Burcu Esmersoy Röportajı: Güzel değilim

Selma

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
28 Ekim 2007
290
18
40
Özel yaşamınızda da tasarruflu musunuzdur?
Küçükken, büyükanne ve büyükbabamla yaşadığım için ve onlar da tasarruf etmeyi iyi bildiklerinden dolayı tutumlu olmayı öğrendim. Elimden geldiğince tasarruf etmeye çalışırım. Çünkü 2050 yılında doğal kaynaklar kriz yaratacak ölçüde azalacak. 2050’de de hala bu dünyada yaşıyor olacağımı düşündüğüm için, evde ışığı açık bırakmam, dişimi fırçalarken suyu akıtmam. Kendimce böyle çabalarım var işte. Otomobilim için de aynı şeyler geçerli.

Nasıl yani?
Biz kadınlar evi neredeyse bagajda taşırız; kıyafetler, ayakkabılar... Benzin tasarrufu için otomobilin bagajını ağır tutmamak gerekiyormuş, bu beni çok şaşırttı. Seyir halindeyken camlar kapalı olmalı. Klima zorda kalmadıkça kullanılmamalı. Bunlar çok fark ettiriyor, ilginç gerçekten.

Trafikte kadın sürücü olmak zor mu?
Evet. Ben bile bazen kadın sürücülere saygısızlık yapabiliyorum. Kadınlara önyargıyla bakılıyor. Yol vermek istemiyorlar çünkü önlerine geçersek, trafiğin bir noktasında onlara sorun yaratacağınızı düşünüyorlar. Oysa kadınlar daha dikkatlidir. Sarı ışık gördüğünde yavaşlar. Erkek de, kırmızıya yakalanmamak için gaza basar. Sonra da, sana sinirlenip kornaya yüklenir.

Peki iyi araç kullanır mısınız?
Kullanırım. Shell de sanırım motor sporlarına yakın olduğum için beni tercih etti. Eskiden çok hızlı otomobil kullanırdım. Makas yapıp, herkesi geçerdim. Sonra böyle yapınca ulaşacağın yere sadece beş dakika önce vardığını öğrendim. Şimdi çok sakinim ve kurallara dikkat ediyorum. Bir de yurt dışında araç kullanınca, trafik kurallarına uymak durumunda kalıyorsunuz, İstanbul’a döndüğünüzde de bunu uygulamaya devam ediyorsunuz. Yol veriyorsunuz, yayalara daha saygılı oluyorsunuz. Avrupa’da bisiklet sürücüsünün kılına dokunsanız hayatınızı hapishanede geçiriyorsunuz. Tek dileğim bu sistemin Türkiye’de de oturması.

“ALLAH’IN GÜCÜNE GİTMESİN; ‘GÖZLERİM BİRAZ DAHA BÜYÜK, BURNUM KÜÇÜK, DUDAKLARIM DOLGUN, BACAKLARIM UZUN OLSA MIYDI?’ GİBİ KIZSAL ŞEYLER DÜŞÜNÜYORUM. BEN SARIŞIN KADINLARI ÇOK BEĞENMİYORUM, ESMER KADIN SEVİYORUM. CATHERİNE ZETA JONES, PENELOPE CRUZ, EVA MENDES GİBİ. DOLGUN DUDAK, CEYLAN GÖZ, UZUN KİRPİKLER, HAFİF BALIKETİ. O YÜZDEN SANIRIM KENDİMİ BEĞENMİYORUM”

Makas olayını Bağdat Caddesi’nde mi yapıyordunuz?
(Gülüyor) Allah’tan artık Anadolu yakasına gitmiyorum. Gitsem, belki içimdeki canavar tekrar doğabilir.

İlk otomobil kullandığınız günü hatırlıyor musunuz?
Hatırlamaz mıyım! Benim en büyük korkum, yokuşta durup kalkmaktı. Bostancı Köprüsü’nde iki ışık falan durduğumu hatırlıyorum. Dolmuşlar nasıl korna çalmışlardı...

‘ARABAYI KAÇIRDIM VE ÇARPTIM’
Evden, hiç arabayı gizlice kaçırdığınız olmuş muydu?
Tabii canım. Bağdat Caddesi ruhu galiba içime işlemişti. O zamanlar Feneryolu’nda ailemle birlikte yaşıyordum. Ehliyetimi almıştım ve ailem 18. yaş günümde, bana bir araba almıştı. Ama benim gözüm hep onların arabasındaydı, onlarınkine hastaydım. Yazlığa gittiklerinde benden rica ettiler; “Bak kendi araban var, bizimkine dokunma” dediler. Ama bir şeye ihtiyacım olur diye kendi arabalarının anahtarını da bıraktılar. Bir, iki gün benimkini kullandım ama sonra onlarınkini kaçırdım.

Yazlıktan dönünce fark etmediler mi?
Zaten o gün arabayı çarptım! Bana çok büyük ders olmuştu. Bir daha onların arabasını çalmadım. Arabayı çarptım diye telefonla aradığımda, “Olsun, sana bir şey olmasın. Araba da bir şey var mı?” derken çok ağır bir kaza geçirdiğimi anladılar. Tatilden dönerken, servise uğramışlar, arabayı tanıyamamışlar.

Allah sizi korumuş. Böyle başka büyük bir kaza atlattınız mı?
Benim değil ama başkalarının kullandığı arabalarla kaza geçirdim. Emniyet kemeri olduğu için ucuz atlattım.

Az önce çocukluğunuzun büyükanneniz ve büyükbabanızla geçtiğini söylediniz. Peki anneniz ve babanız...
Annem ve babam kendi ailelerini kurdular. Biz de babaanne ve dedeyle yaşamayı tercih ettik.

Kardeşiniz mi var?
Bir öz ablam var, bir de hem anne hem de babamdan üvey kız kardeşlerim var.

Dört kız kardeşsiniz yani…
Evet. Kız kardeş çok özel ve dünya tatlısı bir şey. Kıyafet paylaşımından, sır tutmasına kadar… En yakın arkadaşınıza bile anlatamadığınız şeyleri kız kardeşinize anlatabiliyorsunuz. Ben ortancayım. Ben ablama, benim küçüğüm de bana anlatıyor. Bizim ailede hiç erkek yok. Esmersoy soyadının son temsilcileriyiz.

“Bir ağabeyim olsaydı” dediğiniz zamanlar olmadı mı?
Çevremde gördüğüm ağabeyler, “Çıkma, yapma, bakma, gezme, giyme” tipi ağabeyler olduğu için, ağabey yokluğu iyi oldu.

Çocukken hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
Dedem, orman mühendisi olduğu için, ben de o mesleği yapmak istiyordum. Ağaçlar kesildiğinde dedem çok üzülüyordu. Ben de ağaçlar dikip, büyük ormanlar yapmak istiyordum. Ama liseye geçtiğimde reklamcılık çok popülerdi. Bir yıl sonra onun yerini turizm ve otelcilik aldı. Ben de ona girdim.

Güzelliğiniz lise yıllarında da dikkat çekiyor muydu?
Okulum Beşiktaş Kız Lisesi olduğu için, kız lisesinde popülarite çok yararlı değildi (gülüyor). Karma lise olsa iyi olabilirdi de, kız lisesi için aynı durum geçerli değil. Kendi aramızda yaptığımız güzellik yarışmaları çok komikti. Sonra aramızdan Pınar Tezcan, Türkiye güzeli seçildi.

Üniversitede turizm ve otelcilik bölümünü bitirdiniz mi?
Bitirdim. Ama staj döneminde bir bezginlik geldi. Beklediğim gibi olmadı. Biz, genel müdürlük ofislerinde görev verecekler ve ofis insanı olacağız zannediyorduk. Çünkü muhasebe, işletme hepsini İngilizce okuduk. Ama öyle olmadı. Hiç unutmuyorum Çırağan Sarayı’nda staja gitmiştim, 07.00’de işbaşı yaptım, ertesi sabah 03.00’de çıktım. Şok geçirmiştim; havuz temizledim, balo salonunda yemek servisi yaptım. Dört tabak taşımayı ilk kez orada öğrendim.

Zormuş. Stajdan sonra ne oldu?
Ek kazanç olsun diye reklam filmlerinde oynamak için bir ajansa kaydoldum. İlk gün ajansın sahibi, “Seni mutlaka güzellik yarışmasına sokmalıyız, iki gün sonra Kanal D’de yarışmanın elemeleri var” dedi. “Ailem hayatta izin vermez” dedim. Kadın nasıl yaptıysa babaannemle dedemin ağzından girip burnundan çıkarak onları ikna etti. Güzellik yarışmasında son 20’ye kaldım. Kendimi garip bir kamp ortamında buldum. Yarışmayı dördüncü bitirdim. Bir ay sonra Japonya’da Miss Internatıonal’da ‘Dostluk Güzeli’ unvanını alınca, ödülü Kanal D’ye teslim etmek için kanala gittim. O zamanki genel müdür Faruk Bayhan, “Seni televizyona çıkartmak istiyoruz” dedi. İlker Yasin de hiç unutmuyorum, “Bu kızın, bu sesiyle ekrana çıkması, olacak iş değil. Sesi erkek gibi çıkıyor!” demişti.
Güzellik yarışmasında sonuçlar açıklandığında, “Neden birinci değil de dördüncü oldum?”demiş miydiniz?
Hiç, hem de hiç demedim. Oda arkadaşım Çağla Şıkel’di ve o birinci olmuştu. Yarışmanın en kısası bendim. Herkes 1.81 ve üstüydü, ben 1.74’düm. Kazanabileceğimi hiç düşünmemiştim.
Güzellik sizin için dezavantaj mı oldu?
Spor spikerliği yaparken işinize yaramıyor. Çünkü insanlar sadece güzel olduğunuz için orada olduğunuzu düşünüyor. Siz de o yüzden daha fazla çalışmak zorunda kalıyor ve aslında “Öyle değilim” diye ikna etmek durumunda oluyorsunuz. Bu çok sıkıntılı. Kapıyı açıyor ama içeri girdikten sonra orada kalmanızı kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor.

Güzel olduğunuzu kabul ediyor musunuz?
Hayır. Hem de hiç güzel değilim.

Nerenizi beğenmiyorsunuz?
Allah’ın gücüne gitmesin; “Gözlerim biraz daha büyük, burnum küçük, dudaklarım dolgun, bacaklarım uzun olsa mıydı?” gibi kızsal şeyler düşünüyorum. Sarışın kadınları beğenmiyorum, esmer kadın seviyorum. Catherine Zeta Jones, Penelope Cruz, Eva Mendes gibi. Dolgun dudak, ceylan göz, uzun kirpikler, hafif balıketi. O yüzden sanırım kendimi beğenmiyorum.

Peki saçlarınız hep sarı mıydı?
Aslında bal rengiydi. Yılların verdiği balyaj ve röfleyle bu hale geldi.

Son dönemlerde sarışın olan ünlüler, saçlarını hep koyu renge boyatıyor. Siz de rengini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Sarı saçın benimle çok özdeşleştiğini düşünüyorum. Bir dönem denedim ama olmadı.
$9167_1.jpg
 
X