Dağ Bisikleti

canavar

Yılmak yok. Yola devam...
Pro Üye
12 Temmuz 2006
2.779
184
TARİHÇE:

1895'te kurulan Adolf Arnold ile "Arnold, Schwinn & Company", 30'lu yıllarda yüksek kaliteli, yeni tasarımlı, "balon lastikli " ve ucuz bir bisiklet ile yeni bir devrin başlangıcını müjdeler. İşte bu bisiklet dağ bisikletinin babasıdır.

Kısaca "Clunkers" olarak da tanınan Schwinn Excelsior modeli 40'lı-50'li yılların moda bisikleti oldu. Hatta dünyada Amerikan tipi bisiklet olarak anıldı.

1974'de California'da bisiklet yarışçıları Gary Fisher ve Charles Kelly önderliğinde patikalardan aşağı çılgın hızlarla inilen "toplama" yarışları düzenlenmeye başladı. Bunlara "toplama" denmesinin nedeni, her inişten sonra dağılan bisikletleri "toplamak" gerekiyordu. 1976'da yarışlara ilgi iyice artmıştı. Ülkenin her yerinden gelen bisikletçiler müthiş süratlerle 3 milde 500 m. irtifa kaydederek yarışıyorlardı.

1977'de Charles Kelly, kadro ustası arkadaşı Joe Breeze'den özel bir kadro yapmasını istedi. Joe ayrıca bisiklete sağlam ve kullanışlı fren kolları, cantilever fren sistemi ve 5 vites ekledi. O günlerde oldukça ağır (17 kg.) ve pahalı (1500 dolar) olmasına rağmen "Breezer"lara talep hiç bitmedi. Bu ilk dağ bisikleti bugün Colorado Crested Butte'da Bisiklet Müzesi'nde bulunmaktadır.

1979'da artık yarışlar festivale dönüştü ve TV'den yayınlanarak tüm dünyaya yeni bir bisiklet patlamasını müjdeledi. Son yarış 1984'de düzenlendi ve rekor hala Gary Fischer'da.

70'lerin sonuna doğru, uygulanan yenilikler ile bisiklet daha da hafifledi. Artık insanlar şehirlerden kaçıp, motorsuz bir araçla ve kendi güçleriyle doğa köşelerini keşfe çıkıyorlardı. Fakat yeni bir sporun doğduğundan kimse farkında değildi.

Bu arada Gary Fisher ve Tom Richey bir günde kurdukları şirketin ismini "Mountain Bikes" koydular. Böylece mountain-bike ismi ortaya çıkmış oldu.

Don ve Eric Koski "Trailmaster", Jeff Hindsay de "Mountain Goat" marka bisikletleri 1980'de Long Beach'deki fuarda sergiledi. O zamanlar zarif, süratli yarış bisikletleri ağır, hantal görünüyordu. Buna rağmen, bir yıl sonra 15 firma daha dağ bisikleti pazarına girdi.

80'lerin başında dağ bisikletleri hala pahalıydı. (1200-1500 dolar arası). 4 adet Ritchey kadrosunun satın alınıp Japonya'ya götürülmesine kadar devam etti. Japonlar bu kadronun kopyalarını seri halde üretmeye başladılar. Böylece bisikletin maliyeti %50 ucuzlamış oldu.

Batı'daki bisiklet pazarının gelişmesini gözleyen Japonlar hiç vakit kaybetmedi. Suntour, Shimano, Sugino, Dia-Compe ve Araya gibi firmalar hızla yeni pazarda yerlerini aldılar. Günümüzde Shimano firması, dağ bisikleti komponentlerinin büyük bir kısmını sağlayan firmadır.

80'lerin sonunda Japonya'da üretilen kadroların da maliyeti arttı. Bisiklet üretim pazarını Taiwan ele geçirdi. Bugün dünya bisiklet ihtiyacının büyük bir bölümünü Taiwan karşılar. Fakat son yıllarda bu üstünlük Çin 'e geçmektedir..

30 yıl önce, Schwinn, Gary Fischer, Charles Kelly, Tom Ritchey ve Joe Breeze hobilerinin günümüzde dev adımlarla ilerleyen bir endüstrinin ilk tohumlarını attığını her halde hiç düşünemezlerdi.

