyulmuştur. Mezarlık
bölgesini harabeye çeviren şey depremlerden daha çok mezar
soyguncuları
olmuştur. Antik çağda insanların öldükten sonra da mücevher,
giyecek,
yiyecek gibi eşyalara ihtiyaçları olacağı düşünülerek bu
eşyalarla birlikte
mezara konulmuştur . Fakat Nekropol'de en basit mezarların bile
tahrip
edildiği görülür. Bunun nedeni ölülerin mezara ağızlarında 1
obolos (antik
bir para birimi) değerinde bir sikke ile konulmalarıdır. Bu sikke
cennete
ulaşmak için Styks ırmağını geçerken Kharon isimli kayıkçıya
ödenir.
Kerberos isimli köpeğiyle ırmağın kıyısında bekleyen kayıkçı
parayı ödeyeni
teknesine alır, diğerlerini kıyıda bırakır. *

*AFRODISIAS ve PAMUKKALE*

*Afrodisyas, çok dikkatli bir kazı yapılarak, kent yaşamının
sürdüğü
zamanlardaki görünümü ortaya çıkarılan yerlerden biri olmuştur.
Bu başarı,
1961 yılında yeniden yapılandırma çalışmalarını titizlikle
başlatan ve halen
de çabalarının devamı için destek fonları aramayı sürdüren
Türk arkeologu
Kenan Erim'e aittir. Kendisinin iş aşkı, Aşk Tanrıçası
Afrodit'e adanan bir
şehir için uygun düşse gerek. Çevrede bulunan çanak çömlek,
Bronz çağda
burada yaşayanlar olduğunun kanıtı olurken, şehrin Afrodisyas
adını alışının
M.Ö. 6.yüzyılda olduğu görülür. Afrodit Tapınağı, Tanrıça
Afrodit'e ithaf
edilen orjilere katılmaya gelen inançlıların (hacıların)
ziyaretleri için
bir ibaret yeri oldu. Bu ziyaretçilerin kentte harçadıkları paralar
ve özgür
bir kent olarak vergiye tabii olmayan statüsü Afrodisyas'ı zengin
bir kent
yapmış, bu durum Hıristiyanlığın putperestliğe son vermesine
kadar
sürmüştür. M.S. 5.yüzyılda Hıristiyanlar bu kentin adını
Stavropolis'e
çevirdiler ve Afrodit Tapınağı'nı bazilikaya (bağımsız eski
tarz kilise)
çevirmişlerdi. Bugün tapınağın sütünlarından bazıları
destekli olarak
dikilmiştir. Ancak ziyaretçilere bu aşk evinin geri kalanını
hayal etmek
düşer. Kentin diğer görünümleri daha iyi durumdadır. Örneğin
30,000 oturma
kapasiteli stadyum Greko-Romen yaşamından arda kalan en iyi
örneklerden
biridir. Ayrıca kazı sırasında ortaya çıkan diğer örnekler
arasında Hadriyan
Hamamları, sıcak atmosferli odeon ve harikulade mavi mermer sütunlu
Piskopos
Sarayı vardır. Buradaki en popüler olay ise kat kat aşağıya
doğru inen
muhteşem beyaz dağdan aşağı dökülen sıcacık su olsa gerek.
Kalsiyum yüklü
sıcak su kaynakları, yüzyıllar boyunca setlerin kenarından taşa
taşa aşağı
döküldükçe, ardında, "Pamukkale" adına layık bir görünüm
oluşturmuş. Her yıl
buraya birlerce kişi gelerek buradaki küçük havuzlara oturuyor,
dinleniyor.
Havuzların ısısı kaynağa olan uzaklığına göre değişiyor.
Roma
İmparatorluğu'ndan kalma diğer harabeler geniş bir alana
dağılmış olup,
kaplıcaya gitmeden önce, bunların arasında dolaşmak gerekir.
Harabelerin
arasında, entansif boru sistemiyle Roma banyoları, kısmen yeniden
yapılandırılan Apollo Tapınağı, oyma ve fresklerle dekore
edilmiş su deposu,
geniş nekropol ve eski çağlara has mezarlıkta 1,200'den fazla mezar
bulunmaktadır. Roma hamamlarında da ayrıca ufak bir müze
bulunmaktadır. *

*Pamukkale tarihi açıdan oldukça zengin yörelerimizden.
Pamukkale'nin tarihi değerlerini gezerken kendinizi geçmiş zamana
kaptırıp
kendinizi AMAZON savaşçılarının prensesi Artemisias veya
mitolojideki ünlü
Heraklius olarak hayal etmekten alıkoyamazsınız. Yörenin bir diğer
önemli
özelliği de şifalı suları tabii ki. Buranın tarihi ve doğal
güzelliklerini
gün boyu gezerken yorgunluktan ayak tabanlarınızda ve dizlerinizde
oluşan
ağrıları şifalı kalplıca sularında yüzerek dinlendirebilir ve
enerjinizi
tekrar geri kazanırsınız. Pamukkale' ye gittiğinizde bir süre
kalsiyum
içeren suların içinde bekletilerek şişenin çevresini tamamen
beyaz kireçle
kaplanmış bir biçimde hediyelik olarak satışa sunulan
şaraplardan anı
olarak almanızı tavsiye ederim. *
 
UYARI!!!!begendikleriniz icin rep ve tesekkur butonlarini kullanalim bölümümüze resim ve bilgi harici paylasimlar yapmayalim lutfen
 
Bir Denizlili olarak Pamukkale mutlaka görülmesi bir yerdir ülkemizde bulunan diğer değerli yerler gibi..ayrıca denizli sakin bir kenttir ve kızımız tozumuz horozumuz meşhurdur.. :))
hepinizin gelip görmesi dileğiyle..
 
Bir Denizlili olarak Pamukkale mutlaka görülmesi bir yerdir ülkemizde bulunan diğer değerli yerler gibi..ayrıca denizli sakin bir kenttir ve kızımız tozumuz horozumuz meşhurdur.. :))
hepinizin gelip görmesi dileğiyle..
denizlili olmak bir ayrıcalık ne güzel
:lepi:
 
X