- 29 Nisan 2007
- 378
- 2
Daha sağlıklı olabilmek adına kullandığımız bitki takviyeleri aslında tehlike saçıyor!
3 Aralık 2007 Pazartesi
Tempo
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu uyarıyor: ''Besin takviyesi bitkilere karşı dikkatli olun!'' Müftüoğlu'nun bahsettiği ginseng, gingko biloba, ekinezya, üzüm çekirdeği ekstresi, yosun hapı gibi bitkiler. Giderek artan karaciğer hastalıklarının bir sorumlusu da onlar
Kahvaltıda keten tohumu, öğleden sonra gingko biloba, akşamüstleri ginseng içenlerin sayısı birden bire artmaya başladı. Aktarlar, eczaneler yetmedi, gıda takviyesi bitkiler marketlerde de yerlerini aldı. Herkes “Daha sağlıklı yaşıyoruz” diye düşünürken, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu uyardı; “Bitkiler yanlış kullanılıyor. Bu yüzden, her 10 kişiden birinde karaciğer fonksiyon bozuklukları var. Ne alıyorsanız, bırakın ve doktora gidin.”
“Bitkiler sağlık verir” söyleminde artık yanlış olan bir şeyler var galiba…
Osman Müftüoğlu: Doğal desteklerden faydalanmamız kadar akıllıca bir şey söz konusu olamaz. Yani portakal yeriz ama biliriz ki bir portakaldan en fazla 50–60 mg. C vitamini alacağız. Oysa bizim ihtiyacımız 1000 mg.dır ve gider tablette satılan C vitaminlerinden birini alırız. Tablet hem ekonomik, hem de tıbbi bir çare olmuştur bu durumda. Anlatmak istediğim şey, dünyadaki herkes doğal olan ürünlerin zararsız olduğunu düşünüyor. Bu görüşün bir kısmı doğru ama bunun suiistimal edilebileceğini bilmemiz gerekiyor artık.
Nasıl?
Bu ürünlerin içinde olması gereken miktar, olmadığı halde varmış gibi satılabilir. Kontrolsüz kullanımla besin desteği alıp vücuduna iyi bir şey yaptığını düşünen kişi karaciğerini mahvedebilir ve fonksiyon bozukluklarını yaşayabilir. Alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Mesela, sarı kantaron otunu sakinleştirsin diye rasgele alırsanız ve bu bitkinin şarap ve peynirle etkileşime girdiğini bilmezseniz, inanılmaz yan etkilerle karşılaşabilirsiniz. Ya da sarı kantaronun çayını içip güneşe çıkarsanız, güneş hasarlarını 10 kat arttırırsınız.
Aktarların fazlaca önerdiği sarı kantaron yerine yine elinizi attığınız her dükkânda bulabileceğiniz özütlerden birini, örneğin ginseng almak isterseniz ama ginsengin tansiyon krizlerine yol açacağını bilmezseniz, hiper tansiyondan dolayı beyin kanaması riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Aktarlardan alınan bitkilerde prospektüs yok. Paketlenmiş olanlar hangi durumlarda içilmemesi gerektiğini söylüyor mu peki?
Önemli noktalardan biri de standardizasyon. Okuduğunuz bir yazı, keten tohumunun iyi geldiğini, ekinezya’nın bağışıklığa faydalı olduğunu, Ginkho Biloba’nın gribi, nezleyi çabuk iyileştirdiğini söylüyor olabilir. Ama bitkiler, bu iyileştirici etkiyi mucizevî bir şekilde yapmıyor. İçindeki maddelerin belirli bir konsantrasyon olması halinde yapabiliyorlar. Aktardaki otlarla alacağınız yarar, standardize edilmiş özütlerle karşılaştırılamaz bile. Ayrıca risklidir. Mesela Gingko Biloba’yı içinde kaç mg. olduğunu net olarak belli tablet olarak kullanın. Ama bunu alırken bile doktora danışın. Gingko Biloba uyku kaçırabilir, çarpıntı yapabilir, tansiyonunuzu artırabilir.
Her bitkinin kullanımı için özel bir durum var mı?
Bitkinin işe yarayan hallerini de bilmek gerek. Yine gingko biloba’dan örnek verelim. Bir ürünün hangi ayda, hangi yaprakta, hangi olgunlukta toplanması gerektiğini aktarlar bilemez. Uzmanlar bilir. Mesela ginseng’in işe yaraması için en az beş yaşında olması gerek. Yeni ekilmiş bir Ginseng’in kökünü alırsanız, size hiç bir faydası yok. Herkesin doğal ürün tavsiyecisi olmaması gerekiyor. Bunu söyleyebilecek insanların farmakognozi denen özel bir bilim dalı eğitimini almış olması gerekiyor.
Karaciğer hastalıklarına davetiye
Geçtiğimiz günlerde gazetede bir haber, yosun haplarının piyasadan toplatıldığından bahsediyordu. Sağlık Bakanlığı’da aslında bu konuda dikkatli ve çalışıyor değil mi?
