- 12 Temmuz 2006
- 799
- 11
BİR KİMYACININ AŞK MEKTUBU
Ey benim demir gibi sert,
civa gibi ağırbaşlı azot gibi yakıcı,
klor gibi çekici,
sevgi konusunda soygaz kadar kararlı ve metaller gibi tel levha haline girebilen ve elektriği ileten organik sevgilim;
çatal karam çingenem, nikel krozem...
Herşeyim.
Bu mektubu özlemin ve sevginle bir üst enerji seviyesine uyarıldığım gecede yazıyorum.
Şuanda senden başka hiçbir şey düşünemeyen kararsız ara ürünüm ben.
Yazdığım bu mektup, temel düzeye dönerken yaptığım ışımanın psikonorotik bir yansımadır.
Anladın de mi ?
Sabit bir kütlesi ve eylemsizliği olan, hatta uzayda belli bir hacim kaplayan sevgilim; nasılsın?
İyi misin?
Hava nasıl oralarda üşüyor musun?
Beni sorarsan normal sayılırım.
Basıncı bir atmosfer civarında etraf bir labaratuvar kadar kuru ve nemsiz zemin futbol oynamaya müsait.
Seni özlüyorum.
Seni, öğrencisini sözlüye kaldırmak için sabırsızlanan öğretmenin sabırsızlığıyla bekliyorum.
Geçen ki mektubunda yakında geleceğini söylemişsin.
O günleri iple çekiyorum.
Aradan geçen süre Dt ve aramızdaki mesafeye Dl dersek, geleceğin zaman; Dt/Dl= ½{h.Ö . dW¼} bulacağımı söylediler, şu an bunu çözmekle meşgulum.
Hala çözemedim.
Kırmızı turnusolu maviye çeviren bazik sevgilim!
Derslerin nasıl?
Benimkiler çok iyi.
Fakat maddi durum dersler kadar iyi değil.
Cebimdeki paranın limiti sıfıra yaklaşıyor.
Züğürtlükten doğru dürüst bir şey yiyemiyorum.
Şöyle derişik derişik asite hasret kaldım.
Anlayacağın ne yapacağımı şaşırdım.
Yukarı tükürsem sakal, aşağı tükürsem bıyık, yere tükürsem ayıp.
The inside of the canım!
Seni her geçen gün artan ivmeyle seviyorum.
Sevgimin sayısal büyüklüğü karşısında Avagadro sayısının büyüklüğü halt etmiş.
En büyük arzum sevgimizin limitinin sonsuza gitmesi.
Ey güldüğü zaman masum öğrencilere ,
kızdığı zaman hocaya,
sakinleştiği zaman futbol topuna,
şarkı söylerken çalar saate,
ders çalışırken ineğe,
bağırdığı zaman
Hitlere canı sıkılınca bitlere,
uyuduğu zaman Klopatra'ya,
uyandığı zaman kediye,
çok yediğinde Demirel'e,
az yediğinde İnönü'ye,
konuşurken Çillere,
maç yaparken Möller'e,
koştuğu zaman ata,
yüzdüğü zaman yata,
deneylerde asetata ve cümlelerde bir ismin önüne geldiğinde sıfata benzeyen benim çok fonksiyonlu sevgilim.
Ey eğik başlı,
tükenmez kalem kaşlı,
tek gözlü,
çift bant ekolayzırlı,
anten kulaklı,
elma yanaklı,
armut burunlu,
altın dişli,
önden çekişli,
geniş iç hacimli,
beş vitesli,
saçları boya,
gözleri kara,
Şunu unutmamalısın ki!...
Ben seni hep sevdim ve seveceğimde.
Sevgi konusunda sana karşı hep ekzotermiğim.
İkimiz bir tuzun bazıyla asidiyiz.
HOŞ ÇAKAL.
Bu arada herkese selamlar.
Büyüklerin protonlarından,
küçüklerin nötronlarından öperim.
SENİ SEVİYORUM...
