- 6 Mart 2012
- 17.734
- 27.908
- 49
Büyüdükçe, her ağladığında annesini yanında bulduğu, tüm duygusal ihtiyaçlarının hızlıca karşılandığı bebeklik günlerinden, artık konuşabildiği, yürüyebildiği ve dünyayı tanımak için keşfetme heyecanı olan günlere geliniyor… Ve her yeni dönem beraberinde bir uyum becerisi gerektiriyor. Çocuk yavaş yavaş anlamaya başlıyor ki dışarıdaki dünya, hatta çok sevdiği anne babası bile sanki onun tam olarak aklından geçtiği gibi davranmıyor. Anne babasını her sabah istese de istemese de işe uğurlamak zorunda kalıyor. Her istediği şey büyüdükçe meme gibi ağlayınca gelmiyor. Anlayamadığı ve çoğu zaman düşündüğü gibi olmayan her şeye gücü yetmiyor ve ondan beklenen birçok şey var. İşler onun için giderek zorlaşıp, karmaşıklaşıyor anlayacağınız.
Çocuk her şeyi oyuna davet eder
Kimi zaman gerçek dünyanın başa çıkamadığı gerçeklerini, kimi zaman da keyiflerini, kendi iç dünyasıyla karşı karşıya getiriyor. Öğreniyor ki bunun adına oyun deniliyor ve oynamak çok keyifli bir şey. Oyun deyince gözleri parlıyor, anlayabilmek ve tüm çevresindeki olanlara nedenler bulabilmek için oynamaya başlıyor. Duygularını, hayal kırıklıklarını, anlamaya ve başa çıkmaya çalıştığı her şeyi oyuna davet ediyor. Bunu önce oyuncaklarla sonra arkadaşlarla yapıyor.
Çok değerli bir analist olan Winnicot’a göre oyun oynayabilmek bir potansiyeldir; uyum becerisi ve sağlık göstergesidir.
“Hayali arkadaşı” her zaman yanında olur
Çocukluk döneminde karşımıza çıkan hayali arkadaşlar aslında oyun arkadaşıdır. Şöyle bir arkadaş düşünün; çocuğun yalnızlığını paylaşıyor, hatta o anlarda çağırmadan yanında oluyor. Onunla konuşuyor, dertleşiyor, kimi zaman hayal arkadaşına kızsa bile “O” onu terk etmiyor. Sadece yalnızlığı değil, sınırsız hayal gücü olanaklarının getirdiği keyfi de paylaşıyorlar. Kimi zaman bu arkadaş, kendi başına çocuğu neşelendirmeye yetmediğinde, kendi arkadaşlarını da çağırıyor çocuk için. Bir bakmışsınız bir grup minik hayal kahramanıyla kahkahalar atmakta çocuk. Bu arkadaşın kafa karıştıran her durumda çok değişik fikirleri var.
Çoğunlukla bir ismi ve kendine göre kısa bir hikâyesi bile var. Ama şu kesin ki çocuğunuzu çok iyi tanıyor. Çünkü aslında o, kendisinin yarattığı bir parçası. Taşınma, boşanma gibi zor dönemlerde hayal arkadaşlarla çocuk ve ergen psikiyatristleri olarak daha sık karşılaşıyoruz. Bu nedenle çocuğunuz hayal arkadaşıyla hayali sohbetlere girdiğinde korkmamalısınız. Dışarıdan ürkütücü de gelse çocuk oyun arkadaşını ayıcıklardan bebeklerden değil aslında kendi hayal dünyasından seçmiştir.
Çoğunlukla çocuk zaten bu hayali arkadaşın gerçek dünyaya ait olmadığını bilir. Aslında kulağa yaratılmış “ideal arkadaş” gibi geliyor. Ama biz büyükler biliyoruz ki arkadaşlık kurmak hayatımızda önemli ve “gerçeği hayali gibi kolay da değil”. Sosyal beceriler çocukluk döneminde ilk arkadaşlarla öğreniliyor. Çocuk, arkadaşının göz alıcı oyuncağını alabilmek, onu istediği oyun için ikna etmek amacıyla kendisinden bir şeyler sunmak zorunda.
