- 14 Ağustos 2009
- 53.297
- 42.836
Britanya genelinde “AB’den ayrılalım” kararı çıksa da İskoçya ve Kuzey İrlanda’da sandıktan “Kalalım” çıktı. İskoç ve İrlandalıları İngiltere’den ayrılmak için harekete geçti
Sitene Ekle
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Birleşik Krallık’ta AB’den ayrılma kampanyasının ana argümanlarından biri, ülkenin Birlik’ten ayrılması durumunda eski şaşaalı günlerine geri döneceğiydi. Ancak referandumdan sonra “Birleşik Krallık” var olmayabilir. Referandum sonucunda yüzde 51.9 oyla “AB’den ayrılalım” kararı çıksa da İskoçya ve Kuzey İrlanda’da sandıktan “kalalım” oyu çıktı. İskoçya’da yüzde 62, Kuzey İrlanda ise yüzde 56 ile “kalalım” dedi. Bu durum, halihazırda İngilizlerle gerilim yaşayan İskoç ve İrlandalıları harekete geçirdi. İskoçya halkı, 2014’te Birleşik Krallık’tan ayrılmak üzere referanduma gitmiş, ancak sonuçta yüzde 55 “kalalım” oyu çıkmıştı. İskoçların kararında, AB üyeliği için tekrar müzakere edecek olmaları etkili olmuştu.
Brexit referandumunun sonuçlarının açıklanmasının ardından basın toplantısı düzenleyen İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon, ikinci bağımsızlık referandumunun masada olduğunu ve bunu hayata geçirmek için çalışmalara başlayacaklarını duyurdu. 2014’te Birleşik Krallık’ta kalma yönünde oy kullanan birçok kişinin fikrini değiştirdiğini belirten Başbakan, “İskoçya’nın iradesi dışında AB dışına itilmesi tablosuyla karşı karşıyayız. Bu demokratik açıdan kabul edilemez” dedi.
İrlandalılar birleşebilir
Kuzey İrlanda’daki 11 idari bölgeden yalnızca birinde “ayrılalım” diyenler sandıktan önde çıktı. İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunan milliyetçiler, Kuzey İrlanda halkının kalma oyu vermesine rağmen bunun İngilizler tarafından veto edildiğini söylüyor. Referandumun Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması yönünde bir sonuca neden olacağının anlaşılması ardından, Kuzey İrlanda’daki Sinn Fein partisi yaptığı açıklamada, “Kuzey İrlanda’da, birleşik bir İrlanda için referandumu yapılmasını” savundu. Parti, Birleşik Krallık’ın AB’den çıkması durumunda bu ülkenin Kuzey İrlanda halkının çıkarlarını temsil etme yetkisinden mahrum kalacağını söyledi.
İspanya gözünü Cebelitarık’a dikti!
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılıyor olması, Cebelitarık’ta da kriz yarattı. İngilteretoprağı olarak kabul edilen, ancak İspanya’nın uzun yıllardır hak iddia ettiği Cebelitarık’ta halkın yüzde 96’sı AB’de kalmayı seçti. Bu durum üzerine İspanya hükümeti harekete geçti. İspanya, Cebelitarık’ın egemenliğininMadrid ve Londra arasında paylaşılmasını istiyor. İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia-Margallo, Cebelitarık’ın ortak bir egemenlikle İspanya’ya da bağlanması gerektiğini vurgularken, “Cebelitarık’ta İspanyol bayrağının dalgalanacağı an artık daha yakın” dedi.
Halktan ikinci referandum talebi!
Britanya’da AB’den ayrılmak isteyenlerin zaferiyle sonuçlanan referandum sonrası, AB yanlıları önderliğinde imza kampanyası başlatıldı.
Birleşik Krallık’ı ikinci bir referanduma çağıran ve Parlamento’nun resmi sitesinde yer alan dilekçe, şimdiden 120 bine ulaştı. İngiltere’de 100 bin sınırını aşan dilekçelerin parlamentonun gündeminde görüşülme zorunluluğu bulunuyor. Dilekçede, AB referandum kurallarına göre, bir tarafın yüzde 60’ın altında kalması durumunda ikinci bir referandum yapılması gerektiği öne sürülüyor.
Londra ‘özerk’ mi olacak?
