- 7 Ağustos 2008
- 1.353
- 2
İlk kez çocuk sayılabilecek bir yaşta okumuştum bu kitabı.Yıllar sonra aranırken birden karşıma çıktı.Hemde tam o anda aklımdan geçerkena.s
O yüzden bende çok özel bir yeri vardır.İnanılmaz etkileyici bir yaşam öyküsü,ve insanı gerçekliğiyle vuruyor diyebilirim.Tavsiyemdira.s
Aslında tarihi, onu yaşayan insanların deneyimleri, karşılaştıkları güçlüklerle savaşma biçimleri, mutluluk ve mutsuzluklarının nedenleri ve kişilikleri yapar. Tarihe adları geçmemiş insanların gerçek yaşamları, tarihsel gerçekliğin bilinmeyen yüzüne gönderir bizi. 'Bir Türk Ailesinin Öyküsü' bu yüzyılın başında doğan bir ailenin acılar ve sevinçlerle içiçe yaşanmış, olağandışı bir öyküsüdür. Kitap, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında ticaretle uğraşan ortalama bir Türk ailesinin İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş anılarını, acı dolu savaş yıllarını, yoksullukları ve mutluluklarını, nihayet çocuklarının Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim ve öğretim serüvenini ve gerçek hayat mücadelesini kapsamaktadır.
Savaşın yıpratıcı etkilerinden değişim içinde bir topluma yol alan bu serüven, bir ailenin sarsıcı anılarını bir çocuk gözüyle okurlarına aktarmaktadır. Bu arada çocukluk günlerinin aslında ne denli çarpıcı gözlemler barındırdığını da anlatıyor bu anılar. İngilizce konuşulan ülkelerde Çağdaş Türk Edebiyatının dikkate değer bir örneği olarak değerlendirilen bu kitap öyküye konu olan ailenin büyük oğlu İrfan Orga tarafından ingilizce olarak yazılmış olup daha sonra Arın Bayraktaroğlu tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, ticaretle uğraşan bir Türk ailesinin, uşaklı, özel faytonlu ve bahçıvanlı sıradışı yaşantısının tasviri ile başlayan öykü, Birinci Dünya Savaşının ailede yarattığı tedirginliği ve yetişkinlerin savaşa gidişi ile oluşan karamsar havayı bir çocuk gözüyle yansıtarak devam etmektedir.
Savaşın geride kalanlarda bıraktığı belirsizlik ve düzensizliğin izleri vurgulanarak, baba ve diğer büyüklerin savaşta olduğu yıllarda paranın ve dolayısıyla refahın tükenişi buna paralel olarak İstanbul'daki azınlıkların işgal kuvvetleri ile anlaşarak yarattıkları yağma ortamı kitapta ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Özellikle savaşa gidenlerin kaybedildiklerinin belli olması ile birlikte ailenin ayakta kalma mücadelesi anlatılmakta ve çocukların manastır benzeri yetimhanelere bırakılması ile ailenin yaşadığı en acı yıllar İrfan Orga tarafından tasvir edilmektedir.
Uşak ve dadılarla büyüyen anne, zamanla işçi olarak çalışmayı ve evinde ürettiklerini satmayı dolayısıyla hayat mücadelesini öğreniyor ve eski dostlarının yardımıyla çocuklarının askeri okula yerleştirilmesini sağlıyor. Genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarındaki Kuleli ve Harbiye yaşantısı İrfan Orga tarafından çarpıcı bir şekilde tasvir edilmekte ve sonraki görev yeri olan İstanbul, Eskişehir ve İzmir hatıraları o günlere ışık tutacak bir belgesel gibi anlatılmaktadır.
Sonuç olarak, bir Türk ailesinin Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan serüveni Cumhuriyetle birlikte devam etmekte ve özellikle İrfan Orga'nın askeri okul yaşantısı o günlerin şartlarını anlamak adına iyi bir gözlemi yansıtmaktadır. Osmanlı yapısından Cumhuriyet ortamına geçişte özellikle Türk asıllı ailelerin İstanbuldaki yaşantısı ve hissiyatı İrfan Orga'nın ailesinin geniş ve varlıklı bir aileden küçük ve savaş yoksulu bir aileye dönüşümü bir çocuk saflığı ile akıcı bir şekilde dile getirilmektedir. Kitap, savaşa gidenlerin geride bıraktığı sorunlar, eski İstanbul'daki azınlıklarla birlikte yaşamanın sıkıntıları ve sonra Cumhuriyetle birlikte doğan yeni fırsatlar ve havacı bir subayın hatıralarının yansıtılması açısından başarılı bir çalışma olarak değerlendirilmektedir.
