• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

bütün çocuklar yaratıcıdır....

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
358
45
bu yazıyı ablam başka bir yerde paylaşmış
okuyunca ne kadar doğru demiş diye düşündüm
biraz uzun ama lütfen okuyun arkadaşlara.s.

----------------------------------------------------

Büyük kızım Karla bu sene 1 ci sınıfa başladı. 2,5 yaşından beri yani son 3 senedir anaokuluna gidiyordu zaten. Anaokul seneleri tam benim doğru olduğunu düşündüğüm şekilde, yaratıcılığını geliştirmeye teşvik edilerek ve bilgiler oyun ve pekiştirilme yoluyla verilerek geçti. Zaten öyle olmasa o kadar küçük yaşta göndermezdim sanırım. Çok mutlu bir anasınıfı dönemi oldu. Bir gün bile gitmiycem demedi. Ben bu sene çok ama çok hayal kırıklığına uğradım. Çocuk başladı 1ci sınıfa oyuna zaman ayıramaz oldu, sürekli bir şeyler öğrenmek zorunda, sürekli yüklenmek zorunda.Ki sorgulamaya dayalı bir eğitim sistemi olan pyp sisteminde eğitim görüyor bir de. 1 sene içerisinde bu çocuklar büyüyüverdi mi yani, herşey bitti mi, braz daha orta bir yol olsa olmaz mı? Biraz önce de oshoturk.com da aşağıdaki yazıyı okuyunca içimde bir şey acıdı, burada da paylaşmak istedim. Hatta okula gitmeseler ne olur ki sanki dedim. Sonra da ben de gittim ama isteyince değiştiriyorsun bir şeyleri dedim ve kızlarımı daha da bilinçlendirme yolunda motive oldum, ki beni bilinçlendiren de olmadı hiç... Şartlar ne olursa olsun kişi yolunu bulur mu demeliyim acaba...
 
ve işte o yazı.............
---------------------------------------------------------

Tekrar çocuk olursan yaratıcı olursun. Bütün çocuklar yaratıcıdır.

Yaratıcılığın özgürlüğe ihtiyacı vardır. Zihinden özgür. Bilgiden özgür. Önyargıdan özgür. Yaratıcı bir insan, yeniyi deneyebilen insandır. Yaratıcı insan, bir robot değildir. Robotlar asla yaratıcı olmaz. Sadece tekrar eder. O yüzden tekrar çocuk ol.

Bütün çocukların yaratıcı olması seni şaşırtacaktır. Bütün çocuklar. Nerede doğarsa doğsun, yaratıcıdır. Ama biz yaratıcılıklarına izin vermeyiz. Yaratıcılıklarını ezip öldürürüz. Üzerlerine zıplarız. Onlara “doğru şekilde” yapmayı öğretiriz.

Unutma; yaratıcı bir insan, her zaman yanlış yolları deneyecektir. Eğer her zaman bir şeyi yapmanın doğru yolunu takip edersen, asla yaratıcı olamazsın. Çünkü doğru yol, başkası tarafından keşfedilmiş yol demektir. Doğru yoldan tabii ki bir şeyler yapabileceksin. Bir yapımcı olacaksın. Bir üretici, bir teknisyen olacaksın. Ama asla yaratıcı olamayacaksın.

Bir üreticiyle yaratıcı arasındaki fark nedir? Üretici, bir şeyi yapmanın doğru yolunu, en ekonomik yolunu, en az çaba gerektiren yolunu bilir. O, üreticidir. Yaratıcı, arar durur. Bir şeyi yapmanın doğru yolunu bilmediği için, farklı yollarda tekrar tekrar arar durur. Birçok kere yanlış yola sapar. Ama her defasında öğrenir. Sürekli zenginleşir. Başkasının daha önce yapmadığı bir şeyi yapmış olur. Eğer doğru yolu izlemiş olsaydı bunu yapamazdı.

Şu küçük hikâyeyi dinle:

Bir kilise okulu öğretmeni, öğrencilerinden İsa’nın ailesinin resmini çizmesini ister. Resimler kendine getirildikten sonra, çocukların çoğunun bildik resimler yaptığını görür. Kutsal aile ahırda. Kutsal aile katıra biniyor. Falan filan.

