Rusya Federasyonu; kendi anayasaları ile yasama ve yürütme organlarına sahip Cumhuriyet, Eyalet, Bölge, Federal Statüye Sahip Şehir, Özerk Bölge ve Özerk Saha’dan oluşan 84 idari birimli bir federasyonudur. SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’da kurulan siyasi rejim, siyaset bilimcilerince farklı siyasi rejim tanımlamalarına, Rusya’nın başkanlık rejimi mi yoksa yarı başkanlık rejimi mi olduğu gibi tartışmalara yol açmıştır. 1992 yılından beri Rusya’daki siyasi rejim, ilk kez 1978’de Duverger tarafından kullanılmış bir terim olan “yarı-başkanlık sistemi” sınıflandırmasının içinde yer almaktadır. Fakat günümüzde, cumhurbaşkanın yasama, yürütme ve yargı ile ilgiliyetkilerinin oldukça geniş olduğu ‘Süper Yetkili Cumhurbaşkanlı Yarı başkanlık Sistemi’ de, Rusya’nın siyasi rejimini tanımlamada kullanılabilmektedir.[1]
Süper Yetkili Cumhurbaşkanlı Yarı başkanlık Sistemi dolayısıyla, Rusya’da hem yasamanın hem de yürütmenin üstünde yer alan bir başkanlık sistemi vardır. Rusya Federasyonu’nun lideri ve üst yöneticisi devlet başkanıdır. Rusya Devlet Başkanı ülkenin iç ve dış politikasını yürütür. Halk tarafından genel seçimle dört yıllık bir süre için doğrudan seçilir. Dokunulmazlığa sahip olan Rusya Devlet Başkanının oldukça geniş yetkileri bulunmaktadır. Bu görevler; başbakanı atamak, hükümet toplantılarına başkanlık etmek, hükümeti görevden almak, üst düzey yargı ve denetim kurumlarının yöneticilerini göreve getirmek ve görevden almak, Duma’yı feshetmek, bazı durumlarda (parlamento tatilde olduğu zamanlarda) kanun hükmünde kararname çıkarmak, parlamentonun kabul ettiği yasalara karsı güçleştirici veto yetkisine sahip olmak ve parlamentonun çıkardığı yasalar karsısında iptal davası açmak, af ilan etmek gibi oldukça önemli yetkilerdir. Rusya Devlet Başkanı aynı zamanda Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanıdır.[2]
Rusya’da yürütme gücü ise hükümettedir. Rusya hükümeti, başbakan, başbakan yardımcıları ve federal bakanlardan oluşur. Başbakan, görevine Devlet Başkanı tarafından Devlet Duması’nın onayıyla atanır. Başbakan federal yürütme organlarının yapısı hakkındaki önerilerini, başbakan yardımcıları ve federal bakanların isimlerini Devlet Başkanına sunar. Hükümetin, federal bütçenin belirlenmesi, para politikasının uygulanması, sağlık, kültür, bilim, eğitim alanlarında devlet politikasının yürütülmesi, devlet güvenliğinin sağlanması için önlemler alınması gibi görevleri vardır.
Devlet Başkanlığı’na bağlı olarak 2000 Eylülünden itibaren faaliyet gösteren Devlet Konseyi adlı bir danışma organı vardır. Genellikle 3 ayda bir toplanan Konsey’de devlet yapılanması, federatif, siyasi, ekonomik ve sosyal konular görüşülür. Rusya’nın parlamentosu, temsil ve yasama organı ise Federal Meclis’tir. Meclisin, Federasyon Konseyi (Üst Meclis) ve Devlet Duması (Alt Meclis) olmak üzere iki kanadı vardır. Federasyon Konseyi’nde Rusya Federasyonu’na dâhil olan 84 idari birimden ikişer kişi olmak üzere toplam 168 üye bulunmaktadır. Federasyon Konseyi danışma ve temsil özelliği ağır basan bir senato görünümündedir. Parlamento’nun diğer kanadı olan 450 üyeli Duma’da ise milletvekillerinin yarısı dört yılda bir yenilenen seçimlerde tek temsilcili seçim bölgelerinden, diğer yarısı ise partilerin ulusal listelerinden nispî temsil sistemine göre seçilmektedir. Seçim barajı yüzde 5’ten yüzde 7’ye çıkarılmıştır. [3]
Bilindiği gibi başkanlık sistemindeki yetkileri buradakilerle karşılaştırılamayacak derecede sınırlıdır. Bunun yanı sıra, yürütmenin tek başlı değil iki başlı olması, yürütmenin yetkili kanadını cumhurbaşkanının oluşturmasıyla birlikte; yürüme yetkisinin hükümetle bölüşülmesi, hükümetin göreve başlamasında ve görevi sırasında yasama organının onayına gerek duyması ve hükümetin esas olarak cumhurbaşkanına karşı olmakla birlikte; sınırlı da olsa yasama organına karşı da sorumlu olması Rusya’nın “Süper Yetkili Cumhurbaşkanlı Yarı Başkanlık Rejimi”nin, başkanlık sisteminden farklarını oluşturur.[4] Parlamenter rejimle karşılaştırıldığında; parlamenter rejimde olduğu gibi yarı başkanlık rejiminde de başbakan ve hükümet parlamentoya karşı sorumludur ve hükümet ancak parlamentonun güvenine sahip ise görevine devam edebilir. Bununla birlikte, yarı başkanlık rejiminde doğrudan seçilen devlet başkanı, hükümetten bağımsız karar alabilmekte ve önemli yetkiler kullanmaktadır.
