• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Çaresizlikte Demokrasi(Yazı-Tura ve Güller)

Eski_dxuxnya

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
29 Mart 2007
324
0
96
Diğer
Aksilik bu ya, Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinde, yol kenarına park ettiğim aracımı, ön tamponuna çarpılmış bir şekilde buluyorum. Canım sıkılıyor. Tampon, araçtan iki parmak ayrılmış. Kontrol ediyorum. Sorun çıkaracağa benzemiyor. Belli ki biri çarpmış ve kaçmış. Yapılacak bir şey yok. Yeter ki sorun yaşamadan Anadolu yakasında ki toplantıya yetişebileyim.

Yola koyuluyorum. Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken, aracın ön tarafından beni endişelendirecek kadar çok ses geliyor. Sarkan tamponun hızla giden araca çarptığını düşünerek ilerliyorum. E-5 Karayoluna indiğimde ses iyiden iyiye çoğalıyor. Neredeyse araç dağılıverecekmiş hissine kapılıyorum. Bir yerde durup bakıyorum ama gürültünün nereden geldiğini anlayamıyorum. En yakın oto tamircisini öğrenip, Kartal- Maltepe mevkiinde ki tamirciye giriyorum.
Telaşla yetkili ve etkili bir usta arıyor gözlerim. Genç bir delikanlı yaklaşıyor. Ustasını soruyorum.

- Ustam yok. Ben bakarım. Nedir sorun?

Gözüm tutmasa da anlatıyorum. Çok acelem olduğunu, ne kadar sürede sorunun giderileceğini soruyorum.

- Bahsettiğin sesi duymam gerek. Bir tur atıp gelirim abla.

- Tamam. Diyorum çaresiz.

“Tur atacak, gerekli tamiri yapacak, üstelik pek genç pratik de değildir, anlaşılan toplantıya yetişemeyeceğim” diye aklımdan geçirince telefon edip toplantıya katılamayacağımı bildiriyorum. Bu telaşımı azaltıyor.
Beş dakika sonra geliyor. Arabanın etrafında dolaşıp, lastikleri kontrol ediyor. Olduğu yerden sesleniyor,

- Abla düşük tamponla çok hız yapmışsın galiba. Ön lastik, sarkan çamurluk davlumbazını yemiş. Onu değiştirip, tamponu da yerleştirdik mi tamamdır.

Bak sen! Tespiti ne de çabuk yaptı. Ses tonu da hayli emin.
- Ne kadar sürer?

- En çok yarım saat. Önce orijinal bir davlumbaz var mı bakmalıyım. Yoksa yan servisten kapar gelirim.
- Tamam.

“İşine hâkim.” diye düşünürken dikkatle genç ustaya bakıyorum. Ve bir anda gördüğüme inanmakta zorlanıyorum.
Kir pas içinde ki mavi iş önlüğü, kirli tırnakları, gres yağlı ellerine rağmen cebine yerleştirilmiş üç küçük kırmızı gül beni şaşırtıyor. Kara lastiklerin, paslı el aletlerinin ve motorin kokusunun hâkim olduğu bu ortamda oluşları şaka gibi. Yüzüne bakıyorum. Çok genç, saf aklın ışığı var bakışlarında. Gülümseyen yüzü çok masum..
Telaşla gerekli malzemeleri toparlıyor. Bu arada bana çay ikram etmeyi de ihmal etmiyor.
O çalışırken izliyorum. Bir yandan da beni şaşırtan güllere getirmeye çalışıyorum konuşmayı.

- Kaç yaşındasın?

- 16

- İsmin nedir?

- Abdurrahim.

- İlköğretimden sonra iş hayatını seçtin öylemi?

- Yok aslında. Okul işi, biraz şanssızlık oldu be abla.

- Nasıl yani?

- Abla hikâyesi uzun, kafanı şişirmeyim şimdi, üstelik zamanın dar.

- Şişmez benim kafam, bak yetişeceğim yeri de iptal ettim, sen bana bir çay daha söyle hem sohbet etmiş oluruz, hem sen rahat rahat çalışırsın.
- Ne demek abla, hemen.

İkinci çayım geliyor. İnce belli bardakta, kırmızı baskılı plastik kahveci tabağı ile. Sorumu hatırlatmama gerek kalmadan başlıyor anlatmaya;

- Tura dedim abla, okumayı bırakıp çalışmak bana düştü

- Nasıl yani?

