İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük göç dalgasında mültecilerin arasında dini ve sınıfsal farklılıklar en sefalet dolu koşullarda da devam ediyor
Sitene Ekle
Akdeniz ve Ege’nin suları, Balkan devletlerinin kara sınırları Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mülteci akınına sahne olurken her mülteci eşit koşullarda bu zorlu yolculuğa çıkmıyor. Wall Street Journal gazetesinin muhabirlerinin yaptığı araştırma, mültecilerin kendi aralarında dini ve mezhepsel ayrımcılıklar yaşandığını ortaya koydu. Üstüne üstlük insan kaçakçıları da mültecilerin sahip oldukları paraya göre muamele ediyor. Göçmen kabul eden ülkelerin kabul politikalarına dini ve milliyetçi tercihler damgasını vuruyor.
‘Suriyeliler zengin’
Mülteci piramidinin tepesinde Suriyeliler yer alıyor. Birlemiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından iç savaştan kaçtıkları için ‘prima facie (ilk bakışta) mülteci’ statüsünü alan Suriyelileri, Avrupalı ülkeler öncelik vererek kabul ediyor. Geçtiğimiz cuma günü,Yunanistan’ın Kos (İstanköy) adasına yanaşan 3 bin kapasiteli yolcu gemisine işlemler için sadece Suriyeli mültecilerin kabul edilmesi bu politikanın yansıması... Binlerce Iraklı ve Afgan mülteci hiçbir barınma imkanı sağlanmadan adada kaderine terk ediliyor. Suriyeliler, Yunan ve İtalyan halkı tarafından kültürel açıdan yakın bulunduğu için de avantajlı.
Suriyeliler insan kaçakçılarına kişi başı 2 bin dolara varan ödemeler yapabildikleri için gemilerin güvertesine yerleştiriliyor, can yeleği sağlanıyor. Gemiye güç bela 300 dolar verip binebilen Sahara altı Afrikalı göçmenler ise alt katlara tıkılıyorlar, olası bir kazada ilk boğulanlar onlar oluyor. Eritreli mültecilerin çoğu Hıristiyan olduğu için insan kaçakçıları tarafından fidye için kaçırılıyor, yolculuk parasını çıkarması için zorla çalıştırılıyor.
http://www.milliyet.com.tr/can-pazarinin-ortasinda-bile-din/dunya/detay/2104172/default.htm