- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.836
Davutoğlu: Doğum yapan kadın aslında vatani bir görev yapıyor
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşuyor.
03.02.2016 12:20
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cizre'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tedbir kararı aldığı Cihan Karaman ve 7 kişinin hayatını kaybettiği, 21 kişinin de yaralı olduğu bodrum katında hiç yaralı olmayabileceğini söyledi. Davutoğlu, "Muhtemelen yaralı hiç yok, getirilen yaralı olmadı" dedi. Davutoğlu, "Bir takım iftiralarla Türkiye'yi lekelemeye çalışanlara sesleniyorum; nerede bu yaralılar? Kim olursa olsun yaralı olduğu anda ona ulaşmaya çalışıyoruz" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, yeni anayasa ve başkanlık sisteminin şart olduğunu söyleyerek, "Kimse bu sisteminin iyi işlediğini söylemesin bize. Bugün sistem işliyorsa bu sistemin iyiliğinden değil bizim siyasi ahlakımızdan" dedi.
Davutoğlu, bölgede yaşanan çatışma ortamı ve ölümler için "Bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey Başbakan?" diyen şarkıcı, oyuncu ve yönetmen Mahsun Kırmızıgül’e yeniden cevap vererek, "Bize zalim diyenlere; Biraz utanmanız varsa gidin şehit ailelerini dinleyin" dedi. Davutoğlu, "Sicilimizi Gazzeli anne babalar bilir, Myanmar’da, Somali’dekiler bilir. Bebek katillerinin sicilini de herkes biliyor" ifadesini kullandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP'nin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu.
Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Suudi Arabistan’a gitmeden önce hastaneye gitmiştim. Sait’e söz vermiştim. 22 gündür birbirini görmeyen anne ve babayla Sait’i bir araya getirecektim. Bugün o sözümü gerçekleştirdim. Bir Kürt ana yüreği… Sait’in gözlerindeki ışıltı hiç kaybolmamış. Bize tebessüm ediyordur. Anne “Sait’i öpebilir miyim” diye sordu. Daha sonra oradan Numune Hastanesi’ne gidip İpek’i ziyaret ettiğimde yüreğim daha çok yanıyordu. Hem kızını, hem eşini kaybetmişti. Bu iki güzel kadını sizler adına selamlıyorum. Allah hiçbir anneye, Türk, Kürt, Sünni, Alevi bu acıyı yaşatmasın.
Bize zalim, otoriter diktatör diyenler, dönüp o terör örgütüne hiçbir şey söylemeden, bu terör örgütünün zulmü karşısında sessiz kalanlara sesleniyorum. Gidin bu iki kadını dinleyin. Biraz utanmanız varsa... Gözlerine bakın ve deyin, “Oraya bomba koyanlar zalim değil ama oranın huzuru için çalışanlar zalim” deyin. O zaman sizinle tekrar tekrar yüzleşiriz. Biz dünyanın her yerinde zulme karşı çıktık. Sicilimizi herkes bilir. Sicilimizi Gazzeli anne babalar bilir, Myanmar’da, Somali’dekiler bilir. Sicilimizi işte bugün İpek Hanım’ın hemen yanında Türkiye’ye getirilen yanıklar içinde Suriyeli bir kardeşimiz bilir. Ellerini kaldırıp Türkiye’ye dua etti. Bütün yüzü alçıyla kaplı o Suriyeli kardeşimiz Türkiye’ye dua ediyordu. Bebek katillerinin sicilini de herkes biliyor. Gün o gündür ki, bütün Anadolu insanının tek yürek olarak bu zalimlere karşı, bu kahraman kadının şahsında sembolleşen Türk-Kürt kardeşliğini ebedi kılma günüdür. Bu mazlumlara yönelik terör saldırılarına karşı omuz omuza durma günüdür.
“Türkiye bütün mazlumların sığınabileceği son kaledir”
Hangi parti bizim gibi genişletilmiş il başkanları toplantısında bir araya geliyor da 81 ilin derdini bu masaya koyuyor. Biz Edirne’yi Hakkâri’den ayırmadık. Ayırmayacağız ve kim ayrım yapmaya kalkarsa onun karşısında tek bir yürek, tek bir kale olarak duracağız. Türkiye bugün son bir kaledir. Bütün çevremizdeki o büyük bunalımların krizlerin içinde Türkiye bütün mazlumların sığınabileceği son kaledir. Birileri bu son kaleyi yıkmak istiyor.