Birleşik Krallık’ta gerçekleşen tarihi referandumda AB’den ayrılmaya “evet” derken, başkent Londra’nın “şehir devlet” haline gelmesi ya da özerk olması gündeme geldi. Referandumda, Kuzey İrlanda ve İskoçya ile birlikte Londra sakinleri de AB’de kalmadan yana oy kullandı. Londra’da kalma yanlılarının oranı yüzde 60 oldu. Ülkenin köklü üniversitelerinden London School of Economics’te görevli Profesör Tony Travers bu ihtimalin “imkânsız olmadığını” ve özellikle uzun vadede böyle bir talebin oluşabileceğini söylüyor. “Londra milliyetçiliği” kavramı, 2014 yılında İskoçya’da yapılan bağımsızlık referandumu sırasında yükselişe geçmiş, o dönem yapılan bir kamuoyu araştırması Londralıların yüzde 20’sinin ülkenin geri kalanından ayrılmak istediğine işaret etmişti.
Başta Londra’da yaşayanlar olmak üzere, İngilizlere göre başkent her zaman kendisini “özerk” hissetti. Profesör Travers, referandumda çıkan sonuçların “Londra’nın ayrılık isteğini artıracağı” görüşünde. Travers’a göre bu sonuçlardan sonra Londralıların, “eğer İskoçya ve Galleryapabiliyorsa, ki onlar bizden çok daha küçük ekonomiye sahipler, biz niye yapamayalım” sorusunu kendilerine soracağını öne vurguluyor. Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı olan ve AB yanlısı kampın liderleri arasında yer alan Sadık Khan’ın, merkez hükümete bu yönde bir taleple gidebileceği konuşuluyor.
2035’te özerk olabilir
Londra’nın bağımsız bir şehir devleti olması tahminini yürüten tek kişi Prof. Travers değil. Bankacılık araştırma kuruluşu KBL’in strateji bölümü başkanı Kevin Doran, Londra’nın 2035 yılından önce özerkliği hayata geçireceğini savunuyor. Londralıların, İngiltere’nin ulusal kazancına, ülkenin geri kalanındaki vatandaşlardan yüzde 70 daha fazla katkıda bulunduğunu belirtmek gerekiyor.
Ankara Anlaşması’nın akıbeti ne olacak?
Ankara Antlaşması, 1963’te dönemin ortak pazar ülkeleri Almanya, Fransa ve Benelüks ülkeleri ile Türkiye arasında imzalandı. 1973’te birliğe katılan İngiltere de anlaşmayı imzaladı. İngiltere’de iş kuran ve çalışan Türklerin çoğu, Ankara Anlaşması sayesinde bu ülkede yerleşik yaşama hakkı kazanmıştır. Sidar Global Advisors danışmanlık hizmetleri firması yöneticisi Mehmet Müderrisoğlu’na göre halen yılda 20 bin kadar Türk bu anlaşma sayesinde İngiltere’de oturma izni almak için başvuruyor. Vizenin ilk başta 1 yıllık verildiğine dikkat çeken Müderrisoğlu, “Belli bir miktar para kazandığını belgeleyen Türklere 3 yıllık oturum izni veriliyor. 4 yıl sonra sürekli oturum izni alabiliyor. 5 yılı dolduranlar vatandaşlık için başvurabiliyor” dedi.
Referandumda AB’ye ‘Hayır’ çıkmasının bu anlaşmayı da etkileyeceğini belirten Müderrisoğlu, “İngiliz hükümeti, 2017 yılında yabancılar için olan mevzuatını tamamen yenileyecek. Bu yenilemeyle vize uzatma kriterleri ağırlaştırılacak ve vizesi sona edenlerin oturma izinleri uzatılmayacak” diye konuştu.
Ayrılma 2020’ye kadar sürebilir
Sandıktan çıkan ayrılık kararına rağmen AB ile İngiltere arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi en az 2 yıl sürecek...
Britanya’da AB’den ayrılma karar nasıl uygulanacak, bundan sonraki adımlar ne olacak? Öncelikle, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması hemen gerçekleşmeyecek. İngiliz yetkililer ve AB liderleri bu süre zarfında Birlik ve Britanya arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına dair bir anlaşma hazırlayacak. Bu sürecin en az iki yıl sürmesi bekleniyor.
