- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
Eskiden sağlık simgesiydi güneş, yine de ondan vaz geçmeyelim ama dikkatli olalım, çünkü artık bize kızgın kızgın dokunuyor… Bu kızgın ışınlardan korunmak için hazırlıklı olun!
Bronzlaşmanın tadını almadan çok önceleri beyaz ten bir aristokrasi simgesiydi. Kadınlar birbirinden şık şapkalar altında porselen tenlerinin beyazlığını korurlardı. Oysa o zamanlar güneş daha nazikti, ışınlarıyla sağlık veriyordu insanlara. Derken ozon tabakası incelmeye başladı ve sağlık veren güneş ışınları uzun vadede sağlığımızı tehdit eder oldu
Güneş eski güneş değil, koruyucu kalkanımızı (ozon tabakası) zedelemeye de devam ediyoruz. Bu yetmiyormuş gibi, .bütün uyarılara rağmen ille de bronzlaşmak istiyoruz. . Peki biz ne zaman bronzlaşmaya başladık?
Bronzlaşmanın toplumlarca kabul edilmesi...
Geçen yüzyıl başlarına kadar bronzlaşma yalnızca açık havada çalışan tarım ve inşaat işçilerinin simgesiydi. Derken 1920 yılında ünlü modacı Coco Chanel “estetik” bronzlaşma kavramını ortaya attı. Chanel giderek bunun bir sağlık ve refah simgesi haline gelmesini de sağladı. 1936 yılında batıda yıllık izinlerin ücretli olmasını sağlayan yasadan sonra güneşlenme yaygınlaşmaya başladı. Bu arada da güneş ışınlarından fazla bir koruma sağlamayan güneş yağlarının kullanımı da başlamıştı. İlk güneş yağları ultra viole ışınlarını filtre etmiyor, yalnızca cilt üzerinde bir tabaka oluşturarak cildin aşırı kurumasını önleyebiliyorlardı.
UV ışınlarına karşı güneş kozmetikleri...
Özellikle 1975 -1980’li yılla arasında güneşin cilde verdiği zararın üzerine önemle eğinilmeye başlanınca, zararlı ultra viyole ışınlarından korunma da ön plana çıktı. Artık güneşlenme daha bilinçli bir hale gelmeye başlamıştı. Buna paralel olarak da güneş kozmetikleri piyasa sürülmeye başlandı. Bu ürünler ilk önceleri filtre içeren çeşitli “Güneş Yağları”ndan ibaretti. Bunlar cildi nemlendirmiyorlardı ama nem kaybını bir ölçüye kadar önleyebiliyor ve süzücü etkileriyle koruma da sağlayabiliyorlardı. Ama hoşa gitmeyen bir başka sakıncaları daha vardı: O da yağ olmalarıydı. 80’li yıllardan sonra güneş yağlarının arzulanmayan özellikleri göz önüne alınarak, kullanım ve uygulanmaları daha rahat olan su/yağ ve yağ/su emülsiyonu tarzında, yine güneş filtreleri içeren güneş sütleri imal edildi.
Günümüzün güneş kozmetikleri...
Güneş ışınlarının şifreleri ve cilt hücreleri üzerindeki zararlı etkileri çözüldükçe, koruyucu güneş kozmetikleri de zenginleştirildi. Artık güneş ürünleri cilde kolay nüfuz eden, cildi bir yandan kimyasal ve fiziksel filtrelerle UV ışınlarından korurken bir yandan da nem kaybını önleyen ve nemlendiren bakım ürünlerine dönüştürüldü. Güneş ürünlerinin çeşidi de içerikleri de zenginleştirilmeye devam ediyor. Bronz tenden vaz geçemeyenler için autobronzant dediğimiz güneşsiz bronzlaştırıcılar; ille de brozlaşmaktan vaz geçemeyenler için ise geliştirilmiş UV filtreleriyle koruyucu ürünler alanında epey yol alındı ve bazıları kaynak suyu bazında, bazıları anti-aging etkili, aynı zamanda sıkılaştırıcı, nemlendirici ve besleyici formüller geliştirildi. Güneşe karşı hassas olanlar ve yıl boyunca güneşten korunmayı yeğleyenler için de güneşi durduran “sun block” ürünler geliştirildi. Aslında bu ürünler sadece tatil ürünü değildir, kentte de gğüneşe maruz kaldığımızı unutmayalım ve UV ışınlarından korunalım hatta penceremizin ardındayken bile!