I LOVE YOU...
Isınan hava genişler..............
Ey benim demir gibi sert,
civa gibi ağırbaşlı azot gibi yakıcı,
klor gibi çekici,
sevgi konusunda soygaz kadar kararlı ve metaller gibi tel levha haline girebilen ve elektriği ileten organik sevgilim;
çatal karam çingenem, nikel krozem...
Herşeyim.
Bu mektubu özlemin ve sevginle bir üst enerji seviyesine uyarıldığım gecede yazıyorum.
Şuanda senden başka hiçbir şey düşünemeyen kararsız ara ürünüm ben.
Yazdığım bu mektup, temel düzeye dönerken yaptığım ışımanın psikonorotik bir yansımadır.
Anladın de mi ?
Sabit bir kütlesi ve eylemsizliği olan, hatta uzayda belli bir hacim kaplayan sevgilim; nasılsın?
İyi misin?
Hava nasıl oralarda üşüyor musun?
Beni sorarsan normal sayılırım.
Basıncı bir atmosfer civarında etraf bir labaratuvar kadar kuru ve nemsiz zemin futbol oynamaya müsait.
Seni özlüyorum.
Seni, öğrencisini sözlüye kaldırmak için sabırsızlanan öğretmenin sabırsızlığıyla bekliyorum.
Geçen ki mektubunda yakında geleceğini söylemişsin.
O günleri iple çekiyorum.
Aradan geçen süre Dt ve aramızdaki mesafeye Dl dersek, geleceğin zaman; Dt/Dl= ½{h.Ö . dW¼} bulacağımı söylediler, şu an bunu çözmekle meşgulum.
Hala çözemedim.
Kırmızı turnusolu maviye çeviren bazik sevgilim!
Derslerin nasıl?
Benimkiler çok iyi.
Fakat maddi durum dersler kadar iyi değil.
Cebimdeki paranın limiti sıfıra yaklaşıyor.
Züğürtlükten doğru dürüst bir şey yiyemiyorum.
Şöyle derişik derişik asite hasret kaldım.
Anlayacağın ne yapacağımı şaşırdım.
Yukarı tükürsem sakal, aşağı tükürsem bıyık, yere tükürsem ayıp.
The inside of the canım!
Seni her geçen gün artan ivmeyle seviyorum.
Sevgimin sayısal büyüklüğü karşısında Avagadro sayısının büyüklüğü halt etmiş.
En büyük arzum sevgimizin limitinin sonsuza gitmesi.
Ey güldüğü zaman masum öğrencilere ,
kızdığı zaman hocaya,
sakinleştiği zaman futbol topuna,
şarkı söylerken çalar saate,
ders çalışırken ineğe,
bağırdığı zaman
Hitlere canı sıkılınca bitlere,
uyuduğu zaman Klopatra'ya,
uyandığı zaman kediye,
çok yediğinde Demirel'e,
az yediğinde İnönü'ye,
konuşurken Çillere,
maç yaparken Möller'e,
koştuğu zaman ata,
yüzdüğü zaman yata,
deneylerde asetata ve cümlelerde bir ismin önüne geldiğinde sıfata benzeyen benim çok fonksiyonlu sevgilim.
Ey eğik başlı,
tükenmez kalem kaşlı,
tek gözlü,
çift bant ekolayzırlı,
anten kulaklı,
elma yanaklı,
armut burunlu,
altın dişli,
önden çekişli,
geniş iç hacimli,
beş vitesli,
saçları boya,
gözleri kara,
Şunu unutmamalısın ki!...
Ben seni hep sevdim ve seveceğimde.
Sevgi konusunda sana karşı hep ekzotermiğim.
İkimiz bir tuzun bazıyla asidiyiz.
HOŞ ÇAKAL.
Bu arada herkese selamlar.
Büyüklerin protonlarından,
küçüklerin nötronlarından öperim.
SENİ SEVİYORUM...
I LOVE YOU...
Isınan hava genişler..............