Çocuğunuzla arkadaş olmayın!

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
292.620
601.817
43

Pek çok meslek profesyonelinden yazılı ve görsel medya aracılığıyla "çocuğunuzla arkadaş olun" tavsiyesini duyduk. Peki, bu tavsiye ne kadar haklı? Gerçekten olması gereken tutum bu mu? Bu yazımla biraz bu noktaya değinmek istiyorum.

Birçok çocuk danışanımın ebeveyni sıklıkla başlıktaki cümle ile bana gelerek ne kadar iyi ve anlayışlı bir anne-baba olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar. Zira çocuklarında değişmesini istedikleri davranışların kaynağı olarak sıklıkla kendilerini yargılıyor, suçluyorlar veya başkaları tarafından buna maruz kalıyorlar. Elbette ki onlara seansta "aslında bu yapmakla övündüğünüz şey o kadar da faydalı değil, sanırım bunu değiştirmeniz gerekecek" demek o kadar da kolay olmuyor. Çünkü bunun doğruluğuna oldukça inanmış olarak gelmiş oluyorlar.


Lafın sonunda söyleyeceğimi en başında söyleyeyim değerli analar ve babalar: Çocuğunuzla arkadaş olmayın!
Peki, nasıl davranalım diyorsunuz onu da hemen ekleyeyim: Ona ebeveyni gibi davranın. Burada anne baba tavrının çocuğu olumsuz etkilediğini düşünüyorsanız o rolden çıkarak yeni bir role geçmek yerine kafanızdaki ebeveyn rolünün içeriğini değiştirin. Yani size göre ebeveyn tutumu katı, baskıcı, hiçbir şeyi konuşmayan, sevgisini göstermeyen bir tutumsa ebeveyn olmaktan vazgeçmeden bu tutumları revize edebilirsiniz.


Kafanızdaki ebeveyn tutumu ile olması gereken ebeveyn tutumu arasındaki dönüşümü nasıl gerçekleştireceğinizi anlatmadan evvel neden çocuğunuzla arkadaş olmamanız gerektiğini maddeler halinde size sunmak isterim. Buyrun:

Çocuğunuzun yüz tane arkadaşı var ya da olacak; fakat bir tane anne-babası var. Siz ona arkadaş olurken ondan ihtiyacı olan ebeveyni almış oluyorsunuz.

Çocuklar diledikleri gibi hareket etmeyi arzu ederler ama bir taraftan "sınır" da isterler; zira nerede duracaklarını bilmemek de onları kaygılandırır; mutsuz edebilir. Arkadaş sınır çizmez ama ebeveyn çizer.

Çocuğunuz size arkadaşı gibi her şeyi anlattığında arkadaşlığın kanunu gereği sizin de her şeyinizi anlatmanız gerekmeyecek mi? Peki her şeyinizi anlatabilecek misiniz? Yani çilelerinizi, dertlerinizi, aşkınızı, arzularınızı gibi? Anlatan ebeveynler gördüm ve çok üzüldüm. Çocuğa bir yetişkinin yükünü yüklemek ona nasıl bir hasar verir hiç düşünmez miyiz? Evet, maalesef düşünmüyoruz.

Çocuk arkadaş ile ebeveynin farkını bilmezse, her arkadaşının ona ebeveyni gibi davranmasını bekleyecek. Dolayısıyla arkadaşlarından biri tarafından reddedildiğinde ebeveyni tarafından reddedilmiş kadar büyük tepkiler verecek.



Çocuğunuzun arkadaşı olursanız onun kendisine zarar verebilecek taleplerine "hayır" dediğinizde size normalden çok daha fazla öfkelenecek.

Arkadaşlık hiyerarşik bir ilişki değil; eşitlikçi bir ilişkiyi gerektirir. Oysa ebeveyn deneyim ve yaşantı olarak çocuğun üst konumundadır. Onunla arkadaş olduğunuzda bu onun ilişki dinamiklerini ve ilişki anlayışını oldukça derinden etkileyecektir.

Bunlar gibi daha pek çok gerekçe sıralanabilir. Peki, ne yapalım diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yukarıda da söylediğim gibi kafanızdaki ebeveyn rolünün tutumlarını olması gereken tutumlara dönüştürerek işe başlayabilirsiniz. Çocuğa anne ve baba olmak onu kısıtlamak, onun sizden korkması, onu disipline etmek demek değildir. Olması gereken ebeveyn tutumunu da sizler için özet olması açısından maddelendirelim:

Çocuğunuzu koşulsuz sevin, koşulsuz sevdiğinizi ona hem sözel hem de davranışlarınızla ifade edin.

Çocuğunuza tatlı dille ve nedenini anlatarak etkinlikleri ve tercihleri konusunda sınırlar çizebilin. Bu sınırların mantığını onun duygularını anladığınızı ifade ederek aktarırsanız çocuk sorun çıkarmadan bu sınırlara uyum sağlayacaktır.

Çocuğunuzu olumsuz davranışlarında uyardığınız kadar olumlu davranışlarında takdir ediyor musunuz sorusunu bir düşünün. Çocuğunuzu takdir edin, onaylayın, onun sırtını sıvazlayın. Çünkü dünyadaki herkes onaylasa dahi anne- baba onaylamazsa insan bir ömür kendini yeterli hissedemiyor.

Aile içi paylaşımları ve etkinlikleri arttırın. Her gün muhakkak çocuklarınıza samimi şekilde hal hatır sorun ve bu süreçte başka bir şeyle ilgilenmeyin (yani TV izlerken ona nasılsın demek hiç birimize inandırıcı gelmez.)

Çocuğu yargılamayın. Onu dinleyin. Akıl vermek yerine çözüm için alternatifler sunun ama seçimi yine onun yapmasını sağlayın.

Çocuğun derdini küçümsemeyin. "Ben çocukken " ile başlayan ve tamamı çocuğu aşağılayan cümlelerden kaçının. Unutmayın ki o sizin anne babanızın değil SİZİN çocuğunuz.

Çocuğa onu anladığınızı sözel olarak ifade edin. "Biliyorum şu an çok üzgünsün.", "Sanırım arkadaşına öfkelenmişsin" gibi cümlelerle onu anladığınızı ona fark ettirerek duygularını ifade etmesinin de önünü açmış olursunuz.

Şahsi sorunlarınızı çocukla çok gerekli olduğu zaman bilmesi gerektiği kadar paylaşın.

Çocuğunuzla her gün sadece ona konsantre olarak minimum yarım saat geçirin.

Onun merakını küçümseyin, bilmediğiniz şeyler soruyorsa onunla birlikte sorusuna cevap arayın; unutmayın ki siz de ondan çok şey öğreniyorsunuz.

İşte idealize etmeniz gereken ebeveyn tutumu bu olmalı. Bu şekilde bir yönerge ile hareket ederseniz çocuğunuzun hayattaki en temel ihtiyacı olan SEVGİ ihtiyacını zaten koşulsuz karşılamış olacaksınız. Sizden çekiniyorsa bile bu sizi kırmaktan, üzmekten dolayı hissettiği bir çekince olacaktır ki böyle olması "ne mutlu" demek için yeterlidir.


Kaynak: ddoktor sitesi​
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…