Borderline Kişilik Bozukluğu

Kuzey

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
30 Ocak 2007
2.027
13
Borderline Kişilik Bozukluğu

Borderline Sınırda Kişilik Bozukluğu , mevcut kişilik bozukluklarından tanısı yapılabilmiş olanlarındandır.

Aşağıdaki belirtilerden en az beşinin varlığı ile birlikte ,genç erişkinlik döneminde başlayan, kişilerle olan ilişkilerde, kendilik algısında ve duygulanımda tutarsızlıklar ve ani dürtüsel davranışlarla nitelendirilen bir durumdur.
Belirtiler

* Gerçek ya da olabilecek, olası bir terk edilmeyi önlemek için çılgınca çaba harcamak.

* Karşısındakileri aşırı büyütüp, göklere çıkarma veya aşırı değersizleştirip, gözden düşürerek, yerin dibine sokma gibi başkalarına aşırı değer/değersizlik verme ile giden tutarsız ilişkiler

* Kimlik karmaşası denilen kendini algılayışında, arkadaşlık, cinsel durum ya da önem verilen kültürel-ahlaki değer anlayışında değişkenlikler

* Kendine zarar verme olasılığı fazla olan iki ya da daha çok durumda sonunu düşünmeden, aniden yapılan eylemler (Aniden çok para harcama, madde kullanımı,hızlı ve tehlikeli araç kullanma, birden aşırı yemek yeme, önceden düşünülmeyen uygunsuz cinsel davranışlar) .

* Tekrarlayan bir şekilde intihar girişimleri, intihar tehditleri, kendi kendine zarar verme (bıçak, jilet vs. ile kendi cildini kesme, sigara ile yakma, kafasını, yumruğunu sert yerlere vurma gibi)

* Duygu durumunda aşırı tepkililiğe bağlı olarak sürekli duygusal değişkenlik hali (saatler içinde değişen sürelerde birbirini izleyen öfkelilik, üzüntü, kaygı, sevinç dönemleri)

* Kişinin kendisini sürekli olarak boşlukta hissetmesi.

* Öfkeye hakim olamama (kavga etme, yüksek sesle hakaret, çığlık atma eşya kırma gibi).

* Stresle ilişkili, gelip geçici kendine kötülük yapılacağı düşünceleri ya da dissosiyatif belirtiler

Özellikler

Rahatsızlığın asal özelliği karşılıklı birebir ilişkilerde, kendilik algısı (kendine bakış , kendini kabul ediş ve kendini sergileyiş) ve duygulanımda tutarsızlık ile ilişkileri etkileyebilen ani hesapsız davranışlardır.

Kişiler çoğu zaman babalarını suçlarlar. Kötü davranışa maruz kaldıklarından, ihmal edildiklerinden söz ederler. Fakat yine de babalarının davranışlarını taklit ederek devam ettirirler.

Bu kişilerde sürekli bir ayrılık ve reddedilme fikri yaşandığı için bu gibi bir durumun izlenimi edinildiğinde duygulanım, kendilik hissi ve davranışlarda önemli farklılıklar yaşanır. Ayrılık ya da planlananların oluşmaması durumlarında yoğun öfke ve diğer belirtiler yaşanır. Yalnız başlarına olmaya dayanamaz ve birilerinin varlığına gereksinim duyarlar. Bu yalnızlığı önlemek için intihara yeltenebilirler.

Birebir ilişkilerinde özellikle karşı cinsten kişilere sürekli bağlanma, onları bir eski Yunan tanrısı ya da tanrıçası gibi görüp yüceltirler. İlişkilerine çok büyük iddia ve hedeflerle başlar, gerektiğinden fazla özel hayatlarını paylaşır, karşılığında aynısını beklediklerinden düş kırıklığına uğrarlar. Bu kez onları daha önce oturttukları tahtlarından indirip gözlerinden düşürürler. Bu nedenle arkadaşlıkları gelip geçici ve fırtınalı bir seyir izler.

Hedefleri, inandıkları değerler, arkadaş yapıları, cinsel eğilimleri, benimsedikleri görüşler, mesleki heves ve amaçları değişkendir.

