Dünya genelinde, cinsel yolla bulaşan hastalıklar(CYBH) doktora başvurma nedenlerinin en başında gelmektedir. Tahminlere göre her yıl 25 yaş altı gençlerin %1,5 ‘i klamidya enfeksiyonu nedeni ile tedavi edilmektedirler. Amerika’da her yıl yaklaşık 15 milyon üzeri cinsel yolla bulaşan hastalık teşhis edilmektedir. Sonuç olarak, bu durum sağlık sistemine potansiyel bir yük ile sonuçlanmaktadır. HIV enfeksiyonu gelişimi, bazı anal ve servikal kanserlerin daha sonra gelişmesi, gebelik süresince ve sonrasında meydana gelen komplikasyonlar, kadın ve erkek infertilitesi gibi özel problemler cinsel yolla bulaşan hastalıklardan kaynaklanmaktadır.
Bu enfeksiyonların yüksek oranda tespit edilmesine rağmen, çoğu cinsel yolla bulaşan hastalıklar aylar veya yıllar boyunca herhangi bir semptom göstermeden taşınabilmekte hatta bazı viral enfeksiyonlar hayat boyu kalabilmektedir. Bu da cinsel yolla bulaşan hastalıkların teşhisinde yapılan testlerin kolay erişiminin ve bunun yanı sıra etkilenen birey ve partnerinin etkili şekilde tedavi almasının önemle altını çizmektedir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların rutin taraması, servikal kanser taramasının aksine, günümüzde uygun maliyette olmamasına rağmen genç kadın ve erkeklerde endikasyonu daha geniş tutulmalıdır.
1960’larda gerçekleşen cinsel devrimin 40 yıl sonrasında CYBH’ye vurulan bu damganın kaybolması yüz güldüren bir durumdur. CYBH etik geçmişe, sosyal sınıfa, eğitime, gelir ve kişisel hijyene bağlı değildir.
Ülkemizde en yaygın olarak genital siğiller, genital herpes, gonorrhea ve klamidya enfeksiyonları görülmektedir. Daha az sıklıkla kasık biti, sfiliz, hepatit, HIV ve ülseratif hastalıklar görülmektedir. Bu yazı CYBH’nin üreme ve gebelik üzerine herhangi bir etkisini, semptomlarını ve tedavisini özetleyecektir.
GENıTAL SıĞıLLER
Genital siğiller ( Condylomata) ülkemizde en yaygın görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Bu siğiller insan papilloma virüsü (HPV) tarafından meydana gelmektedir. Cinsel olarak aktif olup genital siğili olmayan çiftlerin % 20-40’ında HPV bulunabilmektedir. En az 100 tane HPV alt grubu olup, bazıları (özellikle HPV 16 ve HPV 18 ) servik kanseri ile ilişkilidir. Bundan dolayı cinsel olarak aktif olan bayanlarda düzenli olarak servikal tarama testleri yapılmalıdır (rutin olarak Pap testleri uygulanmakta).
Genital siğiller genellikle HPV 6 ve HPV 11 tarafından meydana gelmektedir. Siğiller şekillerine göre değişkenlik gösterip genellikle deriden kabarık izler veya diken şeklinde görülmektedirler. Bayanlarda sıklıkla vulva ve perineum çevresinde bulunup, erkekte glans penis üzerinde veya sünnet derisinde görülmektedir.
Çoğu siğiller kendiliğinden gerilemekte ve kaybolmaktadır. Tedavisi genellikle podophyllotoksin veya trichlorpacetic asit gibi lokal yıkıcı ajanlar tarafından yapılır. Lokal immün cevabı uyararan kremlerde yardımcı olabilir. ınatçı vakalarda kriyoterapi, diatermi, lazer veya cerrrahi uygun olabilir.
Bu yüksek sıklığa rağmen, genital siğillerin üreme ve gebelik sonucu üzerine olan etkisi çok düşüktür. Gebelik süresince, genital siğiller nadir de olsa bazen çok büyüyüp doğumda problem yaratabilirler. Nadiren, siğil virüsü doğum sırasında bebeğe bulaşabilir. Genital siğil taşıyan herhangi bir kişide başka bir cinsel yolla bulaşan hastalık oluşma riski yüksektir. Üreme üzerine olan etkileri nedeni ile bütün cinsel yolla bulaşan hastalıkların test edilmesi gerekmektedir.
GENıTAL HERPES
Genital herpes, genital ülserlerin en yaygın sebebidir. Ülserler genellikle kırmızı, çok ağrılı yaralar şeklindedir. Kadında tipik olarak perineum, vulva, vajina ve serviks; erkekte ise glans penis ve penil şaftı etkilenmektedir. HSV-1 ( Herpes simplex virüsü) enfeksiyonları nadir olmamasına rağmen ülserler genellikle HSV-2 tarafından meydana gelmektedir.
