Sorunu olmayan insanın zaten yaşamda bir amacı yoktur. Elbert Hubbard
Tüm zamanların en çok satan kitabı The Power of Positive Thing’in (c.n. Olumlu Düşüncenin Gücü) yazarı Norman Vincent Peale 1993 yılının Noel arifesinde 95 yaşındayken yaşama gözlerini yumdu. Öldüğünde evinde, çevresinde sevenleri vardı ve huzur içindeydi. Norman Vincent Peale da böyle bir ölümü hakediyordu zaten. Olumlu düşünce öğretisi değişik kuşaklardan pek çok insana barış ve huzur sağlamış, bu insanlar yaptığı konuşmalardan, radyo prgramlarından ve kitabından pek çok şey öğrenmişti. Norman, sorunları karşımıza Tanrı’nın çıkartmadığını hissettiğinden bu yana, bizlere her sabah güne gözlerimizi açtığımızda iki seçeneğimiz olduğunu anımsatıyordu. Kendimizi iyi ya da kötü hissetmek. Norman’ın şu sözlerini hala çok iyi anımsıyorum: “Neden kendinizi kötü hissetmeyi seçesiniz ki?”
Norman’ı 1986 yılının Temmuz ayında tanıdım. Willam Morrow ve Ortakları adlı yayınevinin başkanı Larry Hughes, ahlaki değerler üzerine bir kitap yazmamızı önermişti. Sonunda bu projemizi gerçekleştirmeye karar verdik ve Norman’la The Power of Ethical Management adlı kitap üzerinde çalışarak geçen sonraki iki yıl yaşamımın en zevkli yılları oldu.
İlk karşılaşmamızdan itibaren Norman’ın yaşamım üzerinde çok büyük bir etkisi oldu. Her zaman olumlu düşünenlerin, olumlu sonuçlar elde ettiklerini, çünkü bu insanların sorunlardan korkmadıklarını savunurdu. Aslında, Norman bir sorunu olumsuz bir şeymiş gibi düşünmek ve o sorundan mümkün olduğunca çabuk kurtulmaya çalışmak yerine, sorunları bir tür yaşam işareti olarak kabul etmek gerektiğini söylerdi. Bu konunun altını çizmek için, Norman’ın en sevdiğim şu öyküsünü anlatmak isterim. Bu öyküyü sık sık sunularımda da kullanıyorum:
“Bir gün sokakta yürürken, arkadaşım George’un karşıdan geldiğini gördüm. Üzgün bakışlarından ruh halini anlamamak olanaksızdı. George kendisini çok kötü hissediyordu.
Doğal olarak, “George, nasılsın?” dedim. Çok sıradan bir soru sormuştum, ama George bunu çok ciddiye aldı ve tam 15 dakika bana kendisini ne kadar kötü hissettiğini anlattı. O konuştukça, ben de kendimi kötü hissetmeye başladım.
Sonunda ona, “George, seni bu kadar sıkıntılı gördüğüme gerçekten çok üzüldüm. Peki bu halinin nedeni nedir?” İşte bu soru, içini dökmesine yetti.
“Sorunlarım,” dedi, “Sadece sorumlarım. Sorunlardan bıktım artık. Beni sorunlarımızdan kurtar, senin en çok yardım etmek istediğin derneğe 5.000 dolar bağışlayayım.”
Eee, ben böyle bir öneriyi reddeder miyim? Öneri üzerinde uzun uzun düşündüm taşındım ve sonunda çok iyi olduğuna inandığım bir yanıt buldum.
Ona, “Dün, binlerce insanın yaşadığı bir yere gittim. Bence, hiç birinin tek bile sorunu yoktu. Sen de oraya gitmek ister misin?” dedim. “Ne zaman gidiyoruz? Tam bana göre bir yer olmalı” dedi.
“Öyleyse George” dedim, “seninle yarın Woodland mezarlığına gidebiliriz, çünkü hiç sorunu olmayan insanlar sadece ölülerdir.”
Bu öykü çok hoşuma gider. Gerçekten de yaşama farklı bir açıdan bakmanızı söyler size. Norman’ın sık sık şu sözlerini işitmişimdir kendi ağzından: “Eğer hiçbir sorununuz yoksa, sizi uyarıyorum! Eğer herhangi bir sorunuuz olmadığına inanıyorsanız, hemen oturduğunuz yerden kalkın, arabanıza atlayın, güvenli ama çok hızlı bir biçimde evinize gidin, hemen yatak odanıza girin ve kapıyı kapatın. Sonra da dizlerinizin üzerine çökün ve Tanrı’ya dua edin: ‘Tanrım, ne oluyor? Bana güvenmiyor musun artık? Bana biraz sorun ver!’
