- 5 Aralık 2007
- 32
- 0
Elindeki gazeteye dakikalarca baktı genç kadın. Renkli resimleri okşadı tek tek, yazıların üzerinde gezindirdi parmaklarını, yumuşacık dokunuyordu kadın gazete satırlarına. Sonra derin bir iç geçirerek neler yazıyordu şimdi bu satırlarda kim bilir neler diye düşündü. Kızı okuldan bir yazı getirmişti, yazıda Açev’in okuma yazma bilmeyenlere okuryazarlık kursu açtığı ve bu kursa katılanlara okuryazarlık belgesi verileceğini üstelikte bu iş için herhangi bir ücret alınmayacağı yazılıydı. Açev ne demekti acaba hiç bilmiyordu ki Fidan, nasıl bilsindi,nereden bilsindi ki,bildiği tek şeyse okuma yazma öğrenmeye gideceğiydi genç kadının. Çocuğuyla birlikte aynı okula gidecekti belki yaşı da otuz’ u geçiyordu ama olsundu buna razıydı içindeki okuma sevdası hiç sönmemişti hala alev alev yanıyordu. Bu sevda için yapmayacağı şey yoktu. Üstelik izin de almıştı kocasından hatta biraz da kavga etmişti ama değerdi doğrusu. İçindeki sevda kocasına galip gelmişti.
Bir hafta sonra kurs başlamıştı bile.Kurs öğretmenleri Ayten Hanım yeni emekli olmuş memurlardandı. İlk görüşte kanı ısınmıştı Ayten öğretmene, öğrencilerine sevgiyle bakıyordu, gözlerinin içi gülüyordu sanki Ayten’ in, çok da sabırlıydı üstelik yumuşacık anlatıyordu her şeyi.
-Bakın sevgili öğrenciler bunun adı(Cİ) hadi hep beraber (Ci) sesi çıkaralım ama siz buna (Ce) derseniz yanlış öğrenirsiniz. Sakın (Ce) diye okumayın.
Ayten öğretmenin anlattıklarını beynine, gözlerine, kalbine tüm duyularına nakşediyordu Fidan. Bu sevda bitmezdi fidanda. Hiç bitmesindi hem de.
Gidememişti okula daha doğrusu gönderilmemişti köy yerinde. Tarlada çapada çalışmış ev işleri dantel örmeyi, ekmek yapmayı birde sarı kızı sağmayı çok iyi biliyordu ya bunlar bir kadın için yeterliydi, öyle demişlerdi büyükleri kendine.
Evlendikten sonra çoluk çocuğa karışacak baba evinde yaptığı işlere kocaya hizmet, çocukların bakımımda eklenecek o da tıpkı anası gibi genç yaşta kamburlaşacak, elleri nasır tutacaktı. Bu yazgıyı değiştirmenin imkânı var mıydı acaba? O da biliyordu aslında kaderine razı olacağını. Bu kadere razı olmalı mıydı, yoksa sevdasının ardı sıra koşmalı mıydı? Koşmuştu genç kadın alabildiğince koşmuştu, değişecekti kader, değişmeliydi artık. Ah! Bir de şu (Ci) yi anlasaydı ya ne iyi olurdu.
Kurs çıkışında ilaç alması gerekiyordu genç kadının, yol üzerindeki bir eczaneye girerek, eczacıya doğru
_(Ci) vitamini almak istiyorum dedi.
Eczacı vitaminlerin olduğu raftan bir kutu (C) Vitamini alarak genç kadına uzattı, şaşırmıştı Fidan, öğretmenin dedikleri geldi aklına ve ben (Ci) vitamini istiyorum diye yineledi.Eczacı büyük bir sabırla ona okunuş sesinin(Ci) olduğunu ve vitaminin adının(C) olduğunu anlattı.Şimdi ne yapsındı Fidan, kafası karışmıştı bir kere.Bir ilaca baktı,bir eczacıya.