Virüsün genellikle ömür boyu varlığını sürdürmektedir. ılk veya birincil enfeksiyon genellikle en kötü olmasına rağmen, Herpes ülserinin oluşması tekrarlayan olaylarda meydana gelmektedir. Hastalığın bulaşması virüsü döken veya salgılayan kişi ile cinsel ilişki sonucu meydana gelir. En fazla geçiş genellikle semptomların veya enfeksiyonun başlaması sırasında olsa da asemptomatik dönemde de görülebilir. Virüsün inkübasyon süresi 2 ile 14 gün periyodları arasında değişirken ilk enfeksiyona idrar yaparken yanma, pelvik veya kasıkta ağrı eşlik etmektedir. Tekrarlayan episodlar vakaların yaklaşık %50’sinde meydana gelirken stres, duygusal durumlar, beslenme, menstürasyon, güneş ışığı veya cinsel birleşme sırasında oluşan travma gibi faktörler ile tetiklenebilir.
Virüsü tamamen yok etmek mümkün olmayıp tedavi semptomları kontrol altına almaya yönelik olmalıdır. Bu ise genellikle lokal ağrı kontrolü, antibiotikler ve tuzlu su banyosu ile bakterilerle gelişen ikincil enfeksiyonların önlenmesi ve asiklovir gibi antiviral ajanlar ile sağlanmaktadır. ımiquimodun immün modülasyonu ve terapötik aşıların olası yararları hala araştırılmaktadır. Genital siğiller gibi, diğer CYBH için test yapılması ve asemptomatik olan eşlerin de tedavi edilmesi gereklidir.
Genital herpesin en önemli komplikasyonlarından birisi de virüsün gebelik süresince ve doğumda bebeğe bulaşıp yenidoğanda şiddetli herpes enfeksiyonu oluşturmasıdır. Hastalığın bulaşma riski tekrarlayan alevlenmeler ile %1-4 olmasına rağmen bu durum daha çok birincil enfeskiyonlarla olmaktadır. Genital herpes hikâyesine olan herhangi bir kişi antenatal bakım ve gebelik süresince dikkatli bir şekilde muayene edilmelidir. Bulaşma riskini azaltmak için antiviral tedavi ve sezeryan gerekli olabilir.
Genital herpesin kadın infertilitesine yol açtığı ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur. Fakat tekrarlayan episodlardaki ağrı cinsel birleşmeyi zor ve imkânsız hale getirebilir.
Yakın zamanda yapılan bazı çalışmalarda, başka semptomu olmayan erkek infertilitesinde genital herpese neden olan herpes simplex virüsünün semende arttığı gösterilmiştir. Bu veya diğer virüslerin bulunması spermin yumurtayı döllemesine zarar verebilir. Daha önce de bahsedildiği gibi, virüsün tamamen ortadan kaldırılmasında herhangi bir tedavi yöntemi bulunamamıştır.
GONORRHEA
Gonorrhea kadınlarda vajina, serviks, uterüs ve fallop tüpleri ve idrar yollarını, erkekte ise epididimis ve testisleri etkileyen bakteriyal bir enfeksiyondur. Pelvik ağrı, vajinal veya penil akıntı tipik semptomlarıdır. Zaman zaman, gonorrhea karaciğer, bademcik ve kan enfeksiyonları ile ilişkilidir. Fakat çoğu cinsel yolla bulaşan hastalık vakalarında olduğu gibi %50 üzeri vakalarda semptomlar hiç görülmemektedir.
Dünya genelinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde Gonorrhea en yaygın görülen cinsel yolla bulaşan hastalıktır. Bazı tahminler Afrikadaki kadın ve erkeklerin %1-2sinin bu hastalıktan etkilendiklerini göstermektedir. Son zamanlarda ise gonorrheanın görülme sıklığında artış gözlenmesi penisiline dirençli bakterilerin artması ile ilişkilendirilmektedir.
Sefalosporinler veya siprofloksasin gibi uygun bir antibiyotik ile tedavi genellikle etkilidir. Ancak, bütün cinsel temaslar tedavi edilmeli ve dirençli bakteri türünü ayırt etmek için de kültür yapılmalıdır (özellikle enfeksiyon Asya-Pasifik kökenden elde edilmişse).
Bu vakalarda spectinomycin gibi farklı antibiotikler gerekebilir. Birçok doktor chlamydia için de ek tedavi önermektedirler.