Ken Blanchard
Tüm zamanların en çok satan kitabı The Power of Positive Thing’in (c.n. Olumlu Düşüncenin Gücü) yazarı Norman Vincent Peale 1993 yılının Noel arifesinde 95 yaşındayken yaşama gözlerini yumdu. Öldüğünde evinde, çevresinde sevenleri vardı ve huzur içindeydi. Norman Vincent Peale da böyle bir ölümü hakediyordu zaten. Olumlu düşünce öğretisi değişik kuşaklardan pek çok insana barış ve huzur sağlamış, bu insanlar yaptığı konuşmalardan, radyo prgramlarından ve kitabından pek çok şey öğrenmişti. Norman, sorunları karşımıza Tanrı’nın çıkartmadığını hissettiğinden bu yana, bizlere her sabah güne gözlerimizi açtığımızda iki seçeneğimiz olduğunu anımsatıyordu. Kendimizi iyi ya da kötü hissetmek. Norman’ın şu sözlerini hala çok iyi anımsıyorum: “Neden kendinizi kötü hissetmeyi seçesiniz ki?”
Norman’ı 1986 yılının Temmuz ayında tanıdım. Willam Morrow ve Ortakları adlı yayınevinin başkanı Larry Hughes, ahlaki değerler üzerine bir kitap yazmamızı önermişti. Sonunda bu projemizi gerçekleştirmeye karar verdik ve Norman’la The Power of Ethical Management adlı kitap üzerinde çalışarak geçen sonraki iki yıl yaşamımın en zevkli yılları oldu.
İlk karşılaşmamızdan itibaren Norman’ın yaşamım üzerinde çok büyük bir etkisi oldu. Her zaman olumlu düşünenlerin, olumlu sonuçlar elde ettiklerini, çünkü bu insanların sorunlardan korkmadıklarını savunurdu. Aslında, Norman bir sorunu olumsuz bir şeymiş gibi düşünmek ve o sorundan mümkün olduğunca çabuk kurtulmaya çalışmak yerine, sorunları bir tür yaşam işareti olarak kabul etmek gerektiğini söylerdi. Bu konunun altını çizmek için, Norman’ın en sevdiğim şu öyküsünü anlatmak isterim. Bu öyküyü sık sık sunularımda da kullanıyorum:
“Bir gün sokakta yürürken, arkadaşım George’un karşıdan geldiğini gördüm. Üzgün bakışlarından ruh halini anlamamak olanaksızdı. George kendisini çok kötü hissediyordu.
Doğal olarak, “George, nasılsın?” dedim. Çok sıradan bir soru sormuştum, ama George bunu çok ciddiye aldı ve tam 15 dakika bana kendisini ne kadar kötü hissettiğini anlattı. O konuştukça, ben de kendimi kötü hissetmeye başladım.
Sonunda ona, “George, seni bu kadar sıkıntılı gördüğüme gerçekten çok üzüldüm. Peki bu halinin nedeni nedir?” İşte bu soru, içini dökmesine yetti.
“Sorunlarım,” dedi, “Sadece sorumlarım. Sorunlardan bıktım artık. Beni sorunlarımızdan kurtar, senin en çok yardım etmek istediğin derneğe 5.000 dolar bağışlayayım.”
Eee, ben böyle bir öneriyi reddeder miyim? Öneri üzerinde uzun uzun düşündüm taşındım ve sonunda çok iyi olduğuna inandığım bir yanıt buldum.
Ona, “Dün, binlerce insanın yaşadığı bir yere gittim. Bence, hiç birinin tek bile sorunu yoktu. Sen de oraya gitmek ister misin?” dedim. “Ne zaman gidiyoruz? Tam bana göre bir yer olmalı” dedi.
“Öyleyse George” dedim, “seninle yarın Woodland mezarlığına gidebiliriz, çünkü hiç sorunu olmayan insanlar sadece ölülerdir.”
Bu öykü çok hoşuma gider. Gerçekten de yaşama farklı bir açıdan bakmanızı söyler size. Norman’ın sık sık şu sözlerini işitmişimdir kendi ağzından: “Eğer hiçbir sorununuz yoksa, sizi uyarıyorum! Eğer herhangi bir sorunuuz olmadığına inanıyorsanız, hemen oturduğunuz yerden kalkın, arabanıza atlayın, güvenli ama çok hızlı bir biçimde evinize gidin, hemen yatak odanıza girin ve kapıyı kapatın. Sonra da dizlerinizin üzerine çökün ve Tanrı’ya dua edin: ‘Tanrım, ne oluyor? Bana güvenmiyor musun artık? Bana biraz sorun ver!’
Ken Blanchard