çocuklarda özgün dil bozukluğu

enttipmerkezi

Kullanıcı üyeliğini pasifleştirmiştir.
Üyelik İptali
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2011
44
0
Çocuğunuz 4-5 yaşına geldi ve hala konuşması başkaları tarafından anlaşılmıyor mu? İlk kelimelerini yaşıtlarından daha mı geç söyledi? Konuşması yaşıtlarından farklı ya da bebeksi mi? Dün, yarın, önce gibi zamana ilişkin kelimeleri karıştırıyor mu? Yeni kelimeleri öğrenmekte zorlanıyor mu? Sorduğunuz sorulara alakasız cevaplar verdiği oluyor mu? Bu sorulardan bir ya da birkaçına verdiğiniz cevap evet ise çocuğunuzda “özgün dil bozukluğu” olabilir. Birçok anne-babanın fark etmediği, fark etse bile önemsemediği bu problem çocuklarda ileriki yıllarda ciddi sorunlara yol açabiliyor. ENT Tıp Merkezi Ses Hastalıkları, Konuşma ve Yutma Bozuklukları Ünitesi’nden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Özlem Akgün Bilgili “Çocuklarda Özgün Dil Bozukluğu” nu anlatıyor.…

Özgün Dil Bozukluğu; işitme kaybı, zeka geriliği, nörolojik, motor ya da sosyal gelişim geriliği gibi belirgin herhangi bir problemin olmadığı bir tür dil bozukluğudur. Bu çocuklarda ilk olarak otizm, zeka geriliği, işitme kaybı gibi problemlerden şüphelenilmektedir. Ancak, Özgün Dil Bozukluğu olan çocuklarda herhangi bir gelişimsel soruna rastlanmamaktadır. Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir. Araştırmacılar, bu bozukluğa sahip olan çocukların %50-70’inde aile üyelerinden en az birinde benzer konuşma problemlerinin görüldüğünü ortaya koymuştur.

Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, konuşulan dili anlama ve üretmede yaşıtlarından geridirler. Konuşma seslerini üretmede, kendilerini sözel olarak ifade etmede ve başkalarının konuşmalarını anlamada problemleri vardır. Cümle içindeki sözcükleri anlama ve kullanmada güçlük yaşarlar. Bu çocuklar, ne söylendiğini anlıyor gibi gözükürler ancak çoğu zaman konunun ana temasını anlayamaz ya da sorulan soruya uygun olmayan cevaplar verirler. Tek tek kelimelerde konuşmaları anlaşılır olsa dahi kelimeleri bir araya getirerek cümle kurmakta başarısız olurlar. Bazı çocuklarda yalnızca alıcı ya da ifade edici dil becerilerinde problem görülürken, bazı çocuklarda her iki alanda da problem görülebilir.

Konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır. Örneğin, çocuğa, resimdeki tavşanın kulağını gösterip “Bu tavşanın neresi?” diye sorulduğunda, “Tavşanın kulağı” ya da “kulağı” demek yerine sadece “kulak” ya da “tavşan” diyebilir. Zaman kavramını anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta zorlanabilirler. Örneğin “Ali’nin ablası gelmiş” cümlesinin yerine “Ali abla geldi”; “Dün Ayşelere gittik” cümlesinin yerine “Bugün Ayşe gitti” diyebilirler. Yer-yön bildiren ekleri kullanmazlar. Örneğin “Kaşıklar çekmecenin içinde” cümlesini “Kaşık çekmece” şeklinde ifade edebilirler. “Benim, senin onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek “Bu kimin saati?” diye sorulduğunda “Babamın” demek yerine “Baba” ya da “Baba saat” diyebilirler. Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de kelime bulma güçlükleridir. Bazı çocuklar günlük hayatta sık karşılaştıkları bazı objelerin isimlerini dahi hatırlamayabilirler. Daha önceden üzerinde konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde “unuttum ya da bilmiyorum” diyebilirler. Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir. Cümle dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; “Dayı geldi ev” gibi. Gramatik yapıdaki yetersizlikler çocukların konuşmalarının daha “bebeksi” ya da “yaşından” geri algılanmasına neden olur. Bazı çocuklarda eşlik eden sesletim hataları da olabilir. Bazı sesleri üretemeyebilir ya da kelime içinde farklı pozisyonlarda hedef sesin yerine başka bir ses kullanabilirler. Örneğin “balon” kelimesinde /b/ sesini doğru üretebilir ancak, “ayakkabı” yerine “ayakapı” diyebilirler. İşitsel algılama problemleri vardır. Bazı sesleri birbirinden ayırt edemeyebilirler.

Geç konuşma, bu bozukluğun habercisi olabilir!

İki yaşından itibaren çocuklar pek çok farklı biçimlerde ihtiyaçlarını ifade edebilirler. Normal gelişen çocuklar, tüm sesleri doğru olarak çıkartamasalar da kendilerini tam olarak ifade edebilmek ve iletişim kurabilmek için bir çok girişimde bulunurlar. Kimi zaman ebeveynlerini bıktıracak kadar çok soru sorarlar. Soru sormayan ya da isteklerini sözel olarak ifade etmeyen çocuklar, herhangi bir iletişim bozukluğuna sahip olabilirler. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, yaklaşık iki yaşına gelinceye kadar hiçbir kelime söylememiş olabilirler. Üç yaşlarında konuşabilirler ancak, konuşmaları anlaşılır değildir. Ses uyumuna ilişkin kuralları, yeni kelimeleri öğrenmekte ve iletişim kurmakta güçlük çekerler.

Özgün dil bozukluğu ileride çocuğun okul başarısını etkiler mi?

4-5 yaşlarında teşhis edilemeyen özgün dil bozukluğu olan çocuklar, genellikle anaokuluna ya da ilk okul birinci sınıfa başladıklarında problemleri daha belirgin hale gelmektedir. Bu çocukların öğrenme ve okuma-yazma güçlükleri olur. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen çocukların okul başarısının düşük olduğu belirtilmektedir. Bu çocukların %40-70’i okumayı öğrenmede sorun yaşamaktadır ve birçoğu özel eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Akademik başarının yanı sıra çocuğun sosyal becerileri de olumsuz yönde etkilenmektedir. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramatik yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla iletişimlerini güçleştirmektedir. Çünkü çocuklar yetişinler kadar sabırlı ve anlayışlı değildirler. Kendilerini ifade edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih edebilirler.

Özgün dil bozukluğu olan çocukların teşhis ve terapisi ne zaman ve kim tarafından yapılmalıdır?

Dil ve konuşması yaşıtlarından geri olan tüm çocuklar mümkün olan en kısa sürede bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilerek terapiye alınmalıdırlar. Bazı ebeveynler “Babası da geç konuşmuş” ya da “Ağabeyi de geç konuşmuştu”, “Okula gidince düzelir” gibi düşüncelerle çocuğu kendi haline bırakmaktadırlar. Ancak bu çocuklar, okulöncesi dönemde bir uzman tarafından terapiye alınmadıkları taktirde konuşma sorunlarının düzelmesi çok daha uzun bir zaman almaktadır. Bir çok çocuk kendini ifade etme becerilerinde gelişme gösterse dahi bazı sesletim problemleri düzelmemektedir. En ciddi problemler ise ilkokula başladığı zaman ortaya çıkmaktadır. Çünkü konuşmadaki problemleri yazıya da yansımaktadır. Okumayı yaşıtlarından daha geç sökmektedirler. Bu nedenle ebeveynlerin okula başlamadan evvel bu sorunun giderilmesine yönelik bir uzman yardımına başvurmaları gerekmektedir.
 
X