Gonorrhea enfeksiyonunun en belirgin uzun dönemdeki etkisi tübal hasardır. Bu enfeksiyondan etkilenen kadınlarda tübal cerrahi sonrası gebelik gelişse de çoğu IVF’e ihtiyaç duymaktadır. Tübal hastalıklar enfeksiyonlu kadınların yaklaşık %15inde görülmektedir. Tedavi edilmeyen veya tekrarlayan enfeksiyonlar yüksek oranda sekonder infertilite ile ilişkilidir. Ne yazık ki, birçok vaka asemptomatik olduğu için diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar görüldüğü zaman gonorrhea için de rutin testler gereklidir. Ayrıca semptomatik kadın ve erkeklerde erken tedaviye başlamak çok önemlidir. Gonorrhea ve klamydia’nın gizli doğası enfekte olmuş kişilerin cinsel ilişkide bulundukları kişilerde izlenmesi ve tedavi edilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Gonorrhea, gebelikte düşük, düşük doğum ağırlıklı bebekler, prematür doğum ve göz enfeksiyonları ile ilişkilidir. Göz enfeksiyonları tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilmektedir. Uygun tarama ve tedavi çok önemlidir.
Tedavi edilmeyen gonorrhea erkeklerde testiküler enfeksiyona, epididymitis veya orchitise neden olabilir. Bu ise bazen spermin iletilmesinde post-enfektif obstrüksiyona ve böylece erkek faktör infertilitesine neden olabilir. Gonorrhea enfeksiyonu sonrası Kanada’ daki erkek faktör infertilitesi sıklığı bililinmemektedir. Ancak, nijeryalılar tarafından yapılan bir çalışmada tedavi edilmeyen gonorrhea enfeksiyonu sonrası erkek faktör infertilitesinin %50 oranında görülebileceği ortaya atılmıştır.
CHLAMYDIA
Gonorrhea ve chlamydia ayni dokulara bulaşmakta olup benzer spekturumlu hastalıklara neden olmaktadırlar. Aslında, gonorrhea bulunan kadınların %50 sinde aynı zamanda chlamydia enfeksiyonuda görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde chlamydia enfeksiyonu en sık görülen bakteriyel cinsel yolla bulaşan hastalıktır.
Kadınlarda, erken dönemde çoğu chlamydia enfeksiyonları sessiz yani herhangi bir semptom göstermemektedir. Kadın veya erkeklerin birçok kısmı rutin testler veya cinsel temas izleme sonucu teşhis edilirler. Bu testler, sessiz olan çoğu vakalarda %100 duyarlı değildirler. Bundan yüzden klamidya enfeksiyonu sessiz epidemik olarak tarif edilmektedir. Kadınlarda semptomlar görüldüğünde alt pelvikte ağrı, az vajinal akıntı, idrar rahatsızlığı veya sıklığı ve çok nadir olarakta vajinal kanama ile eşlik etmektedir. Ayrıca, erkeklerde genellikle asemptomatik olmasına karşın kasık veya testiküler ağrı, penil akıntı veya üriner semptomlar görülebilir.
Klamidya enfeksiyonunun görülme sıklığının artmasından ve sessiz doğasından dolayı olası enfeksiyonu tedavi etmek için geniş endikasyonu daha geniş tutulmalıdır. Doxycycline veya azithromycin gibi antibiotiklerle tedavi etkili olup gebelik boyunca da eritromisin kullanılmaktadır. Tedavi başarısızlığı vakalarda %2 oranın da meydana gelmekte ve genellikle hastanın veya cinsel eşlerin eksik tedavi olunmasına yorumlanmaktadır. Dirençli suşlar yaygın olmamasına rağmen kayıt altına alınmıştır. Bu enfeksiyona sahip olan çoğu erkek ve kadınlarda tedavi edilmesine rağmen sonradan beklenilmeyen sorunlar gelişmektedir.
Klamidya tedavi edilmezse kronik pelvik ağrı, pelvik iltihap ve tübal infertilite ile eşlik eder. Gonorrhea gibi chlamydia enfeksiyonundan sonra tübal hastalığın gelişme olasılığı yaklaşık %10-30’ dur. Bununla birlikte, bu olasılık fazla tahmini olup çoğu vakalarda chlamydia tanınmayabilir. Tübal faktörlü infertlilitenin en önemli meydana gelme nedeni klamidya enfeskiyonun görülme sıklığından kaynaklanmaktadır. Nadir bir durum olmasına rağmen, erkeklerde klamidya epididimis ve orşit sperm iletiminin aksaması ile ilişkili olabilir. Erkeklerde klamidya enfeksiyonunun varlığı sperm fonksiyonuna zarar verdiği ve erkek infertilitesine neden olduğu gösterilmiştir.
Klamidya enfeksiyonu gebelik süresince erken doğum ve bebeğe bulaşma ile ilişkilendirilmektedir. Bu da yeni doğan bebekte oftalmik enfeksiyon ve pnömoni (zatüre) ye öncülük etmektedir. Gebelik boyunca ve yeni doğan bebeğin tedavisi benimsenmelidir.