Sağlıklı gelişen bir çocukta hayali arkadaşlıklar zamanla yerini canlı, gerçek arkadaşlıklara bırakıyor. Hayali arkadaşını gerçek arkadaşlarla tanıştırmayacağını anladıktan sonra veda etmekten başka çare olmadığını görüyor çocuk. Büyüyüp de geriye bakıldığında zihinlerdeki hayali arkadaş, çocukluğun veda edilen en sıcak anılarından biri olarak kalıyor.
Peki, aileler ne yapacak?
Yaşıtlarıyla iyi bir oyun ilişkisi kurmayı başarmış, gelişimi normal seyreden bir çocuk için endişelenmeye gerek yok. Bu arkadaşlar zamanı gelince zaten kendiliğinden gideceklerdir.
Aileler bu hayali arkadaşların aslında çocuğun iç dünyasının parçası olduğunu unutmamalıdır. Çocuğa ne kadar duyarlı olmak gerekiyorsa; bu arkadaşla olan ilişkiye de o ölçüde duyarlı, kabul edici ve saygılı olmaları gerekir. Bunu yaparken çocuğun bu fantezi dünyasının parçası olmak tehlikesine düşmekten kaçınmalıdırlar. Örneğin onların oyununa katılıp hayali arkadaşa da gerçekmiş gibi muamele yapmak pek doğru bir yol olmayacaktır. Bunun gerçekler dünyasında çocuğa faydası yoktur.
Her türlü oyun, çocuğun iç dünyasını anlamak için büyük fırsatlar sunar. O zaman doğru yaklaşım: Bu hayali arkadaşlar çocuğumun hayatında niye var, çocuğumun hangi ihtiyacını karşılıyor?’ sorularına yanıt bulmak ve bunu anlamaya çalışmaktır. Çocuklar bir şeylerin yolunda gitmediğinin sinyalini insanı şaşırtan çeşitlilikte gösterebildikleri gibi hayali arkadaşlarla da gösterebilir. O zaman yolunda gitmeyen bir şeylerin olup olmadığını anlamak gerekir.
1. Çocuk hayali arkadaşları gerçek arkadaşlara tercih ediyor ve günün büyük kısmını onlarla geçiriyorsa,
2. Çoğunlukla 5-6 yaşlarında sonlanmasını beklediğimiz bu arkadaşlar ısrarla varlığını sürdürmeye devam ediyorsa,
3. Aslında oyunlarda çoğunlukla çocuğunuzun kontrolünde olan bu arkadaşlar sanki çocuğunuzun kontrolünde değilmiş gibi geliyorsa,
4. Bu arkadaşların işlevleri çoğunlukla dost ve sırdaştır. Eğer bu arkadaşlar çocuğunuza kötü şeyler yapmasını söyleyen, onu değersizleştiren ya da zor duruma düşmesini sağlayacak öğütler veren bir arkadaşsa,
5. İçerikte duygusal durumuyla ilgili mutsuzluk, değersizlik, sevilmeme, korkular gibi endişelendirecek ölçüde sıkıntılı bir ruh haliyle karşılaşırsanız bir şeyler yolunda gitmiyor olabilir.
Saydığımız bu durumlarda çocuğunuzun en kısa sürede bir çocuk ergen psikiyatrisi tarafından değerlendirilmesinde fayda vardır. Bu bulgularla çocuk, duygusal bir ihmalin ya da travmatik bir deneyimin sinyalini veriyor olabilir.
Günümüz çocukluğunu, sokaklarda rahatça oynayabildiğimiz kendi çocukluklarımızla kıyasladığımızda aslında yeni neslin hayatla kurduğu ilişkide yollarının bizden nasılda hızla farklılaştığını görmek endişe uyandırıcı oluyor bazen. Günlerinin büyük kısmını televizyon, telefon ve bilgisayar ekranıyla geçiren yüksek apartmanların yalnız çocuklarının annelerine önerim; onlara sizinle ve arkadaşlarıyla oyun oynamanın zenginliğini yaşatan ortamlar sunmanız. Sunun ki mutlu olmak için kendi yollarını seçerken güçlerini kendi iç dünyalarından alabilsinler.