-Ama bize Ayten öğretmenimiz sakın ona (C) demeyin (Ci) demeniz gerekiyor dedi.
Bu sefer şaşkınlık sırası eczacıdaydı, bir süre şaşkın gözlerle baktı ilaç kutusuna ve genç kadına dönerek,
-Öğretmeniniz çok haklı, buyurun (Ci) vitamininiz diyerek kutuyu Fidana uzattı. İçi rahatlamıştı artık genç kadının, doğru ilacı alabilmişti nihayet. Hele birde okumayı iyice öğrenince neler neler yapabilecekti kim bilir.
Pınar Atay
8.6.2008 Gaziantep
Bir hafta sonra kurs başlamıştı bile.Kurs öğretmenleri Ayten Hanım yeni emekli olmuş memurlardandı. İlk görüşte kanı ısınmıştı Ayten öğretmene, öğrencilerine sevgiyle bakıyordu, gözlerinin içi gülüyordu sanki Ayten’ in, çok da sabırlıydı üstelik yumuşacık anlatıyordu her şeyi.
-Bakın sevgili öğrenciler bunun adı(Cİ) hadi hep beraber (Ci) sesi çıkaralım ama siz buna (Ce) derseniz yanlış öğrenirsiniz. Sakın (Ce) diye okumayın.
Ayten öğretmenin anlattıklarını beynine, gözlerine, kalbine tüm duyularına nakşediyordu Fidan. Bu sevda bitmezdi fidanda. Hiç bitmesindi hem de.
Gidememişti okula daha doğrusu gönderilmemişti köy yerinde. Tarlada çapada çalışmış ev işleri dantel örmeyi, ekmek yapmayı birde sarı kızı sağmayı çok iyi biliyordu ya bunlar bir kadın için yeterliydi, öyle demişlerdi büyükleri kendine.
Evlendikten sonra çoluk çocuğa karışacak baba evinde yaptığı işlere kocaya hizmet, çocukların bakımımda eklenecek o da tıpkı anası gibi genç yaşta kamburlaşacak, elleri nasır tutacaktı. Bu yazgıyı değiştirmenin imkânı var mıydı acaba? O da biliyordu aslında kaderine razı olacağını. Bu kadere razı olmalı mıydı, yoksa sevdasının ardı sıra koşmalı mıydı? Koşmuştu genç kadın alabildiğince koşmuştu, değişecekti kader, değişmeliydi artık. Ah! Bir de şu (Ci) yi anlasaydı ya ne iyi olurdu.
Kurs çıkışında ilaç alması gerekiyordu genç kadının, yol üzerindeki bir eczaneye girerek, eczacıya doğru
_(Ci) vitamini almak istiyorum dedi.
Eczacı vitaminlerin olduğu raftan bir kutu (C) Vitamini alarak genç kadına uzattı, şaşırmıştı Fidan, öğretmenin dedikleri geldi aklına ve ben (Ci) vitamini istiyorum diye yineledi.Eczacı büyük bir sabırla ona okunuş sesinin(Ci) olduğunu ve vitaminin adının(C) olduğunu anlattı.Şimdi ne yapsındı Fidan, kafası karışmıştı bir kere.Bir ilaca baktı,bir eczacıya.
-Ama bize Ayten öğretmenimiz sakın ona (C) demeyin (Ci) demeniz gerekiyor dedi.
Bu sefer şaşkınlık sırası eczacıdaydı, bir süre şaşkın gözlerle baktı ilaç kutusuna ve genç kadına dönerek,
-Öğretmeniniz çok haklı, buyurun (Ci) vitamininiz diyerek kutuyu Fidana uzattı. İçi rahatlamıştı artık genç kadının, doğru ilacı alabilmişti nihayet. Hele birde okumayı iyice öğrenince neler neler yapabilecekti kim bilir.
Pınar Atay
8.6.2008 Gaziantep