Önemli not: Yoğun UV koruyucularının ciltte yoğurt gibi görünmesini önlemek için, fondöten sürer gibi sünger kullanarak yüzünüze uygularsanız, beyaz görünümü ortadan kaldırırsınız.
Bütün bunlara ne gerek var dediğiniz ürünlerden de vaz geçmemelisiniz. Güneşin yıprattığı dokuları sakinleştirici, onarıcı ve toparlayıcı güneş sonrası kozmetikleri, saç bakımı için güneş kozmetikleri ve özellikle de hassas bölgeler için bakım ürünleri ile güneş ışınlarına karşı tam bir donanım yaratılmış oldu.
Güneş alerjisi olursa...
Bütün bu donanıma rağmen bazılarımız, bazı durumlarda güneş alerjisinden kurtulamıyor. Çeşitli nedenler bu alerjiye yol açabilir, doğum kontrol hapları, hava kirliliği, fazla sıcak ya da başka bir neden... Genelllikle alerji güneşlenmenin üçüncü gününden itibaren omuzlarda, göğüs dekoltesinde, bacaklar ve kollar üzerinde kaşınmalarla kendini gösteriyor. Durum kötüleşmeden o andan itibaren çok dikkatli olarak güneşli ve sıcak ortamlardan uzak durmak gerekir. Alerjiden kaçmanın bir yolu çok iyi korunmak ve dikkatli olmak. Bir yıl alerji yaşandığında ertesi yaz sezonunda dermatolog tavsiyesi alarak güneşe çıkmak ise, en sağlıklı yol.
herkese iyi yazlara.s.
Bronzlaşmanın tadını almadan çok önceleri beyaz ten bir aristokrasi simgesiydi. Kadınlar birbirinden şık şapkalar altında porselen tenlerinin beyazlığını korurlardı. Oysa o zamanlar güneş daha nazikti, ışınlarıyla sağlık veriyordu insanlara. Derken ozon tabakası incelmeye başladı ve sağlık veren güneş ışınları uzun vadede sağlığımızı tehdit eder oldu
Güneş eski güneş değil, koruyucu kalkanımızı (ozon tabakası) zedelemeye de devam ediyoruz. Bu yetmiyormuş gibi, .bütün uyarılara rağmen ille de bronzlaşmak istiyoruz. . Peki biz ne zaman bronzlaşmaya başladık?
Bronzlaşmanın toplumlarca kabul edilmesi...
Geçen yüzyıl başlarına kadar bronzlaşma yalnızca açık havada çalışan tarım ve inşaat işçilerinin simgesiydi. Derken 1920 yılında ünlü modacı Coco Chanel “estetik” bronzlaşma kavramını ortaya attı. Chanel giderek bunun bir sağlık ve refah simgesi haline gelmesini de sağladı. 1936 yılında batıda yıllık izinlerin ücretli olmasını sağlayan yasadan sonra güneşlenme yaygınlaşmaya başladı. Bu arada da güneş ışınlarından fazla bir koruma sağlamayan güneş yağlarının kullanımı da başlamıştı. İlk güneş yağları ultra viole ışınlarını filtre etmiyor, yalnızca cilt üzerinde bir tabaka oluşturarak cildin aşırı kurumasını önleyebiliyorlardı.
UV ışınlarına karşı güneş kozmetikleri...