Hani Yahya Kemal’in dediği gibi “Bu son ordusudur İslam’ın”. Aynı Türkiye Cumhuriyeti o mazlum milletlerin dualarıyla ayaktadır. Bizler bu son kaleyi savunmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Son kalenin son müdafaa hattı da AK Parti teşkilatlarıdır. AK Parti teşkilatları sadece Türkiye’nin değil, tüm mazlumların nihai sığınağıdır.
1 Kasım’da büyük bir demokrasi zaferi yaşadık. Bütün kardeşlerime teşekkürü bir borç bilirim. AK Parti hizmet şiarıyla çıktığı yürüyüşünü sürdürüyor. AK Parti katıldığı bütün seçimleri açık ara kazanan yegâne partidir. AK Parti bütün kritik dönemeçlerde milletimizin umudu olan yegâne partidir. AK Parti teşkilatları milletle buluşmasaydı bu hareket bu kadar yol alamazdı. Hepinize minnettarız.
Bu hareketin mimarları sizlersiniz. Sizin alın teriniz bereketlenmiş ve AK Parti olmuştur. Bu hareket hepinizin. Bugüne kadar kim bu harekete katkı verdiyse, hizmet ettiyse, kim alnını terletmişse, dua etmişse Allah ondan razı olsun.
“Nasıl olsa önümüzdeki 4 yıl seçim yok diye rehavet göstermeye kimsenin hakkı yok”
AK Parti’yle siyaset kurumu yeniden itibar kazandı. Siyasete güvenini yitiren vatandaşlarımız AK Parti üzerinden barıştı. Türkiye’de 2002’den beri hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bundan sonra da olmayacak. Hiçbir vesayet odağına izin verilmeyecek. Millet bize güvendi, biz milletin desteğine güvendik. Milletin ihtiyaçlarını her şeyin üstünde tuttuk.
7 Haziran’da biz özgüven imtihanı yaşadık. Birileri özgüvenimizi sarsmaya çalıştı. “AK Parti artık iktidar olmaz” dediler. Blok siyaseti dediler, her şeyi dediler. Biz kendimizden emin olarak özgüven imtihanını aştık. Özgüvenimizi sarsamadılar, sarsamazlar, sarsamayacaklar. 1 Kasım sonrası imtihanımız kibre karşı tevazu imtihanıdır, rehavete karşı yeni bir aşkla çalışma imtihanıdır. Nasıl olsa önümüzdeki 4 yıl seçim yok diye rehavet göstermeye kimsenin hakkı yok. Tatil diye bir kavram tanımadık, tanımayacağız. 1 Kasım bizi aşırı özgüvene ya da kibre değil, tevazuya yöneltecek.
Desek ki hadi yürüyoruz, teşkilatta hiçbir yorgunluk emaresi yok. Ne büyük şeref, ne büyük onur… Diğer partiler 1 Kasım’dan sonra birbirlerine girdiler. MHP kongresi için mahkemelik oldular galiba. Biz ise kenetlenmiş bir yürek olarak her zaman olduğu gibi milletin hizmetindeyiz. Biz milletimize tutamayacağız sözü vermeyiz. Allah ömür verdikçe de tutarız. Hamdolsun büyük oranda gerçeğe dönüştürdük. Bugün itibariyle, meclise sevk edilenlerle birlikte reformların yüzde 40’ını, vaatlerin yüzde 60’ını gerçekleştirdik. Bazı arkadaşlarımız “Kademeli olarak mı bu vaatleri yerine getirsek” dedi. “Hayır” dedim.
Siz sokağa çıktığınızda “Hani siz şu sözü vermiştiniz de tutmadınız” demelerini istemiyoruz.
Bu ağızdan yerine getirilmeyecek söz çıkmayacak. Siz her yerde bu vaatleri yerine getiren hükümetin kadroları olarak başınız dik dolaşacaksınız.
Doğum yapan bütün kadınların hizmeti vatani hizmet sayılmalıdır. Yarı zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı tanıdık. Hayırlı uğurlu olsun. Kadınlarımız doktor mu olayım, anne mi olayım ikileminde kalmayacak. Özetle AK Parti söz verdi mi gereği neyse yapar ve geri durmaz. Onlar konuşur, AK Parti yapar.
“Kimse benden hayır oyu verdiğim 1982 Anayasası’nı savunmamı beklemesin”
Muhalefet de anayasanın değişmesi konusunda hemfikir. Mevcut anayasayla Türkiye daha fazla devam edemez. Hayatımda ilk oyumu 1982 referandumunda kullandım. Kararımız kesin, hayır oyu vereceğiz. Zarf şeffaf, hayır oyu koyu kahverengi, evet oyu beyaz. CHP zihniyetinin kapalı sayımı gibi. Gençliğin verdiği kararlılıkla. Herkese göstere göstere verdiğim hayır oyunun gereğini yapacak, darbe anayasasını tarihe gönderip Meclis’in yaptığı anayasayla milletin huzuruna gideceğiz. Bunu yapacağız. Kimse benden hayır oyu verdiğim 1982 Anayasası’nı savunmamı beklemesin.
