‘Biraz sorunlarla mı ilgilenseniz?’

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
Freedom House ‘Basın Özgürlüğü’ raporunun başındaki isim Karin Deutsch Karlekar: Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler de dahil pek çok kuruluş Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda düşüş olduğunu söylüyor. Bu o kadar belirgin ki hükümet sözcüleri bile bizi itibarsızlaştırma eğilimindeler

ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedon House’ın ‘Basın Özgürlüğü’ raporunu açıklamasıyla başlayan tartışma devam ediyor. Listede altı puan düşen Türkiye, bir yıl önceye göre 17 sıra geriledi, 197 ülke arasında 137’nci oldu. Türkiye’nin ‘kısmen özgür’ kategorisinden ‘özgür değil’ kategorisine düşürüldüğü rapor için Hükümet kanadından sert eleştiriler gelirken, raporu itibarsızlaştırmak üzerine kurulu haber ve demeçler hız kesmiyor.
2013 yılı verileri baz alınarak oluşturulan raporun başındaki isim Dr. Karin Deutsch Karlekar’la raporu ve gelen tepkileri konuştuk.

» Sadece 2013’te değil, önceki yıllarda da basına yönelik benzer baskılar uygulanıyordu. 2012’de yaklaşık 50 gazeteci tutukluydu. Ama raporlarınızda Türkiye ‘kısmen özgür’dü. Peki Türkiye neden şimdi kategori düştü?
Her sene bir öncekinin koşullarıyla ilgili bir rapor hazırlıyoruz. Bu rapor 2013’ün resmi çekilerek hazırlandı. Türkiye’de cezaevindeki gazetecilerin sayısı hiç de az değil, geçen yıl da az değildi. Bu, 2012 raporumuza da yüksek bir sayı olarak yansımıştı. Ancak bu raporu geçen yıllardan farklı kılan, basına uygulanan karartmalar ve yasal kısıtlamaların seviyesi oldu. Gazetecilere uygulanan baskılar, medyanın itibarsızlaştırılması, kovulan ve işten ayrılmak zorunda bırakılan gazeteciler de Türkiye’nin seviye düşmesinin nedenleriydi. Raporun altını çizmeye çalıştığı şey Türkiye’de gazetecilerin Gezi Parkı protestolarında haber yapma zorluklarıydı. Hem alanda hem de ofislerinde çalışan gazeteciler, yaşananlar ile ilgili doğru haberler geçmeye çalışırken, saldırı ve tacizlerle karşı karşıya kaldılar...

SOROS’TAN PARA ALMADIK
» Gezi Direnişi aynı zamanda Batı’nın Türkiye’ye bakışını da değiştirdi. Freedom House raporlarının ABD’nin dış politikalarına göre şekillendiği sıkça konuşuluyor. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Bu kesinlikle doğru değil. Bizim raporlarımız her yıl aynı zamanda, aynı yaklaşımla ve dünyanın her yerine aynı metodoloji uygulanarak yapılıyor. Bizim yaklaşımımız değişmedi ama sanırım Türkiye’deki koşullar değişti. Bunlar da seviye düşürmeye neden oldu. ABD de dahil hiç bir Hükümetle iletişimde değiliz ve hiçbirinden talimat almıyoruz. Basın Özgülüğü Raporu, ABD ve Avrupa’daki vakıfların fonladıkları özel vakıflarca ortaya konur. Bize hangi ülkelerin seviyelerini düşürüp yükselteceğimizi söylemiyorlar.

» Soros’un ve bir takım kuruluşların sizi desteklediği söylendi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vakıflar her ne kadar bazen şirketlerden destek alsalar da giderlerinin büyük kısmını kâr amacı gütmeyen kurumlardan karşılarlar. Bizi de destekleyen kâr amacı gütmeyen kurumlardır, şirketler küçük bağışlar yaparlar. Bunların birçoğu basın özgürlüğüyle ilgili grupları desteklerler. İnsan hakları odaklı, medya özgürlüğünü savunan organizasyonlara maddi destek sağlarlar. Örneğin bize destek olan kurumlardan biri Hollandalı Press Unlimited adlı kuruluş. Tüm dünyada medyanın gelişmesi için çalışıyorlar. Bu tip konuşmalarda özel olarak Soros’u işaret ettiklerini biliyorum ancak bu projede Soros’tan hiç para almadık. Bu iddialar tamamen gerçekdışı.
Biz bu raporları ülkeleri kötülemek ya da onları rencide etmek için yapmıyoruz. Bazı aksaklıkları vurgulayarak, düzeltmeler yapmaları gereken konuları işaret ediyoruz.