1999 yılının 31 Aralığına kadar görevini iki dönem arka arkaya seçilerek yürüten Boris Yeltsin Rusya’nın ilk Devlet Başkanı olmuştur. Rus halkına göre, gelir
dağılımındaki bozulma, ahlaki çözülme, mafyalaşma gibi çeşitli sebepler yüzünden Yeltsin döneminde bir kaos süreci yaşanmıştı. Yeltsin yetkilerini Vladimir Putin’e devretmiş, Putin Mart 2000’de yapılan seçimleri kazanarak tam yetkili Devlet Başkanı olmuş ve 2004 yılının Mart ayında, oyların yüzde 71,31’ni alarak ikinci kez Devlet Başkanı seçilmiştir. Vladimir Putin’in otoriter yönetim anlayışı Batı dünyasında eleştirilmektedir. Putin’inotoriter yönetim anlayışının en bilinen örnekleri arasında, büyük sermaye gruplarını sindirmesi ve medyanın halk üzerindeki etkisinin farkına varmasıyla muhalif yayınları denetimi altına alması ve bu amaçla Kanal 1 ve NTVhisselerini devlete geçirmesi,TV 6’yı kapatması gösterilebilir. Sonuç olarak Putin bağımsız televizyonculuğu bitirmiş oldu. Bununla birlikte Rusya’da halk tarafından Putin yönetimi, “güvenlik ve istikrar”ın teminatı olarak görülmektedir.[5] Rus halkının, Yeltsin döneminden sonra Putin’in yönetim anlayışını takdirle karşılamasında, ekonomide devlet eliyle yapılan düzenlemeler ve gelişmelerin, ülkede etkisi belirgin bir biçimde hissedilen refah artışının sağlanmasının, Rusya’nın uluslararası arenadaki prestijinin artırılmasının ve büyük güçler arasındaki eski yerini tekrar kazanmasının, federasyonun bölünme tehlikesine karşı verilen mücadeleye öncelik verilmesinin ve daha birçok olumlu gelişmenin etkisi olmuştur. Dolayısıyla Putin döneminde federal merkezin yeniden güçlendiğini gözlemleyebiliyoruz. Zaten Putin’in Federasyon’un bölünme tehlikesine karşı uyguladığı politikalar dikkat çekmektedir. Putin’in bu amaçla 89 idari birimin sayısını birkaç yıl içinde daha da azaltmaya gideceği bilinmektedir. Ayrıca 2004 Eylülü başında Beslan’da gerçekleşen kanlı terör eyleminden sonra Başkan Putin, ülkenin seçim ve idare sisteminde ciddi değişiklikler yapma kararını açıklamıştır. Buna göre özerk cumhuriyetlerden özerk yöre ve kentlere kadar Rusya Federasyonu’nu oluşturan bütün birimlerin yöneticileri federal merkezin atamasıyla belirlenmeye başlamıştır.
Özetleyecek olursak günümüzde artık tek tip meclis hükümeti, parlamenter, yarı başkanlık ve başkanlık rejiminin olmadığı görülmektedir. Rusya’da cumhurbaşkanın hükümetten üstün yetkilere sahip olduğu yarı başkanlık sistemi uygulanmaktadır. “Yarı başkanlık rejiminde görülen en önemli sakınca, seçmene karşı sorumlu devlet başkanı ile parlamentoya karşı sorumlu olan başbakanın yürütme içinde karşı karşıya getirilmesidir.”[6] Bu iki güç birbirine üstünlük sağlayamadığı için birtakım sıkıntılar yaşanabilmektedir. Parlamenter sistemde yürütmenin iki kanadının yalnızca biri siyasi niteliktedir. Fakat yarı başkanlık sisteminde seçimle gelen devlet başkanı da siyasi niteliğe dönüşmektedir. Böylece yürütmenin iki kanadı da siyasi tercihleri kullanan organlar olarak tasarlanmıştır. Siyasi yapısının yanı sıra, Rusya, iç ve dış tehdide, teröre ve etnik çatışmalara karşı kendisini korumaya ve direnmeye çalışmaktadır. Batı dünyasınca otoriter olarak değerlendirilen Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin de, üniter ve güçlü devlet yapısını güçlendirmeye, ekonomik ve etnik çatışmalar yüzünden bozulan eski ve güçlü devlet düzenini yeniden canlandırmaya yönelik politikalar uygulamaya devam etmektedir.