“Bugün sistem işliyorsa bu sistemin iyiliğinden değil bizim siyasi ahlakımızdan "
Yeni anayasa ruhuyla, özüyle insan odaklı bir anayasa olmalıdır. Vatandaşlarını bir bütün olarak görmeyen, potansiyel tehdit olarak gören bir anayasa yeni Türkiye’nin anayasası olamaz. Bu bir uzlaşma sürecidir. Diğer partilerin de uzlaşma ruhuyla ciddi bir katkı vereceğini umuyorum. Konuyu kişiselleştirmeden, partileştirmeden tartışmamız lazım.
30 yıl sonra hayatta bile olmayabileceğiz. Öyle bir anayasa yapalım ki, torunlarımız 100 sene sonra ülkeyi yönetebilsin. Bu torunlarımıza borcumuzdur. Hiçbir şekilde bunu bşahsileştirmemeliyiz. Cumhurbaşkanımızı hedef almak, hakaret etmek, tartışma konusu haline getirmemeliler. Farklı fikirlerin ortaya çıkmasını kazanım olarak görürüz. İnsan hak ve özgürlüklerini temel alan bir başkanlık sistemini ya da alternatifleri varsa başka bir sistemi konuşalım. Ancak kimse çok iyi işleyen bir parlamenter sistem olduğunu söylemesin. Artık sistem krizi yaşamayalım. Fırlatılan bir anayasa kitapçığı sistem krizine, daha sonra siyaset çöktü. Bugün sistem işliyorsa bizim siyasi ahlakımızdan dolayı... Sistem çok iyi çalıştığından değil. Yeni anayasa bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığına yönelik güvenceler içermelidir.
Biz başkanlık sistemini istiyoruz. Niçin karşı çıkıyorlarsa anlatsınlar. En doğru anayasayı yapalım. Siyasi çekişmelerden uzak tutmamız gerekir. Farklı fikirlerin ortaya çıkmasını kazanım olarak görürüz. Ortak geleceğe mührümüzü vuralım. Çarpık ve saptırılmış bir parlamenter sistemi savunmak yerine, hür başkanlık sistemini ya da parlamenter sistemi konuşalım. Ama kimse bu sistemi çok iyi diye bize satmasın. Yeni bir kurucu meclis iradesi ile yol alalım.
Bu ülke sistem krizi nedeniyle ne sıkıntılar yaşandı. Bilirsiniz bir anayasa kitapçığı sistemin çökmesine yol açmıştı. 7 Haziran, 1 Kasım sonrasında koalisyona geçilmiş olsaydı bu sıkıntıları görmüş olurduk. Sorunları çözme kabiliyeti olan bir anayasa yazmak zorundayız. Temsilde adaletten taviz vermemeli. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü için hayati bir aşama olarak görüyoruz. Vesayeti kökünden temizlemelidir. Kapsayıcı ve kuşatıcı olmalıdır. Türkiye ağırlıklarını üstünden atmalıdır.
“Bir yandan şeytanları taşlarken diğer yandan yeni anayasa ile yolumuza devam edeceğiz”
PKK, DHKP-C, DAEŞ gibi terör örgütleri eş zamanlı saldırılar gerçekleştiriyor. 20 Temmuz'da DAEŞ Suruç'ta saldırdı. Arkasında DHKP-C İstanbul'da, bir gün sonra PKK Ceylanpınar'da polisimizi şehit etti. Türkiye son kale. Suriye'de problem olduğunda, Irak'ta, Balkanlar'da problem olduğunda halklar Türkiye'ye döndü. Bu üç örgüt aynı anda Türkiye'ye karşı harekete geçtiler, harekete geçirildiler. Biz bu 3 terör örgütüyle mücadelemizi sürdürüyoruz.
PKK saldırılarına devam ediyor. DAEŞ Kilis'e füze atmak gibi bir şeyde bulundu, TSK gerekli mukabelede bulundu. DHKP-C militanları dün Söke'de bir de su yüzüne çıktılar ve canlı bomba olarak geldiklerinde ihanete kalkışmadan silahları ile birlikte yakalandılar. 20 Temmuz'da yaşadığımız durum devam ediyor. 3 terör örgütü son kalemize saldırmaya devam ediyor. Bu terör örgütleri tarumar olacaktır. Bunların hepsi piyon. Biz 23 Temmuz'da bu oyunu gördüğümüz için huzur ve demokrasi operasyonlarını başlattık. Onlar ne yaparsa yapsınlar biz son kalemizi müdafaa edeceğiz.