2009’da imzalanan Lizbon Anlaşması’nın 50’inci maddesi, üyelerin birlikten ayrılmasını düzenliyor. 50. maddeye göre, “Her üye devlet, kendi Anayasasına uygun olarak Birlik’ten ayrılmaya karar verebilir. Ayrılma kararı alan üye devlet, niyetini AB’ye bildirir. Birlik, bu devletle, AB Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeler ışığında çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı müzakere eder ve akdeder. Anlaşma, AB Parlamentosu ve Konseyi tarafından onaylanır. Anlaşma olmazsa 2 yılda müzakereler biter, üyelik de düşer.”
Başbakan David Cameron, 50’inci maddeyi işletme kararının yeni başbakana ait olması gerektiğini, kendisinin bu yönde bir adım atmayacağını söyledi. Bu da en azından ekim ayına kadar sürecin başlamayacağı anlamına geliyor. Yeni başbakan olabileceği konuşulan ayrılma yanlısı siyasi Boris Johnson da “acele etmeye gerek olmadığını” söyledi.
AB ile Birleşik Krallık’ın 80 bin sayfayı bulan AB anlaşmalarını yeniden müzakere etmesi gerekecek. Britanya’nın gümrük birliğine dahil olup olmayacağı, göç anlaşmaları, otomotivden tarıma kadar her alandaki düzenlemeler tek tek müzakere edilecek. Britanya’da çalışan 2.9 milyon AB vatandaşının durumunun ne olacağı, AB ülkelerinde yaşayan İngilizlerin statüsündensağlık sigortalarına dek sayısız detay masaya yatırılacak. En kritik konular, serbest ticaret anlaşması ve güvenlik olacak. Müzakere sürecinde İngiltere AB içinde kalacak ve AB yasaları yürürlükte olacak.
İki yıl süresince eğer bir anlaşmaya varılmazsa İngiltere’nin AB ile ilişkileri, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) kurallarına bağlı sürecek. Ancak İngiltere’nin DTÖ’ye katılımı AB çatısı altındayken gerçekleşmişti. AB ise bu anlaşma koşullarını “kopyalayıp yapıştıramazsınız” diyor. Yani İngiltere’nin dünyayla ticareti de baştan müzakere edilecek.
İki yıl içinde anlaşma olmazsa müzakerelerin uzatılması ancak tüm AB üyelerinin onayı ile mümkün olacak.
Londra hükümetinin bir seçeneği de 50’inci maddeyi işletmeden müzakere etmek. Bu yöntemYunanistan ile yapılan müzakerelerde kullanıldı ve başarılı oldu. Ancak AB liderlerinin Londra’ya karşı taviz vermek istemediği ve bu yöntemi tercih etmeyeceği aktarılıyor.
AB liderleri Britanya ile müzakerelerin 2019 yılında tamamlanmasını istiyor. İngiliz siyasiler ise yeni anlaşmanın 2020’de tamamlanmasından yana.
AB’den çıkmaktan cayabilirler mi?
Birleşik Krallık’ta, AB’den ayrılma görüşünün çıktığı referandumun ardından kararın yasal açıdan bağlayıcı olup olmadığı, İngilizlerin kararların cayma şansları olup olmadığı merak ediliyor. Referandum sonucu yasal olarak bağlayıcı değil, tavsiye kararı niteliğinde. Ancak Başbakan David Cameron, sonuç ne olursa olsun uygulanacağı sözünü vermişti. Teoride İngilizlerin hâlâ cayma şansı olsa da bunun pratikte mümkün olmadığı görüşü hakim.
2008 yılında İrlandalılar referandumda AB reformlarını reddetmiş, Dublin’deki politikacılar iseBrüksel ile daha fazla ayrıcalık kazandıkları bir anlaşmaya imza atmışlardı. Bir sene sonra referandum tekrar edilirken bu kez olumlu sonuç alınmıştı.
