S
siLbastan
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi siLbastan
- #1
Kandırma kendini; okudukların sadece soğuk harfler.
Baktığın şey kağıt değil, yazılarsa eski, güzel kalemlerden
çıkmış satırlar değil. Hayat artık daha kolay; masanın üstünde
biriken kağıt yığınları yok, kaleminin mürekkebi bitmiyor,
gömlek cebinde ise lekeler oluşmuyor artık...
Dayanmaya çalışıyoruz, ama kolaylık her zamanki gibi ezip
geçiyor. Düşünceleri, duyguları okumak için para ödemek zorunda değiliz
aldığımız bir kitap ardından. Hatta bu satırları yazarken arka
planda çalan "mp3" melodileri dinlerken ben de o melodilere emek
harcayanları hiçe sayabiliyorum...
Orta yaşı çoktan geçmiş biri olarak nostaljinin "kızıl"
renginden kopmamaya çalışıyorsam, benden daha "büyükler" olarak
aranızdan birkaç kişinin işi çok daha zor. Kitap kokusunu alamamanın
burukluğu ve elinde "somut" bir şey tutmadan fikirlere ulaşmanın
"garip"liği dolaşıyor etrafımızda...
Kitaplar da gidecek, biliyorsunuz değil mi? Yavaş yavaş
ağırlıksız ve bedensiz düşünceleri okuyacağız. Okurken de yazanın el
yazısından kişiliğini anlama lüksünü kaybettiğimizi fark edeceğiz.
Önümde "17 inch" bir "kağıt" ve ellerimin altında 106 tuşun 30 -
35 tanesinin dışındakilerini pek kullanmadığım bir kalem var.
Arkamda duran "eski" ve "güzel" kitaplara sırtımı dönmüş
yazıyorum. Her şey daha kolay ve çabasız
Gözlerimi hafif sağa kıpırdattığım zaman kimlerin bu "sanal"
dünyanın içinde gezindiğini görebiliyorum. Onlar bir sandalyede
otursalar da artık orada değiller. Yumuşak hatlı nesnenin üzerindeki
tuşlara dokunarak dünyanın başka bir ucundaki, nerede, nasıl
durduğunu bile bilmedikleri ve hatta düşünmedikleri bir bilgisayarın
"HardDisk" ini çalıştırıp oradaki "birler" ve "sıfırlar"dan
nasiplerini alıyorlar...
1024 "çarpı" 768 pikselden oluşan dünyanın içerisinde varolmaya
çabalarken, bunun bir eğlence ve zaman geçirme aracı olduğuna
kendimi inandırmaya çalışıyorum galiba. Düşününce "Matrix" fena
fikir değilmiş gibi gelmiyor ara sıra...
Kaçıyoruz galiba "her şey" den buralarda. Somut olamayan insanlar ve
somutlaşmak istemeyen düşünceler uçuşuyor etrafta. İletişim
yanıp sönen "imleç" anlamına geliyor aslında ama ne çok duygular
yüklüyoruz sınırlı harflere ve silikçe duran satır sahiplerine.
Yaratmanın uzağında dolaşırken, diğer yandan da yarattığımızı
sanıp "ASCII" güllerle ilan-ı aşk ediyoruz sanal güzelliklere
Baktığın şey kağıt değil, yazılarsa eski, güzel kalemlerden
çıkmış satırlar değil. Hayat artık daha kolay; masanın üstünde
biriken kağıt yığınları yok, kaleminin mürekkebi bitmiyor,
gömlek cebinde ise lekeler oluşmuyor artık...
Dayanmaya çalışıyoruz, ama kolaylık her zamanki gibi ezip
geçiyor. Düşünceleri, duyguları okumak için para ödemek zorunda değiliz
aldığımız bir kitap ardından. Hatta bu satırları yazarken arka
planda çalan "mp3" melodileri dinlerken ben de o melodilere emek
harcayanları hiçe sayabiliyorum...
Orta yaşı çoktan geçmiş biri olarak nostaljinin "kızıl"
renginden kopmamaya çalışıyorsam, benden daha "büyükler" olarak
aranızdan birkaç kişinin işi çok daha zor. Kitap kokusunu alamamanın
burukluğu ve elinde "somut" bir şey tutmadan fikirlere ulaşmanın
"garip"liği dolaşıyor etrafımızda...
Kitaplar da gidecek, biliyorsunuz değil mi? Yavaş yavaş
ağırlıksız ve bedensiz düşünceleri okuyacağız. Okurken de yazanın el
yazısından kişiliğini anlama lüksünü kaybettiğimizi fark edeceğiz.
Önümde "17 inch" bir "kağıt" ve ellerimin altında 106 tuşun 30 -
35 tanesinin dışındakilerini pek kullanmadığım bir kalem var.
Arkamda duran "eski" ve "güzel" kitaplara sırtımı dönmüş
yazıyorum. Her şey daha kolay ve çabasız
Gözlerimi hafif sağa kıpırdattığım zaman kimlerin bu "sanal"
dünyanın içinde gezindiğini görebiliyorum. Onlar bir sandalyede
otursalar da artık orada değiller. Yumuşak hatlı nesnenin üzerindeki
tuşlara dokunarak dünyanın başka bir ucundaki, nerede, nasıl
durduğunu bile bilmedikleri ve hatta düşünmedikleri bir bilgisayarın
"HardDisk" ini çalıştırıp oradaki "birler" ve "sıfırlar"dan
nasiplerini alıyorlar...
1024 "çarpı" 768 pikselden oluşan dünyanın içerisinde varolmaya
çabalarken, bunun bir eğlence ve zaman geçirme aracı olduğuna
kendimi inandırmaya çalışıyorum galiba. Düşününce "Matrix" fena
fikir değilmiş gibi gelmiyor ara sıra...
Kaçıyoruz galiba "her şey" den buralarda. Somut olamayan insanlar ve
somutlaşmak istemeyen düşünceler uçuşuyor etrafta. İletişim
yanıp sönen "imleç" anlamına geliyor aslında ama ne çok duygular
yüklüyoruz sınırlı harflere ve silikçe duran satır sahiplerine.
Yaratmanın uzağında dolaşırken, diğer yandan da yarattığımızı
sanıp "ASCII" güllerle ilan-ı aşk ediyoruz sanal güzelliklere