DıĞER CıNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Kasık biti ve uyuzluk yumurtlayan böcekler tarafından meydana gelmekte olup semptomlar kasık bölgesini kaşıma, kazıma olarak belirginleşmektedir. Benzene haxachloride gibi güncel hazırlıklar ile teadvi edilebilmekte olup bu hastalıklarla ilişkili tüm kişiler tedavi edilmelidir. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarla enfeksiyon riski olmasına rağmen, yalnız kasık biti ve uyuzluk istilası kısırlık ve gebelik boyunca meydana gelen problemlerle ilişkili değildirler.
Günümüzde frengi (sifilis) nadir görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Ülserler belirgin şekilde görülmemelerine rağmen, birincil enfeksiyon olarak kasık ve vulva çevresinde bulunabilirler. Penisilin ile yapılan tedavi antibiotik esaslıdır ve tedavi edilmeyen vakalardaki belirtiler ateş, baş ağrısı, kemik ve bağlantı ağrısı, avuç içlerinde ve ayak tabanlarında kaşıntılı döküntüler şeklinde eşlik etmekdedir. Önceki yüzyıllarda karşılaşılmış kalp ve nörolojik komplikasyonlar çok nadir olarak rastlanmaktadır. Geç meydana gelen düşükler, ölü doğum ve yeni doğan bebeğe enfeksiyonun geçmesi Doğurganlıkta frenginin en önemli risklerindendir. Böylelikle, bütün gebe kadınlara antenatal bakım sürecinde frengi için tarama yapılmalıdır. Tropikal genital ülser hastalıkları, lymphogranuloma verenum, chancroid ve garnuloma inguinale genital ülsere neden olan nadir hastalıklardır. Bu hastalıklar genellikle gelişmekte olan ve tedavinin antibiyotik ile uygun olduğu ülkelerde bulunurlar. Üreme ve doğurganlık üzerine etkileri bilinmemektedir.
Hepatit birçok cinsel yolla bulaşan virüs tarafından meydana gelmiş olup Hepatit B, Hepatit C, cytomegalovirüs (CMV) ve Epstein-Barr virüs (EBV) hepatit türlerindendir. Kronik sağlık problemlerine neden olmalarına rağmen, üreme üzerine etkileri sınırlı olarak bilinmektedir. Gebelik boyunca şiddetli CMV nadiren probleme neden olmaktadır. Bakteriyel vagionis kendi başına cinsel yolla bulaşan bir hastalık yerine cinsel yolla ilişkili bir enfeksiyondur. Üreme problemleri ile ilişkili olmayıp olumsuz gebelik ile ilişkilidir. Örneğin, choriamnionitis, erken membran rüptürü, erken doğum ve doğum sonrası Herhangi bir ulusal denetim verileri mevcut olamamasına rağmen bakteriyel vaginosis abnormal vajinal akıntıya neden olan en yaygın bulaşıcıdır. Terapideki başlıca amaç vajinal semptomların rahatlamasını sağlamak olup buda oral metronidazole, lokal clindamycin veya metronidazole ile başarıya ulaşmaktadır. Birçok çalışma, erken doğum hikâyesine sahip olan gebe bayanlarda bakteriyel vaginosis tedavisi sonradan meydana gelecek olan erken doğum riskini azaltılabileceğini önermişlerdir. Buna karşın hiç bir çalışma bu riski azaltabilme önerisini gösterememiştir. Böylece güncel kanıtlar gebelikte bakteriyel vaginosis taramasını desteklememektedir.
HIV enfeksiyonu ağırlıklı olarak cinsel yolla bulaşmaktadır. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların HIV’e karşı duyarlılığı artırması dışında HIV ile ilgili değerlendirme bu derlemenin kapsamı dışında kalmaktadır. Bu nedenle HIV cinsel yolla bulaşan hastalıklar varlığında ayrıca araştırılmalıdır. Erken tanı ve tedavi hastalığın ilerlemesini engelleyecektir. Benzer şekilde virüsün doğumda ve sonrasında bebeğe bulaşma riski vardır. Gebelik öncesi ve boyunca yapılan tarama ile hastalığın tedavisi yapılarak yenidoğan bebeğe bulaşma riski azaltılacaktır.
SONUÇ
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar yaygın ve çoğu tamamen semptomsuz olup genellikle birlikte bulunmaktadır. Özellikle gonorrhea ve klamidya’nın fertilite üzerindeki etkleri göz önünde bulundurulduğunda etkili bir halk sağlığı eğitimi sunulmalıdır. Çoğu vakaların 25 yaş altı erkek ve kadınlarda meydana gelmesi gençlerin korunmasız cinsel ilişki riskleri hakkında bilgilendirilmesinin önemli olduğunu düşündürmektedir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için yapılan tetkiklere özellikle gençler tarafından kolayca ulaşılabilmelidir. Fertilite ve gebelik preblemlerinin önlenmesi için cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisine erken başlanmalıdır.