Özellikle 1975 -1980’li yılla arasında güneşin cilde verdiği zararın üzerine önemle eğinilmeye başlanınca, zararlı ultra viyole ışınlarından korunma da ön plana çıktı. Artık güneşlenme daha bilinçli bir hale gelmeye başlamıştı. Buna paralel olarak da güneş kozmetikleri piyasa sürülmeye başlandı. Bu ürünler ilk önceleri filtre içeren çeşitli “Güneş Yağları”ndan ibaretti. Bunlar cildi nemlendirmiyorlardı ama nem kaybını bir ölçüye kadar önleyebiliyor ve süzücü etkileriyle koruma da sağlayabiliyorlardı. Ama hoşa gitmeyen bir başka sakıncaları daha vardı: O da yağ olmalarıydı. 80’li yıllardan sonra güneş yağlarının arzulanmayan özellikleri göz önüne alınarak, kullanım ve uygulanmaları daha rahat olan su/yağ ve yağ/su emülsiyonu tarzında, yine güneş filtreleri içeren güneş sütleri imal edildi.
Günümüzün güneş kozmetikleri...
Güneş ışınlarının şifreleri ve cilt hücreleri üzerindeki zararlı etkileri çözüldükçe, koruyucu güneş kozmetikleri de zenginleştirildi. Artık güneş ürünleri cilde kolay nüfuz eden, cildi bir yandan kimyasal ve fiziksel filtrelerle UV ışınlarından korurken bir yandan da nem kaybını önleyen ve nemlendiren bakım ürünlerine dönüştürüldü. Güneş ürünlerinin çeşidi de içerikleri de zenginleştirilmeye devam ediyor. Bronz tenden vaz geçemeyenler için autobronzant dediğimiz güneşsiz bronzlaştırıcılar; ille de brozlaşmaktan vaz geçemeyenler için ise geliştirilmiş UV filtreleriyle koruyucu ürünler alanında epey yol alındı ve bazıları kaynak suyu bazında, bazıları anti-aging etkili, aynı zamanda sıkılaştırıcı, nemlendirici ve besleyici formüller geliştirildi. Güneşe karşı hassas olanlar ve yıl boyunca güneşten korunmayı yeğleyenler için de güneşi durduran “sun block” ürünler geliştirildi. Aslında bu ürünler sadece tatil ürünü değildir, kentte de gğüneşe maruz kaldığımızı unutmayalım ve UV ışınlarından korunalım hatta penceremizin ardındayken bile!
Önemli not: Yoğun UV koruyucularının ciltte yoğurt gibi görünmesini önlemek için, fondöten sürer gibi sünger kullanarak yüzünüze uygularsanız, beyaz görünümü ortadan kaldırırsınız.
Bütün bunlara ne gerek var dediğiniz ürünlerden de vaz geçmemelisiniz. Güneşin yıprattığı dokuları sakinleştirici, onarıcı ve toparlayıcı güneş sonrası kozmetikleri, saç bakımı için güneş kozmetikleri ve özellikle de hassas bölgeler için bakım ürünleri ile güneş ışınlarına karşı tam bir donanım yaratılmış oldu.
Güneş alerjisi olursa...
Bütün bu donanıma rağmen bazılarımız, bazı durumlarda güneş alerjisinden kurtulamıyor. Çeşitli nedenler bu alerjiye yol açabilir, doğum kontrol hapları, hava kirliliği, fazla sıcak ya da başka bir neden... Genelllikle alerji güneşlenmenin üçüncü gününden itibaren omuzlarda, göğüs dekoltesinde, bacaklar ve kollar üzerinde kaşınmalarla kendini gösteriyor. Durum kötüleşmeden o andan itibaren çok dikkatli olarak güneşli ve sıcak ortamlardan uzak durmak gerekir. Alerjiden kaçmanın bir yolu çok iyi korunmak ve dikkatli olmak. Bir yıl alerji yaşandığında ertesi yaz sezonunda dermatolog tavsiyesi alarak güneşe çıkmak ise, en sağlıklı yol.
herkese iyi yazlara.s.