Devamlı olarak kendilerini boşlukta hissettikleri için uğraşıp, oyalanacak bir şeyler arıyor gibidirler. Karşı taraftan beklediklerini bulamadıklarında öfkelerini sergiler, sonrasında bundan dolayı suçluluk, pişmanlık, utanç duyguları yaşar ve kendilerini değersiz, zayıf, kötü hissederler.

Yoğun stresli dönemlerde halüsinasyon denilen varolmayan ses,görüntü vs. gibi algılar, kendi vücuduna ve çevreye yabancılaşma görülebilmektedir.

Kendilerine ya da çevreye yabancılaşma yaşayabilirler. Kişisel ilişkilerinden ziyade kendilerini terketmeyeceklerini ve gerekli karşılığı alabileceklerini düşündükleri sanal şeyler, cansız nesneler ya da hayvanlar üzerinden doyum sağlamaya çalışıp, kendilerine güvenli bir liman oluşturabilirler.

Eğitim, iş ve evlilik hayatları fırtınalı bir denizde filikayla yolculuk gibidir. Ayrılık, boşanma ve tekrar bir araya gelmeler görülebilir. Çoğu eğitimlerini tamamlayamazlar, iş hayatları da düzensizdir.

Eşlik edebilecek bozukluklar

* Obsesif Kompulsif Bozukluğu
* Depresyon ve distimik bozukluk
* Alkol-madde kullanım bozuklukları
* Yeme bozuklukları
* Travma sonrası stres bozukluğu
* Dissosiyatif kimlik bozukluğu
* Diğer kişilik bozuklukları

Toplumda görülme oranı

Genel nüfus içinde % 2-3 oranında görülmektedir. Araştırmalara göre bu rahatsızlık hastanede yatanlar arasında %19, ayaktan tedaviyi sürdürenler arasında % 11 oranında görülür.

Rahatsızlığın cinsiyet-kalıtım özellikleri

Toplum geneli ile karşılaştırıldığında rahatsızlık gösterenlerin 1. derece yakınlarında beş kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Ailede madde bağımlılığı ,antisosyal kişilik bozukluğu ve depresif bozukluklara karşı da daha yüksek bir risk vardır.

Rahatsızlığın oluş sebepleri

Rahatsızlıktaki merkezi serotonin işlevindeki azalmanın öfkeli ve dürtüsel davranışlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür.

Bir başka görüşe göre de çocuk gelişmesinde 1,5-2,5 yaş arası dönemde çocuğun ayrılma ve kendi başına davranışlar sergileyebilme çabalarına annelerinden ya da babalarından gelen cezalandırıcı tavırların şiddetli ayrılık korkularına yol açtığı öne sürülmüştür.

Gene benzer bir görüşe göre çocuk-ebeveyn ilişkisinin erken dönemlerindeki bozukluklar, çocuğun yeterli dikkate alınmayıp, hislerini ve davranışlarını gözardı etmek çocukta uygun, olumlu ve sabit bir benlik hissi oluşmasını önleyecek, sürekli desteğe gereksinim duyacaktır. Ailede duygusal paylaşımın olmaması, aile içi yoğun çatışmalar, küçük yaşlarda ana-baba kaybı, ayrılığı, çocuğun yaşadığı fiziksel ve cinsel tacizler rahatsızlığa eğilim oluşturur.

Ailesel özellikleri

Bu kişilerin ailelerinde erken dönemde ebeveyn kaybı, travmatik ayrılmalar ya da her ikisi yüksek oranda bulunmaktadır. Genellikle her iki ebeveynde de belirgin bir şekilde psikiyatrik sorun vardır. Annelerde karasızlık ve depresyon gözlenirken; babalar ya meydanda yoktur ya da karakter itibariyle yoktur ya da bozuktur. Aileler saldırgan davranışlar, alkolizm, fiziksel ya da cinsel tacizler (ki bunlar hastaya da uygulanmıştır) nedeniyle yıpranmış veya parçalanmıştır. Rahatsızlık boşanmış ya da evlatlık verilmiş ailelerde daha fazla saptanmıştır.