MALZEME:

Dağ bisikleti: Bu bisikletler belli disiplinlere göre dizayn edilir. Biz en bilindik iki türüne değineceğiz. Birincisi hepimizin bildiği, normal doğa koşullarında kullanılan, belli seviyede süspansiyon sistemiyle donatılmış dağ bisikleti. Bunların vites sayısı 18 ile 27 arasıdır. Eğimli arazide bu vitesler çok işe yarar. Bisikletin iskeleti yani kadrosu hafif malzemeden(alüminyum, karbon alaşım) yapılmıştır. Arazi tipi lastikler ve kuvvetli frenlere sahip olması gerekmekte. İkinci tip bisikletler ise downhill yani iniş için kullanılıyor. Bu tarz sporda, engebeli dik yamaçlardan son hız iniş ana amaçtır. Bu yüzden, vites sayısı düşük olup (genelde 9 vites) çok yüksek süspansiyonlar kullanılır. Kullanılan aparatlar arazi tipi motosikletlerdekine benzer. Hidrolik disk frenler, yüksek süspansiyon, titanyum yada karbon alaşımlar. Buna paralel olarak fiyatları da o ölçüde yüksektir. On binlerce dolar olabiliyor. Seviyenize, seçtiğiniz disipline ve maddi durumunuza göre pek çok seçeneğe sahipsiniz Türkiye'de dışarıdan gelen pek çok bisikletin yanında yerli üretimin de çok gelişmiş modellerini bulmak mümkün.
Anti-bakteriyel ped olan tayt ve t-shirt: Bu giysiler, soluyabilen kumaşlardan yapılmakta ve vücut terinin % 90'ını dışarıya vermektedir. Terin vücuttan uzak tutulması sayesinde aktivite saatlerce sürdürülebilmekte, vücut dengesi korunmaktadır. Böylece bisikletçi sıcak havalarda serinlemiş, soğuk havalarda hastalanmaktan korunmuş olur.

Kask: Birçok spor dalında olduğu gibi, kaskın yaşamsal önemi vardır. Bisikleti kullandığımız her zaman (şehir içi veya arazi olsun) kask takmak kesinlikle şarttır. Kasklar kafamıza uygun ölçüde olmalı. Alın ve enseyi koruyucu yapısına, hava alış ve çıkış deliklerinin olmasına, renkli olmasına dikkat etmek gerek.

Bisiklet ayakkabıları: Bu ayakkabılarla yeni tanışanlar, kilitli sistemi tehlikeli bulabiliyorlar. Aslında tam tersine kilitli ayakkabılar son derece güvenlidir. Çünkü pedaldan ayağınız kaymaz, performansınızı arttırır. Birçok avantajı olan bu sistemde ayakkabılar, yine soluyabilen bir yapıya sahiptir.

Eldiven: Basit bir korunma yöntemi ama bildiğiniz gibi avuç içleri, düşünce ne hale gelir.

Gözlük: Kimi zaman böceklerden, kimi zaman ağaç dallarından, güneşten, rüzgardan kısacası bütün dış etkenlerden koruma sağlar. Bu yüzden kaliteli ve sağlam bir model seçin...

NEREDE YAPILIR?

Zaten adı üzerinde dağ bisikleti yapabilmeniz için asfalttan ayrılıp dağlık alanlara sapmanız gerekiyor. Dolayısıyla bütün ihtiyacınız doğal alan olduğu için MTB, dünyanın her yerinde yapabileceğiniz bir spor.

İstanbul'da akla gelen ilk isim ise tabi ki Belgrad ormanı - Parkur Alyans:
- Uzunluğu 2.5 km.
- En düşük rakımlı yeri 126m
- En yüksek rakımlı yeri 199 m.

Bunun yanısıra Kartal'da Aydos tepesi, Şile, Ağva, İznik , Adapazarı, Saros, Gökova, Kapıdağ, Kaçkar, Uludağ, Trakya'da Istranca dağları ve Polonezköy dağ bisikleti denince akla ilk gelen yerlerden.
Dünyada en beğenilen ilk 10 yer neresi derseniz:

1. Slickrock Trail, Utah, U.S.A.
2. King's Trail, Grand Paradiso National Park, Italy.
3. Big Boulder Ride, California, U.S.A.
4. Queen Elizabeth National Park, Uganda.
5. Deer Trail, Colorado, U.S.A.
6. Kettle Valley Railbed, Canada.
7. Gauley Headwaters Trail, West Virginia, U.S.A.
8. North Face of the Eiger, Switzerland.
9. Centennial Trail, South Dakota, U.S.A.
10. Route of the Conquistadors, Costa Rica.

FAYDALI BİLGİLER:

 Her zaman kask kullanın.

 Her zaman pompa ve yedek lastik; hatta yama takımı ve alyan çakısı taşıyın.

 Her zaman fazlalık suyunuz ve gofret türü abur cuburunuz olsun.

 Uzun, tehlikeli, bilmediğiniz ve karışık rotalara tek başınıza gitmeyin.

 Parkurlar hakkında duyduğunuz şehir efsanelerine; 4 saat çeken bir parkuru 2 saatte bitirdim diyenlere, 15 km hızla dönülemeyen virajları 30 km ile döndüm diyenlere, inanıp; kendinizi yıpratmayın, tehlikeye atmayın.

