Çocuklarıyla Cephedeydiler..!
GAZETECİ Arif Oruç, 1919 sonbaharında Kuvayı Milliye cephelerini gezmiş, izlenimleri Tasvir-i Efkar Gazetesi'nde yayımlanmıştır. Ateş hattına cephane, su, yiyecek taşırken şehit olan kadınları duymuştur. Demirci Mehmet Efe'nin emrinde üç kadın savaşçı olduğunu öğrenince efeyi ziyaret eder, karargáhının bahçesinde üç kadın savaşçı ile görüşür.
ÇOCUĞUYLA CEPHEDEYDİ
Üçü de Aydınlı. Zeybek kıyafetindeler. Tüfekleri kucaklarında. Yaptıklarını, yazarın ısrarı ile utanarak, kızararak , çekinerek anlatırlar.İlki Ayşe Kadın, Mehmet Çavuş diye anılıyor, bir zeybek takımının komutanı. Yedi yaşındaki çocuğunu yanına alıp
savaşa katılmış. Önce Aydın savaşında bulunmuş, elli sekiz saat durmadan savaşmış. Menderes boyundaki bütün savaşlarda
yer almış. Umurlu'da yaralanınca bir ay hastanede yatmış, yeni çıkmış. Cepheye gitmek için emir bekliyor.
YUNAN GELDİ, SAVAŞTIK
İkincisi, Emire Aliye Ayşe. Aydın'a bir saat uzaklıktaki İmamköy'den. Uğursuz Yunan işgalinden önceki huzur günlerini
anlatıyor. Babasıyla yaşıyormuş. Keçileri, kuzuları, inekleri, öküzleri, hatta bir develeri bile varmış. Çifte çubuğa gider gelirlermiş. Dere boyunun çağlayanlarını özlemle anıyor.
‘Sonra ne oldu?'
‘Yunan geldi, Aydın kan ve ateş içinde kaldı. Boynumdaki altını koparıp sattım, tüfek ve kurşun aldım. Ben de köyün büyükleri gibi ateşe atıldım. Vatan için dövüştük işte. Şimdi izindeyim.'
DAYANAMADIM, ASKER OLDUM
Üçüncüsü 17 yaşında bir genç kız: Şerife Ali. Yüzü sıtmadan sarı, derin, kara gözlü bir savaşçı. Çiftlik Köyü'ndenmiş. Yunan yaklaşınca köyü boşaltıp göçmüşler.‘Aydın'daki kötülükleri duyunca, dayanamadım, ben de asker oldum.'Ne övünürler, ne yakınırlar. Konuşma bitince, askerce selam verip ayrılırlar. (Yücel Özkaya, M.M'de Ege Çevresi) Zaferi erkeklerimiz ve kadınlarımız elbirliği ile kazanmış. Türkiye Cumhuriyeti'ni birlikte kurmuşlardır.
Atatürk Diyorki
Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. (1923) Ya cepheye gönderin ya da intihar ederim.
DENİZ Harp Okulu son sınıf öğrencisi Zeki Enveri (Bayat), Milli Mücadele'ye katılmak için beyaz üniformasının üzerine sivil bir elbise geçirir, 1920 yılında binbir zorlukla İnebolu'ya kaçar, oradan Ankara'ya gelir.
Milli donanma ve deniz örgütü daha kuruluş aşamasındadır. Zeki Enveri'ye Genelkurmay'ın deniz biriminde yazıcılık
görevi verilir. Genç denizci hemen bir dilekçe yazar ‘Anadolu'ya savaşmak için kaçtığını, cephede bir göreve verilmesini, eğer üç gün içinde dileği yerine getirilmezse, intihar edeceğini' bildirir.
Amirleri anlarlar ki bu çılgın Türk'ü Ankara'da tutmak mümkün değildir. Cepheye gönderirler.
KARAKIŞTA YAZLIKLA
Zeki Bayat, Birinci İnönü Savaşı'na takım komutanı olarak katılır, yeni bir üniforma sağlamak mümkün olmadığı için karakışta yazlık beyaz üniformasıyla savaşır. Cesaret, özveri ve üstün başarıları dolayısıyla İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Daha sonra gemilerde görevlendirilir, 1944 yılında amiralliğe terfi eder. (İstiklal Harbi'nde Bahriyemiz, Dz.K. Yayımı)
Tabancayı aldı mermiyi terbiyesizin alnına çaktı
1919 Ekim ayı sonunda İngilizler, aralarındaki paylaşma anlaşması gereği, Maraş'ı Fransızlara devrederler. Fransızlar
30 Ekim günü Maraş'a girerler. Ermenilerin büyük bölümü İngilizlerle birlikte dönmüştür, kalanlar da Fransızların işgalinden sonra dönerler. (Hani şu öldürüldü denilen Ermeniler!..)
Maraş'ın Ermeni mahalleleri Fransız ve Ermeni bayraklarıyla donanır. Ermeniler, Fransız birliğini (bin Fransız, beş yüz
Cezayirli, Fransız üniformalı dört yüz Ermeni) bando, çiçekler, alkışlar, ‘Yaşasın Fransızlar, Ermeniler; kahrolsun
Türkler!' avazeleriyle karşılarlar.