Sonuç olarak, etkili tarama, tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu tedbirler toplum ve birey üzerinde CYBH sonucu oluşan yükü azaltacaktır. HSV, gonorrhea, klamidya ve özellikle HPV virüsüne karşı aşıların geliştirilmesi gelecekte bu hastalıkların tamamen ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacaktır.
Bu enfeksiyonların yüksek oranda tespit edilmesine rağmen, çoğu cinsel yolla bulaşan hastalıklar aylar veya yıllar boyunca herhangi bir semptom göstermeden taşınabilmekte hatta bazı viral enfeksiyonlar hayat boyu kalabilmektedir. Bu da cinsel yolla bulaşan hastalıkların teşhisinde yapılan testlerin kolay erişiminin ve bunun yanı sıra etkilenen birey ve partnerinin etkili şekilde tedavi almasının önemle altını çizmektedir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların rutin taraması, servikal kanser taramasının aksine, günümüzde uygun maliyette olmamasına rağmen genç kadın ve erkeklerde endikasyonu daha geniş tutulmalıdır.
1960’larda gerçekleşen cinsel devrimin 40 yıl sonrasında CYBH’ye vurulan bu damganın kaybolması yüz güldüren bir durumdur. CYBH etik geçmişe, sosyal sınıfa, eğitime, gelir ve kişisel hijyene bağlı değildir.
Ülkemizde en yaygın olarak genital siğiller, genital herpes, gonorrhea ve klamidya enfeksiyonları görülmektedir. Daha az sıklıkla kasık biti, sfiliz, hepatit, HIV ve ülseratif hastalıklar görülmektedir. Bu yazı CYBH’nin üreme ve gebelik üzerine herhangi bir etkisini, semptomlarını ve tedavisini özetleyecektir.
GENıTAL SıĞıLLER
Genital siğiller ( Condylomata) ülkemizde en yaygın görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Bu siğiller insan papilloma virüsü (HPV) tarafından meydana gelmektedir. Cinsel olarak aktif olup genital siğili olmayan çiftlerin % 20-40’ında HPV bulunabilmektedir. En az 100 tane HPV alt grubu olup, bazıları (özellikle HPV 16 ve HPV 18 ) servik kanseri ile ilişkilidir. Bundan dolayı cinsel olarak aktif olan bayanlarda düzenli olarak servikal tarama testleri yapılmalıdır (rutin olarak Pap testleri uygulanmakta).
Genital siğiller genellikle HPV 6 ve HPV 11 tarafından meydana gelmektedir. Siğiller şekillerine göre değişkenlik gösterip genellikle deriden kabarık izler veya diken şeklinde görülmektedirler. Bayanlarda sıklıkla vulva ve perineum çevresinde bulunup, erkekte glans penis üzerinde veya sünnet derisinde görülmektedir.
Çoğu siğiller kendiliğinden gerilemekte ve kaybolmaktadır. Tedavisi genellikle podophyllotoksin veya trichlorpacetic asit gibi lokal yıkıcı ajanlar tarafından yapılır. Lokal immün cevabı uyararan kremlerde yardımcı olabilir. ınatçı vakalarda kriyoterapi, diatermi, lazer veya cerrrahi uygun olabilir.
Bu yüksek sıklığa rağmen, genital siğillerin üreme ve gebelik sonucu üzerine olan etkisi çok düşüktür. Gebelik süresince, genital siğiller nadir de olsa bazen çok büyüyüp doğumda problem yaratabilirler. Nadiren, siğil virüsü doğum sırasında bebeğe bulaşabilir. Genital siğil taşıyan herhangi bir kişide başka bir cinsel yolla bulaşan hastalık oluşma riski yüksektir. Üreme üzerine olan etkileri nedeni ile bütün cinsel yolla bulaşan hastalıkların test edilmesi gerekmektedir.
GENıTAL HERPES
Genital herpes, genital ülserlerin en yaygın sebebidir. Ülserler genellikle kırmızı, çok ağrılı yaralar şeklindedir. Kadında tipik olarak perineum, vulva, vajina ve serviks; erkekte ise glans penis ve penil şaftı etkilenmektedir. HSV-1 ( Herpes simplex virüsü) enfeksiyonları nadir olmamasına rağmen ülserler genellikle HSV-2 tarafından meydana gelmektedir.