Sonra küçük bir çocuğu çağırıp, resmini açıklamasını ister. Resimde uçağın pencerelerinden çıkmış olan dört tane kafa vardır.

“Bu kafaların üçünü neden çizdiğini anlıyorum. Onlar Yusuf, Meryem ve İsa,” diye konuşur öğretmen, “ama dördüncü kafa kim?”

“Oh!” diye yanıtladı çocuk. “O, pilot Pontius.”

Şimdi bu çok güzel. Yaratıcılık işte bu. Çocuk bir şey yarattı. Bunu ancak çocuklar yapabilir. Sen yapmaya korkarsın. Aptal görünmekten korkarsın. Bir yaratıcının aptal görünebilmesi gerekli. Bir yaratıcının saygınlık denen şeyi riske etmesi gerekir. O yüzden şairlerin, ressamların, dansçıların, müzisyenlerin saygın insanlar olmadığını görürsün. Saygın oldukları zaman, onlara Nobel ödülü verildiği zaman, artık yaratıcı değillerdir. O andan itibaren yaratıcılık yok olur.

Ne oluyor? Sen hiç Nobel ödüllü bir yazarın, daha sonra değeri olan bir eser çıkardığını gördün mü? Sen hiç herhangi bir saygın insanın, yaratıcı bir şey yaptığını gördün mü? Korkmaya başlar. Eğer yanlış bir şey yaparsa ya da bir şey ters giderse, prestijine ne olacaktır? Bunu riske edemez. O yüzden bir sanatçı saygın olduğu zaman ölmüş olur.

Ancak prestijlerini, gururlarını, saygınlıklarını, tekrar tekrar riske atmaya ve kimsenin yapmaya değer vermeyeceği şeylere girmeye hazır insanlar... Yaratıcılar her zaman deli olarak görülmüştür. Dünya onları tanır, ama çok geç tanır. Sürekli yaptıklarında bir yanlış olduğunu düşünür. Yaratıcılar eksantrik insanlardır.

Sakın unutma, her çocuk yaratıcı olma kapasitesiyle birlikte doğar. İstinasız her çocuk, yaratıcı olmaya çalışır. Ama biz onlara izin vermeyiz. Hemen onlara bir işi yapmanın “doğru” yolunu öğretiriz. Doğru yolu öğrendikleri zaman, birer robota dönüşürler. Sonra doğru olanı, tekrar ve tekrar ve tekrar yaparlar. Ne kadar çok tekrarlarlarsa o kadar verimli olurlar. Ne kadar verimli olurlarsa, o kadar çok saygı görürler.

Yedi ila ön dört yaşları arasında çocukta büyük bir değişim yaşanır. Psikologlar bu olguyu araştırıyor. Ne oluyor ve neden oluyor?

İki zihnin var. Beynin iki lobu var. Zihnin sol lobu yaratıcı değildir. Teknik anlamında çok kapasitelidir. Ancak, yaratıcılık söz konusu olunca hiçbir işe yaramaz. Bir şeyi ancak öğrendikten sonra yapabilir. Ve onu, çok verimli, mükemmel şekilde yapar. Mekaniktir. Bu sol lob, muhakemenin, mantığın, matematiğin lobudur. Hesap, akıl, disiplin ve düzenin lobudur.

Sağ lob ise, bunun tam karşıtıdır. Düzenin değil, kargaşanın lobudur. Düz yazının değil, şiirin lobudur. Mantığın değil, sevginin lobudur. Güzelliğe karşı çok duyarlıdır. Eşsizliğe karşı büyük bir kavrayışı vardır. Ama verimli değildir. Verimli olamaz. Yaratıcı, verimli olamaz. Deney yapmaya devam etmesi gerekir.

Yaratıcı, herhangi bir yere yerleşemez. Yaratıcı, bir gezgindir. Çadırını sırtında taşır. Evet, bir geceliğine kalabilir, ama sabah olunca tekrar gider. O yüzden ona gezgin diyorum. O, asla ev sahibi olamaz. Bir yere yerleşemez. Yerleşmek onun için ölüm demektir. O her zaman risk almaya hazırdır. Risk onun aşkıdır.