GAZETECİ Arif Oruç, 1919 sonbaharında Kuvayı Milliye cephelerini gezmiş, izlenimleri Tasvir-i Efkar Gazetesi'nde yayımlanmıştır. Ateş hattına cephane, su, yiyecek taşırken şehit olan kadınları duymuştur. Demirci Mehmet Efe'nin emrinde üç kadın savaşçı olduğunu öğrenince efeyi ziyaret eder, karargáhının bahçesinde üç kadın savaşçı ile görüşür.
ÇOCUĞUYLA CEPHEDEYDİ
Üçü de Aydınlı. Zeybek kıyafetindeler. Tüfekleri kucaklarında. Yaptıklarını, yazarın ısrarı ile utanarak, kızararak , çekinerek anlatırlar.İlki Ayşe Kadın, Mehmet Çavuş diye anılıyor, bir zeybek takımının komutanı. Yedi yaşındaki çocuğunu yanına alıp
savaşa katılmış. Önce Aydın savaşında bulunmuş, elli sekiz saat durmadan savaşmış. Menderes boyundaki bütün savaşlarda
yer almış. Umurlu'da yaralanınca bir ay hastanede yatmış, yeni çıkmış. Cepheye gitmek için emir bekliyor.
YUNAN GELDİ, SAVAŞTIK
İkincisi, Emire Aliye Ayşe. Aydın'a bir saat uzaklıktaki İmamköy'den. Uğursuz Yunan işgalinden önceki huzur günlerini
anlatıyor. Babasıyla yaşıyormuş. Keçileri, kuzuları, inekleri, öküzleri, hatta bir develeri bile varmış. Çifte çubuğa gider gelirlermiş. Dere boyunun çağlayanlarını özlemle anıyor.
‘Sonra ne oldu?'
‘Yunan geldi, Aydın kan ve ateş içinde kaldı. Boynumdaki altını koparıp sattım, tüfek ve kurşun aldım. Ben de köyün büyükleri gibi ateşe atıldım. Vatan için dövüştük işte. Şimdi izindeyim.'
DAYANAMADIM, ASKER OLDUM
Üçüncüsü 17 yaşında bir genç kız: Şerife Ali. Yüzü sıtmadan sarı, derin, kara gözlü bir savaşçı. Çiftlik Köyü'ndenmiş. Yunan yaklaşınca köyü boşaltıp göçmüşler.‘Aydın'daki kötülükleri duyunca, dayanamadım, ben de asker oldum.'Ne övünürler, ne yakınırlar. Konuşma bitince, askerce selam verip ayrılırlar. (Yücel Özkaya, M.M'de Ege Çevresi) Zaferi erkeklerimiz ve kadınlarımız elbirliği ile kazanmış. Türkiye Cumhuriyeti'ni birlikte kurmuşlardır.
Atatürk Diyorki
Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. (1923) Ya cepheye gönderin ya da intihar ederim.
DENİZ Harp Okulu son sınıf öğrencisi Zeki Enveri (Bayat), Milli Mücadele'ye katılmak için beyaz üniformasının üzerine sivil bir elbise geçirir, 1920 yılında binbir zorlukla İnebolu'ya kaçar, oradan Ankara'ya gelir.
Milli donanma ve deniz örgütü daha kuruluş aşamasındadır. Zeki Enveri'ye Genelkurmay'ın deniz biriminde yazıcılık
görevi verilir. Genç denizci hemen bir dilekçe yazar ‘Anadolu'ya savaşmak için kaçtığını, cephede bir göreve verilmesini, eğer üç gün içinde dileği yerine getirilmezse, intihar edeceğini' bildirir.
Amirleri anlarlar ki bu çılgın Türk'ü Ankara'da tutmak mümkün değildir. Cepheye gönderirler.
KARAKIŞTA YAZLIKLA
Zeki Bayat, Birinci İnönü Savaşı'na takım komutanı olarak katılır, yeni bir üniforma sağlamak mümkün olmadığı için karakışta yazlık beyaz üniformasıyla savaşır. Cesaret, özveri ve üstün başarıları dolayısıyla İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Daha sonra gemilerde görevlendirilir, 1944 yılında amiralliğe terfi eder. (İstiklal Harbi'nde Bahriyemiz, Dz.K. Yayımı)
Tabancayı aldı mermiyi terbiyesizin alnına çaktı
1919 Ekim ayı sonunda İngilizler, aralarındaki paylaşma anlaşması gereği, Maraş'ı Fransızlara devrederler. Fransızlar
30 Ekim günü Maraş'a girerler. Ermenilerin büyük bölümü İngilizlerle birlikte dönmüştür, kalanlar da Fransızların işgalinden sonra dönerler. (Hani şu öldürüldü denilen Ermeniler!..)
Maraş'ın Ermeni mahalleleri Fransız ve Ermeni bayraklarıyla donanır. Ermeniler, Fransız birliğini (bin Fransız, beş yüz
Cezayirli, Fransız üniformalı dört yüz Ermeni) bando, çiçekler, alkışlar, ‘Yaşasın Fransızlar, Ermeniler; kahrolsun
Türkler!' avazeleriyle karşılarlar.
Son düzenleme: