"Okul öncesi dönemi olarak adlandırılan 3-6 yaş arası, çocukluğun en renkli ve hareketli dönemlerinden biridir. Bu dönemde çocuk konuşkan, meraklı, öğrenmeye hevesli, girişken, daha sosyal ve sevimlidir. Bu yaştaki çocuklarda yaşayarak öğrenmenin, deneme ve yanılmanın belirgin olduğunu görülür. Çocuk her şeye bakar, her şeyle ilgilenir, sorular sorar. Dil gelişimi hızlı ve dilin kullanımı daha iyidir, hikayeler anlatır veya hikayeler uydurabilirler. Kendisine uygun olsun ya da olmasın her şeyi denemek isteyebilirler. Oyun oynamak, koşmak, zıplamak, atlamak gibi bedensel aktivitelerden çok hoşlanır, bisiklete binebilir, tırmanabilirler. Bu dönemde çocuklarda rekabet-yarışma duygusu ortaya çıkar. Yaşıtları veya biraz daha büyük çocuklarla aralarında rekabet davranışları, kıskançlıklar görülür. Anne-babanın beğenisini, takdirini kazanmak ve sevgisini görmek çok önemlidir. “Beğendin mi?” “Güzel olmuş mu?” “Anne beni seviyor musun?” gibi sorularla sıklıkla karşılaşılabilinir.Unutmayın, çocuğunuz gördüğünü uygular“Ben” kavramının ortaya çıktığı ilk yıllarda çocuklarda negatif tutum ve davranışlara sıklıkla rastlanabilir. Çocuk, kendisi giyinmek, yemek yemek koşmak ve oynamak ister, engellendiğin de aşırı tepki, öfke, ağlama, tepinme, vurma, tekmeleme, istediği yapılmadığında eşyalara ya da kendine zarar verme gibi tepkisel saldırgan davranışlar gösterebilir. Okul öncesi dönemde büyüme ve gelişmeyle birlikte bağımsızlığın artması, çocukların kendi bedenlerini tanımaları, özellikle erkek çocuklarının bedensel güçlerini fark etmeleri, bunu kullanmalarına neden olur. Anne-baba, çocuk tepindiğinde onunla konuşmak, sorunu anlamak ve sakin olmak yerine, bağırıyor, çekiştiriyor hatta vuruyor ve sonunda da istediğini yapmasına izin veriyorsa çok değil, iki-üç kez bunu denemişse olumsuz davranışı öğrenmiş ve saldırgan davranış pekişmiş olur. Çocuklar çok iyi gözlem yapar, hissederler ve öğrenme konusunda da bizden daha hızlıdır.
Çocuk öğrenmesinde deneme-yanılma yoluyla öğrenme kadar önemli olan diğer bir unsur da, “taklit”dir. Eğer ondan topu fırlatması isteniyorsa o, bardağı veya oyuncağı da fırlatabilir. Özellikle çocuklar, anne-babalarının, yaşıtlarının, öğretmenlerinin davranışlarını sıklıkla taklit eder. Çocuğun gördüğü tutum ve davranışı uygulaması, beklenen bir durumdur. Kavramlar büyüme ve gelişme dönemiyle birlikte zamanla oluşacak, olgunluk kazanacaktır. Yetişkinler, gerek anlatarak, gerekse göstererek olumlu davranışı öğretecekler ve bir davranışın şekillenmesinde, benimsenmesinde model olacaklardır.
Çocuğunuza öfkesini kontrol etmesini öğretin
Öfke, doğuştan varolan bir duygu olarak kabul edilir. Bebek davranışlarında emzirme geciktiğinde öfke tepkileri (ağlama, memeyi almama, meme başını ısırma) görülebilir. Öfke ve saldırganlık, engellenme durumunda ortaya çıkar ve engellenme sürekli hale geldiğinde -iç ihtiyaçlar karşılanmadığında, emme ihtiyacı, sevgi ihtiyacı, öğrenme ihtiyacı, oyun ihtiyacı- pekişerek bir davranış biçimine dönüşebilir.
Anne-baba tutumları, çocuğun davranışlarında psiko-sosyal gelişiminde önemli rol oynar. Olumsuz anne-baba tutumları içinde; reddedici, sürekli eleştirici, kayıtsız, otoriter, baskıcı, dengesiz, tutarsız, aşırı koruyucu, gevşek ve mükemmeliyetçi tutumları sayabilir. Çocukların olumlu davranışlar geliştirmelerinde ılımlı, dengeli, sorun çözücü, kabul edici, anlayışlı, paylaşımcı, hoş görülü, ancak sınır ve kural koyan anne-baba-öğretmen tutumları önemli rol oynar. Öfke duygusu ve saldırganlığın doğuştan geldiği ve içgüdüsel olduğu kabul görmekle birlikte, çocuklara olumlu davranışlar kazandırılarak öfkeyi kontrol etmesi, saldırgan davranışı durdurması gösterilerek, anlatılarak ve rol modeli olarak öğretilebilir. En ufak bir sorun karşısında bağıran, eşyaları fırlatan, kıran, vuran anne veya babaya sahip bir çocuğun örnek alacağı ve öğreneceği davranışla sorunlar karşısında sakin, güvenli, çözüme yönelik davranan anne-babaya sahip çocuğun örnek alacağı ve öğreneceği davranış birbirinden çok farklı ve taban tabana zıt olacaktır.