Şişirilmiş, hiç bir işe yaramayan, değer taşımayan, içinde ne kadar toksik madde olduğu bilinmeyen tabletlerden bahsediyorsunuz. Ben anlamıyorum, bu ülkede neden İsveç Şurubu satılır? Üzüm çekirdeği ekstresidir gidiyor mesela. Çok istiyorsan üzüm ye kardeşim. Yeşil çaydan fayda görmek istiyorlarsa, günde 3–4 bardak yeşil çay içsinler. Papatya çayı içsinler. 2–3 bardak nane-kekik çayı içsinler. Sağlık budur. Fakat kazın ayağı hafife alınacak gibi değil. Bugün iki hastaya baktım. İkisinin de karaciğer fonksiyon testleri olumsuz çıktı.
Karaciğer fonksiyon bozukluğu bu aralar toplumda çok yaygın mı?
Kesinlikle çok yaygın. Nedeni de bitkisel desteklerin kullanımının abartılması.
Bitkisel destekleri topluma duyuran insanların başında siz geliyorsunuz aslında değil mi?
Evet. Toplumu tanıştıran, anlatan insanların başında ben geliyorum. Bu yüzden sorumluluğum şimdi daha büyük.
Karaciğer fonksiyon bozukluğu insanda ne yapar?
Halsizlik, yorgunluk, şişkinlik... Bütün metabolizmanızı bozabilirsiniz. Bu ülkede Kahramanmaraşlı Ahmet diye masum bir insan ottan yapılan bir ürün ile tanıştırıldı. Kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra karaciğer yetmezliği yaşadı. Ardından öldü. Aynı şekilde bir televizyon kanalının yöneticisi bu bitkileri gelişigüzel kullanmayı hayatıyla ödedi. Zayıflatan bir ot yok. İnsanlar doktora gidemiyorsa bile eczaneleri bitkiler konusunda birer danışma noktası gibi kullanmalarının zamanı geldi.
Aktarların da denetlenmesi gerekiyor. Doğa bize sağlığımızı korumak, güçlendirmek için her şeyi sunuyor. Doğanın sunduğu şeyleri almak istiyorsak onları tam ve doğal halleriyle tüketelim. Mutlaka daha çok salata yiyelim. Semizotundan daha çok faydalanalım. Besinleri tam haliyle tüketelim. Daha çok kereviz, lahana, pırasa, enginar, kiraz, şeftali yiyelim.
3 Aralık 2007 Pazartesi
Tempo
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu uyarıyor: ''Besin takviyesi bitkilere karşı dikkatli olun!'' Müftüoğlu'nun bahsettiği ginseng, gingko biloba, ekinezya, üzüm çekirdeği ekstresi, yosun hapı gibi bitkiler. Giderek artan karaciğer hastalıklarının bir sorumlusu da onlar
Kahvaltıda keten tohumu, öğleden sonra gingko biloba, akşamüstleri ginseng içenlerin sayısı birden bire artmaya başladı. Aktarlar, eczaneler yetmedi, gıda takviyesi bitkiler marketlerde de yerlerini aldı. Herkes “Daha sağlıklı yaşıyoruz” diye düşünürken, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu uyardı; “Bitkiler yanlış kullanılıyor. Bu yüzden, her 10 kişiden birinde karaciğer fonksiyon bozuklukları var. Ne alıyorsanız, bırakın ve doktora gidin.”
“Bitkiler sağlık verir” söyleminde artık yanlış olan bir şeyler var galiba…
Osman Müftüoğlu: Doğal desteklerden faydalanmamız kadar akıllıca bir şey söz konusu olamaz. Yani portakal yeriz ama biliriz ki bir portakaldan en fazla 50–60 mg. C vitamini alacağız. Oysa bizim ihtiyacımız 1000 mg.dır ve gider tablette satılan C vitaminlerinden birini alırız. Tablet hem ekonomik, hem de tıbbi bir çare olmuştur bu durumda. Anlatmak istediğim şey, dünyadaki herkes doğal olan ürünlerin zararsız olduğunu düşünüyor. Bu görüşün bir kısmı doğru ama bunun suiistimal edilebileceğini bilmemiz gerekiyor artık.
Nasıl?
Bu ürünlerin içinde olması gereken miktar, olmadığı halde varmış gibi satılabilir. Kontrolsüz kullanımla besin desteği alıp vücuduna iyi bir şey yaptığını düşünen kişi karaciğerini mahvedebilir ve fonksiyon bozukluklarını yaşayabilir. Alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Mesela, sarı kantaron otunu sakinleştirsin diye rasgele alırsanız ve bu bitkinin şarap ve peynirle etkileşime girdiğini bilmezseniz, inanılmaz yan etkilerle karşılaşabilirsiniz. Ya da sarı kantaronun çayını içip güneşe çıkarsanız, güneş hasarlarını 10 kat arttırırsınız.
