• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bu da benim şiir köşem (by akamalik)

akamalik

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
3 Temmuz 2011
284
4
46
Ankara
TUANA​

Tuana sen dalarken masalsı rüyalara,
Bir kuş tüyü yumuşaklığında okşayacağım yanaklarını.
Sen kaybolurken kendi sarhoşluğunda,
Karanfil kokulu tütsüler yakacağım sana

Adın yankılanacak gökkubbede
Tüm ağaçlar fısıldayacak şarkını
Ebemkuşağı seni kıskanacak,
Çünkü sana ait hiç bir renk onda olmayacak.
Yediverenler üçüncü kez senle açacak.
Bütün mevsimlerin adı Tuana olacak.
Dört mevsimin hepsi sende başlayıp, sende son bulacak.
Tuana gümüşün kaybettiği renk sensin,
Altının saflığı sensin.

Tuana sen öyle güzel, sen öyle biriciksin
Uğruna savaşılan senin adındır.
Alnıma yazılan senin yazındır.
Nihayetinde benim sonum, senin yolundur.
Aşkının yüreğime noktası konmuştur.

(Bu şiir benle değil senle son bulmuştur.)
 
Gülüşümü Astım Bugün



Gülüşümü astım bugün.
Hayat dolu gülüşümü, bugün kurban ettim.
Gülüşümü aldın benden.
Acı bir iz yatar şimdi gülüşümün kalktığı yerden.
Tüm yorgunluklar gamzelerime birikmiş.
Ruhuma yağmurlar yağmakta, faça darbeleri kadar derin yağmakta.
“Ben seçtim bunu ben” demekte şizofrenik bir ses.
Şimdi dibimde duruyor aldığım son nefes.
Kirli bir irin akmakta ellerimden.
Öyle ki bu batakta erimekteyim ben.

Gülüşümü astım bugün.
Yalvarmalarımın lekesi dudaklarımda
Bana akşam olmakta.
Tanıdığım sen, yabancı bir kadının koynunda
Sana gün doğmakta.
Tüm bu zıtlıklar içinde yaşam var olmakta.

Gülüşümü astım bugün
Çayımdan bir yudum, sigaramdan iki nefes,
Kırık sehpa üzerinde kül izleri
Belki de yalnızlığımın en büyük eseri
Soğukça bir rüzgâr girdi içeri
Eksikliğinden anladı ve dedi “Bu sandalye onun yeri”

Gülüşümü astım bugün
Bir kuşkanadı kırıldı, maviye düştü
Gülüşümü astım bugün
Bir kadın ağladı, anı çöküştü.

(yalnız kendime)
 
MEZAR

Çukuru bir mezarcı kazmıştı.
Yüz yetmiş santime elli santimdi ebadı,
Gördüğüm en tuhaf mezardı.
Hava karanlıktı, yıldızlar daha yanmamıştı.

Sabaha gelecekmiş ölü
Bilmem ki feneri nerede söndürdü
Pek yakını da yokmuş aslında
Ondan bu iş düşmüş mezarcıya.

Bedenden önce ruh çoktan ölmüş meğerse
Ondan intihar etmiş, asmış kendini bir iple
Sevgiye hasretmiş yüreği
Son sözleri "Bari sen terk etmeseydin beni"

Gitmekle kalmak arasında geçmiş son günü
Yoğun bakımda tam sekiz saat sürmüş bu sürgünü.
Sonra teslim olmuş ölüm meleğine
Yüzünde acı bir tebessümle

Yolculuk son bulacakmış mezar denen durakta,
İşte ben geliyorum bir tabut dört kolla.
 
MAHKUMSUN BEDENİNE


Bir enkaz bedenim
Üzerine sineklerin pislediği
Bir kadın kılığında ruhum

Şehveti kendini doyursun diye
Kısa sarı elbisesi,
Gözlerine çizilmiş kara sürmesi

Dudakları konuşsun diye değil
Lezzet bıraksın diye istenmiş
Uçuk pembe bir kılıf içinde
Simlerin süslediği.

Tek göz odanın rutubetini bastırsın diye
Sıkılmış parfümün en koyusu

Yaşamının alçaklığı kapatılsın diye giyinilmiş
En yüksek topuklulular

Bir kelepçeki bilezik niyetine ,
Gümüş rengi.
Mahkumsun sen bedenine

En arsız gülüşlerin ortaya çıksın istersin
Kahkahan amansız isteklerin ortasına düşerken
Sen mahkumsun bedenine!

Bedeninin altında krilidir
En temiz yanların
Sevmek içinde bir bayram sevinci
Yüreğinin derinlerindedir
hüzünlü bir cenaze töreni

İçine akmasın diye çekilmiştir en sağlam setler
Dudağın kalbe sokulamadığı.
Çünkü sen mahkumsun bedenine

Uzun bir zincirdir peşinden sürüklenen
Öyle bir ses eşilik eder ki yürüyüşüne
Hayatının kandırmaca melodisi
Şimdi bir enkaz bedenim

Üzerinden sineklerin bile göç ettiği
Ruhum bir kadın
Bedenimle bir türlü evlendiremediğim.

(Ruhlarınız ve bedenleriniz bir bütündü. Ne oldu da ayrı düştünüz?)

Elazığ/Merkez 11 Mayıs 2009
 
Kavruk Tenli Kız


Bu gelen kavruk tenli kız
Elinde çantası, çantasında silahı
İntihar edecek,
yok hiç şakası

Geçen ayın on dokuzunda
Üvey babası zorla geçmiş ırzına.
Kana bulanmış çarşafı
Edilmiş kapı dışarı.

Bir Lucifer* açmış kanatlarını
Parmağında dünya,
dünyada umutları
Belli ki ayyuka çıkacaktı tüm yaşadıkları

Yaşanmışlıktan sırılsıklamdı
Kendisi sıcak, insanlar soğuktu
"Bir adam bir kadına istemeden nasıl dokunurdu?"
Dünya döndü, kavruk tenli kız düşüncesiyle durdu.

Yapılandan değil,
Kokuşmuşluktan kaçıyordu
Tetiği kendine değil,
İğrenilesi ruhlara sıkıyordu

Lanetler etti, öfkesi tüm damarlarında
Uzak düşünceler şimdi kucağında
Bir hıçkırık sesi iletiliyordu kafatasında
Anı hatırladı, ya akıl hastanesi ya ameliyat masasında.

Bir fısıltı gezindi kulaklarında
Uyuşmuş bir beden yatıyordu ruhunun altında.
Ses diyordu ki ona "Bir ruh üflendi sana."
Anladı ki; kadın bedeniyle değil, ruhuyla kadındır aslında.

(Karalamanın ötesinde)

Lucifer: Şeytanın adlarından biri.
 
DÜĞÜN ve CENAZE


Bir düğün alayı kuruluyor,
Fonda bir cenaze...
Bugün diriye değil ölüye nikah kıyılıyor.
Pas tutmuş sevginin zinciri
İçimizde bir hastalık korkusu
Söylenecek sözlere sansür çekmişiz
Yalanlar üzerine yeminimiz.
Mecburi iskamette, dayatma evlilik
Bizde bir intihar tutkusu, ailelerde şenlik
Dibe batarken ağır ağır
Yaşanan bütün bu anlar kahır.
Beyaz bir gelinlik olmuş kefen
Yatakta kan lekesi işlenmiş cinayetim.
Meğer bir gecede
Kan lekesine bağlanmış ahlaki temizliğim.
Bitti düğün devam etti işkence.
Fonda hala bir cenaze...

(öyle bir cenaze gördüm ki ağlayanı yoktu.)
 
Back