Virüsün genellikle ömür boyu varlığını sürdürmektedir. ılk veya birincil enfeksiyon genellikle en kötü olmasına rağmen, Herpes ülserinin oluşması tekrarlayan olaylarda meydana gelmektedir. Hastalığın bulaşması virüsü döken veya salgılayan kişi ile cinsel ilişki sonucu meydana gelir. En fazla geçiş genellikle semptomların veya enfeksiyonun başlaması sırasında olsa da asemptomatik dönemde de görülebilir. Virüsün inkübasyon süresi 2 ile 14 gün periyodları arasında değişirken ilk enfeksiyona idrar yaparken yanma, pelvik veya kasıkta ağrı eşlik etmektedir. Tekrarlayan episodlar vakaların yaklaşık %50’sinde meydana gelirken stres, duygusal durumlar, beslenme, menstürasyon, güneş ışığı veya cinsel birleşme sırasında oluşan travma gibi faktörler ile tetiklenebilir.
Virüsü tamamen yok etmek mümkün olmayıp tedavi semptomları kontrol altına almaya yönelik olmalıdır. Bu ise genellikle lokal ağrı kontrolü, antibiotikler ve tuzlu su banyosu ile bakterilerle gelişen ikincil enfeksiyonların önlenmesi ve asiklovir gibi antiviral ajanlar ile sağlanmaktadır. ımiquimodun immün modülasyonu ve terapötik aşıların olası yararları hala araştırılmaktadır. Genital siğiller gibi, diğer CYBH için test yapılması ve asemptomatik olan eşlerin de tedavi edilmesi gereklidir.
Genital herpesin en önemli komplikasyonlarından birisi de virüsün gebelik süresince ve doğumda bebeğe bulaşıp yenidoğanda şiddetli herpes enfeksiyonu oluşturmasıdır. Hastalığın bulaşma riski tekrarlayan alevlenmeler ile %1-4 olmasına rağmen bu durum daha çok birincil enfeskiyonlarla olmaktadır. Genital herpes hikâyesine olan herhangi bir kişi antenatal bakım ve gebelik süresince dikkatli bir şekilde muayene edilmelidir. Bulaşma riskini azaltmak için antiviral tedavi ve sezeryan gerekli olabilir.
Genital herpesin kadın infertilitesine yol açtığı ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur. Fakat tekrarlayan episodlardaki ağrı cinsel birleşmeyi zor ve imkânsız hale getirebilir.
Yakın zamanda yapılan bazı çalışmalarda, başka semptomu olmayan erkek infertilitesinde genital herpese neden olan herpes simplex virüsünün semende arttığı gösterilmiştir. Bu veya diğer virüslerin bulunması spermin yumurtayı döllemesine zarar verebilir. Daha önce de bahsedildiği gibi, virüsün tamamen ortadan kaldırılmasında herhangi bir tedavi yöntemi bulunamamıştır.
GONORRHEA
Gonorrhea kadınlarda vajina, serviks, uterüs ve fallop tüpleri ve idrar yollarını, erkekte ise epididimis ve testisleri etkileyen bakteriyal bir enfeksiyondur. Pelvik ağrı, vajinal veya penil akıntı tipik semptomlarıdır. Zaman zaman, gonorrhea karaciğer, bademcik ve kan enfeksiyonları ile ilişkilidir. Fakat çoğu cinsel yolla bulaşan hastalık vakalarında olduğu gibi %50 üzeri vakalarda semptomlar hiç görülmemektedir.
Dünya genelinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde Gonorrhea en yaygın görülen cinsel yolla bulaşan hastalıktır. Bazı tahminler Afrikadaki kadın ve erkeklerin %1-2sinin bu hastalıktan etkilendiklerini göstermektedir. Son zamanlarda ise gonorrheanın görülme sıklığında artış gözlenmesi penisiline dirençli bakterilerin artması ile ilişkilendirilmektedir.
Sefalosporinler veya siprofloksasin gibi uygun bir antibiyotik ile tedavi genellikle etkilidir. Ancak, bütün cinsel temaslar tedavi edilmeli ve dirençli bakteri türünü ayırt etmek için de kültür yapılmalıdır (özellikle enfeksiyon Asya-Pasifik kökenden elde edilmişse).
Bu vakalarda spectinomycin gibi farklı antibiotikler gerekebilir. Birçok doktor chlamydia için de ek tedavi önermektedirler.
Gonorrhea enfeksiyonunun en belirgin uzun dönemdeki etkisi tübal hasardır. Bu enfeksiyondan etkilenen kadınlarda tübal cerrahi sonrası gebelik gelişse de çoğu IVF’e ihtiyaç duymaktadır. Tübal hastalıklar enfeksiyonlu kadınların yaklaşık %15inde görülmektedir. Tedavi edilmeyen veya tekrarlayan enfeksiyonlar yüksek oranda sekonder infertilite ile ilişkilidir. Ne yazık ki, birçok vaka asemptomatik olduğu için diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar görüldüğü zaman gonorrhea için de rutin testler gereklidir. Ayrıca semptomatik kadın ve erkeklerde erken tedaviye başlamak çok önemlidir. Gonorrhea ve klamydia’nın gizli doğası enfekte olmuş kişilerin cinsel ilişkide bulundukları kişilerde izlenmesi ve tedavi edilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Gonorrhea, gebelikte düşük, düşük doğum ağırlıklı bebekler, prematür doğum ve göz enfeksiyonları ile ilişkilidir. Göz enfeksiyonları tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilmektedir. Uygun tarama ve tedavi çok önemlidir.