- Dedim ya uzun Hikâye diye.

- Olsun anlat sen.

- İki kardeşiz, bir yaş büyük ablam var. Ama bizi aynı anda ilkokula yazdırmışlar yani ben bir yaş küçük başlamışım. Ama birlikte bitirdik ilköğretimi. Babam işçi. İkimizi birden okutamayacak. Bir gece bizi karşısına alıp, “İkinizden biri okuyacak, diğeri evin bütçesine katkıda bulunacak. İkiniz içinde iş ayarladım. Ama biriniz bari okusun. Buna da ben karar veremem. Yazı tura atacağız.” dedi. Bozukluğu fırlattı havaya. Ben tura dedim, ablam yazı..Bozukluk, yazı geldi. Tura gelseydi, ablam konfeksiyon atölyesinde işçi olacaktı. Yazı geldi ben oto tamircisi oldum. İşte böyle abla.. Ama ablam bu yıl liseyi bitirecek. Üniversiteyi de okuyacak. Dersleri çok iyi, kazanır garanti. Diyor, gururla.

- Yani ablanı okutuyorsun. Ne güzel.

- Evet! O kızdır, ezilmesin. Ben kurtarırım kendimi.

- Cebinde ki güller? Aşık mısın yoksa?

- Daha değilim. Çünkü ailesinden istemedik.

- Abdurrahim, keyifli çocuksun anladım da ne alakası var istemekle aşık olmanın.

- Olur mu abla, Temele sormuşlar aşk nedir diye, kızı istersin vermezler, aşık olursun demiş. Şaka abla,şaka.. Sohbet olsun diye öyle söyledim. Cebimde ki güllerin aşkla ilgisi yok. Düşmüşüz ekmek derdine, aşk benim neyime. Yine babamın uzun hikâyelerinden biri..

- Neymiş?

- Hikâyeci misin sen abla? Kimse merak etmez bunları.

- Ben ediyorum.

- Babam, galiba beni okutamadığı için üzülüyor. Bir de işim ağır ve pis ya.
Mutlu olayım diye elinden geleni yapıyor. Çiçekleri çok sever, bana da “her gün bir canlı çiçek taşırsan göğsünün üstünde, renkleri ve baharı hatırlatır sana.” diyor. Ona göre; bahar umut, bahar güzel, bahar rahatlık, bolluk..

- Baban çok akıllıymış.

- Evet akıllıdır. En pratik çözümleri o bulur. Birde benim şansım olsa. Yazı desem tura, tura desem yazı geliyor. Yine iş benim başıma kalıyor. Diyor gülerek. İşi bitiyor. Mahir bir eda ile el aletlerini toparlarken,

- Tamamdır abla. Diyor.

***

Ödememi yapıp, Abdurrahim’e sohbeti için teşekkür edip ayrılıyorum. Yol boyu, gülümseyen masum yüzünü, çalışkanlığı ve pratikliğini düşünüyorum. Hele hele imkânsızlıklarına yenik düşmek yerine, onlarla dalga geçme yöntemini keşfetmiş olmasına bir de babasının öğüdünü dikkate alışına hayran kalıyorum.

Oto tamircisi, işportacı, kasiyer, tezgahtar.. Önlerinden, yanlarından defalarca geçtiğim birçok kişinin, kim bilir ne kadar farklı bir öyküsü var. Yolum düşmedikçe bilemeyeceğim, denk gelmezse keşfedemeyeceğim, ibret dolu, öğüt dolu öyküler barındırıyor her biri.
Yine her birimiz, kendi köşelerimizde, kendi menkıbelerimizi yaşıyoruz, kanıksayarak, şaşırmayarak…

Nesrin Çaylı — Per, 21/06/2007 - 08:40
 
canım
yazı çok hoşuma gitti.
düşününce hep kaybettiklerimiz için şikayet ederiz. kendimizle hayatla barışık olmak yerine. keşke o coçuk gibi olabilseydim diyorum. sevgilerimle

canım aynen ben de, ilk okuduğumda epey bir süre kımıldamadan ekrana baka kaldım, beni de çok etkiledi ve sizlerle paylaşmak istedim.sevgi benden canım.
 
Back