Ancak Birleşik Krallık’ta İrlanda’nın aksine ikinci bir referandumun gündeme gelmesi uzak bir ihtimal. AB fikrine en uzakta olan isim olan Londra’nın eski belediye başkanı Boris Johnson’ın adı Başbakanlık için geçiyor. Yeni başbakanın AB karşıtı bir isim olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
University College London’da Anayasa Birimi Bölüm Başkan Yardımcısı Alan Renwick’e göre, ikinci bir referandum ancak Britanya’da 2020 yılında yapılacak genel seçimlerde “tekrar AB üyesi olalım” şeklinde kampanya yapan bir partinin iktidar olması halinde mümkün.
http://www.milliyet.com.tr/birlesik-krallik-parcalaniyor--dunya-2268282/
Sitene Ekle
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Birleşik Krallık’ta AB’den ayrılma kampanyasının ana argümanlarından biri, ülkenin Birlik’ten ayrılması durumunda eski şaşaalı günlerine geri döneceğiydi. Ancak referandumdan sonra “Birleşik Krallık” var olmayabilir. Referandum sonucunda yüzde 51.9 oyla “AB’den ayrılalım” kararı çıksa da İskoçya ve Kuzey İrlanda’da sandıktan “kalalım” oyu çıktı. İskoçya’da yüzde 62, Kuzey İrlanda ise yüzde 56 ile “kalalım” dedi. Bu durum, halihazırda İngilizlerle gerilim yaşayan İskoç ve İrlandalıları harekete geçirdi. İskoçya halkı, 2014’te Birleşik Krallık’tan ayrılmak üzere referanduma gitmiş, ancak sonuçta yüzde 55 “kalalım” oyu çıkmıştı. İskoçların kararında, AB üyeliği için tekrar müzakere edecek olmaları etkili olmuştu.
Brexit referandumunun sonuçlarının açıklanmasının ardından basın toplantısı düzenleyen İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon, ikinci bağımsızlık referandumunun masada olduğunu ve bunu hayata geçirmek için çalışmalara başlayacaklarını duyurdu. 2014’te Birleşik Krallık’ta kalma yönünde oy kullanan birçok kişinin fikrini değiştirdiğini belirten Başbakan, “İskoçya’nın iradesi dışında AB dışına itilmesi tablosuyla karşı karşıyayız. Bu demokratik açıdan kabul edilemez” dedi.
İrlandalılar birleşebilir
Kuzey İrlanda’daki 11 idari bölgeden yalnızca birinde “ayrılalım” diyenler sandıktan önde çıktı. İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunan milliyetçiler, Kuzey İrlanda halkının kalma oyu vermesine rağmen bunun İngilizler tarafından veto edildiğini söylüyor. Referandumun Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması yönünde bir sonuca neden olacağının anlaşılması ardından, Kuzey İrlanda’daki Sinn Fein partisi yaptığı açıklamada, “Kuzey İrlanda’da, birleşik bir İrlanda için referandumu yapılmasını” savundu. Parti, Birleşik Krallık’ın AB’den çıkması durumunda bu ülkenin Kuzey İrlanda halkının çıkarlarını temsil etme yetkisinden mahrum kalacağını söyledi.
İspanya gözünü Cebelitarık’a dikti!
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılıyor olması, Cebelitarık’ta da kriz yarattı. İngilteretoprağı olarak kabul edilen, ancak İspanya’nın uzun yıllardır hak iddia ettiği Cebelitarık’ta halkın yüzde 96’sı AB’de kalmayı seçti. Bu durum üzerine İspanya hükümeti harekete geçti. İspanya, Cebelitarık’ın egemenliğininMadrid ve Londra arasında paylaşılmasını istiyor. İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia-Margallo, Cebelitarık’ın ortak bir egemenlikle İspanya’ya da bağlanması gerektiğini vurgularken, “Cebelitarık’ta İspanyol bayrağının dalgalanacağı an artık daha yakın” dedi.
Halktan ikinci referandum talebi!
Britanya’da AB’den ayrılmak isteyenlerin zaferiyle sonuçlanan referandum sonrası, AB yanlıları önderliğinde imza kampanyası başlatıldı.
Birleşik Krallık’ı ikinci bir referanduma çağıran ve Parlamento’nun resmi sitesinde yer alan dilekçe, şimdiden 120 bine ulaştı. İngiltere’de 100 bin sınırını aşan dilekçelerin parlamentonun gündeminde görüşülme zorunluluğu bulunuyor. Dilekçede, AB referandum kurallarına göre, bir tarafın yüzde 60’ın altında kalması durumunda ikinci bir referandum yapılması gerektiği öne sürülüyor.
Londra ‘özerk’ mi olacak?