Tedavi edilmeyen gonorrhea erkeklerde testiküler enfeksiyona, epididymitis veya orchitise neden olabilir. Bu ise bazen spermin iletilmesinde post-enfektif obstrüksiyona ve böylece erkek faktör infertilitesine neden olabilir. Gonorrhea enfeksiyonu sonrası Kanada’ daki erkek faktör infertilitesi sıklığı bililinmemektedir. Ancak, nijeryalılar tarafından yapılan bir çalışmada tedavi edilmeyen gonorrhea enfeksiyonu sonrası erkek faktör infertilitesinin %50 oranında görülebileceği ortaya atılmıştır.
CHLAMYDIA
Gonorrhea ve chlamydia ayni dokulara bulaşmakta olup benzer spekturumlu hastalıklara neden olmaktadırlar. Aslında, gonorrhea bulunan kadınların %50 sinde aynı zamanda chlamydia enfeksiyonuda görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde chlamydia enfeksiyonu en sık görülen bakteriyel cinsel yolla bulaşan hastalıktır.
Kadınlarda, erken dönemde çoğu chlamydia enfeksiyonları sessiz yani herhangi bir semptom göstermemektedir. Kadın veya erkeklerin birçok kısmı rutin testler veya cinsel temas izleme sonucu teşhis edilirler. Bu testler, sessiz olan çoğu vakalarda %100 duyarlı değildirler. Bundan yüzden klamidya enfeksiyonu sessiz epidemik olarak tarif edilmektedir. Kadınlarda semptomlar görüldüğünde alt pelvikte ağrı, az vajinal akıntı, idrar rahatsızlığı veya sıklığı ve çok nadir olarakta vajinal kanama ile eşlik etmektedir. Ayrıca, erkeklerde genellikle asemptomatik olmasına karşın kasık veya testiküler ağrı, penil akıntı veya üriner semptomlar görülebilir.
Klamidya enfeksiyonunun görülme sıklığının artmasından ve sessiz doğasından dolayı olası enfeksiyonu tedavi etmek için geniş endikasyonu daha geniş tutulmalıdır. Doxycycline veya azithromycin gibi antibiotiklerle tedavi etkili olup gebelik boyunca da eritromisin kullanılmaktadır. Tedavi başarısızlığı vakalarda %2 oranın da meydana gelmekte ve genellikle hastanın veya cinsel eşlerin eksik tedavi olunmasına yorumlanmaktadır. Dirençli suşlar yaygın olmamasına rağmen kayıt altına alınmıştır. Bu enfeksiyona sahip olan çoğu erkek ve kadınlarda tedavi edilmesine rağmen sonradan beklenilmeyen sorunlar gelişmektedir.
Klamidya tedavi edilmezse kronik pelvik ağrı, pelvik iltihap ve tübal infertilite ile eşlik eder. Gonorrhea gibi chlamydia enfeksiyonundan sonra tübal hastalığın gelişme olasılığı yaklaşık %10-30’ dur. Bununla birlikte, bu olasılık fazla tahmini olup çoğu vakalarda chlamydia tanınmayabilir. Tübal faktörlü infertlilitenin en önemli meydana gelme nedeni klamidya enfeskiyonun görülme sıklığından kaynaklanmaktadır. Nadir bir durum olmasına rağmen, erkeklerde klamidya epididimis ve orşit sperm iletiminin aksaması ile ilişkili olabilir. Erkeklerde klamidya enfeksiyonunun varlığı sperm fonksiyonuna zarar verdiği ve erkek infertilitesine neden olduğu gösterilmiştir.
Klamidya enfeksiyonu gebelik süresince erken doğum ve bebeğe bulaşma ile ilişkilendirilmektedir. Bu da yeni doğan bebekte oftalmik enfeksiyon ve pnömoni (zatüre) ye öncülük etmektedir. Gebelik boyunca ve yeni doğan bebeğin tedavisi benimsenmelidir.
DıĞER CıNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Kasık biti ve uyuzluk yumurtlayan böcekler tarafından meydana gelmekte olup semptomlar kasık bölgesini kaşıma, kazıma olarak belirginleşmektedir. Benzene haxachloride gibi güncel hazırlıklar ile teadvi edilebilmekte olup bu hastalıklarla ilişkili tüm kişiler tedavi edilmelidir. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarla enfeksiyon riski olmasına rağmen, yalnız kasık biti ve uyuzluk istilası kısırlık ve gebelik boyunca meydana gelen problemlerle ilişkili değildirler.
