Merhabalar geçen gün açtığım davadan eşimle boşanma davasından bahsetmiştim. Eşim açtığım davaya karşılık kendisi de bana dava açmış. Esrar içtiğini alkol kullanidiginu ve pavyona gittiğini inkar wtmis iftira olarak yazmış. Kumarı ortak oynadığımız yazmış. Ve beni psikolojik şiddet uygulayan ev ile ilgilenmeyen temizlik yapmayan ev ekonomisi nedir bilmeyen alışveriş delisi herşeye küsen asla çözüm odaklı değil. Aile mahremiyetinj herkese anlatan biri olarak yazmış. Ve en önemlisi sadakat yükümlülüğünden vurmuş. Kızınin bu dava dilekçesini birgün okuyacagundan tedirgin olduğunu fakat benim sadakat yükümlülüğüne dair hal ve hareketlerimin olduğunu buna dair kanıtlarınin olduğunu ancak bunu ben inkar ettigin taktirde cevap verme hakkını saklı tuttuğunu yazmış. Daha öncesinde 3 aydır telefonuna el koymuştu. Hat ve telefon kendine ait olduğu için istememiştim. Benim normal bı üniversitesi yillarjmdan beri yakın bı erkek arkadaşım vardi bazen onunla arar veya o arar dertlesir konuşurduk bu durum hts kayıtlarnda sıkıntı oluru veya o kişiyi öğrenip yalnis anlamış olabilir mi ? Hat kendinin üzerine olduğundab fatura dökümünde öğrenmiş olabilir mi? Bu sadakatsizlik yükümlülüğündeki kanıtı nedir anlayamadım. Benim kesinlikle aşk meşk mesajlarım gorunlerm yoktur. Ne yapmaya çalışmış anlayamadım .
Eski eşim dava dilekçesinde ev ile ilgilenmediğimi, temizlik yapmadığımı, ev ekonomisi nedir bilmeyen sorumsuz biri olduğumu belirtmişti.
Yemek yaparken - hatta fırın tepsisiyle - çekilmiş fotoğraf ve videolarım, kayınvalideme, kayınpederime, görümceme götürdüğüm yemekler, eski eşimden talep ettiğim temizlik malzemeleri gıda ürünleri , temizlikten ellerimin ciddi oranda tahriş oluşuna dair whatsup yazışmalarım vardı. Instagram'a koyduğum ve görümcemin yaptığı yorumlar v.s. v.s.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi uyarınca, evlilik birliğinin temelinden sarsılması halinde boşanma davası açılabilmektedir. Eğer eşlerden birinin ev işlerine katkıda bulunmaması diğer eş için kabul edilemez bir durum oluşturuyor ve bu durum evlilik birliğinin sürdürülmesini olanaksız hale getiriyorsa, bu, temel bir sarsılma olarak kabul edilebilir ve boşanma gerekçesi teşkil edebilir.
AMA !
Kadının ev işi yapmaması nedeniyle boşanma talep edildiğinde bu durumun ispatı zordur çünkü ev işlerinin dağılımı ve yapılıp yapılmadığı somut delillerle ispat edilebilir bir olgu değildir. Her ne kadar geleneksel roller gereği ev işleri kadınlara yüklenmiş olsa da modern hukuk düzeni, ev işlerinin her iki tarafça paylaşılan bir yükümlülük olduğunu vurgular.
Boşanma davasında taraflarca getirilme ilkesi gereği, usulüne uygun dayanılmayan vakıalar kusur olarak yüklenemez. Mahkeme ancak tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalara ilişkin inceleme ve değerlendirme yapabilir. Tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması hukuken mümkün değildir.
Eski Medeni Kanun m. 152' ye göre evi geçindirmek kocaya ait bir yükümlülüktü. TMK 186. maddeye göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılacaklardır. Demek ki, aile birliğinin giderlerine katılma ölçüsü olarak kadın veya erkeğin gücüne bakılacaktır. Gücü fazla olan sorumluluğu daha çok paylaşacaktır. Ayrıca sorumluluğa katılma emek, para veya malvarlığı şeklinde olacaktır.
Gerçekten boşanma aşamasında olan veya boşanmış çocuklu kadınlar için çok üzülüyorum. Sözde eşitlik görüntüsü altında, kadınların durumunun daha da kötüye gidiyor. Eşitlik mi istiyorsunuz, alın size eşitlik, diyerek kadınların nafakalarını ve çocuklarını ellerinden alan bir intikam operasyonuna girişiyorlar. Mal rejimiyle malları, çocuklarını ve nafakalarını alıyorlar ellerinden.
Kadınların kamusal alana çıkması, para kazanması, evdeki sorumlulukları paylaşmaya götürmüyor. Tersine iki kat emek harcamaya ve evdeki emeklerin karşılığının da kocanın cebinde birikmesini getiriyor. Bu işlerden çıkarı ve kazancı artan er kişisi, evin patronu olmaya devam ediyor.
Eski medeni kanunda boğaz tokluğu karşılığı, ailenin ev işlerini yapmak kadının görevi olarak kabul ediliyordu. Parasal hiçbir değeri yoktu. Toplum da ev işlerini, çocukların bakımını kadının görevi olarak kabul etmiştir. Ama bugünkü TMK ya göre, eşitlik kuralı gereği ev işlerini ve çocukların bakımını da eşler beraber yapacaklardır.
En güzel, en eşitlikçi kuralları getirilsin, kafalardaki cinsiyetçilik, kültürel şartlanmışlıklar, kendini kadınlardan üstün görme mantığı sürdükçe hiçbir şey değişmeyecek.
Artık karısına bir kuruş vermeden boşanmak isteyen ya da karısından nafaka talep eden kocalar karşısında da kadınların hiçbir hakkı kalmadı. Ekonomik haklar kazanımlar bir yana Ankara 5. Aile Mahkemesi 'nin kararları gibi artık çocuklar da kadınlardan koparılmaya başlanıyor. Böylesine apaçık adaletsizlik karşısında yakın gelecekte kendisini ya da kocasını öldüren kadınlar olduğunda sorumluluğunu kim üstlenecek acaba ?