O yüzden bende çok özel bir yeri vardır.İnanılmaz etkileyici bir yaşam öyküsü,ve insanı gerçekliğiyle vuruyor diyebilirim.Tavsiyemdira.s
Aslında tarihi, onu yaşayan insanların deneyimleri, karşılaştıkları güçlüklerle savaşma biçimleri, mutluluk ve mutsuzluklarının nedenleri ve kişilikleri yapar. Tarihe adları geçmemiş insanların gerçek yaşamları, tarihsel gerçekliğin bilinmeyen yüzüne gönderir bizi. 'Bir Türk Ailesinin Öyküsü' bu yüzyılın başında doğan bir ailenin acılar ve sevinçlerle içiçe yaşanmış, olağandışı bir öyküsüdür. Kitap, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında ticaretle uğraşan ortalama bir Türk ailesinin İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş anılarını, acı dolu savaş yıllarını, yoksullukları ve mutluluklarını, nihayet çocuklarının Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim ve öğretim serüvenini ve gerçek hayat mücadelesini kapsamaktadır.
Savaşın yıpratıcı etkilerinden değişim içinde bir topluma yol alan bu serüven, bir ailenin sarsıcı anılarını bir çocuk gözüyle okurlarına aktarmaktadır. Bu arada çocukluk günlerinin aslında ne denli çarpıcı gözlemler barındırdığını da anlatıyor bu anılar. İngilizce konuşulan ülkelerde Çağdaş Türk Edebiyatının dikkate değer bir örneği olarak değerlendirilen bu kitap öyküye konu olan ailenin büyük oğlu İrfan Orga tarafından ingilizce olarak yazılmış olup daha sonra Arın Bayraktaroğlu tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, ticaretle uğraşan bir Türk ailesinin, uşaklı, özel faytonlu ve bahçıvanlı sıradışı yaşantısının tasviri ile başlayan öykü, Birinci Dünya Savaşının ailede yarattığı tedirginliği ve yetişkinlerin savaşa gidişi ile oluşan karamsar havayı bir çocuk gözüyle yansıtarak devam etmektedir.
Savaşın geride kalanlarda bıraktığı belirsizlik ve düzensizliğin izleri vurgulanarak, baba ve diğer büyüklerin savaşta olduğu yıllarda paranın ve dolayısıyla refahın tükenişi buna paralel olarak İstanbul'daki azınlıkların işgal kuvvetleri ile anlaşarak yarattıkları yağma ortamı kitapta ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Özellikle savaşa gidenlerin kaybedildiklerinin belli olması ile birlikte ailenin ayakta kalma mücadelesi anlatılmakta ve çocukların manastır benzeri yetimhanelere bırakılması ile ailenin yaşadığı en acı yıllar İrfan Orga tarafından tasvir edilmektedir.
Uşak ve dadılarla büyüyen anne, zamanla işçi olarak çalışmayı ve evinde ürettiklerini satmayı dolayısıyla hayat mücadelesini öğreniyor ve eski dostlarının yardımıyla çocuklarının askeri okula yerleştirilmesini sağlıyor. Genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarındaki Kuleli ve Harbiye yaşantısı İrfan Orga tarafından çarpıcı bir şekilde tasvir edilmekte ve sonraki görev yeri olan İstanbul, Eskişehir ve İzmir hatıraları o günlere ışık tutacak bir belgesel gibi anlatılmaktadır.
Sonuç olarak, bir Türk ailesinin Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan serüveni Cumhuriyetle birlikte devam etmekte ve özellikle İrfan Orga'nın askeri okul yaşantısı o günlerin şartlarını anlamak adına iyi bir gözlemi yansıtmaktadır. Osmanlı yapısından Cumhuriyet ortamına geçişte özellikle Türk asıllı ailelerin İstanbuldaki yaşantısı ve hissiyatı İrfan Orga'nın ailesinin geniş ve varlıklı bir aileden küçük ve savaş yoksulu bir aileye dönüşümü bir çocuk saflığı ile akıcı bir şekilde dile getirilmektedir. Kitap, savaşa gidenlerin geride bıraktığı sorunlar, eski İstanbul'daki azınlıklarla birlikte yaşamanın sıkıntıları ve sonra Cumhuriyetle birlikte doğan yeni fırsatlar ve havacı bir subayın hatıralarının yansıtılması açısından başarılı bir çalışma olarak değerlendirilmektedir.