Ben şimdi eksik gidiyorum, sonrasına sakladığım herşeyi alıp gidiyorum, bak kötü gidiyorum.
Gene hatırlayacaksın beni bu yüzden, ayrılığı aldım gidiyorum.
Ben bir yarı yol gidiyorum.
Sevgimi aldım gidiyorum bıraktım seni; sensiz gidiyorum.
Ve sen tanrım bana bunu yapmasaydın!
Akşam havaalanında ağlıyordum hatırlasana korkuyorum diyordum,
verilmiş onca sözün ölümünü duyuyordum onca unutulmuşluk vardı içimde biliyordum.
Ve döndüm ölmeye dönmüşüm beni anlıyor musun, hiçliğe dönmüşüm, çok eski bir şarkıya dönmüşüm.
Oysa sen yeni şarkılar dinlettin bana hiç bilmediğim şarkılar onları özlüyorum.
Soluk bir ömür şimdi, bütün bir ömür geçmek bilmiyor.
Öfkesi karanlığı bölecek ve sabah olmayacak şakası yok bunun.
Bana sevmeyi öğreten hiçbir şafak doğmayacak artık.
Tanrım içimin onca durağında bıraktıklarım ve yeniden vardıklarım, onlarda hep bi köşede kaldılar hepsi burada ve sen, sen hep içimde, hep içimde sen!
Bendeki tenhalık bundan, onların hiç ulaşamadıkları ve yalnız senin bildiğin tenhalık ürkütücü olan .
İşte aklımın takıldığı bu son noktada çalan bütün telefonlar, ve sunulan bütün sevgilere,ilgilere, adıma verilen bütün kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapatmış olan ben tekbir sevinci bekliyorum hala seni; yarın bekler miyim bilmiyorum hiç.
Ah bana bunu yapmasaydın keşke..
Seni tekrar görmenin geçmişe dönüşündeki soğuk bir duraksamaydı bu belki de ve onca acı anının içime çöreklenişiydi. Oysa bir fesleğen doğmuştu bir köşede çok önceden, yalnız dokununca kokan ve bembeyaz küçücük çiçekli bir fesleğen. Birisi avuçlarında ısıtmıştı onu ve son kez öpmüştü bir yaz akşamı ölümü belliydi.
Bütün sabahlar gecenin kefenidir ya, öyle beyazdı her şey sen giderken öyle soğuk öyle sessiz ve soğuk bir ölümdü o sabah, yeniden yaratmaya çalıştım yaşanmış herhangi bir anı,
Bir gülüş arıyordum, ya bir söz, ya bir dokunuş gecenin son nefesine yada suyunu vermek için,