Hem Türkiye'ye, hem AK Parti'ye saldırıyorlar. Biz nasıl mücadele edeceğimizi biliyoruz. Onlar şeytanca faaliyetlerine devam edecekler biz de şeytanları taşlarken yeni anayasa ile yolumuza devam edeceğiz. Huzur ve demokrasi operasyonu kararlı bir şekilde devam edecek. Bu operasyonlar insanlık dışı yapılara karşı yapılıyor.
Hendekler kazılarak kaos çıkarılmak isteniyor. Yılgınlığa, karamsarlığa sokmak istiyor. Bölge insanı teröre destek vermiyor. Bütün vatandaşlarıma, kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum.
“Franco zihniyeti arayacaklarsa aynaya baksınlar”
Hendekler kazılarak kaos çıkarılmak isteniyor. Yılgınlığa, karamsarlığa sokmak istiyor. Bölge insanı teröre destek vermiyor. Bütün vatandaşlarıma, kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu provokasyonlara karşı en gür desteği bölge insanlarından gördük. Onlarla dertleneceğiz, onları terör örgütü insafına terk etmeyeceğiz.
Onların mağduriyetini gidermek için tedbirler alıyoruz. Eylem planımızı hazırladık. Cuma günü Mardin'de açıklayacağız. Temsilcilerle, iş adamları ile bir araya geldik. Kanaatleri, talepleri dinledik, not aldık. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizdeki valilerimizle bir araya geleceğiz.
“Belki de o bodrum katında hiç yaralı yok”
Cizre Devlet Hastanesi'ne 20 roket düştü. Yaralılar, hastalar ölüme götürülmeye çalışılırken, bugün yaralılar için bağıranların o zaman sesleri çıkmıyordu. O kahraman sağlık çalışanları en zor şartlarda hizmetlerini sürdürüyor. Bu roketler hastaneye düşerken tek bir kınama cümlesi kurmadılar. Hiçbir yaralı insanı sağlık hizmetlerinden mahrum etmeyiz.
Cizre'de sözü edilen yaralılarla ilgili olarak takipçisi olduk, gece yarasına kadar takip ettik. Her türlü çalışmayı yürüttük. Bu olayda sözü edilen bölgede görevlilerimize ateş açıyorlar. Cizre'de ambulanslara ateş açılması sonrası mümkün olmadı ulaşmak. Şırnak Valiliği 10 ambulans ve 30 personel gönderdi, bölgeye yaklaştı ama gelen kimse olmadı. Ya ambulanslar gitsin o binadan alsın, ya da bina kim varsa ambulansa gelsinler. Ambulanslara roketlerle saldırı yapıldı. Bir takım iftiralarla Türkiye'yi lekelemeye çalışanlara sesleniyorum; nerede bu yaralılar? Kim olursa olsun yaralı olduğu anda ona ulaşmaya çalışıyoruz.
“Mezbahanelerden alıp defnettik biz o cenazeleri…”
Cizre'de Cenaze ve yaralıların alınması için defalarca teşebbüste bulunduk. Terör örgütü üyeleri, Cizre’de, Silopi’de hayatını kaybedenlerin cenazeleri ‘ailelerden izinsiz defnedildi’ diye yaygara koparıyorlar ama mezbahanelere koydular cenazeleri, mezbahanelere! Bakın söylüyorum, yalanlasınlar? "
HDP'liler mesnetsiz iddialarla medyadalar. Her seferinde AİHM'e başvuruyorlar ve ‘hayır’ cevabını alıyorlar. Bizim için en önemli esas vatandaşlarımızın güvenliği, huzurudur. Terörün diliyle konuşarak, güya kendilerini halkın hizmetinde olduğu iddiasında bulunuyorlar. Hiç kimse terörist faaliyetleri meşru göstermez.
Teröriste karşı kararlı bir mücadele içindeyiz. Biz teröristlerle mücadele edin derken iki talimat verdik. Biri bu ülkeyi teröristlerden temizleyeceksiniz, sivil kayıplarını engelleyeceksiniz ve asker, polis kayıplarını en aza indireceksiniz. Hamdolsun Silopi'de sona geldik.
http://www.birgun.net/haber-detay/d...-aslinda-vatani-bir-gorev-yapiyor-102669.html
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşuyor.
