- 15 Ekim 2006
- 78
- 1
- 48
Bir dönem uçmak ister erkek, kuş gibi kanatlanmak,
özgürlüğünü doyasıya yaşamak...
Uçar, uçar, okyanuslar aşar..
Sonra bir dönem gelir, özgülüğünde boğulduğunu
farkeder, esas hapisin mutlak özgürlük olduğunu, onun
uğruna nelerden vazgeçtiğini hatırlarken...
Bitti, der, artık doydum..
Bağlanmak ister, aşık olup, sahiplenmek, daha da
önemlisi sahiplenilmek, düşünülmek, paylaşmak,
özgürlükten daha güzel gözükür her seçenek, hele bir
de seviyorsa delicesine.
Ever der, işte bu aradığım...
Üremek ister, doğasını dinlemek, hormonlarını
dizginlememek, çoluk çocuk sahibi olmak, babacım
denilmek, kocam, canım, aşkım...
Mutludur, işte bu der, hayatın anlamı...
Sonra başka bir dönem gelir, babacımlar yetmez, büyük
aşkların hepsi biter, kocam, aşkım, canımlar da...
Kaçmak ister, sorumluluklardan, alışkanlıklardan,
bazen işinden hatta kendinden...
Yeter der, bu değildi benim hayal ettiğim...
Güzel tebessümlere takılmaya başlar gözleri, yeni
kokulara, genç tenlere.
Yeni hayallere dalmaya başlar benliği, hiçbir yere ait
hissetmediği...
Vazgeçtim der, eğer cesursa, çok üzgünüm, bu değil
hayattan beklentim...
Bir yeni sayfa daha açar, kısacak hayatında,
özgürlüğün eski tadı olmasa da...
O mu der, yok bu kesin, yine yanıldım, anlamıyor
hiçbiri beni...
Yaş ilerler, çizgiler kendini belli eder...
Kırlaşmış saçlarını şevkatle okşayacak bir el, onu
deli gibi arzulayacak genç bir beden, kaygılarını
paylaşacak olgun ruh, hiç büyümeyecek çocuk ruhunu
kabullencek anlayışlı karakter arar ama tek vücutta
bulamaz...
Nafile der, arayışlarım nafile...
Kabullenir çaresizce, yetinir seçeneklerden biri ya da
yeterince paralıysa birkaçıyla...
Yüreğindeki yalnızlık ateşi sönmez, arayışı hiç ama
hiç bitmez, son pişmanlık fayda etmez
Sıradan bir erkek bu, sukunet nedir bilmez...
alıntı
özgürlüğünü doyasıya yaşamak...
Uçar, uçar, okyanuslar aşar..
Sonra bir dönem gelir, özgülüğünde boğulduğunu
farkeder, esas hapisin mutlak özgürlük olduğunu, onun
uğruna nelerden vazgeçtiğini hatırlarken...
Bitti, der, artık doydum..
Bağlanmak ister, aşık olup, sahiplenmek, daha da
önemlisi sahiplenilmek, düşünülmek, paylaşmak,
özgürlükten daha güzel gözükür her seçenek, hele bir
de seviyorsa delicesine.
Ever der, işte bu aradığım...
Üremek ister, doğasını dinlemek, hormonlarını
dizginlememek, çoluk çocuk sahibi olmak, babacım
denilmek, kocam, canım, aşkım...
Mutludur, işte bu der, hayatın anlamı...
Sonra başka bir dönem gelir, babacımlar yetmez, büyük
aşkların hepsi biter, kocam, aşkım, canımlar da...
Kaçmak ister, sorumluluklardan, alışkanlıklardan,
bazen işinden hatta kendinden...
Yeter der, bu değildi benim hayal ettiğim...
Güzel tebessümlere takılmaya başlar gözleri, yeni
kokulara, genç tenlere.
Yeni hayallere dalmaya başlar benliği, hiçbir yere ait
hissetmediği...
Vazgeçtim der, eğer cesursa, çok üzgünüm, bu değil
hayattan beklentim...
Bir yeni sayfa daha açar, kısacak hayatında,
özgürlüğün eski tadı olmasa da...
O mu der, yok bu kesin, yine yanıldım, anlamıyor
hiçbiri beni...
Yaş ilerler, çizgiler kendini belli eder...
Kırlaşmış saçlarını şevkatle okşayacak bir el, onu
deli gibi arzulayacak genç bir beden, kaygılarını
paylaşacak olgun ruh, hiç büyümeyecek çocuk ruhunu
kabullencek anlayışlı karakter arar ama tek vücutta
bulamaz...
Nafile der, arayışlarım nafile...
Kabullenir çaresizce, yetinir seçeneklerden biri ya da
yeterince paralıysa birkaçıyla...
Yüreğindeki yalnızlık ateşi sönmez, arayışı hiç ama
hiç bitmez, son pişmanlık fayda etmez
Sıradan bir erkek bu, sukunet nedir bilmez...
alıntı