Birleşik Krallık’ta gerçekleşen tarihi referandumda AB’den ayrılmaya “evet” derken, başkent Londra’nın “şehir devlet” haline gelmesi ya da özerk olması gündeme geldi. Referandumda, Kuzey İrlanda ve İskoçya ile birlikte Londra sakinleri de AB’de kalmadan yana oy kullandı. Londra’da kalma yanlılarının oranı yüzde 60 oldu. Ülkenin köklü üniversitelerinden London School of Economics’te görevli Profesör Tony Travers bu ihtimalin “imkânsız olmadığını” ve özellikle uzun vadede böyle bir talebin oluşabileceğini söylüyor. “Londra milliyetçiliği” kavramı, 2014 yılında İskoçya’da yapılan bağımsızlık referandumu sırasında yükselişe geçmiş, o dönem yapılan bir kamuoyu araştırması Londralıların yüzde 20’sinin ülkenin geri kalanından ayrılmak istediğine işaret etmişti.
Başta Londra’da yaşayanlar olmak üzere, İngilizlere göre başkent her zaman kendisini “özerk” hissetti. Profesör Travers, referandumda çıkan sonuçların “Londra’nın ayrılık isteğini artıracağı” görüşünde. Travers’a göre bu sonuçlardan sonra Londralıların, “eğer İskoçya ve Galleryapabiliyorsa, ki onlar bizden çok daha küçük ekonomiye sahipler, biz niye yapamayalım” sorusunu kendilerine soracağını öne vurguluyor. Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı olan ve AB yanlısı kampın liderleri arasında yer alan Sadık Khan’ın, merkez hükümete bu yönde bir taleple gidebileceği konuşuluyor.
2035’te özerk olabilir
Londra’nın bağımsız bir şehir devleti olması tahminini yürüten tek kişi Prof. Travers değil. Bankacılık araştırma kuruluşu KBL’in strateji bölümü başkanı Kevin Doran, Londra’nın 2035 yılından önce özerkliği hayata geçireceğini savunuyor. Londralıların, İngiltere’nin ulusal kazancına, ülkenin geri kalanındaki vatandaşlardan yüzde 70 daha fazla katkıda bulunduğunu belirtmek gerekiyor.
Ankara Anlaşması’nın akıbeti ne olacak?
Ankara Antlaşması, 1963’te dönemin ortak pazar ülkeleri Almanya, Fransa ve Benelüks ülkeleri ile Türkiye arasında imzalandı. 1973’te birliğe katılan İngiltere de anlaşmayı imzaladı. İngiltere’de iş kuran ve çalışan Türklerin çoğu, Ankara Anlaşması sayesinde bu ülkede yerleşik yaşama hakkı kazanmıştır. Sidar Global Advisors danışmanlık hizmetleri firması yöneticisi Mehmet Müderrisoğlu’na göre halen yılda 20 bin kadar Türk bu anlaşma sayesinde İngiltere’de oturma izni almak için başvuruyor. Vizenin ilk başta 1 yıllık verildiğine dikkat çeken Müderrisoğlu, “Belli bir miktar para kazandığını belgeleyen Türklere 3 yıllık oturum izni veriliyor. 4 yıl sonra sürekli oturum izni alabiliyor. 5 yılı dolduranlar vatandaşlık için başvurabiliyor” dedi.
Referandumda AB’ye ‘Hayır’ çıkmasının bu anlaşmayı da etkileyeceğini belirten Müderrisoğlu, “İngiliz hükümeti, 2017 yılında yabancılar için olan mevzuatını tamamen yenileyecek. Bu yenilemeyle vize uzatma kriterleri ağırlaştırılacak ve vizesi sona edenlerin oturma izinleri uzatılmayacak” diye konuştu.
Ayrılma 2020’ye kadar sürebilir
Sandıktan çıkan ayrılık kararına rağmen AB ile İngiltere arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi en az 2 yıl sürecek...
Britanya’da AB’den ayrılma karar nasıl uygulanacak, bundan sonraki adımlar ne olacak? Öncelikle, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması hemen gerçekleşmeyecek. İngiliz yetkililer ve AB liderleri bu süre zarfında Birlik ve Britanya arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına dair bir anlaşma hazırlayacak. Bu sürecin en az iki yıl sürmesi bekleniyor.