03.02.2016 12:20
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cizre'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tedbir kararı aldığı Cihan Karaman ve 7 kişinin hayatını kaybettiği, 21 kişinin de yaralı olduğu bodrum katında hiç yaralı olmayabileceğini söyledi. Davutoğlu, "Muhtemelen yaralı hiç yok, getirilen yaralı olmadı" dedi. Davutoğlu, "Bir takım iftiralarla Türkiye'yi lekelemeye çalışanlara sesleniyorum; nerede bu yaralılar? Kim olursa olsun yaralı olduğu anda ona ulaşmaya çalışıyoruz" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, yeni anayasa ve başkanlık sisteminin şart olduğunu söyleyerek, "Kimse bu sisteminin iyi işlediğini söylemesin bize. Bugün sistem işliyorsa bu sistemin iyiliğinden değil bizim siyasi ahlakımızdan" dedi.
Davutoğlu, bölgede yaşanan çatışma ortamı ve ölümler için "Bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey Başbakan?" diyen şarkıcı, oyuncu ve yönetmen Mahsun Kırmızıgül’e yeniden cevap vererek, "Bize zalim diyenlere; Biraz utanmanız varsa gidin şehit ailelerini dinleyin" dedi. Davutoğlu, "Sicilimizi Gazzeli anne babalar bilir, Myanmar’da, Somali’dekiler bilir. Bebek katillerinin sicilini de herkes biliyor" ifadesini kullandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP'nin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu.
Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Suudi Arabistan’a gitmeden önce hastaneye gitmiştim. Sait’e söz vermiştim. 22 gündür birbirini görmeyen anne ve babayla Sait’i bir araya getirecektim. Bugün o sözümü gerçekleştirdim. Bir Kürt ana yüreği… Sait’in gözlerindeki ışıltı hiç kaybolmamış. Bize tebessüm ediyordur. Anne “Sait’i öpebilir miyim” diye sordu. Daha sonra oradan Numune Hastanesi’ne gidip İpek’i ziyaret ettiğimde yüreğim daha çok yanıyordu. Hem kızını, hem eşini kaybetmişti. Bu iki güzel kadını sizler adına selamlıyorum. Allah hiçbir anneye, Türk, Kürt, Sünni, Alevi bu acıyı yaşatmasın.
Bize zalim, otoriter diktatör diyenler, dönüp o terör örgütüne hiçbir şey söylemeden, bu terör örgütünün zulmü karşısında sessiz kalanlara sesleniyorum. Gidin bu iki kadını dinleyin. Biraz utanmanız varsa... Gözlerine bakın ve deyin, “Oraya bomba koyanlar zalim değil ama oranın huzuru için çalışanlar zalim” deyin. O zaman sizinle tekrar tekrar yüzleşiriz. Biz dünyanın her yerinde zulme karşı çıktık. Sicilimizi herkes bilir. Sicilimizi Gazzeli anne babalar bilir, Myanmar’da, Somali’dekiler bilir. Sicilimizi işte bugün İpek Hanım’ın hemen yanında Türkiye’ye getirilen yanıklar içinde Suriyeli bir kardeşimiz bilir. Ellerini kaldırıp Türkiye’ye dua etti. Bütün yüzü alçıyla kaplı o Suriyeli kardeşimiz Türkiye’ye dua ediyordu. Bebek katillerinin sicilini de herkes biliyor. Gün o gündür ki, bütün Anadolu insanının tek yürek olarak bu zalimlere karşı, bu kahraman kadının şahsında sembolleşen Türk-Kürt kardeşliğini ebedi kılma günüdür. Bu mazlumlara yönelik terör saldırılarına karşı omuz omuza durma günüdür.
“Türkiye bütün mazlumların sığınabileceği son kaledir”
Hangi parti bizim gibi genişletilmiş il başkanları toplantısında bir araya geliyor da 81 ilin derdini bu masaya koyuyor. Biz Edirne’yi Hakkâri’den ayırmadık. Ayırmayacağız ve kim ayrım yapmaya kalkarsa onun karşısında tek bir yürek, tek bir kale olarak duracağız. Türkiye bugün son bir kaledir. Bütün çevremizdeki o büyük bunalımların krizlerin içinde Türkiye bütün mazlumların sığınabileceği son kaledir. Birileri bu son kaleyi yıkmak istiyor.