Aktarların fazlaca önerdiği sarı kantaron yerine yine elinizi attığınız her dükkânda bulabileceğiniz özütlerden birini, örneğin ginseng almak isterseniz ama ginsengin tansiyon krizlerine yol açacağını bilmezseniz, hiper tansiyondan dolayı beyin kanaması riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Aktarlardan alınan bitkilerde prospektüs yok. Paketlenmiş olanlar hangi durumlarda içilmemesi gerektiğini söylüyor mu peki?
Önemli noktalardan biri de standardizasyon. Okuduğunuz bir yazı, keten tohumunun iyi geldiğini, ekinezya’nın bağışıklığa faydalı olduğunu, Ginkho Biloba’nın gribi, nezleyi çabuk iyileştirdiğini söylüyor olabilir. Ama bitkiler, bu iyileştirici etkiyi mucizevî bir şekilde yapmıyor. İçindeki maddelerin belirli bir konsantrasyon olması halinde yapabiliyorlar. Aktardaki otlarla alacağınız yarar, standardize edilmiş özütlerle karşılaştırılamaz bile. Ayrıca risklidir. Mesela Gingko Biloba’yı içinde kaç mg. olduğunu net olarak belli tablet olarak kullanın. Ama bunu alırken bile doktora danışın. Gingko Biloba uyku kaçırabilir, çarpıntı yapabilir, tansiyonunuzu artırabilir.
Her bitkinin kullanımı için özel bir durum var mı?
Bitkinin işe yarayan hallerini de bilmek gerek. Yine gingko biloba’dan örnek verelim. Bir ürünün hangi ayda, hangi yaprakta, hangi olgunlukta toplanması gerektiğini aktarlar bilemez. Uzmanlar bilir. Mesela ginseng’in işe yaraması için en az beş yaşında olması gerek. Yeni ekilmiş bir Ginseng’in kökünü alırsanız, size hiç bir faydası yok. Herkesin doğal ürün tavsiyecisi olmaması gerekiyor. Bunu söyleyebilecek insanların farmakognozi denen özel bir bilim dalı eğitimini almış olması gerekiyor.
Karaciğer hastalıklarına davetiye
Geçtiğimiz günlerde gazetede bir haber, yosun haplarının piyasadan toplatıldığından bahsediyordu. Sağlık Bakanlığı’da aslında bu konuda dikkatli ve çalışıyor değil mi?
Şişirilmiş, hiç bir işe yaramayan, değer taşımayan, içinde ne kadar toksik madde olduğu bilinmeyen tabletlerden bahsediyorsunuz. Ben anlamıyorum, bu ülkede neden İsveç Şurubu satılır? Üzüm çekirdeği ekstresidir gidiyor mesela. Çok istiyorsan üzüm ye kardeşim. Yeşil çaydan fayda görmek istiyorlarsa, günde 3–4 bardak yeşil çay içsinler. Papatya çayı içsinler. 2–3 bardak nane-kekik çayı içsinler. Sağlık budur. Fakat kazın ayağı hafife alınacak gibi değil. Bugün iki hastaya baktım. İkisinin de karaciğer fonksiyon testleri olumsuz çıktı.
Karaciğer fonksiyon bozukluğu bu aralar toplumda çok yaygın mı?
Kesinlikle çok yaygın. Nedeni de bitkisel desteklerin kullanımının abartılması.
Bitkisel destekleri topluma duyuran insanların başında siz geliyorsunuz aslında değil mi?
Evet. Toplumu tanıştıran, anlatan insanların başında ben geliyorum. Bu yüzden sorumluluğum şimdi daha büyük.
Karaciğer fonksiyon bozukluğu insanda ne yapar?
Halsizlik, yorgunluk, şişkinlik... Bütün metabolizmanızı bozabilirsiniz. Bu ülkede Kahramanmaraşlı Ahmet diye masum bir insan ottan yapılan bir ürün ile tanıştırıldı. Kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra karaciğer yetmezliği yaşadı. Ardından öldü. Aynı şekilde bir televizyon kanalının yöneticisi bu bitkileri gelişigüzel kullanmayı hayatıyla ödedi. Zayıflatan bir ot yok. İnsanlar doktora gidemiyorsa bile eczaneleri bitkiler konusunda birer danışma noktası gibi kullanmalarının zamanı geldi.
Aktarların da denetlenmesi gerekiyor. Doğa bize sağlığımızı korumak, güçlendirmek için her şeyi sunuyor. Doğanın sunduğu şeyleri almak istiyorsak onları tam ve doğal halleriyle tüketelim. Mutlaka daha çok salata yiyelim. Semizotundan daha çok faydalanalım. Besinleri tam haliyle tüketelim. Daha çok kereviz, lahana, pırasa, enginar, kiraz, şeftali yiyelim.