Günümüzde frengi (sifilis) nadir görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Ülserler belirgin şekilde görülmemelerine rağmen, birincil enfeksiyon olarak kasık ve vulva çevresinde bulunabilirler. Penisilin ile yapılan tedavi antibiotik esaslıdır ve tedavi edilmeyen vakalardaki belirtiler ateş, baş ağrısı, kemik ve bağlantı ağrısı, avuç içlerinde ve ayak tabanlarında kaşıntılı döküntüler şeklinde eşlik etmekdedir. Önceki yüzyıllarda karşılaşılmış kalp ve nörolojik komplikasyonlar çok nadir olarak rastlanmaktadır. Geç meydana gelen düşükler, ölü doğum ve yeni doğan bebeğe enfeksiyonun geçmesi Doğurganlıkta frenginin en önemli risklerindendir. Böylelikle, bütün gebe kadınlara antenatal bakım sürecinde frengi için tarama yapılmalıdır. Tropikal genital ülser hastalıkları, lymphogranuloma verenum, chancroid ve garnuloma inguinale genital ülsere neden olan nadir hastalıklardır. Bu hastalıklar genellikle gelişmekte olan ve tedavinin antibiyotik ile uygun olduğu ülkelerde bulunurlar. Üreme ve doğurganlık üzerine etkileri bilinmemektedir.
Hepatit birçok cinsel yolla bulaşan virüs tarafından meydana gelmiş olup Hepatit B, Hepatit C, cytomegalovirüs (CMV) ve Epstein-Barr virüs (EBV) hepatit türlerindendir. Kronik sağlık problemlerine neden olmalarına rağmen, üreme üzerine etkileri sınırlı olarak bilinmektedir. Gebelik boyunca şiddetli CMV nadiren probleme neden olmaktadır. Bakteriyel vagionis kendi başına cinsel yolla bulaşan bir hastalık yerine cinsel yolla ilişkili bir enfeksiyondur. Üreme problemleri ile ilişkili olmayıp olumsuz gebelik ile ilişkilidir. Örneğin, choriamnionitis, erken membran rüptürü, erken doğum ve doğum sonrası Herhangi bir ulusal denetim verileri mevcut olamamasına rağmen bakteriyel vaginosis abnormal vajinal akıntıya neden olan en yaygın bulaşıcıdır. Terapideki başlıca amaç vajinal semptomların rahatlamasını sağlamak olup buda oral metronidazole, lokal clindamycin veya metronidazole ile başarıya ulaşmaktadır. Birçok çalışma, erken doğum hikâyesine sahip olan gebe bayanlarda bakteriyel vaginosis tedavisi sonradan meydana gelecek olan erken doğum riskini azaltılabileceğini önermişlerdir. Buna karşın hiç bir çalışma bu riski azaltabilme önerisini gösterememiştir. Böylece güncel kanıtlar gebelikte bakteriyel vaginosis taramasını desteklememektedir.
HIV enfeksiyonu ağırlıklı olarak cinsel yolla bulaşmaktadır. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların HIV’e karşı duyarlılığı artırması dışında HIV ile ilgili değerlendirme bu derlemenin kapsamı dışında kalmaktadır. Bu nedenle HIV cinsel yolla bulaşan hastalıklar varlığında ayrıca araştırılmalıdır. Erken tanı ve tedavi hastalığın ilerlemesini engelleyecektir. Benzer şekilde virüsün doğumda ve sonrasında bebeğe bulaşma riski vardır. Gebelik öncesi ve boyunca yapılan tarama ile hastalığın tedavisi yapılarak yenidoğan bebeğe bulaşma riski azaltılacaktır.
SONUÇ
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar yaygın ve çoğu tamamen semptomsuz olup genellikle birlikte bulunmaktadır. Özellikle gonorrhea ve klamidya’nın fertilite üzerindeki etkleri göz önünde bulundurulduğunda etkili bir halk sağlığı eğitimi sunulmalıdır. Çoğu vakaların 25 yaş altı erkek ve kadınlarda meydana gelmesi gençlerin korunmasız cinsel ilişki riskleri hakkında bilgilendirilmesinin önemli olduğunu düşündürmektedir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için yapılan tetkiklere özellikle gençler tarafından kolayca ulaşılabilmelidir. Fertilite ve gebelik preblemlerinin önlenmesi için cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisine erken başlanmalıdır.
Sonuç olarak, etkili tarama, tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu tedbirler toplum ve birey üzerinde CYBH sonucu oluşan yükü azaltacaktır. HSV, gonorrhea, klamidya ve özellikle HPV virüsüne karşı aşıların geliştirilmesi gelecekte bu hastalıkların tamamen ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacaktır.
Son düzenleyen: Moderatör: