BUGÜNLERDE...
Kendimden başka kimseye faydam yok bugünlerde. Kendime de faydam yok ya, nefes alış verişimi bir fayda olarak gördüğümden söylüyorum bunu. Geçmişe dair ne kadar hayal kırıklığı, aşk yarası, acı, hüzün ve hata varsa hepsi bir bir düşüyor aklıma.
Ne gerek varsa şimdi… Yüzleşme mi demeli yoksa hesaplaşma mı adını da tam olarak koyabilmiş değilim içinde bulunduğum durumun. Ya ne kadar sürer? Hiçbir fikrim yok. Hiç istemediğim halde kendimemi küsüyorum ben yoksa aşka mı? Oysa aşk hiç yalnız bırakmadı beni… Sen bunca ay hiç sevmediğin, hani gelmese “ bu yıl neden gelmedi?” diye sormayacağın en berbat mevsim diye tanımladığın kışın bitmesini, baharın gelmesini bekle, sonra ortalığın cıvıl cıvıl olduğu, umudun çiçek çiçek açtığı, yüreklerin uykudan uyandığı, gözlerin parıl parıl parladığı bir dönemde küslük yarat kendine. Olacak şey değil. Her şeyden önce bu bana uygun bir şey değil.Bu yüzden hayret ediyorum ya kendime…
Kapatsam kendimi kapıların arkasına, düşünmeye bıraksam, günlerce tüm dünyayla iletişimimi kesip taşları yerine koysam dönebilir miyim tekrar bahara? Peki ya ne zaman?
Acımayacak mıyım geçip giden zamana? Ben ki yarınsız zamanların insanı, ben ki “an” ların peşinde koşan aşık, bir dakikamı bile boş geçirmemeye çabalarken böylesine bir kapanmayı başarabilecek miyim?
Güneş iyiden iyiye ısıtmaya başladı bu kenti ama benim içimde hala bir ürperti var. Anlaşı* kış benim içimde hüküm sürmekte. Başımda gri bir bulut, bir kar indiriyor, bir yağmur. İnsanın geçmişinden kaçması saçmalık ama böylesine bir anı taarruzuna da hazırlıklı değilmişim demek ki. İşin garip yanı, iyiye dair anılar terhis olmuş, sadece kötü anılar silah altında. Hücum üzerine hücum,siperlerim dağılıyor. Her zaman savunduğum, “ yaptım ama pişman değilim, asıl yapmasaydım pişman olurdum” dediğim hatalarım bile bana karşı cephe almış.
Ruhumu yenilemeliyim çaresi yok. Aşkla bağlı olduğum her köşesinden ayrı bir keyif aldığım bu kent boğuyor beni. “ Küçük sevinçler bulmalıyım…” Yüreğim nereye derse oraya gitmeliyim… Yenilenmek için…