2009’da imzalanan Lizbon Anlaşması’nın 50’inci maddesi, üyelerin birlikten ayrılmasını düzenliyor. 50. maddeye göre, “Her üye devlet, kendi Anayasasına uygun olarak Birlik’ten ayrılmaya karar verebilir. Ayrılma kararı alan üye devlet, niyetini AB’ye bildirir. Birlik, bu devletle, AB Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeler ışığında çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı müzakere eder ve akdeder. Anlaşma, AB Parlamentosu ve Konseyi tarafından onaylanır. Anlaşma olmazsa 2 yılda müzakereler biter, üyelik de düşer.”
Başbakan David Cameron, 50’inci maddeyi işletme kararının yeni başbakana ait olması gerektiğini, kendisinin bu yönde bir adım atmayacağını söyledi. Bu da en azından ekim ayına kadar sürecin başlamayacağı anlamına geliyor. Yeni başbakan olabileceği konuşulan ayrılma yanlısı siyasi Boris Johnson da “acele etmeye gerek olmadığını” söyledi.
AB ile Birleşik Krallık’ın 80 bin sayfayı bulan AB anlaşmalarını yeniden müzakere etmesi gerekecek. Britanya’nın gümrük birliğine dahil olup olmayacağı, göç anlaşmaları, otomotivden tarıma kadar her alandaki düzenlemeler tek tek müzakere edilecek. Britanya’da çalışan 2.9 milyon AB vatandaşının durumunun ne olacağı, AB ülkelerinde yaşayan İngilizlerin statüsündensağlık sigortalarına dek sayısız detay masaya yatırılacak. En kritik konular, serbest ticaret anlaşması ve güvenlik olacak. Müzakere sürecinde İngiltere AB içinde kalacak ve AB yasaları yürürlükte olacak.
İki yıl süresince eğer bir anlaşmaya varılmazsa İngiltere’nin AB ile ilişkileri, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) kurallarına bağlı sürecek. Ancak İngiltere’nin DTÖ’ye katılımı AB çatısı altındayken gerçekleşmişti. AB ise bu anlaşma koşullarını “kopyalayıp yapıştıramazsınız” diyor. Yani İngiltere’nin dünyayla ticareti de baştan müzakere edilecek.
İki yıl içinde anlaşma olmazsa müzakerelerin uzatılması ancak tüm AB üyelerinin onayı ile mümkün olacak.
Londra hükümetinin bir seçeneği de 50’inci maddeyi işletmeden müzakere etmek. Bu yöntemYunanistan ile yapılan müzakerelerde kullanıldı ve başarılı oldu. Ancak AB liderlerinin Londra’ya karşı taviz vermek istemediği ve bu yöntemi tercih etmeyeceği aktarılıyor.
AB liderleri Britanya ile müzakerelerin 2019 yılında tamamlanmasını istiyor. İngiliz siyasiler ise yeni anlaşmanın 2020’de tamamlanmasından yana.
AB’den çıkmaktan cayabilirler mi?
Birleşik Krallık’ta, AB’den ayrılma görüşünün çıktığı referandumun ardından kararın yasal açıdan bağlayıcı olup olmadığı, İngilizlerin kararların cayma şansları olup olmadığı merak ediliyor. Referandum sonucu yasal olarak bağlayıcı değil, tavsiye kararı niteliğinde. Ancak Başbakan David Cameron, sonuç ne olursa olsun uygulanacağı sözünü vermişti. Teoride İngilizlerin hâlâ cayma şansı olsa da bunun pratikte mümkün olmadığı görüşü hakim.
2008 yılında İrlandalılar referandumda AB reformlarını reddetmiş, Dublin’deki politikacılar iseBrüksel ile daha fazla ayrıcalık kazandıkları bir anlaşmaya imza atmışlardı. Bir sene sonra referandum tekrar edilirken bu kez olumlu sonuç alınmıştı.
Ancak Birleşik Krallık’ta İrlanda’nın aksine ikinci bir referandumun gündeme gelmesi uzak bir ihtimal. AB fikrine en uzakta olan isim olan Londra’nın eski belediye başkanı Boris Johnson’ın adı Başbakanlık için geçiyor. Yeni başbakanın AB karşıtı bir isim olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
University College London’da Anayasa Birimi Bölüm Başkan Yardımcısı Alan Renwick’e göre, ikinci bir referandum ancak Britanya’da 2020 yılında yapılacak genel seçimlerde “tekrar AB üyesi olalım” şeklinde kampanya yapan bir partinin iktidar olması halinde mümkün.
http://www.milliyet.com.tr/birlesik-krallik-parcalaniyor--dunya-2268282/