Ama bu sağ lobdur. Çocuk doğduğu zaman, sağ lob işlemektedir. Sol lob işlemez. Sonra çocuğa öğretmeye başlarız. Bilmeden. Bilimsel olmadan. Çağlar boyunca, enerjiyi sağ lobdan sol loba kaydırmanın nasıl yapılacağını öğrendik. Sağ loba dur deyip, sol lobu çalıştırmayı öğrendik. Eğitim sistemimiz tamamen bundan ibarettir. Anaokulundan üniver- siteye kadar bütün eğitimimiz bundan ibarettir. Sağ lobu yok edip, sol lobu destekleme çabasıdır. Yedi ila on dört yaşları arasında başarırız ve çocuk ölür. Çocukluk imha edilmiştir.

Artık çocuk çılgın değildir. O bir vatandaş olur. Artık disiplini, dili, mantığı, düz yazıyı öğrenir. Okulda rekabet etmeye başlar. Egoist olur. Toplumda geçerli olan bütün nevrotik şeyleri öğrenir. Güce ve paraya fazla, daha fazla ilgi duymaya başlar. Ve daha güçlü olabilmek için, nasıl daha iyi eğitim alacağını düşünmeye başlar. Nasıl daha çok para kazanacağını. Nasıl büyük ev sahibi olacağını. Ve bunun gibi şeyleri öğrenir. Sol loba kayar. O zaman sağ lob daha az işlemeye başlar. Ya da ancak rüyanda, sen uyurken işler. Bazen, uyuşturucu aldığın zaman işler.
 
Batıda uyuşturucunun bu kadar ilgi görmesinin tek nedeni, Batıdaki zorunlu eğitimin sağ lobu tamamen yok etmeyi başarmış olmasıdır. Batı, fazla eğitilmiştir. Yani, bir tarafa çok fazla eğilmiş ve aşırıya kaçmıştır. Sağ lob için yaşam alanı kalmamıştır. Üniversitelerde ve kolejler ve okullarda sağ lobun tekrar hayata dönmesi için yöntemler uygulamaya sokul- madıkça, uyuşturucu sorunu ortadan kalkmaz. Uyuşturucuyu yasalarla yasaklamak mümkün değildir. İç denge tekrar tesis edilmedikçe yasa ile bir yere varamazsın.

Uyuşturucunun çekiciliği, anında vites değiştirmesinden kaynaklanır. Enerjin sol lobdan, sağ loba geçer. Uyuşturucunun tek yaptığı budur. Alkol yüzyıllardır bunu yapıyor. Ama şimdi çok daha gelişmiş uyuşturucular var: LSD, Marihuana, Psilosibin. Gelecekte çok daha geliştirilmiş uyuşturucular çıkacak.

Burada suçlu, uyuşturucu alan değildir. Asıl suçlu, politikacı ve eğitimcidir. Asıl suçlu onlardır. İnsan zihnini aşırı uca itenler onlardır. O kadar aşırıya itmişlerdir ki, isyan ihtiyacı doğmuştur. Ve bu ihtiyaç çok büyüktür. Şiir insanların hayatından tamamen silinmiştir. Güzellik silinmiştir. Sevgi silinmiştir. Para, güç, etki, birer Tanrıya dönüşmüştür.

İnsanlık sevgisiz, şiirsiz, keyifsiz ve kutlamasız yaşamaya nasıl devam edebilir? Uzun süre edemez.

Ve dünyanın her yerindeki yeni nesil, eğitim sisteminin saçmalığını göstererek, insanlığa çok büyük bir hizmet vermektedir. Uyuşturucu kullananların okulları bırakması bir tesadüf değildir. Üniversitelerden, kolejlerden ayrılırlar. Bu tesadüf değildir. Aynı isyanın bir parça- sıdır.

İnsan bir kere uyuşturucunun keyfini alırsa, onu bırakması çok zor olur. Uyuşturucu ancak, içindeki şiirselliği ortaya çıkarmanın daha iyi bir yolu bulunursa bırakılır. Meditasyon daha iyi bir yoldur. Her türlü kimyevi maddeden daha az zararlı ve daha az yıkıcıdır. Hatta hiçbir zararı yoktur; faydası vardır. Meditasyon aynı şeyi yapar. Zihnini sağ lobdan, sol loba aktarır. İçindeki yaratıcılık kapasitesini serbest bırakır.

