- 21 Kasım 2008
- 1.956
- 4
- 38
Çorbayı İçebilmek...
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, "Sevginin sadece sözünü edenlerle,
onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?". "Bakın göstereyim..." demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra
hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak
çorbalar gelmiş. Arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda
kaşıklar. Ermiş: "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye de
bir şart koşmuş. "Peki..." demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da
ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar
ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar
sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım
yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar
gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince, her biri uzun boylu
kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece
her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
İşte... demiş ermiş: "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve
doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa,
o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır şüphesiz, hayat pazarında daima
SEVGİYİ PAYLAŞANLAR..."
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, "Sevginin sadece sözünü edenlerle,
onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?". "Bakın göstereyim..." demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra
hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak
çorbalar gelmiş. Arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda
kaşıklar. Ermiş: "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye de
bir şart koşmuş. "Peki..." demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da
ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar
ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar
sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım
yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar
gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince, her biri uzun boylu
kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece
her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
İşte... demiş ermiş: "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve
doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa,
o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır şüphesiz, hayat pazarında daima
SEVGİYİ PAYLAŞANLAR..."