Hani Yahya Kemal’in dediği gibi “Bu son ordusudur İslam’ın”. Aynı Türkiye Cumhuriyeti o mazlum milletlerin dualarıyla ayaktadır. Bizler bu son kaleyi savunmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Son kalenin son müdafaa hattı da AK Parti teşkilatlarıdır. AK Parti teşkilatları sadece Türkiye’nin değil, tüm mazlumların nihai sığınağıdır.
1 Kasım’da büyük bir demokrasi zaferi yaşadık. Bütün kardeşlerime teşekkürü bir borç bilirim. AK Parti hizmet şiarıyla çıktığı yürüyüşünü sürdürüyor. AK Parti katıldığı bütün seçimleri açık ara kazanan yegâne partidir. AK Parti bütün kritik dönemeçlerde milletimizin umudu olan yegâne partidir. AK Parti teşkilatları milletle buluşmasaydı bu hareket bu kadar yol alamazdı. Hepinize minnettarız.
Bu hareketin mimarları sizlersiniz. Sizin alın teriniz bereketlenmiş ve AK Parti olmuştur. Bu hareket hepinizin. Bugüne kadar kim bu harekete katkı verdiyse, hizmet ettiyse, kim alnını terletmişse, dua etmişse Allah ondan razı olsun.
“Nasıl olsa önümüzdeki 4 yıl seçim yok diye rehavet göstermeye kimsenin hakkı yok”
AK Parti’yle siyaset kurumu yeniden itibar kazandı. Siyasete güvenini yitiren vatandaşlarımız AK Parti üzerinden barıştı. Türkiye’de 2002’den beri hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bundan sonra da olmayacak. Hiçbir vesayet odağına izin verilmeyecek. Millet bize güvendi, biz milletin desteğine güvendik. Milletin ihtiyaçlarını her şeyin üstünde tuttuk.
7 Haziran’da biz özgüven imtihanı yaşadık. Birileri özgüvenimizi sarsmaya çalıştı. “AK Parti artık iktidar olmaz” dediler. Blok siyaseti dediler, her şeyi dediler. Biz kendimizden emin olarak özgüven imtihanını aştık. Özgüvenimizi sarsamadılar, sarsamazlar, sarsamayacaklar. 1 Kasım sonrası imtihanımız kibre karşı tevazu imtihanıdır, rehavete karşı yeni bir aşkla çalışma imtihanıdır. Nasıl olsa önümüzdeki 4 yıl seçim yok diye rehavet göstermeye kimsenin hakkı yok. Tatil diye bir kavram tanımadık, tanımayacağız. 1 Kasım bizi aşırı özgüvene ya da kibre değil, tevazuya yöneltecek.
Desek ki hadi yürüyoruz, teşkilatta hiçbir yorgunluk emaresi yok. Ne büyük şeref, ne büyük onur… Diğer partiler 1 Kasım’dan sonra birbirlerine girdiler. MHP kongresi için mahkemelik oldular galiba. Biz ise kenetlenmiş bir yürek olarak her zaman olduğu gibi milletin hizmetindeyiz. Biz milletimize tutamayacağız sözü vermeyiz. Allah ömür verdikçe de tutarız. Hamdolsun büyük oranda gerçeğe dönüştürdük. Bugün itibariyle, meclise sevk edilenlerle birlikte reformların yüzde 40’ını, vaatlerin yüzde 60’ını gerçekleştirdik. Bazı arkadaşlarımız “Kademeli olarak mı bu vaatleri yerine getirsek” dedi. “Hayır” dedim.
Siz sokağa çıktığınızda “Hani siz şu sözü vermiştiniz de tutmadınız” demelerini istemiyoruz.
Bu ağızdan yerine getirilmeyecek söz çıkmayacak. Siz her yerde bu vaatleri yerine getiren hükümetin kadroları olarak başınız dik dolaşacaksınız.
Doğum yapan bütün kadınların hizmeti vatani hizmet sayılmalıdır. Yarı zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı tanıdık. Hayırlı uğurlu olsun. Kadınlarımız doktor mu olayım, anne mi olayım ikileminde kalmayacak. Özetle AK Parti söz verdi mi gereği neyse yapar ve geri durmaz. Onlar konuşur, AK Parti yapar.
“Kimse benden hayır oyu verdiğim 1982 Anayasası’nı savunmamı beklemesin”
Muhalefet de anayasanın değişmesi konusunda hemfikir. Mevcut anayasayla Türkiye daha fazla devam edemez. Hayatımda ilk oyumu 1982 referandumunda kullandım. Kararımız kesin, hayır oyu vereceğiz. Zarf şeffaf, hayır oyu koyu kahverengi, evet oyu beyaz. CHP zihniyetinin kapalı sayımı gibi. Gençliğin verdiği kararlılıkla. Herkese göstere göstere verdiğim hayır oyunun gereğini yapacak, darbe anayasasını tarihe gönderip Meclis’in yaptığı anayasayla milletin huzuruna gideceğiz. Bunu yapacağız. Kimse benden hayır oyu verdiğim 1982 Anayasası’nı savunmamı beklemesin.
“Bugün sistem işliyorsa bu sistemin iyiliğinden değil bizim siyasi ahlakımızdan "
Yeni anayasa ruhuyla, özüyle insan odaklı bir anayasa olmalıdır. Vatandaşlarını bir bütün olarak görmeyen, potansiyel tehdit olarak gören bir anayasa yeni Türkiye’nin anayasası olamaz. Bu bir uzlaşma sürecidir. Diğer partilerin de uzlaşma ruhuyla ciddi bir katkı vereceğini umuyorum. Konuyu kişiselleştirmeden, partileştirmeden tartışmamız lazım.
30 yıl sonra hayatta bile olmayabileceğiz. Öyle bir anayasa yapalım ki, torunlarımız 100 sene sonra ülkeyi yönetebilsin. Bu torunlarımıza borcumuzdur. Hiçbir şekilde bunu bşahsileştirmemeliyiz. Cumhurbaşkanımızı hedef almak, hakaret etmek, tartışma konusu haline getirmemeliler. Farklı fikirlerin ortaya çıkmasını kazanım olarak görürüz. İnsan hak ve özgürlüklerini temel alan bir başkanlık sistemini ya da alternatifleri varsa başka bir sistemi konuşalım. Ancak kimse çok iyi işleyen bir parlamenter sistem olduğunu söylemesin. Artık sistem krizi yaşamayalım. Fırlatılan bir anayasa kitapçığı sistem krizine, daha sonra siyaset çöktü. Bugün sistem işliyorsa bizim siyasi ahlakımızdan dolayı... Sistem çok iyi çalıştığından değil. Yeni anayasa bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığına yönelik güvenceler içermelidir.
Biz başkanlık sistemini istiyoruz. Niçin karşı çıkıyorlarsa anlatsınlar. En doğru anayasayı yapalım. Siyasi çekişmelerden uzak tutmamız gerekir. Farklı fikirlerin ortaya çıkmasını kazanım olarak görürüz. Ortak geleceğe mührümüzü vuralım. Çarpık ve saptırılmış bir parlamenter sistemi savunmak yerine, hür başkanlık sistemini ya da parlamenter sistemi konuşalım. Ama kimse bu sistemi çok iyi diye bize satmasın. Yeni bir kurucu meclis iradesi ile yol alalım.
Bu ülke sistem krizi nedeniyle ne sıkıntılar yaşandı. Bilirsiniz bir anayasa kitapçığı sistemin çökmesine yol açmıştı. 7 Haziran, 1 Kasım sonrasında koalisyona geçilmiş olsaydı bu sıkıntıları görmüş olurduk. Sorunları çözme kabiliyeti olan bir anayasa yazmak zorundayız. Temsilde adaletten taviz vermemeli. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü için hayati bir aşama olarak görüyoruz. Vesayeti kökünden temizlemelidir. Kapsayıcı ve kuşatıcı olmalıdır. Türkiye ağırlıklarını üstünden atmalıdır.
“Bir yandan şeytanları taşlarken diğer yandan yeni anayasa ile yolumuza devam edeceğiz”
PKK, DHKP-C, DAEŞ gibi terör örgütleri eş zamanlı saldırılar gerçekleştiriyor. 20 Temmuz'da DAEŞ Suruç'ta saldırdı. Arkasında DHKP-C İstanbul'da, bir gün sonra PKK Ceylanpınar'da polisimizi şehit etti. Türkiye son kale. Suriye'de problem olduğunda, Irak'ta, Balkanlar'da problem olduğunda halklar Türkiye'ye döndü. Bu üç örgüt aynı anda Türkiye'ye karşı harekete geçtiler, harekete geçirildiler. Biz bu 3 terör örgütüyle mücadelemizi sürdürüyoruz.
PKK saldırılarına devam ediyor. DAEŞ Kilis'e füze atmak gibi bir şeyde bulundu, TSK gerekli mukabelede bulundu. DHKP-C militanları dün Söke'de bir de su yüzüne çıktılar ve canlı bomba olarak geldiklerinde ihanete kalkışmadan silahları ile birlikte yakalandılar. 20 Temmuz'da yaşadığımız durum devam ediyor. 3 terör örgütü son kalemize saldırmaya devam ediyor. Bu terör örgütleri tarumar olacaktır. Bunların hepsi piyon. Biz 23 Temmuz'da bu oyunu gördüğümüz için huzur ve demokrasi operasyonlarını başlattık. Onlar ne yaparsa yapsınlar biz son kalemizi müdafaa edeceğiz.
Hem Türkiye'ye, hem AK Parti'ye saldırıyorlar. Biz nasıl mücadele edeceğimizi biliyoruz. Onlar şeytanca faaliyetlerine devam edecekler biz de şeytanları taşlarken yeni anayasa ile yolumuza devam edeceğiz. Huzur ve demokrasi operasyonu kararlı bir şekilde devam edecek. Bu operasyonlar insanlık dışı yapılara karşı yapılıyor.
Hendekler kazılarak kaos çıkarılmak isteniyor. Yılgınlığa, karamsarlığa sokmak istiyor. Bölge insanı teröre destek vermiyor. Bütün vatandaşlarıma, kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum.
“Franco zihniyeti arayacaklarsa aynaya baksınlar”
Hendekler kazılarak kaos çıkarılmak isteniyor. Yılgınlığa, karamsarlığa sokmak istiyor. Bölge insanı teröre destek vermiyor. Bütün vatandaşlarıma, kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu provokasyonlara karşı en gür desteği bölge insanlarından gördük. Onlarla dertleneceğiz, onları terör örgütü insafına terk etmeyeceğiz.
Onların mağduriyetini gidermek için tedbirler alıyoruz. Eylem planımızı hazırladık. Cuma günü Mardin'de açıklayacağız. Temsilcilerle, iş adamları ile bir araya geldik. Kanaatleri, talepleri dinledik, not aldık. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizdeki valilerimizle bir araya geleceğiz.
“Belki de o bodrum katında hiç yaralı yok”
Cizre Devlet Hastanesi'ne 20 roket düştü. Yaralılar, hastalar ölüme götürülmeye çalışılırken, bugün yaralılar için bağıranların o zaman sesleri çıkmıyordu. O kahraman sağlık çalışanları en zor şartlarda hizmetlerini sürdürüyor. Bu roketler hastaneye düşerken tek bir kınama cümlesi kurmadılar. Hiçbir yaralı insanı sağlık hizmetlerinden mahrum etmeyiz.
Cizre'de sözü edilen yaralılarla ilgili olarak takipçisi olduk, gece yarasına kadar takip ettik. Her türlü çalışmayı yürüttük. Bu olayda sözü edilen bölgede görevlilerimize ateş açıyorlar. Cizre'de ambulanslara ateş açılması sonrası mümkün olmadı ulaşmak. Şırnak Valiliği 10 ambulans ve 30 personel gönderdi, bölgeye yaklaştı ama gelen kimse olmadı. Ya ambulanslar gitsin o binadan alsın, ya da bina kim varsa ambulansa gelsinler. Ambulanslara roketlerle saldırı yapıldı. Bir takım iftiralarla Türkiye'yi lekelemeye çalışanlara sesleniyorum; nerede bu yaralılar? Kim olursa olsun yaralı olduğu anda ona ulaşmaya çalışıyoruz.
“Mezbahanelerden alıp defnettik biz o cenazeleri…”
Cizre'de Cenaze ve yaralıların alınması için defalarca teşebbüste bulunduk. Terör örgütü üyeleri, Cizre’de, Silopi’de hayatını kaybedenlerin cenazeleri ‘ailelerden izinsiz defnedildi’ diye yaygara koparıyorlar ama mezbahanelere koydular cenazeleri, mezbahanelere! Bakın söylüyorum, yalanlasınlar? "
HDP'liler mesnetsiz iddialarla medyadalar. Her seferinde AİHM'e başvuruyorlar ve ‘hayır’ cevabını alıyorlar. Bizim için en önemli esas vatandaşlarımızın güvenliği, huzurudur. Terörün diliyle konuşarak, güya kendilerini halkın hizmetinde olduğu iddiasında bulunuyorlar. Hiç kimse terörist faaliyetleri meşru göstermez.
Teröriste karşı kararlı bir mücadele içindeyiz. Biz teröristlerle mücadele edin derken iki talimat verdik. Biri bu ülkeyi teröristlerden temizleyeceksiniz, sivil kayıplarını engelleyeceksiniz ve asker, polis kayıplarını en aza indireceksiniz. Hamdolsun Silopi'de sona geldik.
http://www.birgun.net/haber-detay/d...-aslinda-vatani-bir-gorev-yapiyor-102669.html