» Rapora ilişkin tepkiler sonrası birkaç günlüğüne Türkiye medyasıyla aynı kaderi paylaştığınızı hissettiniz mi?
Evet, basın ve ifade özgürlüğü konusunda dikkat çektiğimiz noktalarla ilgilenmektense bizi itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Ancak bize saldırmak yerine, bu raporu ciddiye alsalar daha iyi olurdu. Biz bunları ortaya koyan tek organizasyon da değiliz. Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu gibi kuruluşlar da benzer şeyler söylüyor. Tüm bu kuruluşlar Türkiye’nin olumsuz bir ivmesi olduğunu söylüyor. Bu ivme o kadar belirgin ki birçok kişi, grup, organizasyon hatta hükümet sözcüleri bile bizi itibarsızlaştırma eğilimindeler. Bu açıklamalara şaşırmıyorum.
Bu sene çok daha endişe verici şeyler yaşandı. İnternet sansürü, medya üzerindeki yasaklamalar... Hatta bu yıl, bir önceki yıla göre olumlu olan tek şey bazı gazetecilerin serbest bırakılmasıydı. Konuştuğum Türkiyeli gazetecilerin çoğu sansürden, üzerlerindeki baskıdan ya da işlerini kaybetmemek için otosansür uygulamak zorunda kalmaktan şikâyetçi...

EN BÜYÜK TEPKİ TÜRKİYE’DEN
» Dışişleri Bakanı’nın gazetecilere raporu reddetmeleri gerektiğini söylemesi dahi sansüre girmez mi?
Evet kesinlikle öyle. Hükümet sözcüsü ve başka Hükümet görevlilerinin tepkisi böyleydi. Neredeyse Başbakan bile bir şeyler söyleyecekti. (Gülüyor) Ancak bu minvalde yazı yazan çok fazla gazeteci görmedim. Buna karşılık raporu destekleyen pek çok makale de gördük. Türkiye’den pek çok gazeteci benimle irtibata geçti. Özellikle gazeteciler arasında raporun olumlu etkileri olacağı fikri hâkim.

» Diken.com.tr’ye verdiğiniz röportajda, raporun Türkiye uzmanının adını sakladığını söylemiştiniz...
Evet, doğru. Raporda isimlerinin verilmemesini isteyen kişiler var çünkü gelecek tepkiler konusunda endişe duyuyorlar. Bu çok üzücü. Raporumuza katkıda bulundular ancak kutuplaşmanın bu kadar ileri gittiği bir noktada, isimlerini açıklamak istemiyorlar. Çünkü kendilerini güvende hissetmiyorlar. Bu sadece sizin ülkenizde olmuyor. Dünyada böyle belki 10 ülke var...

» Diğer ülkelerden de benzer tepkiler alıyor musunuz?
Evet, ama şunu da belirtmeden geçmeyelim, bu sene en büyük tepkiyi Türkiye verdi. Her yıl eleştirilerimiz hükümetler tarafından konu edilir ama bu çok fazlaydı. Hem Hükümet’ten büyük tepki aldık hem de medyada pek çok haber çıktı. Sanıyorum bu önemli bir ülke olan Türkiye’de önemli bir konuydu. Aslında demokratik olan bir ülkede basın üzerindeki baskıların bu şekilde konu edilmesi tepki çekmiş olabilir. Birçok insan için bu denli ‘açık’ bir ülkenin bu kategoride yer alması şaşırtıcı olmuş olabilir. Ancak sadece tek konuya bakmak bu ülkeyle ilgili fikirlerinizde yanıltıcı olur. Basın üzerinde gerçekten çok büyük bir baskı var. Ve bu birçok ülkedekinden çok daha büyük bir konu.