 Kabullenilebilir risklere hazır, maksimum risklere ise uzak olun. Kendi teknik beceri ve yeteneklerinizin sınırını bilin ve her zaman kendinizi geliştirmeye çalışın.

 Bisikletinize güvenemediğiniz kırıcı parkurlara girmeyin. Bu hem sizi, hem hevesinizi, hem de bisikletinizi yıpratacaktır.

Uzman görüşü/ Püf Noktası
Sizler için konunun uzmanı Gürsel Akay'a sorduk, öğrendik. Dağ bisikleti kullanırken medeniyetten uzak ortamlardasınız. Bir terslik olduğunda uygulayabileceğiniz basit çözümler var. Lastiğiniz patlayabilir, gidonunuz kırılabilir... Ama çaresiz değilsiniz...

Pratik Ön Çamurluk:
2.5 litrelik bir pet şişeyi uzunlamasına ikiye bölün. Dip ve ağız kısımlarını kestikten sonra 4 adet delik delin ve bu deliklerden plastik kelepçeler geçirin. Bunlarla yarım şişeyi içi dışarı bakacak şekilde kadronun alt borusuna, ön tekerle yüzünüz arasına gelecek şekilde tutturun. İşte size pratik bir ön çamurluk. Bu özellikle çamurluğun takılması problemli olan ön amortisörlü bisikletlerde oldukça işe yarar.

Patlak Lastik:
Doğadasınız. Lastiğiniz patladı. Bir de baktınız ki yama takımınızı almayı unutmuşsunuz. (Veya yapıştırıcınız kurumuş) Fakat pompanız yanınızda. Yöntem 1: Patlağı bulun ve deliğin bulunduğu yere bir düğüm atın ve içlastiği janta yerleştirip şişirin.
Yanınızda ne yama takımı ne de pompa var: Fakat doğadasınız. Yapabileceğiniz tek şey yeteri kadar ot, yaprak, çalı veya saman toplayıp dış lastiğin içine tıkmaktır. Çok konforlu olduğu söylenemez fakat eve dönmeniz için yeterlidir.

Pratik lastik levyesi:
Ön ve arka tekerleklerde (bazı bisikletlerde) bulunan"quick release" sapları dış lastikleri janttan ayırmaya yarayabilir. Sele mandalları da bu işi görebilir. Üzeri plastik kaplı olmayanlar buna daha uygundur.

Doğada Gidon kırılması:
Küçük bir olasılık da olsa günümüzdeki hafif alaşım gidonlarda birkaç yıl kullanımdan sonra kırılma görülebilir. Hala "sağlamsanız" kırılan gidonun iç çapından biraz daha kalın sağlam bir dal parçasını kırıp içine çakın. Sonra diğer gidon parçasını da bu dalın dışına sıkı olacak şekilde geçirip ekleme işini bitirin. Dönerken çok dikkatli olun ve unutmayın ki bu sefer sağlam kalmayabilirsiniz.

Ön vites teli koptu:
(Dolayısıyla zincir en küçük dişlide kaldı) Doğadasınız ve zinciri orta veya büyük ayna dişlide tutmanız gerekirse vites üzerindeki minimum ayar vidasını vites kafesi istediğiniz dişli üzerine gelinceye kadar sıkın. Bu işlemi yaparken vites mekanizmasını dışarı doğru çekerseniz vidalama işlemi daha kolay olur. Eğer vidaları herhangi bir nedenden dolayı ayarlayamazsanız vites mekanizmasıyla kadro arasına uygun bir dal parçası sıkıştırıp dişli üzerine gelmesini sağlayın.

Gidon elciklerini kolay sökmek için:
En iyi yöntemlerden biri saf alkolü (veya kolonya) elciğin altına enjektörle sıkmaktır. İnatçı elcikler için uzunca yıldız tornavida veya şiş benzeri bir çubuğu elcik ve gidon arasına sokup, alkolü akıttıktan sonra tornavidayı elcik altında 1 tur çevirin. Elcik anında çıkacaktır. Alkol lastikler üzerinde önce kayganlık sağlar. Uçtuğu zaman da elcik sıkıca gidona yapışır. Diğer bir yöntem de saç spreyi kullanmaktır. Bu da önce kayganlık, kuruyunca da daha sağlam bir yapışma sağlar. Unutmayın gevşek bir gidon elciği her zaman tehlikelidir.

Yarışçılara özel:
Jantınıza sibop deliğinin tam karşısına bir delik daha açın. Dış lastiğin içine 2. bir iç lastik daha yerleştirin. Bu lastiğin sibobunu da deldiğiniz delikten çıkarın. İç lastiklerden birini şişirin. Lastiğiniz patladığı zaman, patlakla uğraşmak yerine yedek lastiğinizi şişirip yola devam edin... Denemesi bedava...
 
X