Öfke, öğrenilmiş davranışa dönüşünce
İçgüdüsel olan bir duygu ve tepki bu noktada öğrenilmiş şiddete kolaylıkla dönüşebilir. Hangi davranışlar öğrenilmiş şiddet olarak tanımlanabilir? İki çocuk oynarken oyuncağı paylaşamama nedeniyle birbirlerini itmeleri, oyuncak kırılınca birinin diğerinin elini acıtması içgüdüsel saldırganlık olarak nitelendirilebilir. Ancak çocuk her defasında oyuncağı almak için vurma, itme, diğer çocuğun canını acıtma, ısırma, saç çekme, bağırma, tekmeleme davranışı gösteriyorsa buna öğrenilmiş saldırganlık-şiddet diyebiliriz. Saldırganlığın güçlenmesi çocuğun kendisine ve çevresine zarar vermesiyle sonuçlanır. Bir çocuğun hareketli olması, bazen yaramazlıklar yapması ya da ağlaması, oyuncağını kırması, arkadaşını itmesi onun saldırgan çocuk olduğu anlamına gelmez. Çocuğu saldırgan olarak tanımlamak için, bu davranışın sık sık tekrarlanıyor olması ve zarar verme amacı taşıyor olması gerekir. Yani saldırgan-şiddete yönelik davranışta zarar verme niyeti önemlidir.
Şiddet eğiliminin nedenleri;
• Çocuğa aile içinde, çevrede veya okulda sözel ve fiziksel şiddet uygulanması
• Evde veya çevresinde saldırgan davranışlarda bulunan bir modelin olması
• Çocuğun sürekli baskı ve kısıtlamayla karşı karşıya kalması
• Konulan sınırlar ve kuralların yeterince anlatılmaması
• Çocuğa evde ya da okulda çift mesaj verilmesi (Tutarlı, dengeli davranışı öğrenememesi)
• İlgi ve sevgi eksikliği
• Çocuğun anne-babasıyla sağlıklı özdeşim kuramaması
• Organik bir rahatsızlık
• Bedensel veya zihinsel engele sahip olma
• Çocuğun daha önce gösterdiği saldırgan davranışların ödüllendirilmiş olması
• Aşırı disiplin
• Televizyonda ya da bilgisayar programlarındaki şiddet içeren yayınlar
Şiddet eğilimine karşı anne-babalara öneriler;
• Ev ve okul ortamında kesinlikle sözel ve fiziksel şiddetten kaçınmalı
• Saldırgan davranışlar konuşulmalı, sonuçlarının neler olabileceği anlatılmalı, aynı durumla karşılaşsa neler hissedeceği üzerinde durulmalı
• Çocuğa duygu ve düşüncelerini anlatma olanağı ve sabrı gösterilmeli
• İki çocuk arasında oyun esnasında olabilecek tepkisel davranışlarda, taraf tutulmamalı daha iyi, olumlu ve paylaşımcı nasıl oynayacakları konusunda yardımcı olmalı
• Saldırgan davranış karşısında davranış durdurulmalı asla ödül niteliği taşıyan tavizler verilmemeli
• Saldırgan davranışın altında yatan temel nedenlerin neler olabileceği araştırılmalı
• Yargılayıcı, mükemmeliyetçi tutumdan kaçınılmalı
• Saldırgan çocuklar sporla ilgili faaliyetlere; okul takımı, yüzme, halk oyunları, kültürel etkinlikler, drama, satranç, gezi, fotoğrafçılık gibi etkinliklere yönlendirilmeli
• Saldırganlık eğilim olan çocuklara evde ve okulda yapabileceği yaşına uygun görev ve sorumluluklar verilmeli
• Saldırganlık sonunda eşyaya verdiği zararı harçlıklarını biriktirerek karşılaması teşvik edilmeli
• Çocuğun sorununu ve öfkesini saldırgan davranışlara başvurmadan ifade etmesi teşvik edilmeli bunu yaptığında sözel ve duygusal olarak takdir edilmeli
• Çocuğun olumsuz ya da saldırgan davranışlarından sonra özür dilemesi sağlanmalı, özellikle bunun için rol modeli olmalı ve özür dilediğinde takdir edilmeli
• Çocuğun olumsuz duygularını, öfkesini resim yaparak ifade etmesi sağlanmalı, resimleri anlattırılmalı
• Çocuğun saldırgan davranışlarında yetişkinlere düşen en önemli görev sakin olunmalı, yol gösterilmeli, model olunmalı, en önemlisi sevgi dilini, sözel ve bedensel olarak mutlaka kullanılmalı, olumlu davranışı takdir ve teşvik edilmeli
"
yazı başka bir siteden alıntıdır