Hastalığın süreci

Rahatsızlık gençlik dönemi öncesinde konuya dikkat verememe, öğrenme güçlükleri ve toplumsal çekilme, sosyal ortamlardan soğukluk ile kendini göstermektedir. Gençlik döneminde tüm yakınmalar başlamakta, yarı sayıda vaka ise 40'larından sonra düzenli bir çevre ve iş hayatına kavuşabilmektedir. Bununla birlikte çoğu eğitimini tamamlayamamakta, işlerini kaybedip, evliliklerini ya da birlikteliklerini sürdürememektedir. Rahatsızlıkta intihar tehditleri önemsenmelidir. Bu grup hastalarda % 8-10 oranında intihar sonucu ölüm görülmektedir.

Tedavi

Bu kişiler uzun süreli bireysel psikoterapiden faydalanırlar. Bireysel terapide bilişsel- davranışçı terapi yanında duygulanım dalgalanmaları ve ani dürtüsel davranışlar için ilaç tedavileri uygulanabilmekte, intihar eğiliminin olduğu yoğun gerilim dönemlerinde kısa süreli hastanede yataklı tedavi uygun olmaktadır. Kişiler grup terapisinden faydalanabilmektedirler.

Wikipedia'dan alintidir...
 
Yenı ogrendım boyle bı rahatsızlık oldugunu..sasırdım dogrusu..cunku bende sevınce delı gıbı sevıyorum ve kopamıyorum bende de mı var acaba..ama hıc aklımdan ıntıhar yada asırı saldırganlık gecmıyor :eek:-tatlicadiarzu-
 
eğer burda yazanların en az 5 tanesinin varlıgı bu hastalıgın kanıtıysa toplumda %2-3 oranında değil %30-40 oranında falan görülmesi lazım bence. ya da ben gerçekten diğerlerinden farklılık yaratıcak derecede bi anormalliğim oldugunu bir türlü kabul edemiyorum. aslında çocuklugumdan beri bi psikologa gitme ihtiyacı duyuyorum bende bir tuhaflık var evet ama bunun sadece "tuhaflık" oldugunu düşündüm ben "hastalık" değil ve hep de kendi çabamla aşabilecegime inandım. önemli bir yol da katettim gibi aslında. bilmiyorum ya kafam karıştı okuyunca..
 
bu hastalikla lütfen dikkat edin ya.....ben depresyona girmistim, bunun da bilincindeydim ve bunu doktora anlatdim...ama bana cagre olan olmamisti....sonra okadar kötü oldum ki iste kendimi öldürmek falan da isteyince bizimkiler beni akil hastanesine götürdüler...bunlar beni iki hafta orda tuttu...bol bol ilac verdiler bana hic kendimde degildim...ve testler fln yaptilar bana BORDERLINE dediler....zar zor ordan ciktim...iyilesmek icin ellimden gelen herseyi yapmaya hazirdim...kitaplar okumaya basladim bu hastaligin üzerinde....ve farkina vardigim sey benim problemin ne oldugunu bildigimdi....yine kitaplari yana koydum...baska doktora gittim...dedim söyle böyle bir problemim var bu yüzden ben depresyondayim ve baska bir doktor bana bunu dedi dedim...piskologun cevabi
NE ALAKA dedi...bu bir günden öbür güne denilicek birsey degil dedi....en azindan bir sene bir doktor seni görmesi lazim dedi.....

En basta bende kendime uysgun görüyordum, evet olabilir diyordum ama arkadaslar bu hastalik var mi yok mu belli degil....moda olmus resmen....sanki bir ayricalik......

simdi nerdeyse bir sene gecti ve depresyonum da gecti :)
bu yüzden doktorlara da cok fazla inanmayin...yani dinleyim ama kendi probleminizi en iyi siz bilirsiniz...bilmiyorsaniz bile bunu tanitiginiz bazen de tanimadiginiz insanlarin yardimlariyla konusmalarila ögreniyorsunuz.....

Iyi geceler :KK70:
 
X