Dünyadaki uyuşturucu salgını ancak tek bir şekilde önlenebilir. Bu da meditasyondur. Başka bir yolu yoktur. Eğer meditasyon giderek yaygınlaşır ve insanların hayatına girerse, uyuştu- rucular ortadan kaybolur.

Ve eğitim sistemi, sağ lobun işlemesine bu kadar karşı olmayı bırakmalıdır. Eğer çocuklara zihinlerinin iki lobunu da kullanması öğretilirse, ikisini birden kullanıp, hangisinin ne zaman kullanılması gerektiği öğretilirse sorun çözülür. Bazı durumlarda beynin sadece sol lobu gereklidir. Hesap yapmak gerektiği zaman. Pazar yerinde. Günlük ticaret hayatında. Bazı zamanlar da sağ lobun kullanılması gerekir.

Bir şeyi sakın unutma. Sağ lob, her zaman nihaidir. Sol lob ise, bir araç. Sol lobun, sağ loba hizmet etmesi gerekir. Sağ lob, sahiptir. Çünkü parayı sadece hayatın keyfini çıkarmak, hayatı kutlamak için kazanırsın. Sevmek için bankada belirli bir miktarda paran olsun istersin. Sadece oyun oynamak için çalışırsın. Amaç, oyun oynamaktır. Rahatlamak için çalışırsın. Amaç, rahatlamaktır. Çalışmak, amaç değildir.

İş etiği geçmişten gelen bir sıkıntıdır. Bırakılması gerekir. Eğitim dünyasının gerçek bir devrimden geçmesi gerekir. İnsanlar zorlanmamalı. Çocuklara zorla aynı şeyler tekrar ettirilmemelidir. Eğitim sistemin nedir? Bunu hiç düşündün mü? Üzerinde hiç kafa yordun mu? O sadece hafıza eğitimidir. Bu sayede zekân artmaz. Hatta giderek aptallaşırsın. Bir aptal olursun. Her çocuk okula zeki olarak girer. Ama üniversiteden zeki bir kişinin çıkması çok nadir rastlanan bir şeydir. Bu çok nadirdir. Üniversite neredeyse her zaman başarılı olur. Evet, diploma alırsın. Ama o diplomanın bedeli çok ağır olmuştur. Zekânı kaybetmiş- sindir. Keyfini kaybetmişsindir. Hayatını kaybetmişsindir. Çünkü sağ lobunun işleyişini kay- betmişsindir.

Peki, ne öğrendin? Bilgi! Zihnin hafızayla doldu. Tekrar edebilir, üretebilirsin. Sınavlar tamamen budur. İnsan kendisine sokulmuş olan bütün bilgileri kusabilirse çok zeki olarak görülür. Önce bütün bilgiler zorla yutturulur. Hepsi yutturulur. Sonra, sınav kâğıdı verilir ve kusması istenir. Eğer verimli bir şekilde kusarsan, zekisin. Sana verilen şeyi tam olarak kusarsan, çok zekisin.

Şimdi bunun anlaşılması gerekir. Bir şeyi ancak sindiremezsen aynı şekilde kusarsın. Eğer sindirmişsen aynı şeyi kusamazsın. Başka bir şey çıkar. Kan çıkabilir. Ama yediğin ekmek aynı şekilde çıkmaz. O artık gelemez, çünkü kaybolmuştur. O yüzden her şeyi midende sindirmeden tutmak zorundasın. O zaman sana çok çok zeki derler. En aptallar, en zeki olarak görülürler. Bu, gerçekten çok üzücü bir durumdur.

Zekiler buna uyamaz. Albert Einstein’ın üniversiteye giriş sınavını geçemediğini biliyor musun? O kadar yaratıcı bir zekâya sahipti ki, herkes gibi aptalca davranmakta zorlanı- yordu.

Okullarda, kolejlerde, üniversitelerde, iftihar listelerine girenler ortadan kaybolur. Onlar hiçbir işe yaramaz. Onların görkemleri iftihar listelerinde son bulur ve bir daha ortalıkta görünmezler. Hayat onlara hiçbir şey borçlu değildir. Bu insanlara ne oluyor? Onları yok ettin. Onlar diplomalarını satın aldı ve her şeylerini kaybetti. Şimdi sadece diplomalarını ve unvanlarını taşıyorlar.