MUHALİFLER BEDEL ÖDÜYOR
» Kongo, Libya, Ürdün, Mısır gibi ülkelerle aynı grupta olmak insanları şaşırtıyor. Bunun nedeni nedir?
Pek çok insan bunu soruyor. Türkiye bu kategoriye düşmeden önce 62 puanla bir üst kategorideydi. Meksika, Pakistan gibi ülkelerde gazetecilere yönelen baskı daha çok fiziksel şiddet ve cinayetler şeklinde kendini gösterirken, Türkiye’de baskı gazetecileri hapsetmek, hukuki kısıtlamalar koymak ya da işlerini bıraktırmak şeklinde oluyor. Baskılar farklı şekillerde kendini gösteriyor. Bu Türkiye’de insanların istediğini yazamadığı ya da hiç muhalif basın olmadığı anlamına gelmiyor. Kesinlikle var. Fakat gazeteciler sınırları zorladıkları zaman ciddi tepki alıyorlar, kendilerini cezaevinde buluyorlar ya da işten atılıyorlar.


***

Yasalar değişmeli

» ABD, Türkiye’nin müttefiki olarak arkanızda durdu. Yine de Türkiye’nin ileride üzerinizde baskı kurmak için bu ilişkilerini kullanabileceğinden endişe duyuyor musunuz?
Türkiye Hükümeti yorumlarını yaptı ama bu güne kadar üzerimizde herhangi bir baskı hissetmedik. Bazen müttefiklerin birbirlerinin hatalı davranışlarını dile getirmeleri iyi bir şeydir. Bizim raporumuzu destekleyen ABD ondan önce sansür ve Twitter yasağıyla ilgili de fikir beyan etmişti.

» Türkiye’deki basın özgürlüğünün geleceğiyle ilgili tahmininiz var mı?
Umarım raporumuzdaki Türkiye’nin kategori düşmesine neden olan noktalar azalır. Türkiye bu kategoride olmak istemiyorsa, bu durumu düzeltmeli. Bu yıl bazı olumlu gelişmeler de oldu, bazı gazeteciler hapisten çıkarıldı. Destekliyoruz, devamını diliyoruz. Aynı gelişmeler gazetecilerin üzerindeki baskıların azaltılmasında da etkili olmalı. İnternet sansürü de önemli. YouTube ve Twitter’ın engellenmesi bu devirde saçmalık. Bunlar Türkiye’yi çok daha baskıcı sınırlayıcı bir ülke gibi gösteriyor. Buna benzer baskıların görüldüğü, Çin, Vietnam ya da İran gibi ülkelerle aynı kategoride olmak istemiyorsa bize saldırmak yerine olumlu reformlar yapmalı.

» Raporların ötesinde neler yapılabilir?
Gazetecilerin aleyhine kullanılan pek çok kısıtlayıcı yasa var, davalarında ağır ceza yasaları uygulanıyor. Terör yasasının tamamen değişmesi gerekli. Bunlar bizim için bir süredir devam eden endişeler. Sosyal medya ve internet içeriklerinin engellenmesi de çok endişe verici. Eğer Hükümet gerçekten reform yapmak istiyorsa bunlar dikkat çekebileceğim iki nokta olur.

» Samimi olarak bunu hedeflediklerine inanıyor musunuz?
İnsan haklarıyla ilgili başka alanlar gelişti, diyebilirim ama medya özgürlüğü gibi bazı alanların yanlış yöne gittiği doğru. Bu raporun bu olumsuz yönelimi düzeltmekte faydası olacağını düşünüyorum.

» İnsan haklarıyla ilgili gelişmelerden kastınız nedir? Basın özgürlüğü bu haklarla birlikte ilerlemez mi?
Aslında kesinlikle birlikte gidiyor. Medya üzerindeki baskıya karşı mücadeleyi diğer insan hakları mücadelelerinden ayıramazsınız. Bireyler, organizasyonlar, vakıflar, kurumlar, sivil toplum kuruluşları hepsi baskı altında olabilirler. Bu olumsuz ivme tüm bunları etkisi altına alabilir. O bakımdan büyük resimde hepsi bir arada dururlar ve birbirinden ayırmak olanaklı değildir.
http://birgun.net/haber/biraz-sorunlarla-mi-ilgilenseniz-14176.html
 
X