Bu tür eğitimin tamamen değiştirilmesi gerekiyor. Sınıfa daha fazla keyif sokulmalı, üniver- sitelere daha fazla kargaşa, daha fazla dans, şarkı, şiir, yaratıcılık ve zekâ sokulmalı. Hafıza üzerindeki bu bağımlılık azaltılmalı.

İnsanlar izlenmeli ve daha zeki olmaları için yardım edilmeli. Bir insan yeni bir şekilde yanıt verirse, ona değer verilmeli. Ortada doğru cevap olmamalı. Zaten yok. Sadece aptalca cevap ve zekice cevap vardır. Doğru ve yanlış kategorisi özünde yanlıştır. Doğru cevap ve yanlış cevap yoktur. Cevap ya aptalcadır, tekrardır ya da cevap yaratıcıdır, zekidir. Tekrar edilen yanıt, doğru görünse bile ona fazla değer verilmemeli. Çünkü tekrar edilmiştir. Yeni cevap, tam doğru olmasa bile, eski fikirlerle uyuşmasa bile, takdir edilmeli. Çünkü yenidir. Zekâyı gösterir.

Eğer yaratıcı olmak istiyorsan ne yapmalısın? Toplumun bütün yaptıklarını bırak. Ailenin, öğretmenlerinin sana yaptıklarını terk et. Bütün polislerin, politikacıların ve din adamlarının sana yaptıklarını geride bırak. O zaman tekrar yaratıcı olacaksın. En başta yaşadığın o heyecanı tekrar yaşayacaksın. O hâlâ bastırılmış bir şekilde orada bekliyor. Tekrar yüzeye çıkabilir. Ve o yaratıcı enerji içinde serbest kaldığı zaman dindar olursun. Benim için dindar insan, yaratıcı insandır. Herkes yaratıcı doğar. Ama çok az insan yaratıcı kalabilir.

Bu kapandan kurtulmak sana kalmış. Yapabilirsin. Tabii çok büyük bir cesarete ihtiyacın olacak. Çünkü toplumun sana yaptıklarını bırakmaya başladığın zaman, saygı kaybede- ceksin. Saygıdeğer bir insan olarak görülmeyeceksin. Garip görüneceksin. İnsanlar sana bir tuhaf bakacak. Sana deli gözüyle bakacaklar. “Galiba bu zavallı adam delirmiş,” diye düşünecekler. En büyük cesaret budur. İnsanların seni çılgın olarak gördüğü bir hayata başlamak.

Doğal olarak riske gireceksin. Eğer yaratıcı olmak istiyorsan, her şeyi riske edebilmelisin. Ama buna değer. Küçük bir yaratıcılık, bütün bu dünyadan ve bütün krallıklarından çok daha değerlidir....

ALINTIDIR
 
canım paylaşımın için teşekkürler.
evet ben kendi şahsıma konuşayım şimdiki çocuklarda yaratıcılık yok neden dersen çünkü onları yaratıcı olmaya iten kimse yok .en basiti okullarda bile ders veriyorlar hadi dersi netten bulun gelin çocuklarda kolay nasıl olsa öğretmen öyle dedi diye hemen nete ordan dersini bul yazdır al götür .yazma bile yok kağıda döküman çıkarıyorlar .bi araştırma yok bi yaratıcılık yok geleceğin büyükleri olacak çocuklar yaratıcı olurlarmı artık.olamazlar.

burda anne babalarada iş düşüyor aslında .allah eşimede banada çocuk sahibi olmayı nasip ederse inşallah anne baba olduğumuz zaman sadece okulda eğitim olmayacak evde de biz onun yaratıcı olmasına gayret göstereceğiz.önce eğitimin en güzelini yaratıcılığın en iyisini anne babadan alır çocuk.
ben şimdimdiki nesilde bi gelecek göremiyorum robot gibi yetiştiriliyorlar malesef

aslında söylenecek çok şey var ama sadece senin benim düşüncemizle olmuyor toplum olarak bişeyler yapmak gerekiyor
paylaşımın için tekrar teşekkürler
 
o kadar şartlandırıyoruz ki küçücük beyinlerini şunu yap bunu yap diye:1no2:
yaratıcılık mı kalır bu şekilde:sm_confused:
 
Back
X